BİLİMSEL, “REEL”, DEMOKRATİK SOSYALİZM, SINIF-İDEOLOJİ VE HEGEMONYA İLİŞKİSİ (4.BÖLÜM)
Tek Ülkede Sosyalizm ve Bürokratik Devlet Kapitalizmi Üzerine:
Bolşevik Devrimi; Kautsky gibi reformist sosyal demokratların ihaneti, onların savaşı destekleyen siyasetleri, Rosa Lüksemburg ve Spartakist yoldaşlarının katledilmesi sonrasında Alman Devrimi’nden umudunu kesmişti, artık Bolşevik devrimi kuşatılmıştı. Lev Troçki’nin komutasında Kızıl Ordu 3 yıl boyunca 14 ayrı ülkeden 17 işgal ordusuna karşı Rusya’nın her tarafında devrimi savunmak için savaştı[16] ve bu savaşı kazandı. Ancak bunun bedelleri oldukça ağır oldu. Rus sanayisi çöktü, açlık nedeni ile birçok kent merkezinden insanlar köylere geri dönmeye başladı. En büyük sanayi kenti St. Petersburg’un nüfusu 1917-1920 yılları arasında iki buçuk milyondan 574 bine kadar gerilemişti. 1920’lerin sonunda Sovyet-Konsey temelli doğrudan demokrasi, giderek yok olmaya yüz tutmuştu.
Gidişatın farkında olan Lenin; “Bizim şu anki devletimiz bürokratik bozuklukları olan bir işçi devletidir…Devletimiz öyledir ki, örgütlü proletarya tamamen kendisini ona karşı korumalıdır; eğer işçilerin devletimizi korumalarını bekliyorsak, işçi örgütlenmelerinden, işçilerin kendilerini kendi devletlerine karşı korumaları için yararlanmalıyız”[17] diyerek uyarıda bulunuyordu. Ancak bütün bu uyarılara karşın, uygulanan savaş ekonomisi ile Stalin etrafında şekillenen bürokratik bir güç odağı doğmuş ve bu odak iktidarı çepeçevre sarmıştı. Stalin ve Troçki arasında parti içinde süren siyasi mücadele, 1924’de Lenin’in ölümü sonrasında daha da keskinleşerek büyüdü ve Troçki’nin 1927’de yapılan 15. Komünist Kongrede parti üyeliğinden atılması ve ardından sürgün edilmesi ile sonuçlandı.
Troçki’nin partiden ihraç edilmesinin hemen ardından, “Birinci Beş Yıllık Plan” Sovyetler Birliği ekonomisinde atılım adı altında, yönetimde bürokrasinin hakimiyetini pekiştirmenin kapısını da aralamıştı. Kağıt üzerinde, yani yasalarda fabrikalar, kolhozlar, kamusal olan her şey işçi ve köylülerindi, ancak gerçekte ortada üretim araçları üzerinde söz söyleme hakkını tamamen yitirmiş, sadece sermaye birikimi için çalışmak zorunda kalan emekçiler yığını vardı. Bu sürecin sonunda kendisini egemen sınıf olarak örgütleyen bürokratik bir devlet kapitalizmi inşa edildi, üretenlerin söz söyleme hakları tamamen ellerinden alındı, kadın sadece doğum yapan ve çok çocuk doğurdukça madalya verilen bir üretim aracına indirgenmişti, sönümlenmesi gerektiği belirtilen devlet mekanizması daha da merkezileşerek güçlendirildi. Oysa, Lenin’in “önceki bütün devrimler devlet makinesini yetkinleştirmişler, güçlendirmişlerdir; oysa onu kırmak, yıkmak gerekir”[18] diyerek dikkat çektiği gibi, esas görev devletin sönümlendirilmesi olmak durumundaydı. Olmadı.
SELAHATTİN IŞILDAK
YORUM GÖNDER