DEVRİMSEL KOPUŞ VE BİLİNÇALTI
Bilinçaltı ile bilinç arasındaki ağın çözülme mücadelesinin öncüsüdür devrimci. Ona, dolayısıyla topluma dayatılarak bilinç altına işletilen olumsuzlukları bilince çıkararak, farkındalık içinde üzerinde çalışarak yeni yaşamı inanç ve karalıklıkla yaratır.
Bilinçaltı anne karnından itibaren şekilenmeye başlar ve yaşamın tüm evrelerindeki bilgileri depolar. Düşünmeden otomatik olarak gösterdiğimiz reflekslerimizin komuta merkezidir. Tehlike karşısında bilince başvurmadan ani reflekslerle savunmaya geçmemizi sağlar.
Bilincimizi üzerinde yaşadığımız dünya olarak algılarsak, bilinçaltımız tüm evrendir. İnsanın davranışını yöneten bilinç beynimizin %5’ini kapsarken, bilinçaltı %95’ni kapsar.
Dolayısıyla bilinçaltı bir depolama alanı olduğu gibi, bir kayıt alanıdırda. Burada, kişinin yaşamı boyunca kendisinden sakladığı gizli arzular, yaşadığı sevinçler, travmalar yer alır.
Geçmişte yaşanılan olaylar gelecekte yaşananları belirler
Carl Gustav Jung bilinçaltını, bir kara kutuya benzetir. En ufak bir çağrışımla bir kaç salise içinde hafızayı tarayarak geçmiş yaşantılara dair bilgileri su yüzüne çıkarır.
Erich From ve Sigmund Freud'a göre, bilinçaltına itilen hiçbir duygu ve anı tam olarak silinemez. Ancak bilinçaltı yönlendirilebilir. Telkin yöntemi yani pozitif yada negatif düşüncelerin bilinçaltına gönderilmesi durumunda reaksiyona geçerek pozitif veya negatif cevaplamaları yapar.
Despot iktidarlar psikolojik harp yöntemleri ve güdümlü medya aracılığıyla topluma yön vermede, bilinçaltına hükmetmeyi temel öcelik görmekteler. Problem çözme özelliğinden faydalanarak, yapay problemler üretme yöntemiyle bilinçaltını sorunları çözmeyle meşgul ederler. Bu yöntemi toplumu manipüle etmede etkili bir şekilde kullanırlar.
Kimi zaman sindirme, kimi zaman da kışkırtarak harekete geçirme amaçlı verdikleri mesajlar aracılığıyla bilinç altına göndermede bulunur, korkuları depreştirirler. Böylece topumu korkularına esir ederek istedikleri gibi yönetmeyi hedeflerler.
Bunun en bariz örneği, Erdoğan şahsında varlığını sürdüren Türk devlet faşizminin en acımasız şekilde görülmekte. AKP/MHP faşizmi, Kürt Özgürlük Mücadelesini beka, yani varlık yokluk meselesi haline getirerek iç ve dış düşman yaratma yöntemiyle, Türk halkının bilinç altına yönelik korkuları harekete geçirmekte. Böylece ırkçı kenetlenmeyi sağlayarak, Kürt düşmanlığı üzerinden imha ve inkarcı savaşını sürdürmektedir.
Devrimci devrimi kendinde yaratandır
Sosyal bilimciler, psikologlar, psikiyatristlere göre bilinçaltına işleyen yaşantıları, duygu ve düşünceleri derin uykudan uyandırmak, olumlu bir rotaya evriltmek yoğun bir çaba ve mücadele gerektirir. Bu onun yaşanmışlıklar dünyasının kara kutusuna yolculuğunu sağlarken, birikim ve donanımla dönüşünü sağlayacaktır. Buda inançla sağlanabilir. İnanç bastırılmış duygu, düşünce ve yaşantılarla yüzleşmekle güçlenir. Çünkü yüzleşme, çözümleme değişimi yaratan, özgürlüklere atılan adımların mihenk taşıdır. Bu bağlamda bir durumu değiştirebilmek için kişinin öncelikle kendisinin inanması gerekmektedir.
Devrimci kimlik, bu birikimlerin bilinç düzeyinde açığa çıkarılmasıyla kazanılır. Yaşamın akışı, amaç ve hedefleri paralelinde nitelik kazanır. Kendinde kendini yeniden yaratmak, özgürlüklere açılan yolun temel yapı taşlarını oluşturur.
İnsanın yaşam biçimini, bilinç altında depolanan bilgi birikimi ve geçmiş yaşantının pratikleri belirler. Bu kendi hafızası ya da ait olduğu toplumun hafızası ışığında şekillenir. Toplum bireyin iç dünyasını şekillendirirken, bireyde temel birimi olarak topluma ruh verir.
Devrimci Hakikatin gidişatına bilinçli olarak katılır, kendisini ve çevresini anlamlandırarak özgür bir toplumsal yapılanmanın zeminini örer. Bilinçaltının arşivini etkili kullanarak yaşamını ve benliğini özgürlükler mücadelesiyle bütünselleştirip, tüm yeteneklerini ve enerjisini bu yola adar. Bir yandan toplumun bilinçaltına işleyen geri, olumsuz nitelikleri inanç ve kararlıklıka bilince çıkararak farkındalık içinde onlara karşı savaşırken, öte yandan olumlu değerleri yaşamsallaşmasının da önünü açar. Dolayısıyla kendini ve toplumu değiştirip, dönüştürerek özgürlüklerin yolunu açar.
Cesur, hesapsız, fedai bir ruhla yaşamı dönüştürendir devrimci. Korkularının esaretinden kurtularak topluma irade, inanç, cesaret kazandırmanın öncülüğünü üslenir. Bilinçaltına hükmederek karamsarlıkları aşar, manevi dünyasını umut ve güzelliklerle donatır. Düşmanını yenmenin direniş ruhu ve iradesi bu zeminde can bulur.
Bilinçaltı ile bilinç arasındaki ağın çözülme mücadelesinin öncüsüdür devrimci. Ona, dolayısıyla topluma dayatılarak bilinç altına işletilen olumsuzlukları bilince çıkararak, farkındalık içinde üzerinde çalışarak yeni yaşamı inanç ve karalıklıkla yaratır. Özgürlük arayışına ket vuran zincirleri kırarak, yeni yaşamın öncüsü, yaratıcısı olur. Böylece özgürlükler mücadelesine aidiyetinin bilincine varır. Tarih boyunca toplumsal özgürlük mücadelelerinin öncüsü devrimcilerde olduğu gibi, Kürt Özgürlük Mücadelesi öncüleri bu ruh ve inançla özgürlük mücadelesinin yapı taşlarını örmüşlerdir.
Kürt halkının hafızası ve bilinçaltı
“Her türlü başlangıcın içinde bir anımsama öğesi yatar,” diyor Paul Connerton. Bu, karşılaşılan güçlüklerin üstesinden gelebilmek için geçmişin olumlu, umut aşılayan ve yol gösteren deneyimlerinden esinlenmektir. Ancak bunun tersi de söz konusudur. Bir başlangıç yapabilmek için geçmişin ağır ve yıkıcı sonuçları hatırlandığında, aynı akıbetle karşılaşılacağından korkup geriye çekilme de yaşanabilir.
Kürt halkının tarihi katliamlar ve soykırımlar sonucu yıkıcı deneyimlerle şekillenmiştir. Bu da baskı ve zulme karşı uzunca bir zaman harekete geçememesinin nedeni de olmuştur. Çünkü rejimin toplumun belleği üzerinde kurduğu denetim, özgüveni sarsarak korkuları beslemiş, geçmişten feyz alabilecek referansların üstünü örtmüştür. Yakın zamana kadar bilinçaltı harekete geçtiğinde, ortaya çıkarttıkları yıkıma neden olan olaylar ve süreçler olmuştur.
Bu durumun aşılması, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği özgürlük çizgisiyle mümkün oldu. Bu direniş çizgisi öncelikle toplumun bilinçaltına derinden etki ederek korku tapınaklarını sarstı, çok temelden bir devrimsel kopuşa yol açtı. Böylece çağdaş bir mitos görünümü alarak, toplumsal bellekte yenilmezlik efsanesine dönüştü.
Yaşanan devrimsel sürecin içinde hayata başlayan kuşaklar için yaşanmakta olan an, bir kahramanlık çağı oldu. Bu kuşaklar nezdinde sömürgeci zorbalıktan kaynaklı korkuların esamesi kalmazken özgürlük umudu, başarma inancı, mutlak anlamda kazanma kararlılığı toplumun hem bilincini, hem de yeni bilinç altını oluşturdu, tüm gelişmelere yön verdi.
Günümüzde Kürt halkı için anımsama ve bilinç altının harekete geçmesi söz konusu olduğunda, açığa çıkan efsanevi direniş çizgisi ve motivasyonudur.
ELİF AKGÜL ATEŞ
KAYNAK: ÖZGÜR POLİTİKA
YORUM GÖNDER