GÜNEŞ PARLAKLIĞINDA GÜLÜMSEMEN HEVAL SARA (SAKİNE CANSIZ)
İlk nasıl başlayacağım, bilmiyorum. Heval Sara’yla kısa bir anım oldu ve o günün hakkını verir miyim? Kalemim bütün yaşananları kağıda dökmede zayıf kalacaktır. Ama yazmam gerektiğinin bilincindeyim. Evet yoldaş seni gördüğüm için kendimi bir yandan çok şanslı görürken bir yandan da kısa aralık olması da üzücü bir şeydi benim için. Heval Sara dimdik duruşuyla ve heybetiyle karşıdan gelirken görme menzilime girmişti. Seni hayranlıkla izlerken yavaş yavaş yanımıza geldin. İnanamıyordum seni gördüğüme ama tam karşımdaydın. Düşmana baş eğmeyen, büyük kadın direnişini sergileyen… Sara yoldaşın büyük direnişini duymuştum. Birebir görünce başka oluyormuş insan. Sara yoldaş zindan direniş ruhunun enerjisini bana yansıtmıştı. Birden hayallere dalıp nasıl direndiğinizi gözlerimin önünde canlandırdım. Yaşayan bir kahramanı karşımda görmek ve sohbet etmek bambaşka bir duyguya götürmüştü beni. İlk kendime sorduğum soru heval Sara gibi olabilir miyim? Kadın özgürlük çizgisini temelinde yer alıyordu ve heval Sara’nın direnişiyle biz kadınlar kendimizi tanımaya başladık. Heval Sara, siz ilk bu kavgayı başlatmasaydınız biz kadınlar hala köleliğin pençesinde yuvarlanmış olacaktık. Bizi özgür kadın çizgisiyle tanıştıran sizin direnişçi ruhunuzdu. Bir kadın nasıl olmalı, nasıl yaşamalı ve ne yapmalı? Gibi soruları kendime sorduğumda “hep kavgaydı yaşamım” kitabınızda cevabını bulmaktayım.
Bir grup arkadaştık, heval Sara gelip bizimle toplantı aldı. Önderlikle olan anılarını anlatmaya başladı. Çoğumuz yeni olduğumuz için merakla dinliyorduk. Şehit Viyan Rojavalı olduğu için anlattıklarınızı anlamıyordu. Sonra anlattıklarınızı şehit Viyan’a Kürtçe anlatmaya çalıştım. O toplantıda heval Sara Önderlikle ilk karşılaşmasını anlattı. “Zindandan çıkmış, önderlik sahasına doğru yol aldığınızı ve Önderliğin sizi karşılama imkanı olmadığı için size gül gönderdiğini anlattınız. Sonra Önderliğin kaldığı eve doğru geldiğinizde kapıda Önderlikle nasıl karşılaştığınızı ve sizi kucakladığınızı büyük bir heyecanla anlatıyordunuz. O an Önderliğe sarılırken kollarınızın birbirine ulaşmadığını ve o güneş parlaklığındaki gülümsemenle, hareketi de göstererek bize o anı hissettirmiştin. O zaman bizde Önderliğe sarılmayı beynimizde canlandırıyorduk. Heval Sara bunları anlatırken Önderliğe olan özlemi gözlerinden okunuyordu. Ne kadar da çok özlemlerimiz vardı… heval Sara gerilladaki ilk günlerini bizimle paylaşmıştı. İmkansızlıklar içinde nasıl savaştığınızı ve gerilla da her hangi bir tecrübenizin olmadığını anlatırken bizde kendimizi içinde buluyorduk. Sara yoldaş bunları anlatırken özgür dağlardaki mücadelesini anlatırken nasıl derin derin nefes aldığını ve özgür dağların tertemiz havasını içine çektiğini o direniş ruhuyla bize yansıtıyordu. Dağın her yerini karış karış gezip özlemini gidermeye çalıştığını ve yoldaşlarına nasıl hasret giderdiğini bize anlatırken bizde Sara hevalin hasretine karışıyorduk. O an bunlara şahit olduğumda bir direnişçi kadın dağlara bu kadar mı yakışır diye içimden geçirmeden edemiyordum…
Her sabah spor yaptığında bizimde katılmamızı isterdi. Ama biz erzaka gittiğimiz için katılmadık ve bizimde sporumuzu erzak getirme olduğunu söyledik heval Sara’ya. “Bir güneş parlaklığıyla gülümseyip kolay gelsin” dediğinizde bize verdiğiniz enerji taşıdığımız yükü kuş tüyü gibi hafif gelmesini sağlamıştı. Heval Sara bütün arkadaşlarla tek tek ilgileniyordu, bitmeyen coşkulu enerjisiyle her anı dolu dolu değerlendiriyordu. Heva Sara kendinde yarattığı düzen ve disiplini ortamda da yaratmaya başlamıştı. Belki kısa bir sürede gördük birbirimizi ancak dolu dolu ve özlü bir zaman geçirmiştik Heval Sara’yla. Bu yazının sonunu getirmekte zorlandığım için size Önder Apo ile Heval Sara’nın etkilendiğim diyaloğunu paylaşacağım.
Önder Apo: Direngen bir kız, çok zorladık. Ama görüyorsun ki bunlar anlamsız değilmiş. Ben ne yapayım. Savaşçılığımız bizi buraya kadar getiriyor. Yine de sağlamsın istediğin yere de gidebilirsin. Biz harbi insanlarız. Şu anda kendini en bilinçli kadınlardan sayabilirsin değil mi? Özgürsün değil mi, eskiye göre en azından?
Heval Sara: başkanım arayışım da kavgam da özgürlük arayışı, kavgasıdır…
Önder Apo: çok ünlü bir kişi olman işten bile değil. Cesaretin, fedakarlığın benden yüz kat seni güçlendirirdi. Aslında bana bakmayın, ben kesinlikle Sara’nın yüzde biri kadar bile cesaretli davranamam. Az mı çalıştım? Hayır. Kendime göre az çalışma da değil, nedir mukayese edersek benimkiyle sizinkini?
Heval Sara: başkanım tümüyle bir sistem var. Yani siyasi olarak yoğunlaşmış her adımı ona göre planlanmış.
Önder Apo: sistem ve halka, halkaya ekleniyor öyle değil mi? Senin tam ezilme yok fakat sisteme de henüz ulaşmamış.
Heval Sara: tepki ve öfkelerinin hepsini doğru tarzda bir araya getirme yok. Onlar zaman zaman yine dönüp bana zarar vermiş, çevreme zarar vermiş. Yani onları tam temelinde oturtarak geliştirmedim Başkanım…
Heval Sara da günlüğünde özgürlüğü, ve kavgasının hep süreceğini dille getirmişti:
“Uzun bir gerilla yürüşünden sonra defteri açıyorum. Eskiden bu tür yürüyüşlerde günlük yazmayı asla ihmal etmezdim. Çok güzel bir gerilla turuydu. Daha önce gezmediğim, kalmadığım yerlere gittim. Haftanin ülkeye geldiğim ilk alan. 92’den sonra bir kez daha dağ dağ, vadi vadi gezmek tüm birimleri görmek anlamlıydı. Tam bir uzun özgürlük yürüşü oldu. Ve bu yürüyüşüm hep sürecek…”
Bize de heval Sara’nın devrettiği özgürlük meşalesini taşımak ve kavgayı hep sürdürmektir. Bunun sözünü bir kez daha veriyorum ve anınıza hep bağlı kalacağım.
ARJİN RUKEN
YORUM GÖNDER