TÜRK İŞGALİ TÜM KURDİSTAN’I HEDEFLİYOR
Stratejik emelleri için taktiksel olarak Esad’a ve Sisi’ye yeniden dümen kıran Erdoğan’a Ortadoğu’da hiç kimse güvenmiyor. TC aynı zamanda PKK-KDP ve YNK-KDP iç savaşı çıkarmak için de bölgesel düzeyde çalışmalar yürütüyor.
Kürt halkı için ulusal seferberlik zamanıdır. İmralı kilidi de burada açılacaktır. Zira Kuzeyde'ki çözüm fırsatı da Rojava ile direkt bağlantılı bir hal almış durumdadır.
Türkiye ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan oldukça zor bir süreçten geçiyor. Bir çok anlam yüklenen 2023 seçimlerine çok az bir süre kala Erdoğan iktidarda kalmak için yönünü Rojava ve Başûrê Kurdistan işgaline çevirmiş durumda. Bunun için Doğu Akdeniz ve Ege de çok ciddi tavizler verdi. Kıbrıs ve Yunanistan konularında yine NATO genişlemesinde de neredeyse bir çok egemenlik hakkından vazgeçti. Hiç durmadan Kurdistan sınırı boyunca askeri yığınak yapan TC, NATO ordusu unvanıyla ve teknolojik hava saldırı silahları sayesinde Kürt halkı ve bölge halkları için çok ciddi bir soykırım tehdidi oluşturuyor.
ABD ve Rusya arasındaki gerilimde yeni jeopolitik konsept Ortadoğu'da Kürt halkı için önemli avantajlar yaratırken aynı zamanda Kurdistan’ın hassas konumundan ve potansiyel olarak saldırıya açık olmasından dolayı da önemli risklerde oluşturuyor. Türk yayılmacı tehdidi daha da belirgin bir hal alıyor. TC için Ortadoğu'nun stratejik değerleri olan zengin yer altı kaynakları iştah kabartıyor. Dünyada bilinen petrol rezervlerinin % 65’i bu bölgededir. Sadece Irak dünya petrol rezervlerinin yüzde 11’ine sahiptir. TC, NATO Orta Asya politikası, Ortadoğu politikası, Irak iç krizi, ABD-Çin ilişkileri, ABD-Rusya çalkantılı ilişkilerini yayılmacı ve işgalci emelleri açısından bir fırsat olarak görüyor.
Türkiye'nin jeopolitik konumu ve kozları Türkiye'yi bölgesel bir güç olmak için cesaretlendiriyor. TC bu puslu savaş ortamının yarattığı fırsatlardan medet umuyor. Fakat Türkiye’nin jeopolitik önemi bile aniden aleyhine dönecek bir kırılganlığa sahip. Küresel aktörler açısından da TC jeopolitik önemini azaltıcı girişimlere daha fazla mâruz kalabilecek tehlikeli sularda yüzüyor. TC ‘Doğu-Batı Enerji Koridoru’ kozunu son dönemde etkin bir şekilde kullanıyor. Ortadoğu'da ki ve Orta Asya’daki zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarının Batı’ya taşınmasının, Türkiye’ye çok önemli kazançlar sağlayacağı düşünülüyor. Bu temelde uluslararası enerji şirketlerinin TC’ye biçtiği role gelince; Türkiye, 21. yüzyıldaki milli çıkarlarını Basra Körfezi’nden Atlas Okyanusu’na kadar genişletmelidir telkininde bulunuyorlar.
Bu rol gereği Türk ordusunun 21. yüzyılda, şu sorunlar ile meşgul olmasını istiyorlar: Bölgesel sorunlar, hukuk dışı davranan ülkeler ile mücadele, çevre, su, petrol, etnik hizipler, anlaşmazlıklar vb gibi. Ayrıca belirsizlik ve istikrarsızlık sonucu bölgesel çatışmaların arttığı durumlarda gelecek yıllarda Türk ordusunun düşük yoğunluklu çatışmalara yönelik askeri harekat kabiliyetinin artırılması gerektiği belirtilmektedir.
TC ve kimi küresel güçler Ortadoğu’da olası bir Kürt özerkliğine karşı son derece tedirgindirler. İsrail’in bölgeye ilgisi zaten biliniyor; PKK gibi önemli bir siyasal Kürt gücünün gelişmesinden korkmaktadır. Öncelikle güçlü bir Demokratik ve özerk Kürt statüsü ortaya çıkarsa Irak ve Suriye zayıflayacaktır, ayrıca bu bölünmenin doğuracağı kriz ortamı sürekli olarak emperyal jandarma Türkiye'yi Ortadoğu'da sınırlandıracak endişesi var. TC açısından en büyük korku ise Suriye ve Irak’tan sonra kuzeyde ortaya çıkması muhtemel olan özerk bir Kürt statüsü olduğu net olarak görülüyor. TC’nin Irak ve Suriye politikası temel olarak "Irak’ın ve Suriye’nin bütünlüğünü devam ettirmek, her türlü bölünmeye karşı gelmek ve özellikle bir bağımsız bir Kürt statüsünün ortaya çıkmasını gerekirse işgallerle engellemektir. TC için diğer önemli bir konu da Türkmenlerdir. Başûrê Kurdistan’da süreci etkileyecek en önemli faktörlerden birisi de TC için Türkmenlerdir. TC’nin Ortadoğu da ki yayılmacı emellerinin paravan örgütlerinden biri de silahlandırılmış Türkmen Cephesidir.
Stratejik emelleri için taktiksel olarak Esad’a ve Sisi’ye yeniden dümen kıran Erdoğan’a Ortadoğu’da hiç kimse güvenmiyor. TC aynı zamanda PKK-KDP ve YNK-KDP iç savaşı çıkarmak için de bölgesel düzeyde çalışmalar yürütüyor. Türkiye ortak bir Kürt ulusal bloklaşmasının engellenmesi için her yol ve yöntemi deniyor. Son dönemde üst düzey bir MİT heyeti İran, Irak ve Suriye ile temaslar gerçekleştirdi. TC Rojava işgali ile birlikte Musul, Kerkük gibi yerleri de ele geçirmek için fırsat kolluyor. Başûrê Kurdistan’ın stratejik petrol ve doğal gaz zenginliklerine de göz koymuş durumdalar.
Kürt halkı uluslararası arenada sürekli kaderleri üzerinde tavizler verilen ve pazarlık konusu yapılan bir konumdan acilen kendilerini kurtarmalıdırlar. Bu olmasa nasıl ki 1.Dünya savaşında Ermeni halkı, 2.Dünya savaşında Yahudi halkı soykırım kurbanları olarak seçilmişseler şu an yaşanmakta olan 3. Dünya savaşının kaotik ikliminde soykırım kurbanları da Kürt halkı olacaktır. Kürt halkı ve ülkesi Kurdistan bir fasit çembere hapsedilmek isteniyor. TC milli egemenliği için eksik olan petrol gelirine tüm Kurdistan’ı işgal ederek ulaşmak istiyor.
Emperyal hayallerine ket vuran Rojava devrimi TC’nin kimyasını bozmuştur ve yayılmacı emellerini kursağında bırakmıştır. Şurası nettir; Kürt özgürlük denklemi Rojava’da netlik kazanacaktır. Kürt halkı açısından bu yüzyılın özgürlük fırsatı Rojava’da yakalanmıştır. Kürt halkı için ulusal seferberlik zamanındır. İmralı kilidi de burada açılacaktır. Zira Kuzeyde ki çözüm fırsatı da Rojava ile direkt bağlantılı bir hal almış durumdadır. Bundan dolayı Rojava devrimini yaşatmak ve savunmak tüm Kürt halkının en temel önceliği ve ortak ulusal paydası olmalıdır.
KEREM ÇİFTÇİ
KAYNAK: ÖZGÜR POLİTİKA
YORUM GÖNDER