DEVRİMCİ HALK SAVAŞI ORTADOĞU'DAKİ GERİCİLİĞİN EN BÜYÜK KALESİNİ DE YIKACAKTIR (2.BÖLÜM)
AKP’nin Tek Derdi İktidarını Ayakta Tutmak;
Mücadele şu anda esas olarak Suriye’de sürüyor. Rojava devrimi PYD’nin ve bir bütün olarak Kürt siyasi hareketinin daha ciddiye alınmasını yarattı. Bir nevi Ortadoğu ve Suriye siyasetinin içine girdi. Orada mücadele gelişiyor. Fakat oradaki Kürt özgürlük hareketinin epey handikapları olacağı görülüyor. Özellikle KDP’nin yaklaşımları ve ilişkilerinin ciddi sorun yaratacağı görülüyor. YPG yerine kendi yetiştirdiği askeri güçleri hakim kılmak istemesi niyetini ortaya koyuyor. Yüksek konseyin içinde bazıları YPG’nin meşru savunma gücü gerçekliğini kabul etmek istemiyor. Anlaşılıyor ki KDP’ye ve dış güçlere bağlı bir askeri gücün olmasını ve bu temelde ileride bu durumu özgürlükçü demokratik toplumcu güçlere karşı kullanmayı hesaplıyorlar. Bu nedenle olacak ki, YPG komutanlığı yüksek konseyin YPG’yi Rojava’nın savunma gücü olarak tanıma çağrısı yaptı. PYD de bir cumayı YPG’yi sahiplenme cuması yaptı. Anlaşılıyor ki YPG’yi sahiplenme cumasından yüksek konsey içindeki bazı güçler rahatsız olmuşlar.
KDP Rojava’daki ekonomik sorunları da kullanmak istiyor. Bu sadece KDP’nin planı değil. Bu plan içinde ABD ve Türkiye de vardır. Rojava’daki siyasi güçler ve oluşacak statü KDP’ye bağlı olursa biz bazı şeyleri kabul edebiliriz gibi bir yaklaşımı Türkiye dayatmış olabilir. KDP de Afrin, Kobani ve Serikani gibi yerleri feda ederek böyle bir öneriyi kabul etmiş olabilir. Çünkü zaten Kobani, Afrin, Serikani hattında KDP’nin hiç etkisi yok. Bunun için buraları feda ederek Dêrik, Qamîşlo, Dîrbêsîyê, Amudê gibi alanları kendi kontrolüne alma politikası izleyebilir. KDP’nin ilişkileri ve bu durum Rojava’daki süreci sıkıntıya sokacak gelişmeler ortaya çıkarabilir. KDP ile kavga etmeme ve yüksek konseyi esas alan bir politika izlense de KDP’nin kendini hakim kılma dayatması içinde olduğu anlaşılıyor. Yüksek konseyi esas alma yerine kendisini etkili kılmayı dayatıyor. Herhalde mücadelemiz karşısında sıkışan AKP’nin belirli tavizler vererek KDP’yi kullanma politikası bu tür durumlar ortaya çıkarıyor.
AKP şu anda esas olarak kendi iktidarını ayakta tutma politikası izliyor. Her politikasını, adımını ve ilişkisini buna göre düzenliyor. Çünkü AKP iktidarı Tansu Çiller, Demirel ya da Mesut Yılmaz iktidarı değil. AKP, ben kaybedersem her şeyi kaybederim diye düşünüyor. Önceki partiler sistemindeyse biri gidip diğeri geliyordu. Köklü sistem değişikliği olmuyordu. Burjuvazi, asker ve sivil bürokrasi bu tür partilerin hepsiyle çalışıyordu. Bu partilerinden bir diğerinin iktidara gelmesini kendisi için bir tehlike görmüyordu. Ancak AKP ve yandaşları için durum böyle değil. Bu nedenle kendisini ayakta tutmak için iç ve dış güçlerin hepsine bize karşı savaşta taviz veriyor. ABD’yle de, KDP’yle de ya da başka güçlerle bu çerçevede uzlaşır ve taviz verir. AKP KDP ile ilişkilerinin kendisini iktidarda tutmada bir etken olacağını düşünüyor. Nitekim son yıllarda iktidarda kalmasında KDP’nin ve Güneyli siyasi güçlerin destek vermesinin payı çok önemlidir. Yaşadığı en temel sorun olan Kürt sorununda KDP ile ilişkileri sonucu rahatlatmaktadır. Kürt sorunu konusundaki sıkışıklığını böyle geçirmektedir. Bu açıdan KDP ile uzlaşma temelinde hareketimizi tasfiye etme politikası izlemesi büyük bir olasılıktır. AKP kendini ayakta tutmak için bir dönem daha İran’la ilişkilerini sürdürebilir. Bu bakımdan AKP KDP ilişkilerini yakından takip etmek gerekiyor. Rojava üzerinden KDP ile karşı karşıya gelme durumumuz olabilir. Barzani Türkiye’ye gidecekmiş, gidip geldikten sonra maraza çıkarma durumu olabilir. Buna Rojava’daki özgürlükçü, demokratik toplumcu güçlerin vereceği cevap kendini örgütlü ve etkili kılmak, boşluk bırakmamak, ekonomik ve sağlık alanında örgütlenmektir. Kuşkusuz meşru savunmanın güçlü tutulması da stratejik değerde önemlidir. Rojava toplumunu KDP’nin parasının çekiciliğine bırakmamaktır. Bu açıdan oradaki gelişmeler önemlidir. Kürt özgürlük hareketinin Kuzey Kürdistan ve bölgedeki mücadelesini de yakından etkileyecektir.
Suriye’de durum nasıl olur, belirsizdir. ABD seçimi sonrası Esad rejiminin düşmesi yakınlaşır mı bu da netleşmiş değildir. ABD, İsrail ve Batı’nın istediği bir biçimde iktidar bloğu kısa sürede oluşturulup hakim kılınabilir mi bu belli değildir. Bu açıdan ABD ve Batılı güçlerin de Suriye’de sıkıntıları bulunmaktadır. Siyasi islama dayalı bir iktidarı İsrail de hıristiyanlar da istemezler. Özellikle Lübnan hem hıristiyanların etkin varlığı hem de şiilerin etkinliği nedeniyle Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın desteklediği güçlere karşı olacaktır. Dolayısıyla Lübnan şu anda Suriye muhalefeti içinde etkili olan siyasal islamcılara karşıt bir konumdadır. Bir yönüyle de Suriye Lübnan’dan nefes alıyor.
Suriye’de iç ve dış güçlerin kabul edeceği yeni iktidar bloğu oluşmamış durumdadır. Bu durumda Kürtler örgütlenirse Suriye içinde iyi bir denge olurlar. Hatta yeni iktidar bloğunun karakterini belirlerler. Kürtlerin özgürlükçü demokratik toplumcu karakteri yeni iktidar bloklarıyla uzlaşarak siyasal istikrarın sağlanacağı bir Suriye gerçeği ortaya çıkarılabilir. Türkiye’nin desteklediği sünni islama dayalı Suriye projesi yaşama geçme imkanı bulamaz. Kürtlerin tanınması demek alevilerin, Dürzilerin ve diğer farklılıkların da tanınması demektir. Kürtlerin demokratik özerkliğin tanınması Suriye’de esnek bir siyasal yapılanma ortaya çıkarır. Özcesi Suriye’deki kesimlerin siyasal islamcılardan duydukları rahatsızlıktan yararlanabilir. Dış güçlerin de rahatsızlığı düşünülürse Kürt siyasi hareketinin ortaya koyacağı proje iç ve dış destek bulur.
Şu anda Suriye’de ciddi bir kaos var. PYD’nin etkin olduğu Kürt demokratik hareketinin Rojava Kürdistan’daki etkinliğinden Türkiye büyük rahatsızlık duyuyor. Bu nedenle Türkiye KDP ile bu durumu gidermek istiyor. Öte yandan ABD de aslında KDP ile Rojava’yı kontrol edip Suriye üzerindeki etkinliğini sürdürmek istiyor. Nasıl ki KDP Irak’a karşı bir koz olarak kullanılıyorsa Suriye’de de böyle yapmak istiyorlar. KDP üzerinden Rojavayı da böyle yapmak isteyebilir. Kürt bölgesinde petrol yatakları da var. Önemli bir petrol bölgesidir. Bu açıdan ABD, Türkiye politikalarını iyi takip etmemiz gerekiyor. Suriye siyasetine tam hakim olunması gerekiyor. Eğer iyi takip edilir, dikkatli politika izlenirse çelişki ve boşluklardan yararlanarak özgürlükçü, demokratik toplumcu güçlerin Rojava, dolayısıyla Suriye’de etkin olması sağlanabilir.
Suriye politikası söz konusu olduğunda İsrail ve Lübnan boyutunu göz ardı etmemek gerekir. Öte yandan Suriye tamamen Türk devletinin etkisinde olan, hatta neredeyse ajanı durumuna gelen sünni islamın eline geçerse Türkiye’nin pozisyonu çok güçlenecektir. Batılılar bile bu durumda zor tutar Türkiye’yi. Böyle bir Türkiye kendi başlarına bile bela olabilir. kontrol ettikleri siyasal islam ve AKP kontrolden çıkıp farklı bir yöne evrilebilir. Bu açıdan iç dinamikler, bölgesel ve uluslararası güçler açısından siyasal islamcı güçlerin frenlenmesi gerekir.
Tek Tipleşme Gericiliği Yaratır;
Bizim demokratik ulus zihniyeti açısından da tek bir kimliğe dayalı uluslaşma dayatmaları, tek kimliğe dayalı siyasal sistem hakimiyetleri olumsuz sonuçlar doğurur. Kürdistan’da tek bir kimliğe dayalı uluslaşma yaklaşımları çok tehlikelidir. Kürdistan’da alevilik, Êzidilik, Süryanilik gibi farklı inançlar yanında, farklı etnik topluluklar da bulunmaktadır. Suriye’de işbirlikçi siyasal islamın baskın gelmesi, Kürdistan, Türkiye ve tüm bölgedeki demokratik uluslaşma gerçeğine önemli bir darbe olur. Kürdistan’da da KDP’nin de yatkın olduğu tek bir inanca dayalı uluslaşma gerçeği dayatması ortaya çıkar. Tek tipçi bu zihniyet sadece inanç boyutunda değil, farklı kültürel topluluklar için de tehlike yaratır. Hatta farklı Kürt lehçelerini bile tehdit eden bir tek tipçi ulus devletçi bir uluslaşma dayatması görülür. Bu açıdan da bizim Suriye’de tüm farklılıkların demokrasi içinde özgünlüklerini ve özerkliklerini koruduğu bir demokratik sistemi savunmamız en doğrusudur.
Sistem güçleri de tek tipçi eğilimleri Suriye ve çevresindeki çıkarları gereği kabul etmiyorsa ve kozmopolit (farklı yelpazede bir iktidar bloğu) bir yönetim istiyorsa biz bu durumu değerlendirebiliriz. Bu çerçevede Suriye genelinde uzlaşma yaratacak bir demokratik siyasal proje üzerinde durulabilir. Sistem güçlerinin bu yönlü eğilimleriyle uzlaşma içine girilebilir. Sünni islamcı o katı ve tek tipçi eğilimleri kırıp çoğulcu bir Suriye sistemin kurulması açısından böyle bir uzlaşmanın olması bizim demokratik ulus projemizi de güçlendirir. Yok tersi olursa sünniliğe dayalı güney eksenli olursa Kürt uluslaşması projesi bizim ideolojik doğrultumuzun esas pratikleşmelerinden olacak, demokratik uluslaşma süreci büyük zarar görür. Kaldı ki tek tipleşme her zaman gericiliğe zemin sunar. Tek tipleşme gericiliği yaratır. Tekleşme yaratmak için gericiliğe başvurmak zorunda kalır. Bu nedenle Suriye’deki farklı yelpazedeki iktidar bloku yaratma eğiliminde olan sistem güçleriyle uzlaşmak mümkündür.
Suriye’de Esad’ın iktidarda kalacağı bir senaryoya göre hareket etmek yanlıştır. Rusya bile böyle bir senaryoya göre hareket etmiyor. Alevi bürokrasisi ve burjuvazisi de kendine yaşam hakkı verecek farklı yelpazedeki bir iktidar seçeneğini kabul etmeye yatkındır. Dolayısıyla farklı yelpazedeki siyasal iktidar bloğu projesinin büyük avantajları bulunmaktadır. Bunu derken Suriye’deki siyasal islamcılar dışlansın demiyoruz. Hakim ve baskın güç olmasının önüne geçmesinden söz ediyoruz. Bu çerçevede sistem içinde onlar da yer bulur. Uluslararası ve bölgesel güçlerin durumu, Suriye’nin demokratik yapısı buna yatkındır. Özgürlükçü demokratik toplumcu güçler böyle somut bir projeyle hareket edebilirler. Sadece bu yönlü ideolojik ve teorik yaklaşımlarını ortaya koymaları yetmez, bunu politik bir seçenek ve hamleye dönüştürmeleri gerekir. Bunun politikası içeride ve dışarıda aktif olarak yürütülebilir. Örneğin çok somut “biz Suriye’de tek kimlik ve inancın hakim olmadığı, farklı yelpazedeki güçlerin varlığına dayalı bir iktidar bloğuna dayalı siyasal sistemi esas alan anayasal bir sistemi kabul etmeye hazırız” denilebilir. Bu yönlü bir siyasal sistem değişikliğine açık destek veririz denilerek alternatif bir siyasal proje ortaya konulmuş olur. Bu Türkiye’yi de boşa düşürür. Türkiye’nin KDP ile birlikte oynamak istediği oyunları etkisiz kılar. KDP’nin kötü kullanılmasının önüne de böyle geçilir. Özcesi böyle bir proje üreterek Suriye’de mücadele yürütmek daha etkili sonuçlar doğurur. Yoksa sadece çekişmelere dayalı politika, özgürlükçü demokratik toplumcu güçleri zorlayabilir. Özgürlükçü demokratik toplumcu güçler bu yönlü yaklaşımlarını ve projelerini ortaya koyarlarsa dış güçlerin saldırılarını hafifletebilir ve karşı cepheyi daraltabilirler. Özcesi biraz daha politik ve uzun vadeli düşünmeye ihtiyaç vardır. Belki bu proje düşünüldüğü düzeyde sonuçlar ortaya çıkarmayabilir; ancak yaratacağı avantajlar ve olumlu sonuçları mutlaka olacaktır.
Suriye’deki durum netleşene kadar özgürlükçü demokratik toplumcu güçlerin İran’la bir gerilim yaşaması olumsuzluklar yaratabilir. Mevcut durumda özgürlükçü demokratik toplumcu güçler hem Türkiye hem Suriye’yle mücadele içindeyken İran’la sorunlar yaşanması zorlayıcı olabilir. Kuşkusuz İran’a çok güven olmaz. En son Mısır’da Türkiye-İran toplantısı oldu. Suudi Arabistan katılmadı. Her halde Suudi Arabistan İran’ı muhatap almak istemedi. Son zamanlarda Türkiye’nin İran’a yönelik mesajları yumuşamıştır. Türkiye en azından taktik yapıyor. Onlar da Suriye’deki durum netleşene kadar İran’la çok sert bir çatışma içine girmek istemiyorlar. Kuşkusuz mevcut durumda aynı tarafta değiller. İran da Türkiye ile sertleşmek istemiyor. O da kendine göre politika yapıyor. Aslında İran da Türkiye gibi Suriye’de Kürt politikasının eskisi gibi sürmesinden yanadır. Şu anda Türkiye’nin izlediği Kürt politikası –TRT 6, seçmeli ders gibi– aslında İran’ın şimdiye kadar Kürtlere karşı izlediği politikanın bir başka versiyonudur. Türkiye aslında kendi içinde yürüttüğü yeni koşullardaki siyasal egemenlik ve kültürel soykırım politikasını Suriye’de de yürütmek istiyor. Statü vermeden bu tür şeylerle Kürtleri egemenlik altında tutup zaman içinde yok etme stratejisini Suriye’nin de yürütmesini öneriyor. Bu durumu Türkiye’de olduğu gibi bakın Suriye’de de çok önemli şeyler oluyor diyerek Kürtlere ve uluslararası güçlere kabul ettirmek istiyor. Aslında bu politikada İran’la farklı düşünmüyorlar. Ancak İran Rojava’da bir statü ortaya çıkarsa bunun sadece Kuzey değil, kendisini de etkileyeceğini düşünüyor. Bu nedenle kaygı duyuyor. İran da hala milliyetçi yaklaşımla sorunu ele aldığından Kürdistan’ın her parçasındaki gelişmelerden kaygı duyuyor.
Kuşkusuz bizim projemiz hiçbir ülkeyi kaygılandırmayacak bir demokratikleşme projesidir. Halklar arası kavgayı değil, birliği ve birbirini tamamlamayı getirecek projedir. Bizim birlik içinde yaşama projemiz var. Bunu doğru buluyoruz. Kesinlikle sınırları sorun yapmıyoruz. Doğru politika izleseler hareketimizin bu yaklaşımından yararlanarak Kürt sorununu rahatlıkla çözebilirler. Ama doğru politika üretmeyince onlar da korkuyor. Öte yandan Rojava Türkiye’nin uzantısı gibiyken, Doğu Kürdistan ise Güney’in uzantısı gibidir. Şino’dan aşağısı Kürtlerin yoğunluğunun hakim olduğu Kürdistan alanıdır. İran-Türkiye sınırında Kürtler bir şerit biçiminde varlarken, Urmiye’nin güneyi ve Şino’dan sonrası coğrafi ve demografik olarak Kürtlerin hakim olduğu bir alandır. Bu bakımdan İran’ın bunlar Güney’le birleşirler gibi bir korkusu vardır. Bu açıdan Kürt politikasında çok hassastır. Güney Kürdistan’a yönelik çok özel politikalar yürütmektedir. Bir yönüyle İran da Kürt sorunu konusunda Türkiye gibi hassastır. Dolayısıyla İran’ın bu yönlü kaygılarının sonucu Türkiye ile ilişkilerinin iyi takip edilmesi gerekir. Farklı cephedeler, ama Kürt sorunu olduğu zaman birbirlerini zımni olarak gözetirler. Suriye de bile hala –Türkiye ile ilişkilerde– hem iktidar hem muhalif güçler açısından böyle bir gözetme durumu görülmektedir. Ancak Türkiye tamamen kendini ABD’nin Ortadoğu ve Avrasya projesine yatırmış durumdadır. Suriye’den sonra İran’a karşı da ABD yanında benzer politika izleyecektir. Bugün Suriye’ye yaptığını yarın da İran’a yapacaktır. Bu nedenle de Türkiye’yle İran çelişkileri sürecektir.
DERLEME (ARŞİV)
YORUM GÖNDER