ZAFERE GİDERKEN TOPLUMSAL BİRLİK ANI
20. yüzyıl Kürtler için en zor yüzyıl olmuştur. Bu yüzyılda ölüm kalım mücadelesi içine girmişlerdir. Yaşamları, ulusal varlıkları tehlikeye girmiştir. Bu, Kürtlerde çok önemli kaygılar ortaya çıkarmıştır. Gelinen aşamada on yıllardır Kürt halkının siyasi güçlerinin yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle bütün parçalarda Kürt halkı önemli bir özgürlük ve demokrasi birikimi ortaya çıkarmıştır. Bu temelde örgütlenmeler ortaya çıkarmıştır. Mücadele bilinci ve azmi gelişmiştir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: On yıllardır yürütülen mücadele sonucu Kürtler hem tek tek ülkelerde, bütün parçalarda siyasi güç oldukları gibi, hem de Ortadoğu’da dikkate alınması gereken bir siyasi güç haline gelmişlerdir. Bugün Kürtler 20. yüzyıldaki gibi güçsüz, örgütsüz, politikasız bir güç değildir. Toplum bilinçsiz değildir. Onlarca yıllık mücadele Kürt toplumunu bilinçli hale getirdiği ve demokratik karakterini geliştirdiği gibi, örgütlenmesiyle, siyasal mücadelesiyle de önemli bir güç haline gelmelerini sağlamıştır. Bunlar bir gerçektir. Bugün Ortadoğu’da eski dengeler yıkılmış, yeni dengeler de hala kurulmamıştır. 20. yüzyıl Kürtler üzerinde soykırım yüzyılıydı; ulusal varlığın tehlikede olduğu yüzyıldı. Bu yüzyılın dengelerinin yıkılarak ortadan kalkması Kürtler açısından önemli imkanlar ortaya çıkarmıştır. Özellikle de onlarca yıldır yürütülen mücadele sonucu ortaya çıkan siyasi güçlerin örgütlenmeleri eski dengelerin yıkıldığı, yeni dengelerin de kurulamadığı bu süreçte Kürtlere çok büyük avantajlar sağlamaktadır.
Kürtler 20. yüzyıla göre çok önemli avantajlara sahiptir. Bugün gerçekten de Ortadoğu’da yeni dengeler kurulmaya çalışılırken, bunun mücadelesi verilirken, bir üçüncü dünya savaşı gibi Ortadoğu’da yeni dengeler mücadelesi sürerken Kürtler de bu mücadele içinde etkili olacak imkanlara sahiptir. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yeni dengelerin kurulduğu süreçte Kürtlerin 20. yüzyılda olduğu gibi statüsüz kalmaması için eski dengelerin yıkıldığı, yeni dengelerin oluşmaya başladığı süreci çok iyi değerlendirmeleri gerekmektedir. Gerçekten de bu süreçler altın değerinde süreçlerdir. Özgürlüğün yaratıldığı süreçlerdir. Özgürlük yaratımının gerçekleştiği süreçler bu tür geçiş süreçleridir. Önderlik bunu kısa an sosyolojisi, özgürlük sosyolojisi, özgürlüğün yaratıldığı sosyolojik süreçler, mücadele süreçleri olarak tanımlamıştır. Gerçekten de böyle bir süreçten geçmekteyiz. Böyle bir süreç Kürt halkı açısından, Kürt siyasi güçleri açısından ideolojik, örgütsel, siyasi ve eylemsel alanda doğru politikalar ve taktikler üretmenin ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır. Tabii en başta da tarihte travma haline gelen Kürtler arası parçalanmışlığın, iç ihanetin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Eğer bu geçiş sürecinin imkanlarından, fırsatlarından yararlanmak isteniliyorsa Kürtler mutlaka birlik olmalıdır, birliklerini güçlendirmelidir. Ancak birliklerini güçlendirirlerse, ortak hareket ederlerse önlerine çıkan bu tarihi fırsattan çok güçlü bir biçimde yararlanabilirler. İmkanlar, fırsatlar vardır; ama imkanları ve fırsatları da ancak güç olanlar değerlendirebilir. Parçalanmış, bölünmüş, güçsüz olan örgütler bu durumu değerlendiremez. Parçalanmış bir toplum bu imkanlar ve fırsatları değerlendiremez. Bu açıdan 21. yüzyılın ilk çeyreğinde dengeler kurulurken Kürtler arası birlik, Kürtlerin ortak hareket etmesi, ortak politika belirlemesi tarihsel bir sorumluluk gerektirdiği gibi, stratejik değerde bir konudur. Bu açıdan çok ciddiye alınması gereken bir konudur. Bu durum, bu tarihi gerçekler, 21. yüzyılın ilk çeyreğindeki bu gerçeklik, eski dengelerin yıkılması, yeni dengelerin oluşmaması durumunun ortaya çıkardığı fırsatlar ve siyasal konjonktür toplumsal bütünlüğü kutsallık düzeyinde önemli hale getirmektedir.Ortadoğunun yeniden şekillendiği, siyasal mücadelenin çok yoğun gerçekleştiği, tüm güçlerin yeni dengeler oluşurken kendi konumunu güçlendirmek istediği bir süreçte Kürtlerin ulusal birlik oluşturmaları çok önemli, tarihsel değere sahiptir. Eğer Kürtler bu süreci ulusal birlikle, ortak politikayla karşılamazlarsa gerçekten de bir nevi tarihe ve topluma karşı ihanet yapmış olurlar. Birliğin bugünkü değeri çok anlamlıdır. Her zaman anlamlıdır. Her zaman birlik, ortak hareket etmek önemlidir; ama esas olarak da sonuç alıcı bugünlerde, siyasal mücadelenin kızıştığı bugünlerde ortak hareket etmek çok önemlidir.
Yakın zamanda İran, Türkiye, Suriye birlikte hareket ettiler. Eski dengelerin yıkıldığı, yeni dengelerin oluşmaya başladığı süreçte Kürtlerin güç kazanmaması için, Ortadoğu’da güçlü bir halk, toplum haline gelmemeleri için birlikte hareket ettiler. Kürtlerin mücadelesini zayıflatmak istediler. Anti Kürt politikası izlediler. Kuşkusuz bu anti Kürt ittifakı Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle, direnişiyle önemli oranda boşa çıkarıldı, başarısız kılındı. Türk devleti Kürt karşıtı ittifaktan sonuç alamadı. Nitekim bundan sonuç alamadığı için şimdi Kürt düşmanlığını, Kürtlerin statü kazanmasını engellemeyi başka politikalarla gerçekleştirmek istemektedir. Eğer, Türkiye İran’la sürtüşmeye girmiş, Irak’la sürtüşmeye girmiş, tümden Avrupa ve ABD’nin yanında yer almışsa, Libya müdahalesinin içine balıklama daldıysa, Suriye’ye müdahalede bu kadar istekliyse bütün bunların nedeni dış güçlerin desteğini alıp Kürt özgürlük hareketini bastırmak içindir. Türk devleti tüm politikalarını Kürtlerin 21. yüzyılda yine statüsüz kalmasını sağlamak için belirlemektedir. Türk devletinin dünkü sıfır sorun politikası, Kürt düşmanlığı üzerinde yarattığı politika da Kürtlerin hak kazanmasını engellemeye yönelikti; bütün bölge ülkelerini karşısına alma pahasına ABD’nin taşeronu haline gelmesi de Kürtlerin hak kazanmasını engellemeye yönelikti. Hatta bugün karşı karşıya düşmüş olsalar bile Türkiye, Suriye, İran, Irak Kürt sorunu söz konusu olduğunda yine birbirlerini gözetmektedirler. Gerçekler buyken, bu kadar Kürtlerin özgürlük mücadelesine karşı bir savaş durumu varken, Kürtlerin tabii ki bu duruma karşı doğru politika üretmeleri gerekir; bu saldırıları karşılamaları gerekir, bu saldırıları boşa çıkarmaları gerekir. Bunu da en başta birliklerini yaratmakla, ortak politika belirlemekle, ortak strateji belirlemekle, ortak taktik belirlemekle gerçekleştirebilirler. Aksi halde Kürtler yeni kurulacak siyasal dengelerde ya hiç yer almayacaklardır ya da çok zayıf bir biçimde yer alacaklardır. Bu nedenle de bölge devletleri, hatta uluslararası güçler Kürtlerin birliğini engellemeye çalışmaktadırlar. Çünkü birlik olmuş Kürtler sadece bölge ülkeleri karşısında değil, uluslararası güçler karşısında da iradeli bir siyasi güç haline geleceklerdir. Ortadoğu’da birliğini sağlamış Kürtler uluslararası güçler tarafından dikkate alınması gereken bir güçtür. Bunun için Kürt düşmanları ve Kürtlerin parçalanmışlığından yararlanan güçler Kürtlerin birliğini engellemeye çalışıyorlar.
Gelinen aşamada Ortadoğu’da yıkılan dengelerin yerine yeni dengeler kurulmaya çalışılmaktadır. Giderek geçiş süreci tamamlanmakta, Ortadoğu yeni siyasal dengelerini bulacağı bir noktaya doğru gitmektedir. Bu durum toplumsal birliği acil bir ihtiyaç haline getirmiştir. Öte yandan Kuzey Kürdistan’daki mücadele önemli bir noktaya gelmiştir. Kuzey Kürdistan’daki özgürlük mücadelesi sadece Kuzey Kürdistan’ı değil, bütün parçaları etkileyen bir özgürlük ve demokrasi mücadelesidir. Kuzey Kürdistan’daki özgürlük ve demokrasi mücadelesi başarıya ulaştığında bu sadece Kuzey Kürdistan’ın özgürlüğü ve demokratik yaşamı değil, bütün parçaların özgürlüğü ve demokratik yaşamı olacaktır. Hatta bütün Ortadoğu’da özgürlüğün ve demokrasinin gelişmesini sağlayacaktır. Bu açıdan ulusal birlik çerçevesinde Kuzey Kürdistan’daki mücadelenin başarıya götürülmesi açısından toplumsal bütünlüğü sağlamak çok önemlidir. Yine Güney Kürdistan’da bir federasyon vardır. Bu federasyon hala varlığını güvenceye almamıştır, hala tehlikededir. Irak’ta yaşanan sorunlar bilinmektedir. Tartışmalı bölgeler söz konusudur. Kürdistan’ın çok önemli bölgeleri federasyonun dışındadır. Yine Kürtlerin Irak siyaseti içindeki etkinliği giderek kırılmaya çalışılmaktadır. Bu da önemli bir siyasal sorundur. Öte yandan Güney Kürdistan üzerinde Türkiye’nin, İran’ın, Irak’ın herkesin politikası vardır. Güney Kürdistan’daki siyasi güçlerin, halkın iradesi kırılmak istendiği gibi, neredeyse küçük bir Ermenistan gibi, küçük bir Kürdistan yaklaşımıyla bütün parçalardaki Kürt halkının özgürlük mücadelesi sınırlandırılmak istenmektedir. Küçük bir Kürdistan karşılığında bütün bir Kürdistan’ın feda edilmesi yaklaşımı dayatılmaktadır. Doğu Kürdistan’da da Kürt halkının özgürlük ve demokrasi özlemi çok güçlüdür. Mahabat Cumhuriyetinin kurulduğu bir parçadır. Önemli mücadeleler verilmiştir, ağır bedeller ödenmiştir. Bugün sadece Ortadoğu değil, aslında İran da değişim sancıları çekmektedir. İran da mutlaka değişecek, demokratikleşmek zorunda kalacaktır. Özelikle de Kürt halkının özgürlük ve demokrasi özlemi İran’ı zorlamaktadır. İran’ın mevcut rejimiyle halkların özgürlük ve demokrasi ihtiyacını karşılaması zordur. Özellikle de Kürtlerin özgürlük ve demokrasi ihtiyacını karşılayamamakta, bu da Kürtlerle mevcut sistem arasında gerilimi artırmaktadır. Doğu Kürdistan’daki bu durum da Kürt halkının birliğini, ortak politika belirlemesini önemli kılmaktadır. Eğer böyle bir ortamda toplumsal birlik olmayacaksa, böyle bir zamanda halkların birliği gerçekleşmeyecekse ne zaman gerçekleşecektir? Bu açıdan da toplumsal birliği sağlamanın tam da zamanı gelmiştir ve geçmektedir.
Kürt sorunu bölgede her zaman çatışma, savaş ve gerilimler ortaya çıkarmıştır. Sömürgeci güçler, despotik güçler bırakalım Kürt halkının örgütlenmesine, örgütleri temelinde siyasal, kültürel, sosyal çalışmalar yapmasına; Kürt halkının varlığının kabul edilmesine ve bu temelde yaşamını sürdürmesine bile tahammül etmemişlerdir. Tüm politikalar Kürt halkının varlığını ortadan kaldırmaya yönelik olmuştur. Bunun karşısında da Kürtler eksik, yetersiz direnmişlerdir. Ancak bu direnişler Kürt halkının ulusal varlığını ve özgürlüğünü güvenceye almış değildir. Güney Kürdistan’da bir federasyon kurulsa da, oradaki Kürtlerin ulusal haklarının tümüyle güvenceye alındığı söylenemez. Bu nedenle gerilim sürmektedir. Irak ile ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İran’da baskı rejimi vardır. Bu nedenle İran politikalarına karşı Kürt halkının silahlı silahsız direnişleri sürekli gündemdedir. Türkiye ise son otuz kırk yıldır tamamen bir çatışma ve savaş ortamındadır. Kürt halkı birkaç kuşak yürütülen kirli savaş ortamında büyümüştür. Barış ve demokratik çözüm çabaları yürütülse de bunlardan bir sonuç çıkmamıştır. Sömürgeci güçlerin Kürt halkının ulusal varlığını ortadan kaldırma konusundaki zihniyetleri ve politikaları değişmediğinden Kürt halkı üzerindeki kültürel soykırım, fiziki soykırım açık ve gizli bir biçimde sürdürülmektedir. Bu nedenle çatışma ve gerilim sürdüğü gibi çatışma ve gerilim etkenleri savaşın daha uzun sürmesini sağlayacak niteliktedir. Güneybatı Kürdistan’da devlet çözülmeye doğru giderken çatışmalar olmaktadır. Muhalif güçlerle devlet arasında çatışmalar yaşanmaktadır. Yine devletle Güneybatı Kürdistan halkı ve siyasi örgütler arasında gerilimler olmaktadır. Tüm bunlar Kürtlerin ortak bir politika belirlemesini gerektirmektedir. Özellikle de hangi temel haklar için savaşılacağı, mücadele edileceği, hangi hakların tanındığı takdirde barış yapılacağı konularının netleştirilmesi gerekmektedir. Savaş ve barış konularında farklı görüşler olmaktadır. Bu görüşler örgütlere ve parçalara göre de değişmektedir. Bir parçada savaş ve barış ilkesi farklı algılanmakta, başka bir parçada farklı algılanmaktadır. Kuşkusuz her parçanın, her ülkenin kendine göre koşulları vardır. Bunlar tabii ki dikkate alınır, ama Kürt halkının hangi hakları tanındığı zaman barışın yapılabileceği, hangi haklar tanınmadığı zaman silahlı mücadelenin gerekli, meşru olduğu ve bütün Kürt örgütleri ve Kürt halkı tarafından gerekli ve meşru görüleceğinin ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü Kürt sorunu hala çözülememiştir. Bu nedenle savaş etkenleri devam etmektedir. Çatışmalar sürmektedir. Kürt halkı hakları temelinde barış ve huzur içinde yaşayamıyor. Sömürgeci ülkelerin politikaları Kürt halkının bırakalım huzurunu, varlığını tehdit ediyor. Özellikle varlığı tehdit edilen bir halkın nerede direneceği, nerede barış yapacağı bunun çerçevesinin belirlenmesi gerekmektedir.
Direnişin sürdürülmesinin de bu çerçevede önemli sonuçları olur. Çünkü savaş ve barışın bir ulusal politika temelinde olması lazım. Savaş ciddi ve önemli bir olaydır. Bütün parçaların ve bütün Kürt halkının desteğini gerektirir. Karşısında çok zalim güçler vardır. Bu zalim güçler karşısında Kürtler ortak politika yürütmeden direnişlerini geliştirip, başarıya ulaştırmaları da zordur .Diğer taraftan barış önemlidir, bütün mücadelenin amacı barıştır. Ulusal varlığını barış ve özgürlük içinde sürdürmektedir. Eğer barış koşulları varsa barışın yapılması gerekiyor. Barış etrafında bütün Kürt halkının birleşmesi gerekiyor. Barış mücadelesine de destek verilmesi gerekiyor. Sadece savaş değil, barış politikasının da bir sonuç alması için ulusal bir perspektife ihtiyaç vardır.
ŞOREŞ MUNZUR
YORUM GÖNDER