TOPLUMSAL HAKİKATİN ARAYIŞÇISI OLMAK
Hakikat yolunda “Evrende” özgürlüğünü aramaktadır. Bunun için önce kendi varoluşunu yaratması gerekiyordu. Bundan tam 14 Milyar yıl önce zaman ve oluşumunu başlattı. Canlılık olarak anlam verilen küçük bir “zerre” içerisine tüm enerjisini akıl almaz bir yoğunlukta doldurdu. Öyle bir enerji yoğunluğu ile dolmuştu ki artık içindeki enerji yüksek bir ısıya dönüşerek hakikatin en büyük nükleer patlamasını gerçekleştirdi. Bundan tam 14 milyar yıl önce artık evren oluşmaya başlamıştı. Tüm varlıklar için de zaman oluşmuş ve oluşumda zamanı başlatmıştı. Zaman hakikat yolunda oluşturandı. Makro kozmos içinde yer alan mikro kozmos olarak insan da, hem madde, hem metafizik, hem ruh, hem anlam gücü olarak bu evrenin en değerli varlığı olarak oluşumunu tamamladı. Evrimle ağır ağır milyonlarca yıl gibi bir zaman aralığında yürüyüşünü ve oluşumunu halen sürdürerek hakikate ulaşmak amacındadır.
Hakikati aşk düzeyinde sevmek ve aşka ulaştığında da özgür yaşama ulaşmak en büyük anlam gücü ve hedefiydi. Evren makro anlamında Hakikatini, özgürlüğünü ararken, mikro anlamda da insanda Hakikatine ve özgür yaşamına ulaşmak için hep hareket ediyor ve hiç durmaksızın koşuyordu. Zaten Önderlik de şunu demişti “Hakikat hareket halindeki anlamlı yaşamdır.”
Evrenin en biricik, en değerli varlığı olan insan, Hakikati ararken önce kendinden başladı. Önderlik “Kendini bilmek, bilmelerin en büyüğüdür.” demişti. Ve ‘O’da oradan başladı. Gördü ki insan atomları hem mikro kozmos olarak hem de maddenin yapı taşları olarak sayı ve diziliş yönünden en zengin yapılanma ile var kılınmıştı. İnsan madde-elementte böylesine bir zenginliği temsil ederken, biyolojik dünyanın da tüm bitkisel ve hayvansal yapılarını temsil etme zenginliğine sahipti. Kutsal kitaplarda bile “Allah” kendi suretinden insanı yaratmış ve ona ruh vermişti. İnsan varlığı ile bu evrende en büyük anlam derinliğine ulaşmıştı. Ve insan anlamını arıyordu. Anlam hakikatte gizliydi ve hakikatte anlamda gizliydi. Aşk tutku düzeyinde, evrenin ve zamanın var oluşundan günümüze değin arayışından hiç vazgeçmedi. “Ya anlamlı olan bu yaşamı özgürce yaşayacaktı, ya da bu yaşamı hiç yaşamayacaktı.” Evren de canlılık olan bu enerjisini, tüm zerre-atomlara, parçacıklara her yere (karanlık ve aydınlık olan her yere) taşımıştı. Evren de anlam arayışı içindeydi. Kendi sureti insan denen varlıkta nüksetmişti. Tıpkı insan gibi özgürlüğüne tutkulu, öfkeli ve aşıktı. Kara delikleri ile tüm cisimleri-enerjileri emiyor, kuarklara kadar özgürlüğünü arıyordu. Bazen büyük bir öfke ile Süpernova yıldızlarını patlatıyor “ben evrenim, evren benim; her taşın, tozun enerjinin, hareketin! Hîç bîr şey tesadüf değildir, anlamlarla yüklüdür, nefes alıp veriyorum, büyüyorum, yaşıyorum, canlıyım, enerjim ve maddem yok olmaz, hep bir değişim-dönüşüm içindeyim ve ben anlamım’ diyerek büyük bir ahenk içinde Hakikatine doğru doğdu, büyüdü ve genişleyerek hedefine yürüyordu. İnsan Evrenin dilinde ve anlamında buluştu; Aşk ile sevgi ile tutku ile. Evren oydu, O’da evrendi. Amaçta buluşmuştu “Hakikat Aşktı ve Aşk da Özgür bir yaşama varıncaya dek, özgür bir yaşamı inşa edinceye kadar, Bilge insan Önderliğin ışığında inanç, sevgi ve anlam gücü ile yürümekti.”
Hakikat yolunda, tahmin edilebildiği kadarıyla milyarlarca yıl süre gelen evrensel tarih akışının oluşumu sonucunda ulaşılan insan türü, milyonlarca yıl süren iklimsel doğa koşullarının sonucunda insan türünde mutasyon yolu ile yaşanan fiziksel değişiklik insandaki analitik aklın gelişmesine yol açmıştır. Toplumsallaşmanın koşulu olan analitik aklın gelişimi evrensel tarih akışının ulaştığı muhteşem anını yansıtır. Özünde evrensel birlik bağrında şekillenen 1. doğanın oluşumu, uzun süreye dayalı evrimsel süreç içinde farklılaşarak, sürekli oluşum halindeki 2. doğanın oluşumu ile sıçrama halindeki yeni bir aşamaya kapı aralar.
Toplumsallaşmamızın kök hücresi olarak bilinen doğal toplumun özü, evrensel doğanın bilincinde ve uyumunda gelişme halindedir. Animizm bu oluşumun zihniyetidir. Paradigması tanrıça ana kadın ekseninde harikalar yaratan son derece canlı bir evren ve doğa anlayışı doğrultusunda ve uyumunda inşa edilen bir toplumsal zihniyettir. Analitik aklın sapması olarak bilinen hiyerarşik devletçi uygarlık özünde analitik aklın duygusal akıldan başkalaşımıdır. Temelinde ZORBA ve YALANA dayalı bu paradigma özne-nesne ayrımına dayalı hiyerarşik devletçi uygarlığın kök hücresi konumunda bir oluşumdur.
Sümer mitolojisi ve tanrı kırallar panteonu zigurat ekseninde inşa edilmek istenen bu paradigma, doğal toplum paradigmamızın inkarı temelinde, mutlak bir kulluğu öngören bir zihniyet oluşumudur. Binlerce yıl ana tanrıça eksenli oluşturulan doğal toplumumuzun yapısal ve kurumsal tüm zihniyet değerlerinin, ana tanrıça şahsında yalan ve zorba yöntemlerinin kullanılarak gasp edilmesinin adı olmuştur. Hiyeyarşik devletçi uygarlık, ilk toplumsal yarılmanın başlangıcı, ilk toplumsal köleleştirme, ilk genel ev, ilk doğaya karşı yabancılaşma, ilk anlamın yitimi, ilk soykırımdır.
Nasıl ki doğal toplumumuz, ana tanrıça ekseninde kurumsal ve anlamsal tüm zihniyet değerlerinin orijinal yaratıcısı konumunda ise Sümerik mitoloji paradigması ekseninde yalan ve zorbaya dayalı geliştirilen tüm kötülüklerin orijinal yaratıcısı, bunun onuruna ya da onursuzluğuna sahip olan bir zihniyettir.
Hiyerarşik devletçi uygarlık bir erkek aklıdır, analitik aklın duygusal akıldan saptırılmasıdır. Beş bin yılık erkek egemenlik li zihniyet paradigmasıdır. Beş bin yıldır saptırılmış erkek aklıyla yürüyüş halinde olan zorba-devletçi uygarlık yaşadığı yapısal krizden dolayı günümüzde sürdürülemezlik sınırına dayanmış bulunmaktadır. Tüm toplumsallıklar gelişim halindeki analitik aklın ürünü olan zihniyetin inşaları olduğu gibi, saptırılmış uygarlıkçı erkek aklı da aynı zihniyet doğrultusunda inşa edilen bir yapısallıktır. Beş bin yıldır süre gelen yalan ve zorbaya dayalı devletçi uygarlık aklının tüm tahakkümcü zihniyetine karşı ahlaki-politik toplumun hakikatini, bilincini yitirmemiş, demokratik uygarlık zihniyetiyle karşıt kutupta yer alan tarihten günümüze kadar sürüp gelen soylu, sürekli bir direniş hali olmuştur.
Ahlaki-politik toplumumuzun zihniyet öncüleri olarak bilinen Terzi Hermeslerin “Kendini yaratan insan’ özüyle yitirilmemiş toplumsal hakikatini açığa vurması ile oluşan özgür insan felsefesi diyalektik bir bağ içinde Zerdeştler de temsiliyetini bulan “iyi, doğru, güzel” üçlemesi, özgür toplum felsefesiyle yaşanılan çağın modernitesine damgasını vuran bir toplumsal, özgür yaşam anlayışına dönüşür. Özünde evrensel bir paradigma olan Zerdüşt felsefesi, Taoizim felsefesi, anlayışı canlı evren, canlı doğa ile insanın evrimsel süreç içinde insan ile doğa arasındaki simbiyotik ilişki tarzıyla insana dair süre gelen evrimsel süreci kendisine felsefe edinir.
Kendi özünden uzaklaşan, saptırılan toplum ve bireyin, Buda Felsefesi büyük savaş denilen ‘Nefs Terbiyesi’ büyük düşünce ile kopulan evrensel öze dönüşü kendisine felsefe edinir.
Sokrates felsefesiyle döneminde tümüyle özünde düşürülmek istenilen ahlaki-politik toplumun içine düştüğü ahlaksız konuma karşı erdemin ve ölçünün simgesi olur. KENDİNİ BİL anlayışıyla toplum bireyindeki var olan tanrısallığın açığa çıkartılma felsefesi edinir.
MANİ kendinden önceki Demokratik Uygarlık çizgisinin tüm zihniyet oluşumlarından esinlenerek oluşturduğu zihniyet sentezi ile çağının Rönesansını gerçekleştirmek ister.
Sühreverdi, felsefesi ile insanda var olan özün akıl anlayışına dayalı iç görü ve sezilerle hakikate ulaşılacağına inanılan ışık-aydınlanma felsefesidir.
Tasavvuf düşüncesi ile anlamlaşan ahlaki-politik toplum felsefesi dünyevi maddiyatçılığı ve beşeri zaaflardan arınmış özgür insanın NİRVANALAŞMA felsefesini edinir.
Devletçi uygarlık paradigmasının karşıt kutbunda yer alan Demokratik uygarlık paradigmasının tarihten günümüze kadar süre gelen soylu hakikat mücadele arayışçılığı günümüz kuantum bilimiyle yeni bir evrensel paradigmaya kapı aralamıştır.
Tüm tarihsel toplum değerlerimizin anlamlı mirasçısı olan Önder APO, evrensel ve tarihsel toplumun tüm yapısal ve kurumsal zihniyet değerlerimizin rafine edilmiş demokratik modernite paradigması ile çağımızda insanlığa çığır açan bir kurtuluş-ideoloji hakikatine ulaşmıştır.
Yarım asırdır Önder Apo öncülüğünde geliştirilen özgür yaşam felsefesi amansız bir hakikat savaşçılığı mücadelesinden geçerek günümüz mücadele düzeyini ulaşmıştır. Önder Apo hakikatinin binlerce şehidi, on binlerce özgürlük mahkûmu, milyonlarca yurtsever ve sempatizanı tüm dünya insanlığının hayranlığını kazanmış Demokratik-Ekolojik-Kadın Özgürlükçü zihniyet mücadelesi ile evrensel bir paradigma haline ulaşmıştır.
Günümüz kapitalist modernitenin ‘Leviathan’ soykırımcı liberal ideolojisine karşı Demokratik modernite paradigması ışığında Demokratik ulus inşası temel alternatif olmaktadır.
Kapitalist modernite, Önder Apo paradigmasının kendi zorba soykırımcı sistemlerinin panzehiri konumunda olduğunu bildikleri için Önder Apo’ya büyük komplo düzenlediler. Tüm insanlıktan tecrit ederek İmralı kayalıklarına zincirlediler. Tarihte eşine az rastlanır sistematik bir işkence ve tecrit uyguladılar. Önder Apo kapitalist hegemonyanın tüm bu saldırılarına karşı İmralı’da büyük HAKİKAT SAVAŞINA girişti. Büyük düşünce patlamaları ortaya çıkardı. Demokratik modernite paradigması düşünce, ruh olurken, Demokratik-Ulusla sistemleşti. Rojava devrimi ile de bedenleşti. Genelde tüm dünya insanlığına özelde Ortadoğu toplumuna büyük kurtuluş umudu oldu. Bu tarihi devrimsel çıkışımız başta kapitalist hegemon güçlerde, faşist ulus-devlet, işgalci güçlerde büyük bir panik yarattı. Tüm devrimsel kazanımlarımıza karşı bu işgalci, hegemonik güçlerin saldırı ve soykırım yapma hesapları vardır ve her zaman var olacaktır .
Bugün her zamankinden daha çok büyük bir hakikat savaşçılığı gerekiyor. Fikir, zikir, eylem birliği ve anlayışıyla örgütlenmiş, bilinçlenmiş kadro gerçekliğimiz, dönemin büyük hakikat savaşçılığına öncülük edecektir.
Hakikat savaşçılığı öncelikle zihniyette kazanılması gerekir ve yaşamda ahlaki-politik duruşu gerektirmektedir. Ki biz buna hakikat yolunda Apocu yaşam ve zafer tarzı demekteyiz.
Bilinçlenmiş, örgütlenmiş bir zihniyet ve yaşam tarzıyla girişeceğimiz her hakikat mücadelesinde başarıyla çıkmamız bir gerçeklik olmakta ve özgür önderlikle buluşma olacaktır.
20.08.2022
AHMET KESİP (YPS Koordinasyon Üyesi)
YORUM GÖNDER