21. YÜZYIL CİNS ÇELİŞKİSİNİN ŞİDDETLENMESİNİN NEDENLERİ VE MÜCADELEMİZ (1.BÖLÜM)
“Kadın hareketi 21.yüzyıl hareketidir. Kadın Devrimi 21.yüzyılın konusudur. Eğer insanlık bundan sonra önemli bir çıkışı gerçekleştirecekse, kadın boyutundan bu derinliği yakalayacaktır. Günümüz, 21.yüzyıl kadın devrimine öncelik vermeyi şart kılıyor. “Ya yaşam ya barbarlık” sloganı devrimi dayatıyor. Ortadoğu toplumu ikinci bir tarım-köy devrimine ihtiyaç duyduğu gibi, bu toplumun ikinci bir kadın devrimine de ihtiyacı vardır!” RÊBER APO
Sunum;
Bu çalışma Şehit Zilan Akademisi, “SERKEFTINA ŞOREŞE JINE” devresi öğrencileri tarafından uzun bir emeğin sonucu hazırlandı. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi olarak Reber Apo’nun aydınlığı ve Şehit yoldaşlarımızın emeği ile, bir zamanlar görkemli bir kadın devrimine mekan olmuş bu topraklarda yeniden yaşamı yeşertmenin öncülüğünü yapıyoruz. “JİN” i yeniden “JİYAN” yapmak, yaşamı hakkettiği değere kavuşturmak Kadın Devrimi ile mümkündür! Bizlerde bu yolda direnen, mücadele eden kadınlar olarak, bu çalışmayla yeni bir çıkış yapmanın kararlılığını yoldaşlarımızla paylaşmak istedik. Bu uğurda can vermiş tüm kadın kahramanlara adıyoruz.
Önsöz
Ortadoğu tanrıçalık kültürünün yaratıldığı ilk mekan olduğu gibi, kadınların inkarı, katledilmesi ve yabancılaştırılması temelinde bu kültürün yıkıldığı ilk mekan olmuştur. Bu, ilk toplumsal sorun diyebileceğimiz kadın sorununa yol açan yıkımdır. Dolayısıyla da kadının tanrıçalık tahtına oturduğu ilk mekanlar da burası, tanrıçalık tahtından edildiği ilk mekanlar da! Kadının ana eksenli toplum-hukuk geliştirdiği yerler de buralar, bu topraklar. Mitoloji, din, felsefe ve bilim bu gerçekliği ispatlayan birçok veriye sahip. İki nehir arasında yaşamlar kuran kadınlara tanıklık etti Ortadoğu; oğlu tarafından katledilip parçalara ayrılan; cesedinden gök ve yer, gözyaşlarından Dicle ve Fırat yaratılan kadınlara da!
Aslında biz kadınlar ‘uygarlık Tarihi’nin zorla yazılmış sayfalarının ilk ve en köklü kaybedenleri olarak, asıl kaybettirilmek istenenin kadına dayalı toplum, yaşam, sevgi ve adalet olduğunun bilincindeyiz. Namus, mülkiyet, soy sürdürme, ayıp, günah gibi kavramların arkasına gizlettirilen kadın gerçekliğinin binyıllardır cinsiyetçi bir terörle karşı karşıya bırakıldığını ve her anlamda kırıma uğradığını gördük. Sadece fiziki olarak değil; kültürel, siyasal, sosyal, psikolojik, ekonomik olarak tarihin en sistematik ve uzun savaşı, sömürülen kadın gerçeğinin ışığında ortaya çıkmaktadır. Biz kadınlar bin yıllar önce kırıma uğradık ve tarih bu kırımın pusulasını takip ediyor halen. Tarihin en uzun savaşı devam ediyor: Adsızmış, cisimsizmiş, tarafları yokmuş gibi… Bu savaş sürüyor! Kadınların tüm direngenliği, sevgileri ve bitmeyen mücadeleleriyle ve diğer yandan erkeklerin tüm egemenlik, iktidar ve acımasızlığıyla; arkasında kadın cesetleri, kırılmış kadın kişilikleri ve ruhları, yaralanmış benliklerini bıraka bıraka… Oysa ki, bu savaşın bir tanımı var. Erkek egemen sistemin tüm kadın ulusuna karşı süren beş bin yıllık bir savaştır bu. Fakat bu büyük savaştan önce, kadim zamanlarda, bu topraklar en barışçıl, görkemli, bereketli, eşit ve özgür bir yaşama tanıklık etti. Kadının öncülüğünde gelişen ilmek ilmek yarattığı bir yaşam! İnsanlık çok uzun zamanını böyle bir yaşamla geçirdi. Tarımı keşfetti, hayvanları besledi, kurallar koydu, yol gösterdi, yıldızlara, aya, güneşe ve evrene anlam verdi, değer yarattı, sevildi ve sevdi!
Fakat şimdi tüm bu zamanların en derin köleliği yaşar haldedir kadın. Zira Kapitalist Modernite zamanı, köleliğin en derin yaşandığı, kanıksatıldığı, benimsetildiği bir zamandır. Kadını aile bağları içerisine hapseden, kapatan, kadını aileye, aileyi ise devlet otoritesine bağlayan bir sistem yaratmıştır. Yaşamın tüm alanları toplumsal cinsiyet ilişkilerine göre şekillendirmiştir. Öyle ki en yakınları tarafından öldürülen, tecavüz edilen, kapitalist modernite sisteminin en örgütlü çete güçlerince kaçırılıp pazarlarda satılan, iş yerlerinde ucuz iş gücü, evde emeği sömürülendir, tam bir cendere altındadır kadın. Kadınla toplumu, toplumla da kadın kırımı gerçekleştiriliyor. Yaşamın değerinden , anlamından düşürülüyor böylece.
Peki bu cendereden nasıl çıkılır? Ortadoğulu ve Kürt kadınları olarak Tanrıça analarımızdan sonra belki de tarihin en şanslı kadınlarıyız. Zira kadın özgürlük tutkusunu yüreklerimize düşüren, küllerimizden bizi yeniden dirilten Reber Apo’nun ışığı ile her gün biraz daha erkek egemenliğinin kirinden, pasından, bize ait olmayan duygusundan, davranışından kurtulma arayışımızı derinleştiriyoruz. Üstelik de Kürdistan Özgür Kadın Hareketi olarak Rojava devrimini bir kadın devrimine dönüştürerek dünya kadınlarına ilham verdik, yol gösterdik! Elimizin değdiği her yeri güzelleştirme, eşit ve özgür kılma potansiyeline sahibiz, binlerce kahraman kadın şehitlerimizin bizlere bıraktığı miras ve birikim yol göstericilerimiz…Yeter ki takip etmeyi bilelim, kendimizi devrimi gerçekleştirecek tutkulu, aşkla inanan Devrimci kişiliklere dönüştürelim…Tıpkı şehit SARA gibi, şehit HELİN gibi, şehit NALİN gibi…..
“Kadının aklı-yüreği, yazıya-söze değdiğinde yaşadığı zamanın ruhunu anlatır!” Bizlerde yaşadığımız zamanın ruhunun izlerini taşıyan düşüncelerimizi yazıya döktüğümüz bu çalışmayı, Kadın Devriminin sözünü verdiğimiz kahraman şehitlerimize adıyoruz.
ŞEHİT ZİLAN AKADEMİSİ
Devam edecek
PAJK.ORG
YORUM GÖNDER