DEMOKRATİK ULUSUN İNŞASINDA ENTELEKTÜEL GÖREVLER (3.BÖLÜM)
Entelektüel Görevlerimiz
Genel anlamda demokratik uygarlık, özelde ise demokratik ulus sistemi; bir yandan tarihi toplumsal nehrin devamı niteliğindeyken, diğer yandan var olan merkezi uygarlık sistemi ve ulus devletlerine alternatif teşkil etmektedir. Bu merkezi uygarlık ve kapitalist sisteme karşı olan bütün hareket ve güçlerin, demokratik ulusun birçok alanda ve boyutta inşa edilmesi anlamında görevleri vardır. Ama her sistemin zihni ve entelektüel bir zemine dayandığını düşündüğümüzde ve asıl değişim ve devrimlerin burada gerçekleştirildiğini göz önünde bulundurursak; demokratik ulusun inşasında entelektüel görevler başta gelmektedir.
Uygarlık karşıtı güçler olarak, mirasçısı olduğumuz hareketlerin pratiğinden de anladığımız üzere, bazen entelektüel ve zihni anlamda güçlü sistem çözümlemeleri yapılmakta ve demokratik, özgürlükçü bir zihniyet dünyası ortaya koyulmaktadır. Ama bahsettiğimiz entelektüel camianın temel sorunu, teorik düzeyde kalması ve bu zihniyeti bir sistem ve mücadeleye dönüştürmemesidir. Tersine var olan sisteme en radikal karşıtlığı ve çatışmayı yaşayan, yer yer bu alanda başarılar da elde eden; ama mücadele ettiği sistemin zihniyet dünyasını çözümleyip, ondan kopamayan hareket ve akımlar da bulunmaktadır. Günümüz hareketleri ve sistem karşıtı akımları bu iki temel olguyu birlikte ele almak zorundadır. Demokratik ulusun inşasında entelektüel görevleri ele alırken, aynı hataya düşmemek önem arz etmektedir. Bundan dolayı entelektüel çabalar ve görevlerin ahlaki ve politik boyutlar ile kopmaz bir ilişkisi vardır. Özellikle demokratik ulus sisteminin, merkezi uygarlık ve bunun zirvesi olan kapitalist sisteme alternatif politik ve entelektüel boyutları birlikte ele alması şarttır. Önemle belirtmek gerekir ki; çağımızda entelektüel bir devrime ve zihniyet yapısına dayanmadan, var olan zihniyet yapıları ve toplumu tükenişe götüren düşünce kalıplarını aşmadan başarıya ulaşması mümkün değildir.
Bu temelde demokratik ulusun, entelektüel görevlerini ele alırsak;
1-Demokratik ulus, entelektüelliğin tarihçesinde de ele aldığımız devrimsel gelişmeler ve tarihin farklı zamanlarında insanlığa ilham olmuş “düşünce pırıltılarını” kendine miras edinmelidir. İktidar ve sermaye tekellerinin zihniyetleriyle çarpıtılmış bakış açıları dışında, bütün düşünsel ve entelektüel faaliyetler bizi hakikate ulaştıracak kilometre taşlarıdır.
2-Düşünsel ve entelektüel faaliyetlerin iktidar ve sermaye sisteminin tekelinden kurtarılması gerekmektedir. Sistemin hizmetinde veya güdümünde olan bilimsel faaliyetlerin nasıl felaketlere yol açtığı tüm çıplaklığıyla ortadadır. Maddi olanaklarla bu sistemin güdümündeki kurum ve kuruluşlarda faaliyet yürüten her bilim insanı ve düşünürün, bu sistemin nasıl bir toplumsal tükenişe ve hakikat yitimine sebep olduğunu görmesi gerekir.
3-Entelektüel faaliyetlerin örgütlendirilmesi ve bir çatı altında toplanması gerekmektedir. Yakın tarihte ve günümüzde sistem zihniyeti ve kurumlaşmalarına karşı gelişen birçok düşünce akımı ve mücadele hareketleri bulunmaktadır. Entelektüel çalışmaların yapısı gereği esnek ve çeşitli olmaları beklenebilir. Ama söz konusu olan demokratik, eşit ve özgürlükçü bir sistemin inşa edilmesi ise, bu konuda mücadele eden her kişi ve hareket düşünsel anlamda da ortaklaşmayı ve örgütlenmeyi esas almalıdır. Dünyanın en ücra köşesinde bile yaşanan bilimsel bir gelişme, bu ortaklaşma sayesinde bütün insanlığa mal edilebilmelidir. Bununla birlikte ulusal, bölgesel ve yerellerde özgünlüğe dayalı düşünsel, kültürel, edebi, sanatsal, felsefi, bilimsel çalışmalar yapılabilir.
4-Buna bağlı olarak Önder Abdullah Öcalan’ın da önerdiği gibi, “Dünya Kültür ve Akademiler Konfederasyonu” kurulmalıdır. Bütün düşünce ve entelektüel devrimleri kendine miras edinen ve günümüzdeki bilimsel çalışmaları kendi çatısı altında toplayacak ve buna öncülük edecek bir akademi sistemi gerekmektedir. Konfederasyon şeklinde örgütlendirilmesi, düşüncenin yapısına denk esnekliği ve özerkliğini korumasına neden olacaktır. Dünya çapında konfederasyon tarzında akademilerin kurulması şart iken, ulusal ve bölgesel akademi çalışmaları da gerekmektedir. Ayrıca özgünlüğüne göre kadın, gençlik, basın, kültür, ekonomi, diplomasi, siyaset akademileri geliştirilmelidir. Özellikle geliştirilen entelektüel faaliyetlerin halka mal edilmesi için yoğun halk akademileri geliştirilmesi gerekmektedir. Bu akademiler için şaşaalı binalara, resmi eğitim saatlerine ihtiyaç yoktur. Yeri ve zamanı koşullara göre belirlenebilir. Katılım gönüllülüğe ve düşünsel tercihe göre olmalıdır.
5-Geliştirilecek entelektüel faaliyetlerin bağımsız ve özerk olması gerekmektedir. Sistemin akademi, üniversite ve düşünce kuruluşlarından, yeni bir zihniyet üretmeleri beklenemez. Yeni entelektüel devrim kendi kadro ve öncülerini yaratmak zorundadır. Bu kadro gerektiğinde öğretmen, gerektiğinde öğrenci olabilecektir. Demokratik ulusun entelektüel görevlerini yerine getirecek kurum ve kadroların uygarlık zihniyetini aşmış vasıflara sahip olmaları gerekmektedir. Maddi ve manevi olarak sistem ile bağlarını kesmiş olmaları gerekmektedir.
6-Demokratik ulus zihniyeti ile gerçekleştirilecek entelektüel faaliyetlerin ahlaki ve etik olması gerekmektedir. Ahlak ve etikten yoksun bilimsel çalışmaların kimyasal silah gibi toplumu ve doğayı yok eden sonuçlar doğurması, en çıplak şekliyle ders alınması gereken gerçektir. Uygarlık tarihi boyunca ahlaki ve politik toplumdan kopuk geliştirilen bilimsel çalışmalar, ahlaki ve politik toplumu yok etme aşamasına vardırmıştır. Ayrıca yapılacak entelektüel faaliyetlerin temel amaçlarından biri, toplumun varoluşunu tehdit eden bu gidişata dur demesidir.
7-Buna bağlı olarak Önder Abdullah Öcalan’ın da belirttiği gibi, “Geliştirilecek bilim öncelikle ‘sosyal bilim’ olarak düzenlenmek zorundadır. Sosyal bilim tüm bilimlerin ana tanrıçası olarak kabul edilmek durumundadır. Ne Birinci Doğa ile ilgili diğer bilimler (fizik, astronomi, kimya, biyoloji) ne de İkinci Doğa’yla ilgili diğer beşeri bilgiler-bilimler (edebiyat, felsefe, sanat, ekonomi vb.) asla öncülük misyonu taşımaz; bunlar hakikatle anlamlı bağ kuramazlar. Her iki alan ancak sosyal bilimle bağını başarıyla kurabilirse hakikatten pay alabilir.” Ayrıca geliştirilecek entelektüel çalışmalar, pozitivizm ve postmodernizmin eleştirisi üzerinden gerçekleşmelidir. Olgucu, göreci, determinist ve pragmatist bakış açılarını aşmasını bilmelidir. Hakikati parçalayan bilim ayrışmalarını ret etmelidir.
8-Bu temelde yaygınlaştırılacak kültürel, edebi ve sanatsal çalışmalar; hem entelektüel devrimi besleyecek ve kalıcılaştıracak, hem de toplumun entelektüel düzeyini yükselterek, entelektüel devrimi topluma mal edecektir.
9-Sermaye ve iktidar tekellerinin güdümünde olan bilimlerin insan, toplum ve ekoloji açısından nasıl bir tükeniş ile sonuçlandığı göz önünde bulundurulduğunda, demokratik ulusun entelektüel öncülüğü toplum lehine bir direnişçi karaktere de sahip olmalıdır. Ayrıca zor aygıtları ile kuşanmış bu sistemin alternatif entelektüel çıkışlara müsamaha göstermesi beklenemez. Bu yönüyle de bütün entelektüel devrimlerin çıkış yaptığı dönemlere benzer bir direnişçi karaktere sahip olunmak gerekmektedir. Hakikat uğruna; İsa gibi çarmıha gerilmeyi, Hallacı Mansur gibi yakılmayı ve yeri geldiğinde Sokrates gibi onurlu bir şekilde baldıran zehrini içmesini bilmek gerekir.
ZAMANİ PİR
Kaynakça
-Özgürlük Sosyolojisi (Abdullah Öcalan)
-Kürt Sorunu Ve Demokratik Ulus Çözümü (Abdullah Öcalan)
-Düşünce Tarihi (Orhan Hançerlioğlu)
-Dinsel İnançlar ve Düşünce Tarihi (Mircea Eliade)
-21. yy’da siyaset (Immanuel Wallerstein)
-Wikipedia
YORUM GÖNDER