DEMOKRATİK ULUSUN İNŞASINDA ENTELEKTÜEL GÖREVLER (2.BÖLÜM)
Entelektüel Sorunlar Ve Kriz
Bugün uygarlık karşıtı güçlerin hemfikir olduğu konu, entelektüel sorunların ve krizlerin yaşandığına dairdir. Özellikle kendisi bir kriz sistemi olan merkezi uygarlık sisteminin, tekeline aldığı ve üniversite, akademi ve iktidar üreten “düşünce kuruluşlarına” hapsettiği entelektüel faaliyetlerde bir krizin ve sorunlar yumağının olmaması düşünülemez. Geniş anlamda uygarlık, dar anlamda kapitalist sistemin, bir zihniyete dayalı geliştiği ve sürdürüldüğü düşünüldüğünde, bu entelektüel kriz daha yakıcı olmaktadır.
Entelektüelliğin tarih taslağında da vurgulamaya çalıştığımız gibi, tarih bize birçok entelektüel miras bırakmıştır ve günümüzde kendi içinde çelişkiler yaşasa da muazzam bir entelektüel birikime sahibiz. İnsan toplumu taş araçları kullanmaktan, uzaya füze gönderebilme yetisine sahip olmuştur. Madem öyle, neden bir taraftan kimyasal silahlara varacak düzeyde bir savaş sanai geliştirilirken; diğer yandan insanlar açlıktan ölüyor? Neden halen kültürel soykırımlar, katliam ve jenositler gerçekleştiriliyor? Neden bilim geliştikçe doğa ve ekolojik sistemimiz tahrip ediliyor? En temel amacı toplumun sürdürülmesi olan bilim, neden bugün toplumu nefessiz bırakan en temel araç oluyor? İlk entelektüel olan kadın, neden bugün entelektüellik adına bir nesne konumuna düşürülüyor?
Tabi ki bunlar sermaye ve iktidar tekellerinin bilimi denetimlerine almaları ve kullanmalarından bağımsız ele alınamaz. Ama bunun da ötesinde bugün yaşanan kriz yapısaldır. Yani bilimin kendi iç evrimindeki bazı sapmalardan kaynaklanıyor. Bilimde en önemli sapma, uygarlığın gelişiminde olmuştur. Daha önce her türlü entelektüel faaliyet, toplumun hayati çıkarları için yapılıyordu. Temel amaç toplumun sürdürülürlüğüydü. Ahlaki ve politik bir karaktere sahipti. Ama uygarlık sistemi temelleri doğal toplumda atılan bütün bilgi ve bilimleri tekelleştirerek; toplumdan, kadından, doğadan kopardı. Bilgi ve bilim üretenler, artık ziguratlarda iktidar ve devleti besleyen araçlara dönüştüler. Özellikle bilimin kadının elinden alınması, duygusal zekâ ve analitik zekânın arasındaki dengenin bozulmasına ve her geçen gün aralarındaki mesafenin büyümesine neden olmuştur. Bu da pragmatik-faydacı bilimin gelişmesine ön ayak olmuştur.
Bu bilim tarzı Avrupa merkezli entelektüellere de bu şekilde yansıdı ve en başından toplumdan koparılmış ve daha çok birinci doğa bilimleri olarak geliştiler. Bu yıllarda kilise otoritesi ve krallıkların çelişki ve çatışmaları da, özerk ve kısmen bağımsız bir zeminde düşünceyi geliştirme ve devrimsel bir entelektüel çıkış yapmalarına imkân veriyordu. Ama diğer yandan kapitalizmin ve ulus devletin kurumsallaşmasından dolayı; 19. ve 20. yüzyılda bu entelektüel gelişmeler, sermaye ve iktidar tekellerinin oluşmasına neden oldu. Bu da beraberinde toplumu ve doğayı yutan endüstriyalizm gibi bir canavara dönüştü.
Önder Abdullah Öcalan, bilimin bu yeni durumunu şöyle değerlendirmektedir: “Bilim artık iktidar ve sermaye üretirken, sermaye ve iktidar da bilimi iyice kendine mal ediyordu. Bilimin ahlâk ve politikayla bağının sonuna kadar koparılışı kapıyı ardına kadar savaşlara, çatışmalara, kavgalara ve her tür istismara açıyordu… Bilim ile iktidar ve toplum arasındaki bu ilişkinin temel paradigma ve yönteme yansımaması düşünülemezdi. Toplumun devreden çıkarılması aynı zamanda nesneleştirilmesi anlamına geliyordu. Tıpkı daha önce kadın ve kölelerin nesneleştirilmesi gibi. Ardından F.Bacon ve Descartes ile başlayan nesne-özne ayrımları tüm bilimlere taşınmış oldu.” Böylelikle toplum, kadın, doğa nesneleştiriliyorken; iktidar, tanrı, insan, erkek özneleştirildi. Bu yaklaşım hemen hemen bütün bilimlerce de meşrulaştırılmış oldu. Bu temelde gelişen pozitivist, pragmatik ve determinist bilim akımları; bir bütünlüğe tabi tutmadan, bilimleri de ayrıştırarak entelektüel çabaların esas amacı olan hakikati de parçalamış oldular. Bu nedenlerden dolayı entelektüel alanda ve yansıması olarak var olan toplumsal sistemde kriz ve ur gibi büyüyüp çoğalan sorunlar ile karşı karşıyayız.
ZAMANİ PİR
YORUM GÖNDER