ÖZGÜR KADIN PERSPEKTİFLERİ-3.BÖLÜM
YAJK’ı geliştiren, erkeği düzeltir
YAJK’ı geliştirirsek, erkeğin kendisini düzeltmekten başka çaresi kalmayacak. Erkeği terbiye etmenin, ıslah etmenin, hatta erkeği gerçek bir erkek haline getirmenin, sahte bir erkek olmaktan çıkarmanın en etkili silahı YAJK’tır. Özellikle ölçüleriyle, program ilkeleriyle, moral değerleriyle bunları geliştirmek, kadınlara, YAJK’a düşüyor. Göreceksiniz, bundan sonra erkeğin kendisini düzeltmekten başka çaresi yoktur. Bu anlamda tavır şu; YAJK’ı geliştiren, erkeği düzeltir. Erkekten duyduğunuz rahatsızlıkları, erkeğin çok çirkin olan birçok özelliğini aştırmak isterseniz, kendinizi YAJK’laştıracaksınız. Kendinizi bu silahla savaştıracaksınız. Bunun başka çaresi yoktur. Bunun için ‘kadın örgütlenmesi pek hoşumuza gitmiyor’ diyen kadın, erkeğin kendisine her türlü baskısını, şiddetini kadınca kabul etmiş demektir. Bu, herhalde en kof, en pis bir köleliktir. Hem erkekten şikayet edeceksin, hem ondan kurtuluş yolunu düşünmeyeceksin. Bana göre en büyük ahlaksızlık, tüm ahlaksızlıkların temelinde yatan ahlaksızlık budur. Benim bu kadar titiz olmamın nedeni budur.
En büyük ahlaksızlığın zemini olan kadın-erkek ilişkisini düzeltirsek, toplumun genel ahlak düzeyi de epey gelişir. Erkekteki o muazzam baskıcı yön, ki sadece kadın üzerinde değil, sınıflar üzerinde, uluslar üzerinde bütün diktatörlükleri uygulayan erkeklerdir esas itibariyle büyük bir çözülüşe doğru gidiyor. Bu anlamda ‘kadın hareketi barış hareketidir, demokrasi hareketidir’ diyebiliriz. Kadın hareketi, savaşı anlamsız olmaktan çıkarma hareketidir. Ama kadın hareketi aynı zamanda, bunlar için savaşa çağrı hareketidir. Bütün bunları birleştirdiğimizde, YAJK denen olayın ne kadar çarpıcı bir olay, olgu olduğu ortaya çıkıyor.
Ben Buna ‘Kadınla Buluşma’ Çalışması Diyorum
Hiçbir devrim bunu böyle ele almamıştır. Ezilenlerin sorunu hep mahşere ertelenir; bu yanlış bir şeydir. Ezilenlerin sorununu en öne almak, bana daha gerçekçi gelmektedir. Ben bu konuda faaliyetleri biraz daha derinleştirme gereği duyuyorum. Bir grup kadın benimle oluyor, Zilan’lar benimle oluyorsa ben buna zorlamadım. Zilan’ların kendileri bunu yarattılar, Sema’lar bunu kendileri yazdılar, eylemlerini ortaya koydular. Böyle cesur yüzlerce, binlerce kadın var. Çoğu da şehit. Onların bağlı olması, bunlara da benim bağlı olmam önemli. Bunu bazıları çekemiyorsa ben ne yapayım? Ben mutlaka kadın bana bağlı olsun demiyorum. Bir hizmet var, kadın bu hizmete bağlı. Öyle başkalarının sandığı gibi cins, fiziki olarak gücümü ortaya koyma diye bir sorunum yok. Bunu basit ve çok sıradan görüyorum. Ama kadının onuru önemli, kadının gerçek kimliği önemli. Gerçekten kadınla, erkeği olarak değil, klasik erkek yaklaşımıyla değil, yoldaşça ilgilenmek önemli. Kadın şimdi bunu iyi anlıyor. Benim kişiliğimi bu konuda değerlendirdiklerinde en ufacık bir sıkıntıları, utanmaları kalmıyor. Sınırsız güven, sınırsız yaklaşım “ki Zilan’larda bu çok nettir, Sema’lar bu gücü görüyorlardı” veya biz kendimizi böyle ıslah, terbiye etmişsek, herhalde bu saygıyla karşılanır. Bir kadın, cinsini de, cinsiyetini de sınırsız bir biçimde paylaşmak istiyorsa, bir erkeğin bundan çıkarması gereken bazı sonuçlar var. Kadın, özgür temelde kendini sınırsız yakıyor. Belki de tarihte eşi görülmemiş eylemi gerçekleştiriyorsa, bunun anlamı vardır.
Neden bir kadın bu kadar bağlı? Tüm zorlamana rağmen, ki karındır, her gün bilmem ne diyorsun sana bağlı olmuyorsa, binlerce genç kadın burada, hepsi neden böyle büyük bir bağlılık duyuyorlar? Tabii bu şundan ileri geliyor; kadının onuruna, kadının insani kimliğine en başta biz doğru bir biçimde sahip çıktık. Saygımız gerçekten vardır. Kadın, yüzyıllardan beri umut ettiği bu gelişmeyi biraz bizde gördüğü için bağlandı. Bütün cesur kadınlar bizimledir. Bütün yiğit ve güzel kadınlar bizimledir. Erkek veya kadın, bazıları bunu çekemiyorsa ben ne yapayım?
Kadın konusunda büyük savaşı göze almaları gerekir. Biraz gereklerini yaptık, daha fazla yapılacaktır, mesele bu değil. Biz kadın onurunu önemli buluyoruz. Kadın kimliğinin gelişmesini önemli buluyoruz, öncelikle bunu ele alıyoruz. Bu temelde umarım erkek de bir şey anlar.
Belki söylendiği gibi bir erkek olmayabilirim. Kişi olarak şöyle reis, böyle kadına kendini hükmettiren birisi olmayabilirim. Bazılarının sandığı gibi ben, bir aile reisi de olmayabilirim. Kaldı ki, bu kavramları ciddiye almıyorum, önemli de bulmuyorum. Öyle çok rahat yaşamımız da olmayabilir. Ama bana göre bu kadar kadın kahramanıyla olmak hepsinden daha değerli. Burada öyle küçük düşünceler yok. Kadında da, ‘bu adam bu kadar benim olsun’ gibi küçük düşüncelere yer yoktur. Burada çok büyük yüceliklerde birleşme, bir büyük anlaşma vardır. Ben buna ‘tarihi buluşma’ diyorum. İşte bu topraklarda bunu kötü kullanıyorlar.
Gılgamış destanından bir örnek vermek istiyorum; orada, bizim kültürümüzde Stêrk vardır. İştar kadın tanrıçasıdır, aşk ve zafer tanrıçasıdır. Gılgamış da en büyük savaşçıdır, özgürlüğün peşinden koşan bir kişidir. Burada bir buluşma gerçekleşti. Biz bu buluşmayı günümüze taşırabilmeliyiz. Belki ‘bu çok büyük bir hayaldir’ denilebilir. Ama bu hayali yitirdiğimiz için, Mezopotamya şimdi karıncaların, karıncalaşan insanların diyarı oldu. Ama Gılgamış bu toprağın insanıydı. Star, İştar güzelliklere verilen isimdir, o bu toprakların tanrıçasıydı. Neden kendimize yakıştırmayalım? Neden cüceliklerde ısrar edelim? Bir tanrıça kadar, aşk ve zafer kişiliği haline neden gelmeyelim? Bir Gılgamış kadar neden ölümsüzlük peşinde koşmayalım? Eğer burada yaşam ölümden daha beter kılınmışsa, toprak harabeye çevrilmişse, herhalde böyle yüksek duygulara, düşüncelere ve aşklara ihtiyaç vardır.
Bu çalışma benim için kadın çalışmasıdır, kadınla buluşmadır, kadınla yaşamadır, kadınla yürümedir, kadınla yoldaşlaşmadır, savaşmadır. Bazıları buna özgürlük, eşitlik yürüyüşüdür diyebilirler. Bunların tümünü kapsayan bir çalışmadır. Herkesi bunu derinden doğru anlamaya, hatta bundan nasibini almaya çağırıyorum. Eğer bana inanıyor ve güveniyorlarsa, çok bağlı insanlar olmak istiyorlarsa, bizimle bizim ölçülerimize bağlanmak istiyorlarsa, bu çalışmalara yüksek ilgi duymalılar. Orada aşkı da, zaferi de, savaşı da bulabilirler.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER