ÖNDER APO'NUN ÇAĞRISINA BİR KEZ DAHA KULAK VERELİM!KOBANÊ'Yİ SAVUNALIM!
Faşist TC’nin Kobanê’ye yönelik saldırıları hızından bir şey kaybetmeksizin sürüyor. Sivil yerleşim yerleri vuruluyor, sivil halk katlediliyor ve Kobanê adeta insansızlaştırılarak işgale hazır hale getirilmek isteniyor.
KDP Sêmalka ve El Welîd kapılarını kapatmaya devam ederken KDP Başkanı Mesut Barzani de sanki Türkiye’de tartışılan erken seçim çalışmalarını yürütür gibi Kuzey’de bulunan bazı Kürt partileri ile yoğun görüşme temaslarını başlatıyor. Xelîfan şehitleri için Sêmalka’da başlatılan eylemler 100. Gününü geçerken bu şehadetlerin sorumlusu KDP, şehit cenazelerini vermeme konusundaki ısrarını sürdürüyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de faşist TC’nin Özel savaş kurumu gibi çalışan AKP/MHP+KDP =ENKS, başta gençlik olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye’nin tüm devrimci/demokratik dinamiklerini hedef alarak onları kriminalize etme faaliyetlerini sürdürüyor. Bütün bunlar olurken KDP basını ve bu basının kalemşörleri faşist TC’nin Kürt düşmanlığını ve insanlık suçlarını aklamak için elinden geleni yapıyor.
SALDIRI STARTI ASTANA İLE VERİLDİ
Kobanê’nin DAİŞ/TC’den kurtuluşunun 7 yılına doğru gelirken TC ve KDP cephesinden Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar artmaktadır. Astana toplantısıyla birlikte adeta bu saldırı sürecinin de startı verilmiş gibi görünmektedir.
Bugün faşist TC tarafından başlatılan ve işbirlikçileri tarafından desteklenen saldırıların bir benzerini 2014 yılında da yaşamıştık.
Faşist soykırımcı TC’nin Musul Konsolosluğu aslında bir özel savaş karargahı görevini görmekte idi. Bu görevi şimdi Başika kampı ve Hewlêr konsolosluğu yürütmektedir. Musul DAİŞ’e teslim edildiğinde şehri terk etmeyen tek yabancı kurum TC’nin Musul konsolosluğu idi. Afganistan da benzeri bir durum yaşandı. Kabil Taliban’a teslim edildiğinde faşist TC’ konsolosluğu Kabil’den ayrılmadı.
Musul’u terk etmeyen konsolosluk aslında DAİŞ’in harekat komutanlığı gibi çalışmasına rağmen, oradakiler DAİŞ’in rehinesiymiş gibi gösterildi. Burada yeni Osmanlıcılığın Misak ı Milli projesi DAİŞ adı altında yürürlüğe konuldu. Ve DAİŞ bu aşamadan sonra Kürtlere saldırmaya başladı. Güney Kürdistan’daki saldırıların boyutu bilinmektedir. Duhok tehdit altında iken Hewlêr boşalma noktasına gelmişti. Maxmur ve Şengal açık soykırım hedefi olmuştu.
SAVAŞ KOORDİNESİ TÜRKİYE SINIRLARINDA
15 Eylül 2014’de başta Kobanê olmak üzere Rojava DAİŞ saldırılarının hedefi haline geldi. Ve bir anlamda da DAİŞ saldırılarının Koordine Merkezi olan Musul Özel savaş birimi, Girê Spî üzerinden 20 Eylül 2014’de Akçakale’ye geçti. Savaş Koordinesi artık TC sınırları içine taşınmıştı. RT. Erdoğan, Hakan Fidan ve Hulusi Akar gibileri bizzat Kürt soykırımı projesinin yürütme gücü olarak DAİŞ saldırılarını koordine etmeye başladı.
2 ve 3 Ekim tarihlerinde HDP ve Kardeşi Mehmet Öcalan ile görüşen Önder Öcalan "DAİŞ'e karşı sonuna kadar direniş olmalı. Kobanê'deki insanlarımız sonuna kadar direnecekler. DAİŞ'in olduğu her yerde ve Kürtlerin yaşadığı bölgede nerede bir DAİŞ varsa sonuna kadar direneceğiz. DAİŞ'e hiçbir taviz verilmeyecek. Kimsenin bir halkı yok etmeye hakkı yok. Bu politikaya karşı Kürtler her yerde ayaklansın. DAİŞ'e karşı büyük bir direniş sergilemeliler. Eğer bunu bugün yapmazlarsa yarın çok geç olabilir" diyerek Kobanê’yi savunmak için seferberlik çağrısı yaptı. Bu çağrıya uyan halk sokaklara dökülerek barışçıl eylemlerle Kobanê’yi savunmaya başladı. Faşist şef Erdoğan 7 Ekim günü yaptığı bir konuşma ile “Kobanê düştü düşecek” dedi ve Faşist TC devleti bir çok Kürt ilinde ve ilçesinde Hizbul kontra ile birlikte Kürtlere karşı saldırıya geçti. 6-8 Ekim 2014 olayları başladı. 50 ye yakın yurtsever katledildi.
ÇÖKTÜRME EYLEM PLANI DEVREDE
30 Ekim 2014 yılında MGK toplantısında yapılan “Çöktürme Eylem Planı” ile sadece Kuzey değil bulunduğu her yerde Kürtlerin katledilmesi kararı devreye sokuldu.
Kuzey’de ve Kobanê’de yürütülen saldırılara karşı giderek artan direnişe 1 Kasım dünya Kobanê Günü ilan edilerek dünyanın birçok yerinden destek geldi.
Buna karşı faşist TC 29 Kasım’da son bir hamle ile DAİŞ’i patlayıcı yüklü araçlarla ve birçok koldan Kobanê’ye saldırttı.
26-27 Ocak 2015 yılında Kobanê kurtarıldı. Kobanê ile birlikte DAİŞ’in yenilmezlik imajı da yıkılmış oldu.
Kobanê’de yaşanan bu sonuç faşist TC’yi çıldırttı ve Güney’de ya da Rojava’da zafer kazanmak için mutlaka Kuzey direnişini kırması gerektiği düşüncesi ile Kuzey Kürdistan’daki soykırım saldırılarını artırdı. Orada ilerleme kaydettikçe Rojava’yı ve Güney’i işgal saldırılarını Efrîn’den başlayarak parça parça devreye koydu.
TC ALGI YANILSAMASI YARATIYOR
Bugün eğer Kobanê’de neler yaşanıyor sorusuna doğru bir yanıt vermek istiyorsak bu arka planı görmek zorundayız. Aksi durumda bir “yapay örgüt” olan DAİŞ’i ve onunla yürütülmek istenen Kürt soykırımını anlayamayız.
Şimdi Kobane’nin kurtuluşunun 7 yılına doğru giderken 2014’de DAİŞ adı altında Kürtlere saldıran faşist TC, işgalci ordusu ve çeteleriyle birlikte saldırılarını sürdürmeye devam ediyor. Aynı DAİŞ gibi sivil halkı hedef alarak bir korku atmosferi yaratmaya çalışıyor. Ve bunu da dünyanın gözü önünde yapıyor.
Bu saldırıları yaparken de kendilerine yönelik bir saldırı ya da saldırı hazırlığını gerekçe gösteriyor. Yani faşist TC, Kuzey ve Doğu Suriye vatandaşlarına yönelik katliam saldırılarını inkar etmeyi bile gerekli görmüyor. Faşist TC bu coğrafyanın silahsız, savunmasız çocuklarını, kadınlarını, gençlerini, yaşlılarını her türlü silah kullanarak hedef haline getirmeye devam ediyor. Bu politikayı Kobanê’de ısrarla sürdürüyor. Halbuki bu toprakların garantörü olduğunu iddia eden başta Rusya ve ABD olmak üzere bir çok küresel güç var. Bu güçler de sesini çıkarmıyor. Sadece TC işgalci güçlerine yönelik herhangi bir saldırı olduğunda bu saldırıları kınayan açıklamalar yapılıyor.
FAŞİZM NEDEN KOBANE’YE ISRARLA SALDIRIYOR?
Saldırı konseptinin hangi koşullarda geliştiğini kısaca da olsa vermeye çalıştık. Karl Marks 1800’lerin ortasında “Avrupa’da bir heyula dolaşıyor. Komünizm Heyulası” diyordu. Tüm Avrupalı egemenlerin kendi sonlarını getirecek bu heyuladan korktuğunu ve onu yok etmek için uğraştığını belirtiyordu. Evet şimdi benzeri bir durum faşist TC başta olmak üzere tüm bölge sömürgeci güçleri için yaşanıyor.
Aslında sadece Ortadoğu’da değil “Dünyada bir heyula dolaşıyor. Kürt heyulası” diyerek Marksın bu cümlesini güncelleyebiliriz. Başta faşist TC olmak üzere tüm bölge sömürgeci güçleri ve küresel güçler bu heyulanın kendi hegomonyalarının sonlarını getireceğini, özgür ve demokratik bir yaşamın kuruluşuna öncülük edeceğini düşünüyor. O nedenle Kürtlere karşı tutum alma ortak paydasında buluşuluyor. Faşist TC de bu heyulayı Kobanê şahsında görüyor. DAİŞ’i yenen Kobanê direnişi, aynı zamanda faşizmi yenecek ruh oluyor. Şengal de aynı ruh anlamına geliyor. Gerilla bu ruhun bedene bürünmüş hali oluyor. O nedenle bu merkezler faşizmin mezar kazıyıcıları olarak görüldükleri için yok edilmek isteniyor.
FAŞİZME RAHAT YÜZÜ YOK
Gerilla, Şengal, Kobanê ruhu yaşadıkça faşizme rahat yüzü olmayacak ve bu ruhu bedene büründüren Önder APO felsefesi faşizmi mutlaka yıkarak özgür-demokratik bir Ortadoğu inşasına öncülük edecek.
Burada sorun, gerillanın, Şengal’in ya da Kobanê’nin faşist TC’ye yönelik pratik saldırılarının ötesinde bir durumu ifade ediyor. En son Kobanê saldırıları için Girê Spî’de üç işgalci TC askerinin öldürülmesi gerekçe gösterildi. Hakan Fidan gerekçeler için sorun olmaz diyordu “öbür tarafa geçer 8 roket fırlatırız olur biter” gibi şeyler demişti yıllar öncesinden. Kuzu’yu yemek isteyen Kurt misali faşist TC için gerekçe bulmak ya da yaratmak sorun olmadı hiç bir zaman. Ya bir durumu fırsata dönüştürdü ya da fırsatı kendisi yarattı. O nedenle başta Kobanê olmak üzere faşizmi yenme potansiyelini taşıyan ruhları mutlaka ortadan kaldırmak, faşist TC’nin bugünkü temel politikası haline geldi. Ama faşist TC istediği kadar Kurt soyundan geldiğini iddia ederse etsin Kürtler ve Kürt Özgürlük hareketi bu kurt karşısında bir kuzu gibi durmayacak.
KOBANÊ’Yİ SAVUNMAK ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ SAVUNMAKTIR
Önder Apo üzerinde uygulanan ağır tecrit de bu kuzu gibi olmama durumu ile bağlantılı.
O nedenle şimdi Önderliğin 2-3 Ekim seferberlik çağrısını yeniden hatırlayalım. Kobanê şahsında özgürlüğümüze sahip çıkmanın tutumunu geliştirelim. Çünkü Kobanê’yi savunmak özgürlüğe sahip çıkmakla eş değerdedir.
Unutmayalım ki DAİŞ’i koordine eden ve yaşamasını sağlayan faşist AKP/MHP iktidarıdır. O nedenle faşist Diktatörlük yıkılmadan DAİŞ’in kesin yok edilmesinden bahsetmek mümkün değildir. Bugün Türk konsolosluklarının ve askeri üslerinin bulunduğu her yerde DAİŞ saldırıları ile karşılaşmak mümkündür. Kısacası DAİŞ, faşist TC’nin saldırı koludur. Kobanê bu kolu kesmenin simgesidir. O kol acısıyla Kobanê sürekli TC’nin saldırısı altındadır. Hiç bir Kürt TC ile yaptığı işbirliğinin karşılığında Kürt olarak yaşama şansı bulmayı beklememelidir.
Bunun için de Kobanê’yi Kürtlerin ve halkların birliği şiarı ile savunmanın zamanıdır. Bu savunma aynı zamanda ihanete karşı durmak ve işbirlikçiliği mahkum etmek anlamına gelmektedir.
HALİL CEMAL
KAYNAK: ANHA
YORUM GÖNDER