ZİHNİYET DEVRİMİ VE POLİTİK GÖREVLER (1.BÖLÜM)
Zihniyet devrimi, insanın bir parçası olduğu evren, doğa, tarih ve toplumuna doğru ve yetkin anlam verme gücüdür. İnsanlık bu işi İlk Çağ’da mitoloji, Orta Çağ’da din, Greklerde felsefe, Yakın Çağ’da ise bilimle yapmaktadır. Bilimin geldiği aşamaya göre, gerek izafiyet gerekse kuantum teorileri, fizik bilimlerinde dahi mutlak doğru olamayacağını ancak doğruya yakın olunabileceğini ortaya koyduğuna göre toplum gibi çok daha izafi, esnek zihniyet inşaları olarak varlık kazanmış oluşumları kesin yasalarla açıklayamayız. Tarihte nasıl oluşmuşsa öyle ele almak gerekir. İlk büyük patlamadan yıldızların, galaksilerin, gezegenlerin, güneş sisteminin ve dünyanın oluşumuna, yaşam için elverişli atmosfer, su, bitki, hayvanlar ile insan ve toplumunun oluşumuna kadarki gelişme, enerjinin değişik hallerini ifade eder. Evren adeta en rafine enerji olarak düşünce tarzında kendini insan beyninde Homo Sapiens olarak görünür kılmaktadır. Evrenle ilgili tüm madde atomlarının insanda mevcut olması ve zekâ bakımından diğer canlılara göre en gelişkin varlık olması farkını ortaya koymaktadır.
Günümüzde bile tıp, insanın ölümünü beyin ölümüne bağlı olarak rapor etmektedir. Homo Sapiens (Akıllı İnsan) aşama olmadan insandan söz edemeyiz. Ama bu insanın da biyolojik tür olarak doğa karşısında en zayıf varlık konumunda olduğunu ilk elden gözlemek de zor değildir. Diğer tüm hayvan yavruları günlük ve hatta çok daha kısa sürelerle yaşamlarını olanaklı kılabilirler ama insan yavrusu ancak on beş yaşlarından sonra çocukluktan tam çıkabilir ki, bu süre, toplum olmadan yaşanamayacak bir zaman dilimidir. Dolayısıyla her şeyden önce bizzat insanın biyolojik yapısının kendisi toplumsallığı zorunlu kılmakta, onu toplumsallığa mecbur etmektedir. Evet, doğadaki birçok biyolojik tür veya türler de kendine özgü birlikteliğe ihtiyaç duyar ama insan türüne özgü olan toplum birlikteliği, bir araya gelme olgusunun çok üstünde varoluşsal nitelik taşır.
Toplumsallaşmazsa ya Homo Sapiens’den geriye doğru evrimleşme (ki bu primatlığa geri dönüştür) geçirecek ya da yok olacaktı. Homo Sapiens, varlığını ve geleceğini toplumsallıkla güvenceye aldığı gibi evrensel ve doğal evrimle kazandığı potansiyel zekâsını da ancak toplumsallaşmakla aktifleştirebilmektedir. Bir nevi potansiyel enerji olarak zekâ, toplumsallaşmayla kinetik enerjiye dönüşmektedir. Çünkü toplumsallaşma aynı zamanda toplumun ortak sorunları (beslenme, güvenlik, savunma) üzerinde sürekli düşünmeyi, bir araya gelerek (doğrudan demokrasi) konuşmayı, tartışmayı çözümler üretmeyi ve uygulamaya geçirmeyi, hareket, örgütlenme ve eylemi ifade eden politikayı (kinetik enerjiyi) gerektirir.
Politika, Homo Sapiens’in zekâ potansiyelini açığa çıkardığı gibi, doğal doğrudan demokrasi tarzında icra edildiği için de toplumun diğer üyeleriyle karşılıklı düşünce alışverişiyle zekâsını daha da geliştirmesine olanak sunmaktadır. Bu temelde yaşadığı toplumundan aldığı kadar kendisi de katarak yine toplumuna aktarmaktadır; böyle karşılıklı birbirini besleyen simbiyotik bir ilişki söz konusudur, biri diğersiz olamamaktadır. Bunu da doğrudan demokrasi tarzında politika yaparak icra ederken toplum için en iyi ve doğru işlerin deneyimle toplum hafızasına işlenmesiyle kalıcı kural-gelenek haline gelmesi olan ahlak ile de varlığını ve birliğini korumaya almaktadır.
Söz konusu ahlak ve politika, henüz sınıf-iktidar, devlet, yalan, hile, kurnazlık, zor ve baskının olmadığı en uzun süreli tarihinde (toplumlar tarihinin yüzde doksan dokuzu) doğal özgürlük ortamında işlev görmektedir. Bir başka deyişle henüz dıştan bir dayatma, saptırma, hile, yalan zor ve baskı söz konusu olmadığından toplumun doğal özgürlük ortamında şekillenen öz zihniyet ve yapılanmaları da toplumsal gelişmenin doğal ürünü olarak anlam kazanır.
Son tahlilde toplumun doğal evrim ve özgürlük ortamında şekillenen öz zihniyeti, evren-doğa-toplum eksenli varoluşuna verdiği anlam olurken, politika ve ahlak da onun varoluş organları işlevini görmektedir. İlk toplum olan klan toplumunun düşüncesi-zihniyeti, doğal özgürlük ortamında şekillenen animizmdir. Animizm (canlıcılık, ruhçuluk) zihniyeti ile evren ve doğaya kutsallıkla bakmaktadır. Doğadaki bütün varlıkların canlı olduğuna ve bir ruhu olduğuna, örneğin taşın bile ruhunun olduğuna inanmaktadır. Günümüzün cansız doğa ve ölü madde zihniyetine göre daha anlamlı olduğu kesindir. Zaten kuantum teorisi madde altı atom parçacıkların canlı olduğunu kanıtlamıştır.
Dolayısıyla bilimsel olarak da kanıtlanan animizm zihniyeti olup, çürütülen kapitalist pozitivizmin cansız doğa ve ölü madde zihniyetidir. Animizm, aynı zamanda doğayı ve tüm varlıkları kutsayan doğayla uyumlu ekolojik bir zihniyettir. Bununla birlikte ahlaki bir zihniyettir. Klan insanı sadece ihtiyacı kadar avlamakta ama avladığı hayvanı da totem olarak kutsamakta, çeşitli tören ve danslarla onu aslında öldürmediğini ruhunu kendisinde yaşattığını göstererek rızasını aldığını düşünmektedir.
Özellikle avcılıkta en yetenekli ve tecrübeli olan, topluluğun beslenmesine daha fazla katkısından dolayı kutsal adam (Şaman) ilan edilmektedir. Şaman, avcılıkla ilgili bilgi birikim ve deneyimini mağara resimleriyle gelecek nesillere de aktarmaktadır. Buradaki kutsallık topluma yararlılıkla bağlantılıdır. Toplum bu şekilde ilk haliyle animizm temelli zihniyet ve totem olarak inanç kimliği kazanırken politika ve ahlak organlarının işlevselliğiyle de varlığını ve birliğini korumaya almaktadır. Klan toplumu örneğin beslenme sorunuyla ilgili her gün bir araya gelerek (doğal doğrudan demokrasi) kararlar alıp uygulamazsa (politika yapmazsa) yaşamını sürdüremezdi.
Yine toplumsal birliğini koruyan ahlak kuralını ihlal eden klan üyesinin toplum dışına atılması, politika gibi ahlakın da hayati önemini göstermektedir. Ahlak ve politika en yalın haliyle klan toplumunda temel varoluş organları olarak işlev görmektedir. Yalın olması hakikatini de gösterir; hakikat yalındır aynı zamanda ahlaki ve politiktir. Son tahlilde toplum zihniyet-ahlak-politika eksenli bir var oluştur. Zihniyetsiz, ahlaksız, politikasız toplum var olmamıştır, tarihte böylesi toplumlar yoktur.
EMRAN EMEKÇİ
YORUM GÖNDER