‘SEYYAR GERİLLA’ CİBİNLİ HÜSEYİN
Hüseyin Sarıçiçek (Orhan) ’60’lı yıllarda Urfa-Halfeti’ye bağlı Cibin (Saylakkaya) köyünde doğar. İlkokulu köyde okur. Aile içerisinde biraz da serbest büyür. Babası Almanya’da olduğundan evde baba otoritesinin olumsuzluklarıyla fazla karşılaşmaz. Bu arada evde bulunan tabanca vesilesiyle silah sevdası gelişir. Kırlara çıkıp bolca atış yapar. Öyle ki keskin bir tabanca atıcısı olur. Bu özlemi yörede eşkıya olarak bilinen Kazım’ın sık sık evlerine gelmesiyle pekişir.
ALMANYA’DAN PKK’YE DÖNÜŞ
PKK’nin alanda yürüttüğü ideolojik çalışmalardan, arayış içerisinde olan Hüseyin Sarıçiçek de etkilenir. Böylece partiye sempati duyar. Apocu düşünceyle oğullarının buluşmasını istemeyen ailesi ise, onu babasıyla birlikte Almanya’ya gönderir.
Çözüm olarak düşünülen bu plan, mücadeleye olan ilgisindeki ısrarı sonucu hayat bulmaz ve Sarıçiçek’i ancak altı ay Almanya’da tutabilirler. Sonuç olarak ısınamadığı, çevresinden ve arkadaşlarından ayrı kaldığı Almanya’dan ülkeye dönüş yapar.
Gelir gelmez tabancasını alıp Apocularla buluşur. Dönüşünü erken bulan arkadaşları, kendisine “bu kadar erken döneceğini beklemiyorduk” dediklerinde, “ne erkeni, bana bir ömür gibi uzun geldi. Anlatılanlara inanmayın, oralar bize göre değil” diyerek gittiğine pişman olduğunu belirtir.
Gelişiyle birlikte çalışmalara aktif katılır ve Cibin’de de fazla kalamaz. Çevre köylere giderek propaganda çalışmaları yapar. Gençlik toplantılarına katılır. Daha sonra bu çalışmayı da yetersiz bulup mücadelenin daha yoğun olduğu Antep’e gitmeyi önerir ve gider. Kısa bir eğitim çalışmasından sonra öğrenci gençlik içinde çalışmalarını sürdürmek için dışarıdan ortaokul diploması alarak Halfeti lisesinde aktif olarak mücadele etmeye başlar.
Partinin işçi gençlik içerisinde yoğun bir taban bulmasıyla faşistlerin ve sosyal şoven Türk solunun boy hedefi haline gelir. Cibinli Hüseyin, alandaki faşist ve sosyal şoven grupların saldırılarına karşı etkin ve aktif mücadele yürütür. Öyle ki, artık faşistlerin ve sosyal şovenlerin en çok korkup çekindikleri bir militan olur.
KÜRDİSTAN SEYYAR GERİLLALARI
Alanda mücadelenin yükselmesi için gece gündüz demeden olağanüstü bir çaba sergiler. Günün koşulları gereği silahsız hareket etmez. Okullarda, derneklerde tartışılması gerekenle tartışır, tavır belirlenmesi gerekene karşı da tavır belirler. Bu dönemde bazı faşistlere karşı etkili mücadele yürütülürken tehdit amaçlı bazı mesajlar da bırakır ve mesajın altına “Kürdistan seyyar gerillaları” imzasını atar. Cibinli Hüseyin’in “seyyar gerillalar” görüşünü çalışma arkadaşları da uygun görür. Partinin literatüründe olmayan “seyyar gerilla” deyimi onun hoşuna çok gider. Her eylemden sonra bir yerde durmaz, sürekli eylemlilik peşinde olan bir hareketlilikten ve tempodan asla ödün vermez.
ONU GÖRENLER ‘KESİN EYLEM OLACAK’ DİYE DÜŞÜNÜR
Okullar tatile girince Cibinli Hüseyin tekrar Antep’e gider. Ancak sabit değil hareketli ve seyyardır. Onun için hedef bulma sorunu yoktur. Örgütlenme ve çalışmaları önünde engel olan ağa, faşist, sosyal şoven, muhbirci vb. her kesim hedeftir. Bir gün Nizip kırsalında köylülerle toprak işgalinde ise, diğer gün Antep işçileri içinde grevci işçilerledir. Diğer bir gün antidemokratik uygulamaları protesto eden öğrenci gençlik gösterilerindedir. Öyle ki tanıyanlar, onu nerede görürlerse hemen bir eylem olacak diye düşünürler.
Cibinli Hüseyin’in yaşamı artık eylemlilik olur. Ya da eylemlilik onun yaşam tarzı olur. Eyleminde soğukkanlıdır. Zor, riskli bilinen hedeflere çok rahat yetişir. Korku adına kendisinde eser yoktur. Bu nedenle herkes onunla eyleme gitmek ister. Korkusuzluğu ustaca silah kullanmasıyla birleşince yöneldiği hedefi başarmaması düşünülemez. Bu durum polislerin bile dikkatini çeker. Polisler de Hüseyin’i iyi tanır. Bazı Apocuların sorgusunda polisler; “O’nu defalarca gördük, fakat çok tehlikelidir; üzerine gidemedik” diye itiraflarda bulunurlar. Gerçekten de Hüseyin’i görünce değil yakalamak, kendileri bir bahaneyle Hüseyin’e görünmemeye çalışırlar.
Yoğun bir eylemlilik, propaganda ve eğitim çalışmalarıyla kendisini örgütlemeye çalışan Apocular, parti düzeyinde kendilerini örgütlemeye başladıklarında bunu da bir eylemle kamuoyuna duyurmak isterler. Bunun için 30 Temmuz 1979’da Siverek’te Bucak aşiret çetesine karşı eylem gerçekleştirilir. PKK’nin kuruluşu böylece kamuoyuna ilan edilir. Devletin, bu atılıma karşılık ağır yönelimleri olur. Bunun sonucu partinin birçok kadro ve militanı tutuklanır. PKK ise mücadeleyi daha üst bir aşamaya ulaştırmak için Ortadoğu-Filistin sahasına çekilmeyi kararlaştırır.
KOMUTAN ORHAN
İşte bu karar sonucu Hüseyin Sarıçiçek de 1979’un sonlarında bir grup arkadaşıyla yol yordam bilmedikleri, görmedikleri Filistin’e doğru yola çıkarlar. Antep’te trene binen Hüseyin ve arkadaşları, Suriye topraklarına girince hareket halindeki trenden atlamak zorundadırlar. Bunun için harekete geçerlerken görevliler durumu fark ederler. Bunun üzerine görevliler, kapıları tutup geriye kalan Hüseyin’i bir kompartımana hapsederler. Gruptan kopmuş olan Hüseyin Sarıçiçek, camı kırarak trenden atlar. Normal koşulların da ötesinde tercih edilmeyen böylesi bir hareket, Cibinli Hüseyin için PKK’ye ulaşmanın son çaresidir. Bu biçimiyle kurtulmayı başarır ancak vücudu yara bere içinde kalır. Bu haliyle seri davranarak arkadaşlarına ulaşmayı başarır. Böylece ilk zorlu sınavı burada, sınır geçişinde verir.
Filistin’de ilk askeri eğitimini görür. Buradaki başarısı ve silah konusundaki tecrübesi sonucu kısa sürede askeri eğitmen olarak görev üstlenir. Bir yandan yoğun siyasi eğitim görürken diğer taraftan devreler şeklinde yoldaşlarına askeri eğitim verir. O süreçte Filistin’e giden tüm PKK’liler, Hüseyin Sarıçiçek’in askeri eğitiminden faydalanmıştır. Tekrar ülkeye dönüp silahlı propaganda sürecini başlatma hazırlıklarında da Cibinli Hüseyin’in büyük katkıları vardır.
BOTAN’DA SİLAHLI PROPAGANDA GRUPLARI
12 Eylül 1980’de askeri faşist yönetimin iktidara gelmesiyle toplumun her kesimi üzerinde farklı dozlarda baskılar uygulanır. İlerici yurtsever demokrat, aydın, devrimci adına çoğu kesimler takip soruşturma ve işkenceden geçirilerek zindanlara tıkılır. Geniş kitlelerin özgürlük ve kurtuluş umudu karartılmaya çalışılır. Tam da her şey bitti denilecek bir noktada 1982-83 yıllarında Silahlı Propaganda Grupları ülkeye dönüş sağlar. Bu dönemde Hüseyin Sarıçiçek de küçük gruplarla Fırat havzasında halka güven vererek, özel savaş güçlerinde yeniden panik ve korku psikolojisi oluşturur. Yine özel savaş güçlerinin yoğun operasyonlarını ustaca boşa çıkarıp çalışmalarını sürdürür.
“Seyyar gerilla”, 1987’de artık Botan’dadır. Kürtçeyi fazla bilmemesine rağmen Botan köylüleriyle kaynaşır ve uyum sağlar. 1987 yılında Bestler ve Hêzil vadisindeki köyler henüz devlet tarafından boşaltılıp yakılmamıştır. Cibinli Hüseyin; yani Orhan, Hêzil vadisindeki Grek, Bacrî, Avyan, Diryan, Axyan, Mêhrê, Xara Şero gibi köyleri dolaşarak köylüleri örgütler. Ve küçüklüğünde köylerine gelen eşkıya Kazım’a olan sempatisiyle Botan’da devletten kaçan kesim ve kişilerle ilişkilenir ve güven verir.
KASAPLAR DERESİ’NE GÖMÜLÜR
Devlet, 1988 yılında ulusal diriliş mücadelesinin bastırılması için Kürdistan’da Olağanüstü Hal yönetimine geçmiştir. Zor ve terör kullanarak Kürt aşiretleri ve köylüsünü silahlandırıp Özgürlük Hareketi’ne karşı savaştırmaya çalışır. Bu kapsamda devlete karşı suç işleyen birçok kesim, PKK’ye karşı savaşmak koşuluyla affedilip silahlandırılır. Hüseyin Sarıçiçek (Orhan), bu süreci takiben 18 Mart 1988’de Geliyê Jîrkî’deki bir çatışmada şehit düşer.
Her yerde kısa bir sürede halkla bütünleşen, halka güven veren, halkın sevgisini kazanan “seyyar gerilla” Cibinli Hüseyin, haksızlık ve kötülüklere karşı bir semboldü. Gericiliğin bundan duyduğu korkudan olacak ki, Sarıçiçek’in cansız bedeni helikoptere bağlanarak Kasaplar Deresi’ne gömülür.
DÜŞÜNCE KOMÜNÜ
YORUM GÖNDER