ABD-AB VE RUSYA’NIN KÜRTLERE YAKLAŞIMI İNKAR REJİMİNE DAYALIDIR
ABD-AB ve Rusya’nın Kürtlere yaklaşımı geleneksel çıkara dayalıdır. Emperyalizmin Kürtlere yaklaşımının insani olmadığı açıktır. Hiçbir uluslar arası hukukun ve normların Kürtler için geçerliliği yoktur. NATO denen AB-ABD örgütü, emperyalist ve yayılmacı emellere sahiptir. Türkiye ile her türlü ilişkilerinin temelinde Kürtlere ahlaksızca yaklaşımlar var. Rusya’nın da Kürtlere yaklaşımı hiçbir zaman dostane ve insani bir temele dayanmamıştır. Hiç kimse Kürtlerin can güvenliklerini ve hassasiyetlerini görmüyor, kimliklerinin varlıklarını tanımıyorlar. Kürtler kurbanlık kuzu gibi Türkiye’ye veriliyor. Kürtlerin hiç davet edilmedikleri toplantılar yapılıyor. Kürtlerle ilgili kararlar alınıyor. Kürtler hala siyasi-ekonomik çıkarlara kurban edilmek isteniyor. Türkiye’nin normalde NATO’da bir etkisi olmadığı halde, bir etkisi varmış gibi hareket ediyorlar, Türkiye’nin Kürtlere yapmış olduğu saldırı ve katliamları görmezden geliyorlar, destek veriyorlar.
Kimse, Kürtlerin ulusal hakları, kimlikleri, durumları ne olacak demiyor. Kürtler TC. tarafından ulus olarak kabul edilmedikleri için, hiçbir uluslar arası hak ve hukukun Kürtler için bir bağlayıcılığı olmuyor. Yani TC. Kürtlere nasıl yaklaşıyorsa, TC’yle ilişkileri olan büyük-bütün ülkelerde bu yaklaşım temelinde yaklaşıyorlar. TC ile ilişkileri biraz çıkmaza girenler, Kürtleri bir koz gibi öne sürüyorlar ve ilişkileri düzeldiklerinde de, Kürtleri unutuveriyorlar. Kürtleri kesintisiz hatırlamaları için ne yapmak gerekiyor? Güçlü bir Devrimci Halk Savaşı kadar, güçlü bir diplomasinin de yürütülmesi gerekiyor. Bu konuda biraz yetersiz kalındığını düşünüyorum. Emperyalizmden bir çözüm beklenmemelidir. Ancak, Türkiye’de ekonomik kriz tam olarak dibe vurursa, siyaset tam bir iflas noktasına gelirse, işte o zaman adı geçen güçler TC ile ilişkilerini gözden geçirirler. Devrimci Halk savaşının inkarcı rejimi her alanda zor durumda ve çaresiz bırakması gerekiyor. Öyle şeyler olmalı ki, Kürtleri sadece işleri düştüğünde sözde hatırlayanlar, TC ile ilişkilerinde Kürtleri öne sürme ahlaksızlığını göstermemeliler.
Bir halkı, başka bir ülkeyle ilişkilerinde koz-kart olarak görmek hiçbir ahlaka sığmaz. Batılı devletler, Rusya’da dahil birçok ülkenin yüz yıllık, Kürtlere yaklaşımı hep çıkarcı bir temelde gelişti. Son günlerde Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girme başvurularına Türkiye’nin veto etme tehdidinin NATO için aslında hiçbir önemi yok. Emperyalist sistemde ABD-AB-Fransa-Almanya ve İngiltere’nin evet dediği bir NATO üyeliğine Türkiye’nin veto etmesinin bir etkisi olmaz. Çünkü Türkiye, NATO içinde en etkisiz ve yaptırım gücü en az olan bir ülke durumundadır. Ama büyük abileri, Türkiye’nin bir bebek gibi ağlayıp başlarını ağrıtmalarını da, istemiyorlar. Bu açıdan, Türkiye’den alabildikleri şeyler karşılığında Kürtlere soykırım yapılmasına ve Kürdistan’ın işgal edilmesine sessiz kalırlar-kalıyorlar. Kürtler söz konusu olduklarında Türkiye’nin güvenlik sorunları masaya yatırılıyor. Kürtlerin büyük bir inkar ve imhayla karşı karşıya kaldıklarını çok iyi biliyorlar.
Ukrayna’ya kol kanat gerenler, yardım edenler, Kürtlere ise yapılan saldırılara yeşil ışık yakıyorlar. Kürtler her alanda yapacakları büyük eylemselliklerle bu oyunları bozabilirler, bunların bu kirli ilişkilerine son verebilirler. İsveç ve Finlandiya Türkiye’ye silah satışına ilişkin yaptırımlara son vereceklerini söylediler. Yani Türkiye’ye silah satacaklar ve bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonrada, Kürtlere yapılan saldırıların arkasında olacaklar yada en azından görmezden gelecekler. Emperyalist-kapitalist sistemden başka ne beklenir ki? Bazen kimi Kürtler, ABD ve AB’den Kürt sorununu çözmelerini beklemekteler. Kürt sorununun günümüze kadar çözülememesinin arkasında aslında bu adı geçen güçler var. Kürt sorununun çözümsüz kalmasında en başta İngiltere ve Fransa sorumludur. Yüz yıldır inkarın devamı konusunda Türkiye’ye destek veriyorlar. Tabi bu desteğin karşılığını da Türkiye’den alıyorlar. Milyar dolarlık ithalat-ihracat ve TC ordusunu istedikleri yerde kullanma karşılığında bu desteği veriyorlar. Halklar arasındaki ilişkiler dostluğa ve kardeşliğe dayanabilir ama devletler arasındaki ilişkiler çıkara dayalıdır ve bu çıkar ilişkilerinde hiçbir insani ve toplumsal değer gözetilmez. Bir halk kendi özgürlüğünü ancak kendisi sağlayabilir. Kürtlerin yapmaları gereken daha çok ulusal birlik temelinde örgütlenmek olmalıdır.
Kürtler mademki bu güçler tarafından da terörize ediliyor o zaman Kürtler TC ile bu ülkeler arasındaki ticari ilişkilere zarar verecek eylemsellikler geliştirmeliler. Ekonomik hedeflere yönelme, diplomatik ilişkiler geliştirerek Türkiye’yi teşhir etme geliştirilmelidir. Önderliğin dediği gibi, ” tavşan kaç tazı tut siyaseti yüz yıldır uygulanıyor”. Tehlikeli bir siyasettir. Kürtlere yönelik bu kirli siyaset tarzı başka bir halka uygulanmıyor. Bu kirli siyaseti ancak Kürtler etkisizleştirebilirler. Kürtler başka halklarla kardeşliğe dayalı ilişkilerini geliştirmeliler ama devletlerle ilişkilerinde çok dikkat etmeliler ve ustalaşmalılar. Devletler beş almadan bir vermezler ve sadece çıkarcı hareket ederler. Kürt inkarı zaten bu kirli çıkarcı siyaset sonucu gelişti. Kürtler arası birlik ve ulusal bütünlük ne derece gerçekleşirse, adı geçen bu güçlerinde Kürtlere yaklaşımlarında bir değişiklik olabilir. Kürtlerin tam birlik olmaları ancak bu kirli siyasetin son bulmasını sağlayabilir. Çünkü bu emperyalist-kapitalist güçler Türkiye’den istediklerini aldıkları sürece bu inkarın arkasında dururlar. Çünkü kapitalist-emperyalist sistemde ahlak-edep yok.
KEMAL SÖBE
YORUM GÖNDER