SOĞUK SAVAŞ ZAMANI: BİRİNCİ VE İKİNCİ SAVAŞLAR VE HEGEMONYA (2.BÖLÜM)
Savaş Sonrası Kürdistan’ın Yeni Durumu
20.Yüyılın ilk çeyreğinde herkesin kendi hesapları ve hedefleri doğrultusundaki kamplaşmaların getirdiği kırılganlık son olarak Avusturya-Macaristan veliaht prensinin öldürülmesi olayıyla modern tarihin en yıkıcı savaşlarından biri olan 1. Dünya Savaşı patlak vermiştir. Osmanlı yönetimindeki İttihat Terakki Cemiyeti Enver, Talat ve Cemal paşaların Turancılık politikaları ile kaybedilen toprakları geri kazanma üzerinden Almanya ile yaptığı gizli antlaşma ile ittifak güçleri yanında savaşa girmiştir. Savaş sürecinde İttihat Terakki Cemiyetindeki Osmanlı, 1915 Tehcir Kanunuyla Ermeni soykırımını gerçekleştirmiştir. Rusya’da 1917 devrimi sonrası değişen yönetimle Çarlık Rusya’nın, savaş öncesi yaptığı gizli antlaşmaları ifşa ederek savaştan çekilmesi, itilaf güçlerini zor durumda bırakmıştır. ABD savaşın başında tarafsızlığını koruyarak izlediği yalnızlık politikasıyla savunmasını amaçlayarak ileride olası yayılma hareketlerine hazırlık imkânı oluşturmuştur. Savaş patlak verince tarafsızlığını ilan etmesine rağmen savaş boyunca itilaf güçlerine silah satışı yaparak ekonomik kar sağlamıştır. İtilaf güçlerine yaptığı silah ticaretine tepki olarak ABD gemilerinin Alman denizaltıyla vurulması üzerine ABD başkanı savaş sonlarına doğru Wilson Prensipleri adı altında ulusların kendi kaderini tayin etme hakkını içeren bildiri yayınlayarak, itilaf devletlerinin yanında savaşa girmiştir. ABD’nin savaşa girmesiyle savaşın seyri İtilaf Devletleri lehine değişmiştir. Aynı şekilde savaşın sonlarına doğru 1917 Ekim Devrimi sonucu, Çarlık Rusya’nın yıkılmasıyla Rusya’nın savaştan çekilmesi Almanya’yı rahatlatmış olsa da, ABD desteğiyle itilaf güçlerinin ilerleyişini sürdürmesi karşısında ittifak devletleri yenilgiyi kabul ederek savaştan çekilmişlerdir. Savaş sonrası yapılan barış antlaşmalarıyla yenilgiye uğrayan devletleri ağır şartlar taşıyan savaş tazminatlarıyla ağır yükümlülükler altına almış, bu da daha sonra gelişecek 2. Dünya Savaşının alt yapısını hazırlamıştır.
Yaşanan siyasi ve sosyal çalkantılar yeni siyasi ideolojiler ve rejimler oluşturmuştur. Faşizm ideolojisinin doğmasına Almanya ve İtalya’da iktidara gelmelerine neden olmuştur. Yine Avrupa’da güç dengeleri değişmiştir. Savaşın galibi olan İngiltere ve Fransa’nın ağırlığı artmıştır. İngiltere’ye karşı Avrupa’da önemli bir rakip güç konumuna gelen Almanya’nın yenilmesiyle İngiltere bir süre daha hegemon gücünü korudu. Savaş sonrası uluslararası siyasi düzeni tesis etmek, barış ve güveni sağlayıp devam ettirmek amaçlı kurulan Milletler Cemiyetine ABD katılmayarak tekrar içe çekilmiş ve uluslararası siyasette izolasyon bir siyaset izlemiştir. Bolşevik devrimiyle reel sosyalizm 1922’de SSCB kuruluş bildirgesini ilan etti, böylece kapitalist sistem karşısında reel sosyalizm oluştu. Almanya ise savaştan yenilgiyle çıkması sonrası büyük güç kaybına uğramıştır.
Savaş sonrası Wilson prensiplerine karşılık sömürgecilik, mandacılık olarak güncellenmiştir. Savaş sonrası Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun siyasi haritası değişmiştir. Ortadoğu’nun yapay sınırları çizilerek büyük ölçüde siyasi haritası çizilmiştir. Ortadoğu, sahip olduğu konumu nedeniyle 1. Dünya Savaşıyla birlikte dış güçlerin yoğun saldırısı ve baskısı altında tutularak müdahalelerle yeniden şekillenmiştir. Bölge; büyük devletlerin yoğun güç mücadeleleri altında zayıflayarak istikrarsızlığın yaşanmasına neden olmuştur. Gelişen sanayinin enerji ihtiyacı temelinde petrol kaynakları ve ticaret yollarının denetimi, ağırlıkta hegemon güç olan İngiltere belirleyiciliğindeki denetimle şekillenmiştir. Ortadoğu, İngiltere ve Fransa hâkimiyetine girmiştir. Lozan Antlaşmasıyla, Osmanlı yerine modern Türk ulus-devleti resmileşirken; Kürdistan dört devlet arasında pay edilerek parçalanmıştır. Musul-Kerkük petrolleri daha sonra Türkiye ile yapılan antlaşmayla İngilizlere bırakılmıştır. Ortak vatan da, ortak gelecek olarak Kürtlerin yeni cumhuriyetle yaptıkları ittifak yok sayılmış, Kürt kimliği katı inkar ve imha siyasetine tabi tutulmuş ve buna karşı gelişen direnişler ise katliamlarla bastırılmıştır. Hakim ulus-devletler halindeki güçler olan Arap, Fars ve Türk devletleri izledikleri tekçi ve merkeziyetçi anlayışla halklar, inançlar, kültürler beyaz, kara ve yeşil faşizmin içinde adeta eritildiler.
Büyük güçler arasındaki silah teknolojisindeki gelişmelerle silahlanma yarışı hız kesmeyerek rekabet ve çıkar çatışmaları, 1939-1945 tarihleri arasında dünyada büyük felaketlerin ve yıkımın yaşandığı 2. Dünya Savaşına neden olmuştur. 1. Dünya Savaşından yenilgiyle çıkan Almanya’da milliyetçilik Hitler liderliğinde Nazizm ideolojisi olarak, İtalya’da ise Mussolini tarafından Faşizm olarak yükselişe geçmiştir. Almanya ve İtalya’nın faşist devletlere dönüşerek ve yayılmacı politika izlemeleri karşısında İngiltere ve Fransa müttefik devletler birliğini oluşturdu. Almanya etrafında ise mihver devletler olarak toplanmıştır. 1. Dünya Savaşı sonrası ABD ve SSCB Avrupa siyasetinden uzak kalmıştır. 1929 dünya ekonomik buhranı sistemin en büyük krizi olarak yaşanmıştır. ABD’nin 1. Dünya Savaşı sürecinde önemli oranda altın rezervi ve sermaye birikimi oluşmuştur. Kriz üretimde azalmaya, talepte daralmaya, konut sektöründe durgunluğa, tarım ürünlerinde büyük fiyat düşüşlerinin yaşanmasına ve dış ticaret açığının oluşmasına bağlı olarak başta kuzey Amerika ve Avrupa kıtası olmak üzere daha çok sanayileşmiş ülkeleri etkisine alarak işsizler ve evsizler ordusuna neden olmuştur. Yaşanan bu kriz en fazla da 1. Dünya Savaşında yenilgiyle çıkan Almanya’nın dış borçlarını ağırlaştırmıştır. Bu durum Almanya’da milliyetçilik dalgasını beslemiştir.
Tüm bunlar yaşanırken Uzak Doğu da hareketlenmiştir. Milliyetçi yönetimin egemenliğindeki Çin karşısında Japonya harekete geçerek, Mançurya’yı işgale başlamıştır. Aynı şekilde ABD-Japonya arasında giderek tırmanan mücadele, Japonya’nın Çin’i istila etmesi ve sonrasında ABD’nin Çin’deki menfaatlerini tehdit etmesi giderek ilişkileri gerginleştirmiştir. Japonya’nın Almanya ve İtalya ile üçlü pakt imzalamasıyla bu ittifak direkt ABD’ye yönelmiştir. Bu gelişmelerden sonra İngiltere ve ABD yakınlaşmıştır. Almanya Versay Antlaşmasını tanımadığını, daha öncesinde SSCB ile yaptığı Polonya’ya saldırmazlık antlaşmasını da yok sayarak Polonya’yı işgal etmiştir. Bunun karşısında İngiltere ve Fransa’nın Polonya’ya verdiği güvenceler, onları da Almanya’ya savaş ilan etmesine neden olmuş ve dünyada yeni büyük bir savaş başlamıştır. Dünyanın değişik bölgelerinde de devletler bloklara uygun birbiriyle savaşa girmiştir. Sıcak savaş ağırlıklı olarak Doğu Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Afrika’da gelişmiştir. Savaş sürecinde Hitler Almanyası tarafından Yahudi ve Roman soykırımı gerçekleşmiştir. ABD Japonya’yı kayıtsız şartsız teslim almak için atom bombası kullanarak Japonya’ya yenilgiyi kabul ettirmiştir. Türkiye, savaşın başında İngiltere ve Fransa ile savaşa katılmayı belli koşullara bağlayan ittifak antlaşması imzalayarak, savaş boyunca dışında kalarak içe kapanmış. Ancak Almanya’nın yenilgisi belirlemeye başlayınca, savaş sonrası gelişmelerin dışında kalmamak için müttefiklerin yanında yer alarak Almanya ve Japonya’ya savaş açmıştır. Stalingrad savaşı, Kızıl Ordu ile mihver orduları arasında yaşanan tarihin en kanlı savaşlarından olup, Almanya yenilgisinin önünü açmıştır. SSCB; Kızıl Ordusunun doğudan ABD, İngiltere ve müttefiklerinin batıdan ilerlemesi sonucu Almanya yenilgiye uğratılmıştır. Savaş müttefiklerin zaferiyle sonlanmıştır.
WENDA DURSEND
YORUM GÖNDER