HALKIMIZIN NEWROZ İSYANLARI (3.BÖLÜM)
Dünya halklarının denedikleri araçları ortaya koyduk. Aslında bu deneyimleri öğrenip, aktarmadır. Bu da basit bir laboratuvar deneyimini yapmaya benzer. Halkların deneyimlerini önlerinize koyuyoruz. Aslında bu çok önceden dünya halklarının deneyip başarılı oldukları araçlardır. Parti cephe ordu bizim icatlarımız değildir. Başkaları yaptı, bizimkilerine de yapın dedik. Tabii bu işin kolay yanıdır. Zor olanı; dünya halkları yaparsa, biz ne kadar yapabiliriz? Sorusuna cevap vermedir. Dünya halkları nasıldır, biz nasılız? Tarihiyle, umuduyla, güncel yaşamıyla dünya halklarıyla aramızda önemli farklılıklar vardır. Kimsenin kabul etmediği 'Sarı Çizmeli Mehmet Ağa' tabiriyle değerlendirirsek, yine kimsenin tanımak istemediği bir halk kimliğinden bahsedersek, Parti cephe ordu silahları neyi ifade eder? Ben de dâhil hepimiz askeriz, ben kendime en çok başka meslekleri yakıştırdım. Fakat askeri işlere giriştik. Bu gerekiyordu. Dünya barış çağına girerken; silahın, şiddetin olmadığı bir dünya olmaya doğru yol alırken, egemenler politika ve taktiklerine yenilerini eklerken, bizde en geri düzeyden bir savaşçılığı geliştirme düzeyine mahkûm olmuşuz. Bazıları bizi şiddet histeriği olarak değerlendirebilir ama belirttiğim gibi bu işlerden benden daha uzak olanı yoktur ve halen de öyleyim. Ama en çokta buna mecbur olanlardanım. Bu profesyonelliktir ve artık istekle de izah edilemez. Görev olduğu için yapmak zorundayız ki, halk ve Parti adına yaşamak da budur. Yaşam, sizlerin keyfinize göre değildir. Eğer keyfime göre hareket etseydim, bir damla kan ve bir tüfek gördüğümde, "ben bu işte yokum" derdim. Arzularınızı ve sevdalarınızı göz önüne getirin! Acaba arzulara göre mi hareket edilir, zorluklara göre mi? İşte bu noktada amatörlüğün ve profesyonelliğin farkı çok iyi ortaya çıkmaktadır. O zaman keyfilik ve zorunluluk nasıl kavranmalıdır? Keyfe ve olanaklara en çok sahip olduğum halde, bunlarla en çok çelişen de benim. Bunlara yaşam hakkı tanımamaktayım ama zorunluluğa mahkûm oluyorum. Halk ve Parti için yaşamak budur!
Halkımız bu Newroz'da, Partimiz'in çağrıları temelinde ayaktadır, can verecek kadar fedakârdır. Öncü, her dönemden daha güçlü bir şekilde savaşıyor, ama yine de görevler üzerine çok düşünmek, atılacak adımları iyi irdelemek, varılan sonuçlardan ve başlatılması gereken yeni başlangıçlar üzerine kılı kırk yararcasına durmak çok büyük önem taşıyor. Vatansız olmak, her türlü değerden kolay vazgeçmek kolay gelmemelidir. Çünkü bu ucuz bir yaklaşım demektir. Adını ne koyarsak koyalım, hani küfürlü bir edebiyat vardır ya, işte onun hepsi olmakla eşdeğerdir.
Eğer sen en hayati yaşam kaynaklarından bu kadar kolay vazgeçer ve buna da "yaşamdır" deyip sevdalanırsan, sana her türlü yakıştırmayı yapmak yerindedir. Yani böylesine bir yapıyla durumu idare etmek isterseniz, yapacağınız şey ölümlerden ölüm beğenmedir ve yeriniz de orasıdır. Bütün bunları daha önce de sizlere belirttik, artan kapsamlılıkta ve yoğunlukta söyledik. Fakat yine dozajını arttırarak söylemek zorunda kalıyoruz. Sizlere nasıl bir yer yapacağız? Sadece sizin bu topluluğunuzu vatan sathında bir ağırlık noktası haline getirip, kendi kurtuluş yolunda nasıl bir yürüyüş sahibi yapacağı? Bütün bunlar büyük bir sorundur. Bize çizilen statünün hiçbir halkın durumuna benzemeyen çok değişik bir statü olduğunu belirtmiştik. Bu, sosyolojik açıdan da çok zordur ki, zaten bu konuda bilim adamı bir tanım yapmak istediğinde kendisini zindan buluyor. Bu yüzden şaşkın ve yaptığı normal bir bilim faaliyetidir. Bunun bir benzerini dünyada bulmak mümkün değildir. Burada ortaya çıkan gelişmelere baktığımızda, bunu tarif etmede çok zorlanıyoruz. Bu, Türk gerçekliğinde gizlidir, diyeceksiniz. Bu, Kürdistan gerçekliğinde, insanlığın içinde ve çağda gizlidir. Şimdi bütün bunların anlamını, yerini göstere göstere ortaya koymak zorundayız ve bununla uğraşıyoruz. Bu bir yerlere ulaşıyor ama tam değil. Ki, bunun da çeşitli izahları vardır. Demek ki ulaşmak istediğimiz yeniler, nerelerden nasıl çekip çıkaracağımız, bunu nasıl değerlendireceğimiz çok önemlidir. Bu anlamda görevlerimizi ihmal edersek, bize dayatılan biçilme gündeme gelir ve zaten her gün kıyım altındayız. Yaratılan direniş ortamı kıyımı biraz durduruyor. Bazı alanlar ve özellikler üzerinde direnişi doğru temelde sürdürememe eskisinden daha kötü bir şekilde biçilmedir. Gördüğünüz gibi onlarca yoldaş şehit düştü ve bu durumların etkisi altında kolay çıkılamaz. Diğer güçlerin verdikleri küçük kayıplar onları aylarca uğraştırıyor. Fakat bizde bu durumlar her gün yaşanıyor. Mesele yalnız şehit vermek değildir; her bir adımı büyük yürek ve düşünce gücü isteyen durumları yaşıyoruz ve bunlara yetmeye çalışıyoruz. Sizler de böyle olmak durumundasınız. Yoldaş olmak paylaşmayı böyle bilmek demektir. Başka türlü yoldaş olunamaz! Aşiret üyesi, mümin, tarikat üyesi olabilirsiniz, aile kurabilirsiniz, fakat yoldaş olmak bambaşka bir olaydır. Böyle olmaya çalışıyoruz. Kürdistan halkının isteklerinin hem yazarçizeri, hem de militanı olmak şarttır. Halkımızın isteğidir diye bir arzuhal yazarak zalim bir despota "gerekleri yerine getirilmek üzere", diye sunacağız, "yapmazsan gereklerini zorla alacağız" deyip üzerine hücum edeceğiz. Evet, bütün bunları yapmamız, yaptırmamız gerekiyor. Daha da ötesi halkımızın arzularını uyandırmalıyız. Çoğunuzun ve halkımızın arzuları ölmüştür, bundan dolayı arzu yaratıyor, yaşam tutkularını geliştirmek istiyoruz. Yaşam tutkularının saptırılmaması için biçim verilmeli, bu doğrultuda savaşılmalı ki istekler gerçekleştirilebilsin. İnancına, örgütlülüğüne ve eylemine ancak böyle götürülebilir. Biz, bütün bunları yapmak zorundayız, çünkü Kürdistan'da önderlik böyle yürütülmektedir.
Newroz'a yeni anlamı verecek, genelde kendimize hedef olarak biçtiğimiz 1990'lı yıllara anlam verecek olan gerçekten olağanüstü bir önderlik konumudur. Biz, hayatın her alanına özgür yaşamı mümkün kılacak işlere önderlik etmeliyiz. Buna yönelik çağrı şiddetlidir ve cevap vermek tek kurtuluş çaresidir. Ben, "bu işlerde varım" diyorum. Nereden geldik, şimdi ne durumdayız? Bundan sonrası içinde mecburuz, diyorum. Halkımız çağrılarımıza uyuyor, bunun hakkını vermek lazım! Fakat bunlar çok işlenmemiş, çok zayıf, sadece saygı duyulur başlangıçlar olarak değerlendirile bilinir. Bu yıl için de bu böyledir. Her biriniz için de böyle kılmaya çalışıyoruz. Eskiler için de, yeniler için de taze başlangıçlar geçerlidir. Bu benim içinde geçerli ve mutlaka yapmalıyız. Birçok şeye hem de en sorumlu bir biçimde çok taze başlamalıyım diyorum. Bizde yaşam abartmasız birazda böyledir. Ne kadar üzerinde durursak o kadar taze başlangıçlar yapmamızı şart kılıyor. Biz bunu yaşamadığımızdan bu ortaya çıkıyor. Yaşamın gözeneklerini açmaya çalışıyoruz. Siz anadan doğduğunuza bakmayın, bilmem kaç yaşındayım demeyin, bu biyolojik, sosyal, ailesel bir olaydır. Fakat biliyorsunuz sosyal yaşam bizde yaşam denilmeyecek kadar olumsuzdur. Bu temeldeki yaşama hiçbirinizin yaşam olarak değer biçmediği bellidir ve gerçekten de böyledir. O halde, bizde yaşamın siyasal temelinin olmasından bahsettiğimizde kazandıracak ve düşmanın bütün hamlelerini boşa çıkaracak türden bir yaşam olmalıdır. Çok kötü ve katı gelenekler tarafından idare edilen ve yaşamın inkârından kaynaklanan engelleri de bertaraf etmek gerekir. Bu anlamda başlangıç yaptıran bir yaşamdan söz ediyoruz ve buna yaşam diyoruz. Kendi yaşamımızda da bunu böyle ele almalıyız; yılbaşı, aybaşı, saat başı diyebilmeliyiz. Sizlere böylesi başlangıçlar yapmanın gereğinden bahsederken, aslında önemli bir gerçeği de tanıtmaya çalışıyoruz. Biz şimdiye kadar gerçek anlamda yaşamadık ki, sizler yaşlılıktan bahsedesiniz. Biz yine de böylesine anlamlı aşamalarda, bir başlangıç yapma deneyimine girişelim diyoruz. Fakat bunu abartmıyoruz. Halkımız ve sizler için anlamlı başlangıçlar yaptırmamız söz konusudur.
Gerçekten yaşamımı ve her günümü taze bir başlangıç olarak ele almama rağmen, benim için de başlangıçlar gereklidir, diyorum. Öyle inanıyorum ki düşmanın acımasız çıplak baskısı karşısında halkımız her zamankinden daha fazla düşünüyor. Cizre, Nusaybin ve dalga dalga bütün Kürdistan'daki halkımız biz kimiz, bu başımızdakiler kimlerdir, bize neler yapıyorlar? Diye düşünüyorlar. Bu iyi bir gelişmedir. Şimdi PKK’lı olarak bizler de iyi düşünüyoruz. Nereden nereye geldik, gençliğimizi neye adadık, ne bulduk? Bunlar bizi daha iyi düşünceye sevk ediyor. Bize yakıştırılan dünyanın lanetli toplumu konumundan kurtulmak gerekiyor. Tabi bu öyle basit değildir. Ne kapitalist emperyalizm tanıyor, ne sosyalizm. Yalvarsan da, yakarsan da tanımıyorlar. İş başa düştü, çare elimizdedir deyip çare olacağız. Mertliğin gerekleri öyle kolay kolay yapılamıyor. Kaçmak yok! Kaçarsanız namertsiniz. PKK tarihinde adına yemin billah içilerek el basacağımız başta şehitler olmak üzere, değerler, yıllar ve günler vardır. Hepsi taptaze ve gerçekten yaşayan değerler olarak gündemiminiz işgal etmelidir ve başlangıç olabilmelidir. Bir defa yeniye yaklaşma bırakalım geçmişin bir tarafının dikkate alınmasını, bilakis onu bütün yaşamsal özellikleri ile kendinize mal edeceksiniz. Bütün bu yapılanlar bizden şunu istiyor; daha kesin başarıya giden fakat bunun için daha az hata yapan, daha az kayıpla iyi çizilmiş yürüyüşün ve halkının başındaki önderleri olmak! Aslında sizden çok daha fazla kendime bu işleri daha iyi nasıl götürebilirim? Diye yönelmeliyim. Nereden nereye, bundan sonra yine nereye? Çünkü biz birlik ve önderlik davasında çok belirgin, tayin edici bir konuma geldik.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER