‘KENDİNİ SAVUNMAYI BİL!’ 15 AĞUSTOS EMEK KAHRAMANLIĞIDIR
Tarihin en kadim halklarından olan Kürtlerin statüsüz bırakılması Kürt sorununun temel nedeni ve çözümsüzlüğün ana kaynağıdır. Devletsiz bir toplum olarak Kürt halkının varlığı, kimliği, dili, kültürü maddi ve manevi değerleri yok sayılmıştır. Devletsizlik ‘barbarlık’ ve ‘ilkellik’ toplumsallaşamama hatta insan olamama olarak görülmüş ve dayatılmıştır. Tarihin izi sürüldüğünde inkar-soykırım ve imha konseptleri; tahakküm ve zora dayalı bir örgütlenme ve düzenleme olan devletler tarafından dayatılmıştır.
Kapitalizm devlet eliyle ulusları inşa ederek vatandaşlık bağıyla birey devletini ve toplumunu yarattıktan sonra; devleti olmayan topluluklar kültürel ve fiziksel soykırım kıskacına alınmıştır. Çünkü kapitalizmin ulus-devlet gerçeğinde ulus-devlet inşa etmek bireyin köleleşmesi ve tahakküm altına alınması anlamına gelir. Dolayısıyla devlet dışı topluluklar devlet çarkından uzak durarak özgürlük, eşitlik ve demokratik değerlerine bağlı ve kendi iç dinamikleriyle kendi örgütlülükleri ve yaşamlarını sürdürme eğilimindedirler. Gerçekte bu topluluklar kültürel topluluklardır. Kendi farklılıklarını korur ve öteki farklılıkları bir zenginlik olarak görme eğilimindedirler. Kapitalizmin yaratmış olduğu ulus-devlet gerçekliğinde ise milliyetçilik homojen bir toplum yaratmak istediği için bu homojenliğe gelmeyen her birey her toplum ve farklılık bir tehdit olarak görülür ve buna göre saldırı hedefi haline gelir. Ulus-devletin son iki yüzyılda yaratmış olduğu sayısız savaş, soykırım, militarist örgütlenme, doğanın ve insanın tahakküm altına alınarak köleliğin derinleştirilmesi ile dünya illüzyonla yönetilmeye çalışılmıştır. Yanılsama-yabancılık ve kendi gerçekliği olarak dayatılan gerçek dışılıklar önce bireyleri ardından toplumları esaret altına almıştır. Kapitalizm ulus-devlet çıkmazını, yarattığı krizleri ve çözümsüzlüğü aşmak için neoliberalizme sarılarak aşmak istemiş olsa da onun diğer bir ucu her zaman faşizm olarak kalmıştır. Ulus-devlet ya faşizm ya da liberalizm üretebiliyor.
Özellikle Ortadoğu coğrafyasında cetvelle çizilen onlarca ulus-devlet ardından süreklileşen kriz ve çözümsüzlük faşizmle sonuçlanmıştır. Kürdistan’ın dört parçaya ayrılmış olması ve ulus-devlet faşizmi altında her türlü saldırı ve katliamlarla karşı karşıya kalması Kürtlerin varlık mücadelesini zorunlu kılmıştır.
Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı
PKK, bu varlık mücadelesinin öncüsü olarak direniş ve mücadele geleneği ve yaşam tarzını oluşturmanın adı olarak bu topraklardan çıkmıştır. PKK içinde bulunduğu somut koşulların etkilerini yaşamıştır. Somut koşulları çağa göre okumuş ve örgütlenmesini buna göre sağlamıştır. “Proleter devrimler ve ulusal kurtuluş hareketleri çağı” PKK’nin ilk ideolojisini ve öz savunmasını buna göre şekillendirmiştir. PKK Marksist-Leninist örgütlenme modeline göre Marks’ın; “Zor, yeni bir topluma gebe olan her eski toplumun ebesidir” tezi ile Lenin’in UKKTH(Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı) ilkesi çerçevesinde programını ve stratejisini şekillendirmiştir. PKK’nin özgünlüğü, her devrim sürecinin deneyim ve tecrübelerinden yararlanma ancak bunu Kürdistan özgünlüğüne ve halk gerçekliğine uyarlama biçiminde olmuştur. Başka devrimleri ve ulusal kurtuluş hareketlerini bir şablon olarak birebir Kürdistan devrimine uyarlamamıştır. Bu nedenle kendi halk gerçekliğini, birey ve toplum bazında derin analizlere tabii tutarak daha ilk günden birey ve toplum çözümlemelerine ağırlık vererek Kürdistan devriminin yolunu ‘Kürdistan sömürgedir’ teziyle derinleştirmiştir. Kürdistan’ın sömürge olması, dört parçaya ayrılması, dört sömürgeci ulus-devlet tarafından kuşatılması ve egemenlik altına alınması; PKK’nin bağımsız birleşik Demokratik Kürdistan olarak ifade ettiği gerçekliği açığa çıkartmıştır. PKK’nin 1970’lerden 2000 yılına kadar olan esas stratejisi bu minval üzerinde askeri olarak savunma, denge ve saldırı olarak şekillenmiştir. Bu temelde ilk silahlı birimler oluşturulmuş bu örgütlenme üzerinden HRK (Hêzên Rizgariya Kurdistan) ardından örgütlü bir güç olarak ARGK ( Arteşa Rizgariya Gelê Kurdistan) örgütlü bir silahlı güç olarak ordulaşmış ve askeri bir strateji ve taktik kazanarak Kürdistan’ın dört parçasında örgütlenme araçlarından biri haline gelmiştir. PKK’nin özgünlüklerinden biri de devrim stratejisini oluştururken ne salt ayaklanma ne silahlı mücadele ne de sivil örgütlenme ağlarını tek başına esas almamasıdır. PKK bütün bu taktik ve stratejileri iç içe kullanma ve Kürdistan coğrafyasına, halk gerçekliğine uyarlama biçiminde özgün bir örgütlenme geliştirmiş ve yaymıştır. Özellikle Kuzey Kürdistan’da başlayan mücadele önce ideolojik formasyon ardından siyasi-askeri bir formasyon kazanarak adım adım ilerlemiştir.
İç mücadele ve program değişikliği
Sürekli katliamlardan geçirilmiş, fiziki ve kültürel soykırım altında varlığı inkar edilmiş ve varlığı çarmıha gerilmiş bir toplumun özgürlüğü için başta kurtuluşun sağlanması gerekiyordu. PKK de ilk stratejisini bu temelde bir halkı diriltme, uyandırma, düşüncelerine vurulmuş prangaları söküp atma, dilini, kültürünü yeşertme temelinde diriliş ve kurtuluş sürecini bu temelde ideolojik, siyasi ve askeri olarak büyük bir savaş ve mücadele gerçekliği temelinde vermiştir. PKK kesintisiz hamle yapma ve süreçleri kazanma temelinde parti çalışmalarını halk çalışmalarına aktarabilmiştir. Bu temelde kongre ve konferanslar örgütsel yenilenme ve atılım süreçleri haline gelmiştir. 1990’larda yapmış olduğu 4. Kongresini gerilla kongresi olarak ele almış ve çetecilikle yoğun bir mücadele içine girerek meşru savunma çizgisini korumak ve geliştirmek istemiştir. Reel sosyalizmin dağılmasının ardından ‘tarihin sonu’nu ilan eden kapitalizme karşı demokratik sosyalizmi derinleştirme temelinde 5. Kongresinde parti amblemini değiştirmiş, programda kısmi değişiklikler yaparak yeni bir tüzük ve gerilla yönetmeliği hazırlamıştır. PKK bu kongre ile hem reel sosyalizmin etkilerine hem de kapitalist hegemonik güçlere karşı; “Ya barbarlık ya sosyalizm” sloganıyla değişim ve dönüşüm diyalektiğini önce Kürdistan devrimine ve militanlarında geliştirmek istemiştir.
Meşru savunma varlığını koruma çizgisidir
2000’lerin başında Önder Apo’ya karşı geliştirilen uluslararası komplo sürecinin Önderliğin esaretiyle sonuçlanması yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. PKK’nin tüm kazanımlarının büyük bir tehlike altında olduğu ve tasfiye ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde Önder Apo’nun, PKK’de stratejik değişim ve dönüşüm başlatması önemli bir adım olmuştur. Bu temelde yeniden yapılanma sürecine giren PKK demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmayla programı başta olmak üzere stratejisini ve taktikleri buna göre yapılandırmıştır. Kürdistan’ın bağımsızlığı özgür Kürt toplumunun ve insanın yaratılması temelinde önemli bir değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite, ulus-devlete karşı demokratik ulus, endüstriyalizme karşı eko-endüstri tezleri temelinde toplumun kendisini örgütlemesini temel ilke haline getiren ve toplumu söz söyleme irade ve bilinçli katılıma, karar süreçleriyle inisiyatife, doğrudan eylem ve doğrudan katılım yoluyla kendiliğinden özyönetim süreçlerine hazırlamıştır. Bu süreci ‘Demokratik Konfederalizm’ yapılanmasıyla toplumun tüm katmanlarını inançlar, kültürler, etnisiteler, diller başta olmak üzere toplumların siyasal, kültürel, inançsal, ekonomik ve yaşamın her alanına ilişkin yerinden yönetim mekanizmalarıyla demokratik ağlara çekmiştir. Demokrasinin burjuva sisteminde olduğu gibi iktidara hizmet eden bir yönetim aygıtı olması yerine bir yaşam tarzı haline gelmesi ve yaşamda farklılıklar içinde eşitliği sağlayarak derinleşmesine önayak olmuştur.
Devlet ve devlet mekanizmasının iktidar olgusuyla iç içe geçmiş tüm hallerini ortaya koymuştur. Egemenliğin yani iktidarın sürekli sömürü, tahakküm, eşitsizlik, baskı ve şiddet ürettiğini bütün yönleriyle göstermiştir. Devlet eliyle ekonomik sömürü, askeri zor ve ideolojik egemenliğin eşzamanlı olarak sürekli üretildiğini ve kurumlaştığını ortaya koymuş ve bununla mücadele temelinde ideolojik, askeri, siyasi, ekonomik, sosyal, diplomatik ve kültürel örgütlenmesini geliştirmiştir.
Devlet olmayan demokrasi
PKK bu temelde UKKTH’nın devlet kurma hakkı olarak görmediğini göstermiş ve reddetmiştir. Ulus-devletin amaç olarak tek tip vatandaş yaratmaya ve buna dayalı kültür inşa etmeyi amaçladığını, kendi oluşturdukları kültür dışında bütün kültürleri yok ettiklerini, bu anlamda bir kültür ve miras katliamına yol açarak toplumları ve bireyleri tarihsizleştirerek hafızasızlaştırdıklarını Önder Apo’nun İmralı’da geliştirdiği savunmalarıyla derinliğine ele almıştır. Bu temelde devlet kurma hakkı yerine her toplumun kendini yönetmesini, kendi kararlarını almasını ve demokrasisini inşa etmesini önemli görmüş ve göstermiştir. Önder Apo, devlet olmayan demokrasi kurma temelinde coğrafi sınırlara hapsolan bir oluşum yerine doğal ve demokratik toplumların kendi doğaları içinde tahakküm ve sömürüden uzak kendi sistemlerini demokratik konfederal bir sistemle örmelerini ve her yerelin örgütlü bir kimlik olarak kendi varlığını kendi karar süreçleri ve doğrudan katılımı ile özgürleşebileceğini ifade etmiştir. Bu temelde devlet tarzı partileşme yerine demokrasi düşüncesini ve zihniyeti örgütleyen bir parti ile bolşevik parti modeliyle arasına keskin bir sınır çizmiştir. Partiyi ideolojik bir zihniyet örgütü olarak tanımlamış ve partinin hiyerarşi-iktidar üreten tüm yapılanmalarının aşılması için ciddi bir mücadele süreci başlatmıştır. Bu temelde meşru savunma çizgisi gündeme gelmiş ve meşru savunma öz yeterlilik, öz yönetim gibi öz savunma biçiminde somutluk kazanarak askeri strateji ve taktiklere yansıtılmıştır.
‘Savunmasız tek bir canlı yoktur’
Önderlik, öz savunmayı sadece toplumsal bir gereklilik olarak ortaya koymamış, evrenin işleyiş halinin varoluşsal bir devinimi olarak da değerlendirmiştir. Bu temelde öz savunmayı şöyle tarif etmiştir: “Canlılar dünyasında her türün kendine özgü bir savunma sistemi vardır. Savunmasız tek bir canlı türü yoktur. Hatta evrendeki her elementin, her parçacığın varlığını korumak için gösterdiği direnci öz savunma olarak yorumlamak mümkündür. Bozulmaya, kendisi olmaktan çıkmaya karşı gösterdiği direnç açık ki öz savunma kavramıyla ifade edilir. Bu direnç yitirildi mi, o element veya parçacık bozulur, kendisi olmaktan çıkar, başka bir unsura dönüşür. Canlılar aleminde ise öz savunma direnci kırıldı mı, o canlı ya başka canlılara yem olur ya da ölür.” Önderlik meşru savunma çizgisinin Kürdistan’da gerekli olduğunu her seferinde dile getirmiştir. Önderliğin de ifade ettiği gibi “Kürtlere yıllardan beri dayatılan siyasi anlamda sömürgecilik, ekonomik anlamda açlık, işsizlik, yoksulluk ve talan, kültürel olarak asimilasyon ve soykırım, askeri olarak da işgal konumudur. Kürdistan’da askeri işgal, siyasi-ekonomik sömürgecilik ve kültürel soykırım vardır.” Meşru savunma çizgisi bu temelde HPG’nin (Hêzên Parastina Gel) yapılanmasını ve oluşumunu bu tespitler üzerinde zorunlu kılmıştır. Halk Savunma Güçleri stratejisini üç aşamalı olarak tespit etmiştir. Birincisi; pasif savunmadır. İkincisi; aktif savunmadır. Üçüncüsü ise; topyekun saldırıya karşı topyekun savunmadır. Yani Devrimci Halk savaşının gerilla ve halkın tüm alanlarda örgütlülüğüyle yürütülmesidir. Savunma eksenine oturtulan Devrimci Halk Savaşı’nın özü, kendi varlığını korumak ve özgürlüğünü sağlama-savunma temelinde yürütülmüştür.
Öz savunma ruhu eylemdir, örgüttür
Öz savunma ruhu denilen olgu PKK’nin askeri çizgisinde eylemdir, örgüttür. Hazırlık bunun için yapılır. Bekleme, edilgen, pasif duruşlar öz savunma değildir. Bu temelde cephe gerisi en büyük saldırıdır. Çünkü planlama ve hazırlık süreci ile her türlü yetersizlik aşılır. Öz savunma ile birlikte yaygın örgütlülük ve eylemlilik gerçekleştirilir. Öz savunma anlayışı hareketli ve dinamiktir. 21. Yüzyıl gerillasının kuantimik hareket tarzıdır. ‘Her yerde ve hiç bir yerde’ kuralıyla gizlilik ilkesini esas alır. Coğrafyayı derinliğine kullanır. Çok yönlü uzmanlık ve yetkinlikle savaşçı ve komuta yapısını hazırlar. Gerillanın varlığı halkın varlık kazanması ve örgütlenmesi için faşist-soykırımcı saldırıları engellemek ve demokratik siyasetin önünü açmaktır. Bu temelde ahlaki ve politik toplumun işlevli hale getirilmesidir. Bir emek kahramanlığı ve direniş olarak doğan 15 Ağustos Atılımı, öz savunma çizgisiyle doğru bir askeri anlayış, doğru bir taktik, doğru mevzilenme, doğru eğitim, doğru bir üslenme ile demokratik konfederal sistemin bir bileşeni olarak gerillanın rolünü aktif oynamasıdır. Bu temelde askeri, felsefi, ideolojik, psikolojik ve lojistik tüm boyutlarda meşru savunma çizgisinin derinleştirilmesi yeni dönem gerilla çizgisi olarak gelişmiştir. Öz savunma ile demokratik toplumun her alanda örgütlenmesini, kurumlaşmasını kendi güvenlik sistemine kavuşması Önder Apo tarafından ifade edilmiştir. Bu temelde soykırıma, tecavüz kültürü ve kadın kırımına karşı savunma sisteminin bizatihi halk ve kadın toplulukları tarafından tartışılması esas alınmıştır. Öz savunma ahlaki ve politik toplumun kadın öncülüğünde güvenceye kavuşturulması temelinde kadınların demokratik konfederal sisteminin temel bileşenlerinden biri olarak varlığını dört parça Kürdistan’da özgün-özerk örgütlenme ile güçlendirmiştir. YJA STAR bu gücün örgütsel ve eylemsel kimliğidir.
SONGÜL ÖMÜRCAN
YORUM GÖNDER