SİYASET ÜZERİNE (11.BÖLÜM)
TÜRKİYE’DE TEKÇİ KİMLİĞİN KURGULANIŞI
"Ne ırkçılık, ne de din eskisi gibi işlememeye başladı. Dünya'yı tek bir organizma olarak gören yeni bir bilinç gelişti ve bu bilinç fark etti ki, savaş içindeki her organizma kendi kendini yok eder."
Carl Sagan
Ulus devletler için ırkçı teorilerin üretildiği ABD/Utah merkezli milliyetçi kimlik ile sosyalizm karşıtı yeşil kuşak projesi kindar-dindar nesil hedefi aynı merkezin ikiz seri üretimidirler. Sormak lazım sağın Türkiye’de ki ezeli iktidarında bu kesimlerin mağduriyet sloganları sahiden ne kadar gerçekçidir? Tarikatlar, ülkücü ocaklar, milli nizam gençlik dernekleri, Sadat, Osmanlı ocakları, HÖK, Tit, Türk milli talebeler birliği vb. envai çeşit oluşumlar üzerinden sürekli eşitsizlikler üreten bağnaz ve ırkçı prototipler çoğaltıldılar böylece ümmet ulusçuluğu sahaya sürülmüş oldu!
Bu Marshall, BOP, Yeşil kuşak projeleri doğrultusunda ısmarlanmış ve tasarlanarak inşa edilmiş sağ faşizan karakterli bir kimlik yaratımıdır. Peki bu kimlik demokratik bir toplumsal uzlaşıya yatkın hale gelebilir mi? İşte bu imkansız bir seçenektir çünkü bizatihi bu kimlik demokratik-çoğulcu değerlere karşıt özenle eğitilmiş ve kurgulanmıştır! Bundan dolayı özgür ve eşit bir demokratik vatandaşlık hedefi doğrultusunda verilmiş emsalsiz bedellere rağmen kul tebaaya bir geri dönüş seyri kendisini sürekli tekrarlamaktadır!
Sağ tekçi hegemonya himayesinde yer altı ve yer üstü kurumlaşmasını tamamlamış bu kindar kimlik çeşitli entrikalarla kamusal alanda nicel sayısal çoğunluğu ele geçirmiştir. Bilim ve sanat kurumlarında sol değerlerle yetişmiş olan aydın/aydınlık bilinç temsilcileri her on yılda bir gerici sağ faşist darbeler eliyle dumura uğratıldılar. Zindan, sürgün ve idam üçlüsünü yaratan darbelerle bu krizli kimlik kamusal alana kolayca yerleştirildi, palazlandı ve beslendi! İktidara getirildi ve tüm şehir rantları-azınlık talanları-dış hibeler bu kesimlere tahsis edildi! İnançsal, bölgesel, etnik ve siyasi bölünme eksenli devlet politikaları bu kesimler üzerinden sistematik bir şekilde hayata geçirildi.
“Komşusu açken kendisi tok olan bizden değildir” diyen bir dinin toplum yoksullukla telef olurken/açlıktan ahlakını yitirirken tarikat ulemalarının faşizan iktidarla kurdukları güç ilişkileri sayesinde milyar dolarlarca servete kavuşmalarını nasıl yorumlayacağız şimdi! İktidarın şubeleri-ana artel kolları kapitalist tarikatlar üzerinden siyasi arabeske dayalı sömürü amaçlı araçsallaştırılması manevi, ahlaki ve zihinsel bir çöküntü yarattı kitlelerde. Yoksula nasihat ve sefalet kendilerine ise milliyetçi dindar bir sefahat! Akrep doğumunu andıran bir türeme ve türetilme biçimi kamusal alanı istila etti ve temas ettiği her yere kanlı iktidar zehrini bulaştırdı! Darbeler mekaniğinin sürekli motor gücü oldu!
Bu yobaz ve bağnaz ırkçı kimlik ikili eğitim üzerinden şekillendirildi (cemaatler ve resmi devletçi milliyetçi kurumsal eğitim aldı) Ortadoğu'ya özgü fundamentalist kültüre akraba kılındı, entrikacı mezhepsel kardeşlik bu bağlamda güçlendirildi. Bu kimlik sahte vahyicilerle mağduriyet, ezilmişlik psikolojisinde sürekli tutuldu, zalim iken bile hep mazlumluğa oynadılar! Kullandıkları mazlum argümanların karşıt pozisyonuna hizmet etmelerine rağmen bir türlü bunu sorgulamadılar. Yeşil kuşak projesinin milliyetçi müminleri varsın kendilerine anti emperyalist olduklarını söyleye dursunlar! Aldanma ve aldatma onlarda nasılsa aynı kapıya çıkıyor.
Bu soykırımcı kimliğin kurgulanışı dış destekli büyük bir projenin parçasıdır. Yeşil kuşak projesinin gafil çocuklarıdır bunlar anti demokrat, anti sosyalist, anti vicdan, anti özgürlük ve anti insan eksenli yetiştirildiler, onların tek değeri maddi bir çıkar karşılığında devlete kul olmaktır bu cenahta geri kalan herkes azınlıktır, talanı helaldir ve ölmesi gereken düşmandır!
Her şeye düşmanlaştırılan bu ideal kindar kul işte böyle biçimlendirildi. Revize edilen BOP’ un eş başkanı şimdi bu kulları Ortadoğu da güdüyor. Değişime, özgürlüğe, insan hür iradesini açığa çıkaran demokratik bir ülke için her şeyi göze alan kitlelerin canına okuya okuya yürütüyor koşullandırılmış tebaasını bunun için Kürt kelimesini kulaklarına çalması yetiyor. Demokratik bir alt yapı ve kurumlaşma olmadığı için sorgulamaya dayalı özgürlükten hep korkuyor ve korkutuluyor bu cenah.
Ülke sevgisi ve inanç saygısı biat pazarında saltığa çıkarılmış. Zihinsel ve vicdani yargının ölçüsü bu kısır küçük çıkar ilişkisine dayanıyor. Genç nüfus bu kutuplaşma üzerinden heba ediliyor ve körü körüne kurban seçiliyor. Suni idealler ve sahte ırkçı değerlerle gençlik zehirleniyor. Toplum devlet denilen dar bakışlı, ön yargılı ve vahşice şiddet kullanan suç aygıtına iradesini kaptırıyor.
Toplumsal farklılıkların tümü kısır tekçiliğe kurban edilirken. Farklılıkların kapsayıcı zenginliği yerine tek tip değerler üreten(dilde, inançta, kültürde, ırkta, coğrafyada) bir robotik prototip kamusal alanın çoğulculuğunu öldürüyor ve ötekileştirilene karşı tahammülsüzlüğü olağanlaştırıyor.
Oluşturulan bu tekçi Türk kimliği sürekli öteki aidiyetlere karşı ayrımcı algılar ve değerler üretti kendisini çoğulcu kapsayıcılığa kapattı. Kendini hiç bir zaman çağa uyarlayamadı ve yenileyemedi bu sorunlu Türk kimliği. Demokrasi, ahlak, sanat, edebiyat, bilim, siyaset, hukuk ve etiğe dayalı bir empati toplumu ortaya çıkarmak yerine; tekçi, gerici, yobaz, faşist bir sapmaya evrildi bundan dolayı ülke dağılma kıskacında bugün can çekişiyor.
Bu saldırgan ve talanist fetihçi savunma ve saldırı içgüdüsü kamusal alanda nispeten güçsüz olan farklı etnik kimliklere soykırım olarak yöneldi ve yöneliyor. Statükoperest bu karakteristik özellik var olan sorunların çözümünde özgür bir akıl yürütmeden hepten yoksundur. Uçuruma doğru sürükleniyor bu kaotik kimlik ve tüm farklı kimlikleri de ülke ile birlikte sürüklüyor felakete! Tek, bayrak, tek millet, tek devlet, tek parti, tek din, tek adam hezeyanları tıpkı Hitleri yaratan milyonlarca gafil gibi kendi mezarını kaza kaza ilerliyor bu Türkiye versiyonunda Rabia işareti ‘Hay Hitler’ selamının güncellenmiş yeni sürümüdür aslında!
Özcesi; çok sesliliğe ve çok kültürlülüğe yabancı, demokrasi katili bir tek seslilik cinayeti cumhuriyetin kuruluşundan günümüze değin insan mühendisliği eseri Türk kimliği sağ milliyetçilik eli ile kesintisiz sürdürülmüştür. Bu egemen patolojik kimlik tüm azınlıklara felaket getirmiştir ve toplumsal uzlaşıya dayalı barış fırsatlarını ortadan kaldırmıştır. Ötekileştirilen demokratik kimliklerin sesini kamusal alanda susturmaya dönük bir faşizan tetikçilik temelinde hep örgütlendirilmiştir.
Buna paralel darbelerle(askeri-siyasi)oluşturulan tekçi anayasaların bütünü toplumsal çoğulculuğun ruhunu ortadan kaldırmıştır. Özgürlük ve adil bir eşitlik talebini yürürlükteki iktidar yasaları(hukuku) da idam edince geriye cehaletin kulluk dayatma cinnet naraları dışında bir şeyde duyulmuyor tımarhane Türkiye de, gözün aydın Sultan Recep ve tebaası! Geçmiş olsun koma uykusunda ki toplum ve başın sağ olsun demokrasi! Bilal at’a binmiş kılıç kuşanmış Ortadoğu da Kürt fethine çıkıyor! Allah aşkına bu cüce zihniyet ürünü yığınsal kitlelerle politik eşitliğe dayalı demokratik iç dinamikler yaratmak ütopya değil de nedir?
KEREM ÇİFTÇİ
Aryen Arşiv:13 Ekim 2018
YORUM GÖNDER