SİYASİ TÜRBÜLANS VE İÇ MONOLOGLAR
Süreçle uyumlu Kürt kolektif belleği ve bilinçaltını yeniden tahlil edecek orijinal bir siyasi bakış açısına ihtiyaç var. Geriye çeken siyasi çelişkiler ve kısır gerilimlere neden olan olguları iyi irdelemek, özgün ve bağımsız bir sorgulama eşliğinde sığ bakış açılarının yol açtığı dogmatik bozgunculuğu iyi tahlil etmek gerekiyor. Toplumsal moral ve politik anlamı sürekli üreten samimi bir yaklaşımı pratikte yakalamak giderek önem kazanıyor.
Zamanın ruhuyla uyumlu doğru sorulara tatmin edici isabetli cevaplar vermek gerekiyor!
Günümüz de yürütülen pasif siyasete halkın gösterdiği iç boykotçu tavır zeminini nereden alıyor? İnsanların kendini siyasete karşı sorumluluktan soyutlamasının sebepleri nelerdir? Halk simsarcılığının ve koltuk sevdalılığının kendi çıkarları için örttüğü ve yeniden ürettiği anti toplumcu suni gerekçeler nelerdir? Halk iradesi üstüne tahakküm kuran bu örgütlü klikleri neden aşamıyor? Bu ironiye vurgu yapan keskin fikirler var olan tıkanıklığa, karamsarlığa veya çaresizliğe acil alternatifler neden yaratamıyor? Yine toplumcu demokratik siyasette mekanikleşen ve aşınan formel iç siyasi yapı sürekli devrimsel hamlelerin gerisine düşüyor ve tekrarı yaşıyor peki neden buna neşter vurulamıyor?
Her halükarda ruhsal kolektivizmin gücü asla yadsınmaz. Kentli “sessiz çoğunluk.” yeni yaşam tarzına adapte olmada zorluk çekiyor hem özgür kimlik hem de refah talebi aynı anda kendisini dayatıyor legal siyasi öncülülük ise halkın bu taleplerine yabancı ve sürekli öteliyor güncele çözüm gücü olamıyor.
Bilinir bağımsızlık yoksa özgürlük bir işe yaramaz yine özgürlük yoksa bağımsızlığın değeri yoktur ikisi birbirine kopmaz bağlarla bağlıdır işte bunu talep eden politik kitleler sürekli baskılanarak“hassasiyet” yalıtılmışlığına uğruyor ve talepleri aktif siyaset alanından dışlanıyor!
Bireyin özgür iradesi nerede sakatlanıyor hangi etkenler bu iradeyi aynılaştırarak kırıyor ve tahakküm kuruyor. Bize yasak kılınmış öz kimliğimizin içimize yaşattığı boşluk git gide büyüyor ötelenen umut bir kısırdöngü şeklinde ömrümüzü tüketiyor. Umut, sorgulama ve hakikat ince bir sızı eşliğinde ukdeler biriktiriyor ruhumuzda. Bizi birbirimize bağlayan güçlü bağlar sinsice çözülüyor. Sevgisizlik dedikoduyu besliyor, dedikodu tasfiye için pusuda bekleyenlerin iştahını kabartıyor ateşe durmadan benzin taşıyan zebaniler her yerde çoğalıyor. Oysa bize direk temasa dayalı yeni bir ruhsal iletişim gerekiyor!
Toplumun yaralı hafızasına ve ruhsal acılarına çok derinden bakmak ve de yüzleşmek yakıcı bir şekilde kendini dayatıyor. Değer verip de erken yitirdikleriyle beraber kendilerinde eksilenlerle de empati kurmamız zaruri bir hal alıyor. Toplum orantısız acılar karşısında güçsüzleşiyor ve sürekli hayata küsüyor. Önce toplumsal ve bireysel acılarımızı barıştırmamız gerekiyor.
Ayrımsız tüm maktuller adına intikama dayalı olmayan bir sorgulamayla halkın vicdan mahkemesinde sorumlularla hesaplaşmak gerekiyor. İnsan odaklı adalet terapisi yaşamda adil sonuçlar yaratabilirse işe yarıyor!
Örneğin Türk cezaevi rejiminin özel laboratuarlarında şekillendirilen ve legal siyasete yönlendirilen statik politik figürleri barındıran kesimlerin toplumsal sorunların kökenine ve değişebilen karakterine yabancı oluşları kitlesel devrim hamlelerini boşa çıkarıyor. Sistemin ekmeğine yağ sürüyor lakin zihinsel düzeyde kitlelere ve gerekli toplumsal rehabilite sürecine tabi tutulmadan yabancılaşanların eksik noktalarını, sahte özgürlük özlemlerini, mağduriyet psikolojilerini sistem iyi etüt etmiş ve bunun üzerinden stratejisini oluşturmuştur. Kısırdöngü ve sürekli iç didişme ile kendini tekrarlayan, genişletemeyen hep daraltan, çıkış yapamayan buyurgan bir siyasi pratik sisteme önemli avantajlar kazandırdığı gibi halk lehine ortaya çıkan çok değerli devrimsel fırsatlarında heba olmasına neden oluyor. Eylemden soyutlanmış zindan düşünüş ve davranış kalıpları akışkan ve dinamik yaşam karşısında tökezliyor. Anlama dayalı çaba ve emek isteyen toplumsal özgürlük sahte bireyci özgürlük hevesine artık kurban edilmemeli. Rejimlere duyulması gereken öfke topluma yöneliyor zindanlarda heba edilen yılların faturası topluma çıkarılıyor ve talebe dönüşüyor. Toplumu borçlu onları ise alacaklı kılıyor ve yazık ki bu tarz meşrulaşıyor!
Lakin kişiliğimizi bir yazgı gibi biçimlendiren düşmanımızın zihniyet kalıplarını hala tam aşamadık. İdeallerimizi gerçeğe dönüştürebilmek için yeterli fedakarlığı ve mücadeleyi göze almadık hep kaçak güreştik iman tazeleyemedik. Kayıtsız kaldık dövüşenlere başı göklere değenlere erteledik ve esirgedik çabalarımızı. Ruhumuz kurudu, irademiz çürüyor sürekli bedel ödeyenler adına ucuz konuşan bizler oluyoruz. Oysa kök değerlerimizin bileşkesi Halk Önderimizin peşinde gidebilmeliydik ve hala bunun için çok geç kalmışta değiliz. Artık sahip olduklarımızı sahip olabileceklerimiz için feda etmeyi göze alabilmeliyiz!
Yeni bakış açıları yaratmak ve mücadeleye dayalı çok boyutlu toplumsal analizlere gitmek lazım! Aşınan yanlarımızı onarmak ve zamanın ruhuna cevap olamayan yakınmaları bırakmak önem kazanıyor. Toplumla dikey ve yatay ilişkilenmelerde yaşanan soyut ideasızlık dikkatlerden kaçmıyor.
Örgütlü ve çok boyutlu komplocu stratejilere sahip sistemlere karşı zaaflı popüler figürler üzerinden demokratik halk temsilinin çok ciddi handikapları vardır. Sistemlerce şımartılan lidere dayalı bir siyasi yapılanma en baştan kolay bir lokma olur despot rejimlere, ondan sonra da toplumsal moral kırılması kolay kolay onarılmıyor. Değersizleşen temsili ve lidere dayalı legal siyasete alternatif halk eksenli bir kolektif demokratik temsilinin kültürünü yaratmak gerekiyor.
Demokratik değerlere karşı yükselişe geçen Neoliberal, Neofaşist, redikal dincilik gibi gerici akımların güç kazanması ve kendini farklı taktiklerle pazarlaması Demokratik değerlerin savunusunu yapan güçlerin toplumda yeni alternatif çıkışlar yaratamamalarından da kaynaklıdır. Döneme cevap olacak kapsayıcı ideolojik politik dönüşümlere ve ittifaklara ihtiyaç duyuluyor. Halkın duygu ve mantığıyla uyumlu özgür iradeleşmelere zemin yaratacak esnek yaklaşımlar ve oluşumlar ortak ruhlarda yaratılırsa dışta duran ve de eşitsizliklerden rahatsız olmalarına rağmen seyirci konumda olan sessiz çoğunluğun kin ve öfkesini açığa çıkararak desteğini de alacaktır.
Yeni dönemin temel mücadele stratejisi olan halk direnişçiliğine göre kendini her açıdan hazırlayan, yasallığa takılmayan ve parlamenterizme kendisini mahkum etmeyen, otonom savunma yapılarını da örgütleyerek kendini yenileyen ön görüye dayalı geleceği okuma ferasetine sahip ahlaki politik hamle üstünlüğünü kazanan ve bunu yaşamsallaştıran bireysel çıkarları değil toplumsal kazanımları hedefleyen toplumla yaşayan ideolojik kapsayıcılığı esas alan bir siyasi öncülük mutlaka pratik sahada çıkış yapacaktır.
“İktidar size siyaset sınırını çizmesin, siyaset yapma alanı zaten daralıyor. Bu alanı yeni fikirlerle, radikal kararlarla, dinamik bir yapı ile çözebilirsiniz.” Bekir Ağırdır-KONDA-
KEREM ÇİFTÇİ (ARYEN ARŞİVİ -2018 )
YORUM GÖNDER