ÜÇÜNCÜ YOL; HAKİKATIN PATİKASI (4.BÖLÜM)
Üçüncü Yol’da nesneleşmek yok;
Non-düalist yaklaşım son zamanlarda daha çok tartışılıyor. Bir sistemi düşlerken, onun içerisinde nasıl rol oynamak gerektiğini düşünürken karşısında durulan sistemin yaklaşımlarını ekarte etmek için de hakikatin kendisi elimize çok büyük bir güç veriyor. Çıkıp “dünya düzeni, insanlar ve doğa hiç de bize dikte ettiğiniz gibi değil” demek çok zor değil. Üçüncü yol uzun zamandır bizi buna çağırıyor zaten. Hakikatin tek olduğuna dair her düşünce sistemi kendi doğrusunu ona yükleyerek yorumlar yapıyor. Oysa teklik ile birlik birbirinden çok farklı. Hakikatin doğası düşünülünce “hakikat birdir” yorumu önem kazanıyor. Yani evrende her varlık ‘birdir. Ancak her varlığın kendi ‘birlik ilkesinden de kopmadan oluşturduğu başka bir ‘bir’ olma durumu da vardır. Kendi özgünlüğünü yitirmez ancak dahil olduğu ‘bir’in ahengini de bozmaz. Bunu biraz daha somutlaştırılalım.
Bütün evren ‘bir’ dir. Bu evreni oluşturan sonsuz sayıda başka ‘bir’ler de vardır. Bu ‘bir’lerin özellikleri birbirinden farklıdır ancak evrendeki yerini de sekteye uğratmaz. Bu durumda bilindiği kadarıyla aykırı duran yalnızca insandır. O da devletin oluşumundan sonra… Şimdi örneği biraz daha yakına getirelim. Dünyada yaşayan herkes ‘bir’lik ifade eder. Yani insan ‘bir’dir. Ancak bu ‘bir’i oluşturan çok sayıda başka ‘bir’ler vardır. Ermeniler, Kürtler, Türkler, İngilizler, Fransızlar. Hepsi aynı ‘bir’ olan insanı oluşturandır. Ancak hepsinin birbirinden farklı dilleri, kültürleri, düşünceleri, kimlikleri vardır. Bu yüzden ‘bir’ kelimesini ‘tek’ kelimesine yeğliyoruz. Hepsinin bir araya gelip oluşturdukları insan gerçekliğinin yanında korumaları gereken özgünlükleri de vardır. Başta belirttiğimiz bir akış halinde olan ana nehirden çatallaşarak ayrılan devletçi-iktidarcı kol bunu sarsma çabasında oldu. ‘Bir’ diye bahsettiğimiz hakikati ‘tek’ olarak algılatmak istedi. Globalleşme denilen de bu oluyor. Dünyada her yıl direnilmediği için yok olan, entegre olan kültürler var. Bu durumun da temelinde özne-nesne ayrımı yatıyor.
Parçalanan, bütününden kopan, yani bağlı olduğu ‘bir’den uzaklaşan her şey güçten düşer. Spekülasyona açık hale gelir ve zamanla dejenere olur. İfade ettiği bir hakikat kalmaz. Bunun için sistemin en etkili yöntemi de özne ve nesneyi birbirinden ayırmak oldu. Bütün hakikat paramparça edilerek yalnızca özgünlük üzerinden yorumlanmaya çalışıldı. Madde-enerji, erkek-kadın, beden-ruh, insan-doğa. Oysa hepsi aynı ‘bir’in iki faklı görüngüsüydü yalnızca. Erkek ve kadın insan ‘bir’inin iki farklı görüngüsüydü.
Hakikatten uzaklaştırma çabası evrensel bütünlük algısının yıkılmasıyla başlamış olabilir. Çünkü birbirinden ayrılan ‘bir’lerin birisi özne haline diğeri nesne haline getirildi ve nesneleşen üzerinde her türlü tasarrufun yaratılabileceği bir hale getirildi. Üçüncü yol bunun da ötesinde bir durumu ifade ediyor. Çünkü üçüncü yol bütünlüğü de, özgünlüğü de esas alıyor ve herhangi birini diğerine nesne haline getirmiyor. Bilime tanrı sözü gibi bakıp her şeyi ille de ona dayandırmaya inanmıyoruz ancak bilimsel dayanaklar da yok değil. Maddenin en küçük yapı taşı olan atomlarda (çok daha küçük parçalara da ulaşıldı) devinime bakılırsa bazı şeyler daha iyi algılanacaktır. Atom altında onlarca parçacık var ve her birinin işlevi, rengi, dokusu birbirinden farklı. Bütün bu renk cümbüşüyle beraber ortaya çıkardığı ‘bir’ atomun kendisi oluyor. Herhangi bir özne-nesne ayrımı yok. Toplum da böyledir. Renk cümbüşüdür ve şu an var olan düzen bunun tamamen yok olmasını istiyor. Üçüncü yol yeniden renk cümbüşüne yürümenin yolu oluyor.
Bu yüzden bir sistemi düşlerken bütün kapsamını, yürüyüş biçimini, yöntemini, yaklaşımını bir arada değerlendirip ona göre yürümek gerekiyor. Politik alanda da böyledir. Üçüncü dünya savaşının esasen devletler ve halklar arasında yaşandığını belirttik. Bu savaş ‘an’ içerisinde geleceğe çok büyük bir tesirde bulunuyor. Var olan yanılsama kutuplarının birinin yanında yer almak zorunda değiliz. Çünkü kutup olarak nitelendirilen ‘süper güçler’ , petrol zengini ulus-devletler, yerel statükocular bir bütünen özne-nesne ayrımına dayanarak yaşamını sürdürüyor. Bu yüzden dünyanın ihtiyacı olan tek şey var ki, o da üçüncü yolun sistemleşmiş ifadesi olan demokratik modernite.
ÖZGÜR BİRTEK
BİTTİ...
YORUM GÖNDER