DEMOKRATİK MODERNİTE DEĞERLERİNİ SİSTEME KAVUŞTURMAK (3.BÖLÜM)
Sivil Toplum Örgütlenmelerine Olan İhtiyaç;
Hiçbir uygarlık gücü toplumsal ahlakı tümüyle ele geçiremez. Bu nedenle alternatif yaşam arayışçılarının en büyük dayanağının ahlak olduğunu bilmek gerekir. En basit anlamıyla toplumsal iyi olan ahlak, sistemi en rahat boşa düşürecek güçtür. Büyük sorumluluk bilinci de demek olan ahlaklı olmak, bıkıp usanmadan toplumsal işlere aşk derecesinde koşmaktır. Hiçbir maddi karşılık beklemeden, yetki ve mevki peşine düşmeden tıpkı dervişler, havariler gibi yaşamayı başarmaktır. Vicdanlı olmak, vicdanlı davranmak, kimliği ne olursa olsun herkesin sorunlarıyla ilgilenmek ahlaklı olmanın bir diğer ölçüsüdür. Siyasal olarak milliyetçilikten ve din istismarından uzak olmak da ahlaklılık gereğidir. Milliyetçiliğe ve din sömürüsü anlamındaki dinciliğe karşı mücadele ederek demokratik ulus yurttaşı olmayı başarmaksa, ahlaklı olmakta bir üst evre olmaktadır. Bugün milliyetçi olmamak ve dini sömürü aracı olarak kullanmamak demokratik uygarlık sistemine yakın olmak demektir.
Kadın sömürüsüne karşı durmak da demokratik uygarlık sistemine adım atmak için gerekli bir diğer önemli bilinç ve duruştur. Devletçi uygarlık kadın öncülüklü toplumsal sistemi kuşatıp güçsüzleştirerek var olmaya başlamıştır. Demek ki kadının toplumsal yaşamın her alanına giderek daha fazla katılması, kadının giderek daha fazla söz ve eylem sahibi olmaya başlaması da demokratik uygarlık sisteminin gelişmekte olduğunu göstermektedir. Hiçbir gelişme kadın özgürlüğü kadar toplumsal sistemi demokratikleştiremez. Özgürlüğe yürüyen kadın duruşu, sistemsel kötülüğü yenecek en büyük silahtır. Günümüzde devletçi uygarlıkla demokratik uygarlık değerleri arasındaki en ciddi kavganın kadın alanında verilmesinin de nedeni bundandır. Örneğin milliyetçilikle dinciliği buluşturduğu için uygarlığın zirvede temsilini yapan DAİŞ’in kadın düşmanlığı ne tesadüf ne de sadece İslam’ın iktidar yorumuyla açıklanabilir. DAİŞ’in ve destekçilerinin kadın düşmanlığı uygarlığın kadın düşmanlığının toplam ifadesidir. Sonuç olarak kapitalist liberal ideolojinin tuzaklarına karşın duyarlı olmaya çalışan her kadın sözü eylemi ve faaliyeti demokratik modernite sistem inşasına yol açacağı için en fazla yüklenilmesi gereken alan olmaktadır.
Ekolojik bilinç, örgütlenme ve mücadelesi demokratik modernitenin olmazsa olmaz değerlerinden biridir. Ekolojik bilinci, halk yurtseverlik kültürü olarak anlaşılır kılmak önemlidir. Ekolojik bilinç en başta toprak ve yeşil sevgisidir. Temiz su ve hava sevgisidir. Doğal yaşamı savunmaktır. Başta dini kültürde olmak üzere yaşamın hemen her alanında ekolojik bilinç öğeleri fazlasıyla vardır. Ekolojik bilincin pozitif bilimsellikle de beslenmesi önemlidir. Ancak toplumsal inşa için, kültürleşmiş değerleri de açığa çıkarıp güncellemek de gereklidir. Bu yapılmazsa ekolojik mücadele elit olmaktan, şehirli olmaktan kurutulamaz.
Uygarlık modernitesine karşı en önemli dayanaklardan biri de halk kültürleridir. Tarım ve köy yaşamı bu kültürün başat unsurudur. Tüm saldırılara rağmen güçlü ahlaki bağlara dayalı sürmekte olan aile bağı, akrabalık, komşuluk, dostluk ve arkadaşlık, hemşerilik kültürünü demokratik bilinç ile canlandırmak ve yaşatmak demokratik modernitenin sosyal ağlarını örmek için kazanımı büyük gelişmeler olacaktır. Bu tür toplumsal ilişki kültürünü sosyal dayanışma, yardımlaşma, paylaşma gibi ahlaki erdemlerle daha da işlevsel kılmak çok önemlidir. Bu kültürel değerleri çağımızın örgütlenme ihtiyaçlarını karşılayacak içerikte bilinç aşılayarak geliştirmek de demokratik modernite için gereklidir. Bu ilişkilere Ortadoğu’da henüz etkisini yitirmemiş kabile ve aşiret bağlarını demokratik bilinçle güncellemeyi de ekleyebiliriz.
Şehir yaşamının yol açtığı sorunlara karşı kendisini sivil toplum örgütlenmeleri biçiminde oluşturmuş kurumsallıklar da, demokratikleşmeleri oranında demokratik toplum inşasına hizmet etmektedir. Bu nedenle de yaşamın her alanına dönük sivil toplum örgütlenmelerine gitmek yararlı bir diğer inşa çalışmasıdır.
Devletçi uygarlık modernitesi ve günümüzdeki temsilcisi kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite inşası, sistem karşıtı her düşünce ve eylemle inşa edilecek esnekliğe sahiptir. Yukarıda çok genel ve önemli olduğuna inandığımız birkaç alana dikkat çekmek istedik. Yapılacak her çalışmanın komünal bir ruh ile geliştirilmesi demokratik modernitenin karakteri gereğidir. Yönetim kurumu başta olmak üzere tüm işlerde kolektif olmak, yetki değil etkili olmayı esas almak, maaş ve makam için değil hizmet için görev alma bilinciyle emek vermek de, demokratiklik ve demokratik toplum inşası için olmazsa olmazlardandır. Zaten zihniyet ve vicdan devrimi derken kastedilen de bu ve benzer kişilik özelliklerini kazanmaktır. Örneğin bireyci ve maddiyatçı olmamak, konformizme karşı olmak, aşırı tüketim kültürünün eseri olan ihtiyaçtan fazlasına sahip olma hevesini bırakmak gibi kapitalist kültürü terk etmek de bu çerçevede olup 21.yy. devrimciliğinin temel özellikleri olmaktadır.
Bu nedenle de demokratik modernite her şeyden önce bu devrimciler şahsında kimliğe ve kişiliğe kavuşması gereken bir toplumsal sistem olmaktadır. Devletçi uygarlığın toplumda yarattığı tahribatları ve kapitalist modernitenin günlük saldırılarını boşa çıkaracak en önemli mücadelenin, devrimcilerin alternatif yaşamları olduğunu asla unutmamalıyız. Devrimcilerin öncüler olarak topluma verecekleri bilinç, cesaret ve kazandıracakları irade asıl inşa ve sistem ruhudur. Çünkü devletçi uygarlık modernitesi kalıpları içinde kalıp onun ‘ritüelleriyle ibadet edip’ topluma yeni bir ‘inanç ve ritüel’ önerisinde bulunmak kadar demokratik modernite inşasına zarar verecek başka bir duruş daha olamaz. Dolayısıyla demokratik modernite, temelini komünal ve özgür bireylerin çabaları üzerinde kuran bir sitemdir. Ve beş bin yıllık hâkim devletçi uygarlık modernitelerinin toplamından daha fazla gerçek ve yaşanandır. Yeter ki sahip olduğu değerlerin sistem kazanmasını sağlayacak kanalları temizleyelim.
çoğunluk ve çoğunlukçuluk faşist sistemle hayat bulan temsili sistemdir. dolayısıyla iktidarın kendisi zaten bu “çuğunlukçuluğu” yaratır onu hegemonyasının altına almaz… Burada çoğunluk değilde topluluk içindeki zümreler yada toplum içindeki topluluklar denilebilir.
CİHAN EREN
YORUM GÖNDER