KENDİNİ ÇÖZEN İNSANIN GÜCÜ 2021 YILI GERİLLA DİRENİŞİNDE ORTAYA ÇIKMIŞTIR
Gerilla direnişi faşist TC saldırganlığını yenilgiye uğratmıştır.
2021 yılındaki gerilla direnişi devrimci yaşamımızın zirvesini oluşturuyor. Direniş ruhunda, örgütlü davranışta, yoldaşlık ruhunda böyle bir gerçekliği ifade ediyor. Dikkat edilirse birlikte hareket, örgütlü hareket ederek sonuna kadar beraber hareket etme, kolektif davranma, beraber yaşama en iyi bir biçimde bu direnişler içerisinde ortaya çıkmış bulunuyor. Komünal yaşam ve kolektif çalışmanın anlamı nedir, ilkeleri nelerden oluşuyor? Neye komünal yaşam ve kolektif çalışma diyoruz? Dolayısıyla ideolojik ölçülerimiz esasında neler var ve pratikte nasıl somutlaşıyor? İşte bu sorulara cevap vermede en somut ve yakıcı örnekler bu direniş sahalarımızda ortaya çıkmıştır. Böylece bir yandan direniş tarzı gelişirken, cesaret ve fedakarlıkta zirve yaşanırken, diğer yandan ideolojik mücadelede, gelişmede, yoldaşlaşmada, örgütlü davranmada da mevcut direniş her türlü hata ve eksiklikten bizi kurtararak tam bir militan duruşu, parti duruşunu ortaya çıkartıyor. Olunması gerekeni gösteriyor. Öyle olmazsa zaten bu kadar direnilemezdi, böyle bir mücadele yürümezdi. Orada direnenin Apocu ruh ve bilincinin olduğunu bilmek önemli oluyor. İdeolojik mücadelenin belirleyici etkisinin pratik-askeri direniş içerisinde çok net ve somut bir biçimde ortaya çıktığını rahatlıkla görmek mümkündür.
Orada direnen yoldaşların konuşmalarını dinliyoruz, dikkat edilirse söz değil pratiktir, evet biz sözleri dinliyoruz ama ‘yapacağız’ diye söylenen sözler değildir, söylemeden önce yapılmış olanların sonradan anlatımıdır. Onun için uygulanamaz ya da sadece bir iddiadır diyemeyiz. Uygulanmışlardır, yaşanmışlardır. O halde hakikat haline gelmiş ve gerçekliğe dönüşmüştür. Olması gerekeni bu biçimde somut olarak ortaya çıkartmıştır. O halde ondan öğreneceğimiz çok şey var. Çözüm ortaya çıkmış denilebilir. Bize düşen devrimci direnişin ortaya çıkardığı derin çözümü doğru anlamak, özümsemek ve onun yayıcısı, sürdürücüsü olabilmektir.
Bu direnişin sahiplenmesinde zayıflıkların yaşanmasına izin vermemek gerekiyor
Bu direnişleri iyi anlamak çok önemlidir. Yürütülen savaş üzerinde titrememiz gerekiyor. O savaşı yürüten insanların, yaklaşımlarının kutsallığını görmemiz lazım. Oradan ne sonuçlar çıktı, bu kadar düşman saldırısı karşısında, bu kadar teknik saldırı karşısında, bu kadar kimyasal silah kullanımına kadar giden saldırılar karşısında nasıl durdular. Mevziden bir adım bile geri adım atmadılar, en ufak bir sarsıntı geçirmediler. Hep düşmana vurmakla uğraştılar, bir tane fire vermediler. Bu nasıl bir ruhtu, nasıl bir inançtı, nasıl bir dirençti. Kadın-erkek birlikte bunu yarattılar. Nasıl böyle bir birlik bütünlük oluşturdular. Gücü nereden aldılar, neye dayanarak dayandılar. Demek ki kendini çözen insanın gücü neymiş, nasıl ortaya çıkıyormuş görmek gerekiyor. Bu temelde gerilla direnişinin doğru anlaşılması, özümsenmesi lazım. Her şeye bu direnişlerin hâkim olması lazım. Çizgi bu direniş çizgisidir, ölçü bu direnişin ortaya çıkardığı ölçülerdir. Anlayışı, yoldaşlığı, ruhu, iradesi, bilinci kesinlikle böyle olması gerekmektedir. Onu anlamak, oradan ders çıkartmak, onun derin bilincine varmak, o çizgiyi hâkim kılmak, bütün değerlendirmelerimize, pratiğimizin eleştirisi-özeleştirisine onu hâkim kılmak kesinlikle gereklidir. Bu direnişin görkemliliğini sahiplenmede, anlatmada, propaganda etmede zayıflıkların yaşanmasına izin vermemek gerekiyor.
Bu direnişin özellikleri ve özgünlüğü görülmelidir. Evet kırk senedir savaşıyoruz bu doğru ama savaş var-savaş var her savaşın kendine göre rolü ve anlamı var. Bu çok önemli ve anlamlıdır. Şimdi Medya Savunma Alanlarındaki direnişi doğru anlama, sahiplenme ve doğru anlatma görev ve sorumluluğumuz var, topluma, kamuoyuna doğruyu taşırmalıyız. Onun yapabilmek için de kendimiz doğru anlayacağız. Görev ve sorumluluklarımıza doğru sahip çıkacağız, doğru tartışacağız ve doğru göndemleştireceğiz. Halkı eğitmekle biz sorumluyuz. Çünkü biz direnişte olan yoldaşların yoldaşıyız. Onları topluma biz taşıracağız, propagandasını biz yapacağız. Başkasına bırakamayız. O halde görev ve sorumluluklarımızı bu direnişler karşısında doğru görüp yapabilmek, bir bütün devrimci görevlere sahip çıkabilmek için bu direnişleri doğru anlamaya, derin anlamaya ihtiyaç var. Onların ortaya çıkardığı gerçekliği doğru anlayacağız. Parti odur, ölçü odur, çizgi odur, PKK orada temsilini buldu. PAJK orada temsilini buldu. Başka bir ölçüyü kimse aramamalıdır. Başka yerle kıyaslanmamalıdır. Her yerde parti olabilir ama çizgiyi temsil eden yer orasıdır.
Bu anlamda bu direnişlerin parti ruhunu, bilincini, iradesini geliştirmede, direnme ruhunu ortaya çıkarmada, yoldaşlaşmayı geliştirmedeki etkisini, gücünü iyi bilince çıkartacağız. Çünkü bu direniş kendiliğinden olmuyor. Üç ya da beş insan öyle bir ortamda o kadar düşman saldırısına karşı o kadar süre böyle kolay yalnız başına direnemez, oradaki o ruh, oradaki bütünlük, oradaki yoldaşlık anlaşılmaya değerdir. Bu direniş ruhu ve iradesi tıpkı 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi gibi olmasaydı sonuca gidilemezdi.
14 Temmuz direnişi, Sur direnişi ve bir de Metina’da, Avaşin’de tünellerdeki direnişler ne kadar da birbirine benziyorlar. Ayrı yerdeler, ayrı mekandalar, ayrı koşullardalar ama ölçüleri aynı, anlamı aynıdır, ruhu aynıdır. Dolayısıyla bilinci de aynıdır. Nasıl ki 14 Temmuz PKK’nin fedai çizgisini oluşturduysa, PKK’yi temsil ettiyse diğerleri de aynı biçimdedir. Ölçüyü böyle ele alacağız. Direniştir deyip geçmeyeceğiz. Evet direniştir ama nasıl gerçekleşmiştir. Öyle kolay bir durum değildir. Defalarca istedikleri zaman çıkma koşulları vardı. Düşman birden gelip kapılarını kapatmadı ki, kendileri dışardaydılar, mücadele ede ede mevzilere girdiler ve o mevzilerde de mücadeleyi sürdürdüler. Aylarca Werxalê’de bir milim gerilemeden defalarca saldırı yaparak direndiler. Hiç tereddüt etmeden daha baştan “biz burada bu düşmanı yeneceğiz” diyerek direnişe girdiler. 14 Temmuz Direniş ruhunun aynısı gibi yaptılar. Öyle görmemiz ve anlamamız lazım. Aynı ruh, aynı çizgi burada da yeniden canlanıyor, gerçekleşiyor, hayat buluyor.
Böyle olunca şunu söyleyebiliriz: Bu direnişler doğru anlaşılır, çözümlenir, anlam verilirse o zaman sorun diye kafamızı, bilincimizi karıştıran, bize sıkıntı veren birçok şeye çok kolay ve rahat çözüm bulabiliriz. ‘Karşı karşıya olduğumuz görevler var, bunlar nasıl yerine getirilir’ diye perspektif oluşturulmak isteniyorsa işte bu konuda en kolaylaştırıcı ve çözüm üretmiş olan direnişin kendisidir. Onu anladıkça yapılması gerekenler rahatlıkla ve başarıyla yapılabilecektir. Demek ki bu direniş anlaşıldıkça bütün yanlışlarımızı, yanılgılarımızı bir tarafa iterek her türlü sıkıntıdan, zayıflıktan kurtulacağız, bu kesinlikle böyle olacaktır. Eğer ölçü olarak kendimize direnişi alırsak tabi ki diğer sorunların sözü bile olamaz. Onlar engel diye tartışma konusu bile yapılamaz, o tür durumlara, tutumlara itibar bile edilemez. Kendine göre şikâyet eden, sıkıntı ortaya koyan tutumlara mı itibar edeceğiz, yoksa Zendura’dan Tepe Sor’a kadar kahramanca gerçekleşen direnişlere mi itibar edeceğiz, ölçü o direniş olacaksa diğerlerinin bir anlamı var mı, bir değeri var mı, itibar edilecek, tartışılacak, zaman ayrılacak bir şey olabilir mi, olmaz.
Gerilla direnişi faşist TC saldırganlığını yenilgiye uğratmıştır
O bakımdan büyük bir kazanç var. Büyük bir zafer var. Faşist saldırganlığı yenilgiye uğratan zafer var. O zafer çözmüştür, gerçekleri ve doğruları ortaya çıkarmıştır. Önümüzde bize doğru yolu gösteriyor. Geriye onu anlamak, özümsemek ve o kararlılıkla yürümek kalıyor. Onun dışındaki şeyleri elinin tersiyle itmek kalıyor. Bunu da yapabilmemiz lazım. O direnen kahramanların yoldaşı olabilmek için bunu yapmak gerekiyor. Eğer öyle olacaksak, yoldaş olacaksak o çizgideyiz diyeceksek hiçbir şey bizi engelleyemez. Onları bir şey engelledi mi, bizim de şu eksiğimiz var dediler mi, hiçbirisinden duymadık, hiçbir talep gelmedi, hiçbir sıkıntı gelmedi, sadece başarı dileklerinden, yoldaşça selamlamaktan başka bir şey almadık. Bize moral verdiler, sadece yaptıklarıyla değil, söyledikleriyle, gönderdikleri mesajlarla da moral verdiler. Bu kadar nettir. O halde böyle bir çözüm önümüzde var oldukça her türlü zorluğu aşabilir, zaferden zafere koşabiliriz.
İyi bilinmelidir ki bir bütün sorunların panzehiri ortaya çıkan direnişlerdir, bu direnişleri doğru anlayalım, sorunların hepsini aşacak çözümü, ruhu, bilinci, davranışı rahatlıkla geliştirebiliriz. O halde yürütülen direnişi anlamaya çalışacağız. Gündemlerimizi doğru oluşturmamız gerekiyor. Doğru sonuçları çıkarabilmek, çizgide kalabilmek için doğru gündem oluşturmak çok önemlidir. Neyi tartışacağımızı iyi bilip ona göre tartışmak çok önemlidir. Yanlış gündemi önüne alırsan, yanlış sonuçlar çıkartırsın, zamanını da boşa harcarsın.
Elimizde bize yol gösteren büyük değerler var. Onları doğru sahipleneceğiz, doğru anlayacağız, doğru değerlendireceğiz. Çizgi ölçüsü olarak onları göreceğiz, her şeyi onlara göre yargılayacağız, sorgulayacağız, çözüm üreteceğiz. Eksiklik mi olmuş, hatalar mı var, neler yaşanmış hepsine oradan bakarak çözüm bulabiliriz.
Nasıl ki zindan direnişi ‘imkansızlıktan dolayı iş yapamıyorum’ diyenleri yalanladıysa, Werxelê direnişi de ‘bilgisizlikten dolayı iş yapamıyorum’ diyenleri yalanladı. Ne bilgisizliği, hangi bilgisizlikten söz edilecek. Bizde bilinç; irade, inanç, cesaret ve fedakârlık oluşturmak içindir. Bunun oluşmuş örnekleri var. Bunlar da ortadadır.
Direnişler sadece AKP-MHP faşizmini çökertmedi, işbirlikçi ihanete de en büyük darbeyi vurdu
KDP’nin ne hale geldiği somut olarak görülebiliyor. Bir düşünmek lazım. Dönüp toplumun durumuna bakalım, Kürt tarihine bakın, Barzani’nin bu kadar teşhir olduğu bir dönem hiç olmamıştır. Şimdi herkes KDP’nin işbirlikçi ve ihanet içerisinde olduğunu değerlendiriyor. Biliyoruz ki bu direnişlerden önce önder diye kendisine sarılınıyordu. Eleştiri bile yapılamıyordu, söz bile söylenemiyordu. Şimdi sıfırlanmış durumdadırlar. Kim sıfırladı? Bu direnişçiler sıfırladı, olaylar ve gerçekler sıfırladı. O hale geldi. Bu direnişlerin kimi nasıl çökerttiği ortadadır. O halde işbirlikçiliğe ve ihanete de darbe vurdu. Öyle ise her türlü oportünizme, tasfiyeciliğe, dağınıklığa, parçalılığa da darbeyi vurmuştur. Bireyciliğin her türlüsünü öldürdü. Grup grup insanlarımız savaşmıştır, aralarında hiçbir anlaşmazlık çıkmamıştır. Hepsi ruhsal birlik oluşturmuşlardır, bir milim geri adım atmadan düşmanın üzerine yürümüşlerdir ki o yürüme gücünü ve cesaretini ortaya çıkarmışlardır. Öyle olmasaydı tek tek kimse bu direnişi yapamazdı. Anlamayacak kadar zayıf değildir, insan yaşanan sonuçlara bakınca rahatlıkla bunu anlayabiliyor. Böyle bir durumda artık bireyciliğin lafı mı olur. Herhangi bir engelin ya da zorluğun lafı mı olur, bunları tartışma konusu bile yapmamak gerekiyor. Bir çırpıda mahkûm edip atmak gerekiyor.
Şöyle de söyleyebiliriz: Mevcut direnişler faşist soykırım zihniyet ve siyaseti çökertecek darbeyi de vurdu. İşbirlikçi ihaneti yerle bir edecek darbeyi de vurdu. Her türlü partileşemeyen tutumu yerle bir edecek darbeyi de vurdu. O halde bu direnişlere yoldaş olanlar bu direniş ruhuyla bütün çalışmaların üzerine yürümekten başka bir seçenekleri yoktur.
Bu direnişler bir devrim niteliğindedir. Sadece askeri anlamda faşizmi yenen bir devrim değil, ideolojik devrimi, felsefe devrimi, ruh devrimi, çizgi devrimidirler. Her türlü oportünist tasfiyeci yaklaşıma karşı Apocu çizgide doğru partileşme devrimidir. Bunları ortaya çıkardı. O halde öyle sarılacağız, ona göre hareket edeceğiz. O zaman sorunları çözmek zor değildir. Mücadele etmek için güç az değildir. Tabi mücadele kolay bir iş değildir; örgüt istiyor, bilinç istiyor, çaba istiyor, öncülük istiyor, risk üstlenmek istiyor, militanlık istiyor, kendiliğinden olmuyor.
DURAN KALKAN
KAYNAK: PKK ONLİNE
YORUM GÖNDER