DEVRİMCİ HALK SAVAŞI GERÇEĞİNE YAKLAŞIM SORUNU (4.BÖLÜM)
YENİDEN YAPILANDIRMA PROJELERİ ÇOK ÖNEMLİYDİ
Bu noktada HPG’nin Önder Apo’nun yeni paradigması çerçevesinde süreci doğru okumaya çalışması ve bu temelde taktik öncülük olarak gerillanın başarılı olabilmesi için nasıl bir formasyona kavuşması gerektiği noktasında geliştirilen yoğunlaşmalar, bu temelde özellikle 2001 yılından 2018’e kadar çeşitli aralıklarla gündemleştirilen yeniden yapılanma projeleri çok önemliydi. Özellikle de 2013’te başlatılıp 2018’de yeni bir aşamaya taşırılan yeniden yapılanma projesi olmasaydı, gerilla bugünkü direnişi bu düzeyde geliştiremeyeceği gibi, varlığını bile devam ettiremezdi. Çünkü gelişen bilimin savaş araçlarına yansımasının bir sonucu olarak, özellikle uzay biliminin devasa bir gelişim kat etmesi; Küresel Konumlanma Sistemi’nin (GPS) daha nitelikli bir biçimde kullanılabilir olması; bununla paralel olarak hedeflere güdümlü bir biçimde kilitlenebilen akıllı füze sisteminin geliştirilmesi; lazer ışınlarının bu konuda çok yönlü olarak değerlendirilmesi; yine termal sisteminin geliştirilmesi; insansız hava araçlarına taktik nitelik kazandırılması; uydu sisteminin tüm dünyayı adeta avucunun içine alacak şekilde gözetleyebilir düzeye gelmiş olması ve bunların hepsinin koordineli bir biçimde bir bütün olarak savaş alanında kullanılması durumu, beraberinde bütün klasik savaş strateji ve taktiklerini köklü bir biçimde değişime uğratmıştır. Bu sadece gerilla için değil tüm dünya güçleri için geçerli olan bir durumdur. Bunu doğru okuyamayan, doğru anlayamayan ve zamana göre kendisini yenilemeyen ordular yeni dönemde savaşı kazanamaz.
Buna en çarpıcı örnek olarak Ermenistan ordusunu verebiliriz. Ermenistan ordusu niteliksel olarak savaş cesareti ve kararlılığı bakımından Azeri ordusundan daha güçlüydü. Mesela ‘90’ların başında bu gücünü ortaya koydu ve Azeri ordusunu yendi ve kazandı. Ama geçen zaman içerisinde kendisini taktik ve teknik olarak yenilemedi ve yerinde durdu. Azeri ordusu ise Türkiye’nin ve başka bazı devletlerin desteğiyle belli bir yenilenmeyi yaşadı ve bu sefer Ermenistan ordusu yenildi.
BUGÜNKÜ GERİLLA DÜNKÜ GERİLLA BİLE DEĞİLDİR
Bugün bütün dünyada tüm ordular için en önemli sorun, çağın gelişen teknolojisine ayak uydurma sorunudur. Bu yüzden de bütün ordularda yeniden yapılanma projeleri hep gündemdedir. İşte Kurdistan Özgürlük Gerillası da Önder Apo’nun perspektifleri temelinde bunu zamanında okumuş ve bu temelde yeniden yapılanma projelerini sürekli canlı tutarak kendini hep yenilemiştir. Yani bugünkü gerilla beş yıl öncesinin gerillası olmadığı gibi, dünkü gerilla bile değildir.
Günümüz savaşlarının kaderlerinin tayin edilmesinde en önemli faktörlerden birisi de istihbarattır. Bugün savaşlarda istihbaratın gittikçe daha da artan bir rolü vardır. Esasında teknik, istihbarattan sonra gelmektedir. Ancak istihbaratı da, tekniği de kullanan insandır. Dolayısıyla günümüzde esas olarak bir savaşın kazanılmasında en temel faktör insan yeteneği ve insan kalitesidir. Yani en geniş ve en derin savaş yeteneğine sahip komutan, savaşçı ve askerleri olan güçler savaşları kazanabilir. Evet, her dönemde bir savaşta en gerekli olan şey cesaret, inanç ve ideolojik duruştur; bunlar olmadan bir savaş kazanılamaz. Bugün Kurdistan’da yürütülen savaşta Önder Apo’nun felsefesi ve ideolojisi temelinde kararlılığa ulaşmış, fedaileşmiş gerilla gerçeğini biliyoruz. Bu gerçeklik, aynı zamanda savaşımızın temelidir. Ancak bununla birlikte savaş taktiğinde zengin yöntemleri kullanabilen, tekniği taktiğin hizmetine sokabilen, teknik hakimiyeti ve uzmanlığı bulunan bir güç ancak savaş pratiğinde başarılı olabilir. Kısacası savaşlarda en olmazsa olmaz olan şey, savaşan insanın ideolojik duruşu ve ruhsal kararlılığıdır. Tabii ki bunun yanı sıra bir de taktik akıl, yaratıcılık ve derinliğin olması şarttır. İşte bunların ardı sıra üçüncü önemli bir faktör olarak günümüzün tekniğini doğru karşılayabilme, karşı tekniği boşa çıkarma ve elindeki tekniği doğru kullanma gelmektedir. Ancak böylesi bir uzmanlığa sahip profesyonel asker savaşları kazanabilir.
Biz profesyonelliği 3 ayak üzerinde ele alıyoruz: Birincisi, ideolojik kararlılık; ikincisi, taktik yetkinlik ve askeri yaşam, disiplin; üçüncüsü ise savaş tekniğinde uzmanlık ve buna dayalı olarak branşlaşmanın gelişmesidir. Profesyonel asker, bu üç ayağın bir araya gelmesiyle şekillenebilecektir.
Kurdistan Özgürlük Gerillası özellikle 2018’den bu yana derinleştirdiği yeniden yapılanma süreci içerisinde bu üç halka üzerinde, yani profesyonel asker olma üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu temelde bugün Zap, Avaşîn ve Metîna direnişi geliştirilmekte; Dersim’de, Amed’de, Serhat’ta, Botan’da havadan ve karadan geliştirilen her türlü saldırıya karşı büyük bir irade, cesaret ve taktik yetenekle duruş sergileyebilmektedir.
Düşmanımız Kurdistan Özgürlük Gerillası için hep, ‘bitirdik, bitiriyoruz, bitireceğiz’ diyor ama bir türlü bitiremiyor. Bitirememesinin nedeni gerilladaki kararlı ideolojik, taktiksel ve askeri uzmanlık duruşudur. Kurdistan gerillası kendisinde bunu yaratabildiği için bugün direnebilmekte ve düşmanın modern teknolojiye dayalı bütün saldırılarını bir şekilde boşa çıkarabilmektedir. Kuşkusuz bu, kolay ulaşılabilen bir düzey değildir. Biz bu yolda çok kayıp verdik. Düşme kalkma çok yaşandı ve büyük bir tecrübeden geçilerek bugünkü düzey açığa çıkarılmıştır. Bu, Önder Apo’nun ‘ne eskisi gibi yaşayacağız, ne eskisi gibi savaşacağız’, yine ’24 saat gerillacılık’ perspektifinin pratikteki doğru uygulanması noktasında gerillanın yoğunlaşmasının varmış olduğu bir sonuçtur.
SAVAŞIN DAYANDIĞI TEMEL KAYNAK
Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın bugün ulaşmış olduğu ideolojik fedaileşme düzeyi önemli bir düzeydir. Fedailik gerçeği, hareketimizin ilk çıkışında da kendisini ortaya koymuş, en kader belirleyici anlarda etkisini göstermiş ve bir gelenek halini almış önemli bir gerçekliktir. Hareketimizin ilk fedaisi Önder Apo’dur. Önder Apo, fedai bir çıkışla çalışmalarına başlamış ve gelişen zaman içerisinde binlerce ateş çemberinden geçerek bugünkü ulaşılan düzeyin yakalanmasında en önemli bir rolü oynamıştır. Ardından ise Mazlum Doğanların, Ferhat Kurtayların, 14 Temmuz direnişçilerinin tutumunun yanı sıra, Egîdlerin, Zîlanların, Bêrîtanların ve Bêrîvanların sergilediği fedai duruş, kendi dönemlerine damgasını vurmuştur. Uluslararası Komplo’yla beraber gelişen süreçte ise artık fedaileşme Kurdistan Özgürlük Gerillası içerisinde bir kurumlaşma yaşamış, Hêzên Taybet şahsında yüzlerce fedai eylemcinin tarih sahnesine çıkması, en son Mersin’de Sara Tolhildan ve Rûken Zelal yoldaşların pratiklerinde açığa çıktığı gibi Ölümsüzler Taburu’nun gelişme düzeyine kadar varma durumu yaşanmıştır. Yani ideolojik kararlılık ve Apocu fedai ruh aslında savaşımızın dayandığı temel kaynaktır. Bu, en baştan beri böyledir.
Fakat baştan beri olması gerekip de olmayan kimi hususlar da vardır. Bunların başında ise taktik boyut gelmektedir. Yani taktik öncülüğün ve pratik uygulayıcıların yukarıda belirttiğimiz ideolojik formasyona uygun bir yaratıcılığı geliştirmesi gerekiyordu. Bu yeterince geliştirilemedi. Yine savaş tekniği üzerinde uzmanlaşmanın geliştirilmesi fazla yürütülemedi. Bu hususta, gerillanın ‘90’lı yıllarda, şu anda ulaştığı performansın 3’te 1’i bile ulaşmış olsaydı, sürecin daha o zamanda kazanılacağı belirtilebilir. Hem taktik yaklaşım açısından hem askeri uzmanlık performansı açısından bunu söylemek mümkündür.
Örneğin; ’96 yılında Önderlik önümüze araziye dayalı savaş taktiğini koydu. Biz o zamandan şimdiki tünel sistemine benzer olmasa da yer altı mevziisine belirli düzeyde dayansaydık ve yer altı mevzilenme sistemini geliştirseydik, ’97 ve ‘98’deki düşman saldırılarına karşı yetkin cevap verip geri püskürtebilirdik. Bunun projesi yapıldı, tartışıldı fakat pratikleştirilmedi. Yönetimler açısından, her bir yere yeni atanan komuta kademesinin, gittiği alandaki önceki planları görmezden gelerek kendi tarzını ve anlayışını uyguladığı bir süreç yaşandı. Özellikle ‘90’lı yıllarda komuta kademesinin durumu maalesef böyleydi. Her gelenin kendi bildiğini okuduğu, kendine göre bir tarzı esas aldığı ve bunun da zamanla her eyaletin farklı bir tarzının oluşmasına yol açtığı bir eyaletler sistemi oluştu. Her eyalet kendine göre bir PKK’lileşmeyi yaşadı, kendine göre bir savaş tarzını uyguladı. Her gelen komutan kendine göre yeni bir sistem geliştirdi. Örneğin; ’96’da ARGK Ana Karargah’ı yer altı sistemini geliştirmek için Zap alanına 100 kadar milis getirdi; teknik imkan yaratıldı ama sonra bir yönetim değişikliği oldu ve o proje uygulanmadı. Halbuki biz o zamanlar şimdiki gibi bir tünel sistemine geçmiş olsaydık zaten düşmanda o zaman bugünkü teknik yoktu. Oranın semtine bile varamazdı. Bırakalım bugünkü tünel sistemini, belirttiğim gibi 3’te birini uygulayıp yer üstünde savaşan bir gerillayı belirli düzeyde yarı yer altına geçirebilseydik durum farklı olabilirdi.
Tabii bunun paralelinde taktik yaklaşımları da zenginleştirmek gerekiyordu. Sadece yer altına geçmekle elbette bir şey olamazdı. Bu değerlendirmeleri taktik zihniyetin gelişimi açısından belirtiyoruz. Önderlik daha ‘96’da araziye dayalı savaş taktiğini önümüze koydu. O zaman gerçekleşen Askeri Konsey Toplantısı’nda bir hafta boyunca Sun Tzu’nun Savaş Sanatı kitabı okundu ve üzerine tartışmalar yapıldı ama herkes eyaletine gidince yine kendisini uyguladı. Dolayısıyla var olan imkanlar değerlendirilemedi. Ancak o zamanki hataların bir sonucu olarak peşi sıra yaşanan gelişmeler -ki bunun en ağırı Önderliğimizin esir düşmesidir-, bugünkü gerillanın gerçekleri görmek zorunda kalmasına; bu temelde kendisine yönelmesine ve kendisinde bir değişim yaratmasına neden oldu.
Bir örnek daha verirsek; bugünkü sabotaj bilimini aslında biz 1981’de Filistinlilerden öğrendik. Yani Lübnan-Filistin eğitimi sürecinde bugünkü sabotaj bilimi bizlere öğretildi. Uzaktan kumandalı bombayı biz o zaman öğrendik ama ancak, 2004’ten sonra uygulayabildik. Yani 33 yıl gecikmeli bir biçimde uyguladığımız bir gerçekliktir. Halbuki ’84 Atılımı’yla birlikte uygulanabilirdi. Ama klasik, düz ve kaba yaklaşımlar ile çetevari tutumlar, ölçünün, derinliğin ve inceliğin önüne geçti. Dolayısıyla tüm gücümüze sirayet etmiş olan kararlılık en üst raddede seyrederken, buna paralel bir şekilde gelişmesi gereken incelik, derinlik ve ölçü olmayınca savaşımız da daha çok yakın mesafede bombayla sonuç almaya dönük bir biçim aldı. Bunun bir sonucu olarak hedefleri uzaktan imha etme ve etkisiz kılma yeteneği çok zayıf kaldı.
Ancak bugün bu eksiklikler belirli düzeyde aşılmıştır. Her ne kadar tamamıyla aşıldığını belirtemezsek de, adım adım kat edilen ilerlemeler mevcut savaş ve direnme düzeyini açığa çıkarmıştır. Yeniden belirtelim; bu kolay olmadı; büyük bir emek ve büyük bir çaba ile bu gerçekleşti. Yani şehitlerin kahramanlığı, emeği ve çabasıyla oldu. Önder Apo’nun önceden koyduğu çerçeve ve emek temelinde gerçekleşen yoğunlaşma, şehitlerimizin yürüttüğü çeşitli pratik uygulamalar ve ‘yeni dönemde savaş nasıl gelişebilir’ konusunda tüm yoldaşların yaptığı tartışma ve sergilediği pratikler bugünkü düzeyi açığa çıkarmıştır.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER