DÖRDÜNCÜ STRATEJİK MÜCADELE DÖNEMİ-DEVRİMCİ HALK SAVAŞI'NIN HEDEFLERİ (13.BÖLÜM)
Her Taktik Değişiklikte Ciddi Bir Zorlanma Yaşıyoruz;
Komploya karşı mücadele içerisinde, pasif savunma konumunda, coğrafyanın en derinlerine üslenip mevzilendik. Bu kez de kitleden ve köye dayalı yaşamdan tümden koptuk. Daha sonra savaş yeniden gündeme gelince, bu sefer savaşmaya hazır olamadık. Ne düşman hakkında bilgimiz vardı, ne halk örgütlenmemiz vardı, ne coğrafyanın diğer alanlarını kullanabilecek gücümüz vardı. Böyle bir değişiklik yapamadık. Üzerinden altı yedi yıl geçmesine rağmen hala yapamadık. Geçen dönemde kayıplarımızın bu kadar çok olmasında bu durumun önemli bir payı vardır. Zemin değişikliğini, mevzilenmeyi basit bir olgu olarak görmemeliyiz. Bunu yapmada bile zorlanıyoruz.
Her taktik değişikliği bizi ciddi bir biçimde zorluyor. Onu anlama, ona göre planlama yapma, mevzilenmemizi değiştirmede çok zaman kaybediyoruz. Hareket tarzında hantalız, anlama olayında geç anlıyoruz, dolayısıyla çok zaman kaybediyoruz ve bu durum da kayıplara yol açıyor. Bu bakımdan bu hususları iyi değerlendirmek, tartışmak ve önceden netleştirmek gerekiyor.
Yeni bir savaş hamlesine girerken, bu değişimleri yeterli bir biçimde yapmazsak, tehlikeli durumlarla karşı karşıya geliriz. Yine ağır kayıplar veren ya da başarımızı önleyici durumlara düşebiliriz. Bu tür durumlara düşmek istemiyorsak, hem bu konuları netleştirmemiz hem de iyi anlamamız gerekmektedir. Gerilla esnek bir güçtür, her yerde oldukça esnek bir biçimde gerekenleri de yapmalıyız. Bunları en iyi gerilla yapabilir. Gerilla yapamazsa, başka hiçbir ordu yapamaz. Ama bizdeki gerillacılık böyle esnek değildir. Bu anlamda iyi gerillalaşamayan bir duruşumuzun olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Zaten tartışıyoruz, eleştiri, özeleştiri yapıyoruz, düzeltmeye çalışıyoruz. Bütün eleştirilerimiz, çabalarımız, eğitimlerimiz bu nedenle yapılmaktadır. Kaynağını buradan almaktadır.
Önderlik de mevcut görevler kapsamında, savaşı hangi zeminde ve nasıl bir tarzla, yöntemle yürütebileceğimiz konusunda üç tür savaş tarzından söz etmektedir. Devrimci Halk Savaşı’nın geliştirilmesi açısından, ‘’bunları değerlendirir, kendileri için uygun olanları seçerler’’ diye belirttiği hususlar bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi, geçmişte olduğu gibi dağa dayalı, dağda yoğunlaşan savaş tarzının sürdürülmesi, savaş türünün devam ettirilmesidir. İkincisi, şehirlerde Sovyetik genel bir halk ayaklanmasının yapılmasıdır. Üçüncüsü ise kıra ve şehre dayalı, birlikte, dengeli ve ortak bir savaşın geliştirilmesidir.
Bunlardan hangisini esas alacağımızı, neyi öngörürsek programımızla, hedeflerimizle uyumlu olacağını ve bizi başarıya götüreceğini netleştirmemiz gerekiyor. Bu konular önemli olmaktadır. Hala bu konularda tam netlik sağlamış değiliz. Kavram olarak ifade ediyoruz, ama içeriği aydınlatılmamıştır. O nedenle de ‘’şehirde savaşalım’’ deyince hemen dağdaki birkaç gerillayı şehre göndermek bir çare olarak görülüyor.
Eskisi gibi dağda savaşmanın bize neler getirip götürdüğünü ele almak gerekmektedir. Coğrafyaya dayanmak önemlidir. Kürt tarihinde olduğu gibi bizim gerilla mücadele tarihimizde de dağ, kendini savunmanın önemli aracı durumundadır. En büyük dayanaklarımızdan birisi olmaktadır. Eğer gerilla bütün saldırılara rağmen yenilmediyse, ezilmediyse bunda dağın, coğrafyanın, dağa dayalı gerilla mücadelemizin önemli bir payının olduğunu belirtebiliriz. Belki belirleyici demek abartı olur, fakat belirleyici temel unsurdan bir tanesinin dağ ve dağa dayanmak olduğu tartışmasızdır. Öyle olmasaydı, biz bu kadar saldırı karşısında yenilmez bir gerilla düzeyini tutturamazdık. Gerçekçi olmalı, geçmişi doğru değerlendirmeli ve günümüzdeki duruma da doğru bakmalıyız, ders çıkarmalıyız. Bu bakımdan savaşı uzun süreli kılmamızın, gerillayı yenilmez kılmamızın çok önemli bir unsurudur. Dağ ve ona dayanabilmemiz, onu kullanabilmemiz, temel bir savaş etkeni olarak değerlendirebilmemiz böyle bir sonucu verdi.
Fakat diğer yandan dağdaki savaşla zafer de kazanamadık. Düşman saldırılarını, büyük kayıplar vermeden boşa çıkartabildik, savaşın süresini uzatabildik. Bu anlamda kendimizi yenilmez kıldık, fakat düşmanı yenilgiye uğratan bir savaş ortaya çıkartamadık. Ona darbeler vurabildik, biraz zayıflatıp zorlayabildik. Orduyu ve onun koruduğu devleti yenilgiye uğratan, dağıtan, bu anlamda askeri zafer kazanan bir sonuç elde edemedik. Şimdiye kadar dağda yürüttüğümüz mücadelenin böyle bir sonucu vardır. Bize bu dersi tecrübe gösteriyor. Eğer böyle devam ettirmek istersek, bu sonuca razı olursak, dağa dayanarak veya dağı kullanarak bu savaşı daha da sürdürebiliriz. Bunun önünde bir engel yoktur. Dağ, hala buna imkan veriyor. Devletin yediği darbe, Ortadoğu’daki dağınıklık, Kürt halkının bilinç ve örgütlülük düzeyinin yarattığı destek, var olan gerilla örgütlülüğümüz, bunların tümü birlikte ele alındığında dağda böyle bir gerillacılığı daha uzun bir süre sürdürebileceğimizi ortaya koyuyor. Bunun önünde hiçbir engel yoktur.
Elbette ki bu kendiliğinden olmaz; büyük bir ideolojik, örgütsel ve askeri faaliyetle olur. Böyle bir faaliyet gösterilirse, gerilla mücadelesi bu temelde uzun süre devam ettirilebilir. Mevcut veriler bunu imkan dahilinde kılıyor. Eğer başka şeyler yapamazsak, diğer alanlarda başarılı olamayacaksak, ‘’her şeye rağmen bunu sürdürmek iyidir’’ derim. Yenilip yok olacaksak, teslim olup gideceksek, son çare olarak bunu sürdürsek iyidir.
Önderlik uyardı. Direnişin uzun sürmesi belki yozlaşmalara yol açabilir. Böyle uzayıp süren savaşlar yozlaşma yaratır. Ama o yozlaşmaları da ideolojik faaliyetle düzeltme, giderme imkanları vardır. PKK, bu konuda da bir tecrübe kazanmıştır. 2003 ve 2004 yıllarındaki provokatif tasfiyeci eğilimler bizi neredeyse yıkımla yüz yüze getirmişti. Bu tür yozlaşmaları aşmak ve düzeltmek kolay olmuyor. Yenilgi, oradan da gelebilir. Fakat biraz duyarlı olunur, ideolojik, örgütsel yaklaşım gösterilir, mücadele edilirse, provokatif tasfiyeci eğilimler, yozlaşmalar, çetecilik bertaraf edilebilir, temizlenebilir.
Gerillada ideolojik, siyasi öncülük, parti öncülüğü oturtulabilir, sürdürülebilir. Bu temelde de direniş devam ettirilebilir. Bu, içinde yozlaşma tehlikelerini taşır. Yozlaşmadan doğacak tehlikeyi, yenilgi ihtimallerini taşır. Bu, halka zorluk yaşatır. Savaş halinde bir toplumu uzun süre tutmak her bakımdan zorlayıcı olur. Yani öyle kolay gerçekleşecek bir durum değildir. Ama yenilip imha olmaktansa, ya da teslim olup yok olmaktansa bütün bu zorlukları göğüsleyerek, direnip varolmayı sürdürmek daha iyidir. Başka bir şey yapılamazsa, bu tercih edilen olmalıdır.
Fakat bu ilk tercihimiz, tek tercihimiz de olmamalıdır. Şimdiye kadar bunu uyguladık. Başka türlü Türk soykırımcı rejim karşısında ayakta kalmak mümkün değildi. Çünkü bu soykırımcı rejim vahşiydi, saldırgandı ve katlediyordu. Onu boşa çıkartmak, dizginlemek, katliamcı saldırılarını etkisiz kılmak öyle kolay bir iş değildi. Bunu yapabilmek için coğrafyayı böyle esas aldık. Gerilla dağda kökleşti, derinleşti ve buradan mevcut sonucu ortaya çıkarttı. Birinci planda silah gücüyle, nicelik gücüyle, halkı ayaklandırmasıyla değil, dağa dayanması ve dağda düşmanı, orduyu yıpratmasıyla ayakta kaldı. Halk desteği de yenilmezliğinin önemli bir gücü oldu. Yine cesaret ve fedakarlığı önemli bir güç oldu. Birkaç etken vardır. Onlardan birincisi, dağ ve coğrafya olarak görülebilir.
DERLEME
YORUM GÖNDER