NEWROZLAŞAN HALKIN ÖYKÜSÜ (3.BÖLÜM)
Evet, şişeye hapsedilen halk bir 21 Mart sabahı üç kibrit çöpünü çağdaş Kawa Mazlum Doğan’ın çakmasıyla zulmün kalesine çevirtilen Diyarbakır zindanlarında çıkacaktır.
Artık kendisi olmaktan çıkarılan, ürkütülen, mütereddit kılınmış, sindirilerek kendine güvenini yitirmiş halk şişeden çıkmıştır.
Artık yeşeremeyecek kadar kurumuş, kendi kimliğinden öcü gibi kaçan, yaşam emareleri göstermeyen, ulu çınarımız Apê Musa’nın deyimiyle sıfırın altında seyreden halk şişeden çıkmıştır.
Artık başkasına hep iyi asker olan, başkasının adamı olan, ihanet ederken gözünü bile kırpmayan, gözünü kırpmanın da ötesinde kendi halkına düşmanlık yaparken birde nara atan, ihanetin işbirlikçiliğin en dip noktasında seyreden katmerli düşürülmüşlüğe karşı cin şişeden çıkmıştır.
Artık beyinleri işgalcilerce yıkanmış, sosyolog İsmail Beşikçi Hoca’nın deyimiyle ‘beyinlere karakol kurulmuş’, kan emici örümcekler kendi ağlarını kurarken düşünemez hale getirilen bir halk şişeden çıkmıştır.
Ve bireysel yaşamı, kendi, dar ailesel, aşiretsel menfaatler, mezhepsel dilsel parçalanmışlıklar, parçacıklar, bölgecikler, mahalli ahbap çavuşluklar temelinde örgütlenmiş birleşmeyen, ulusal duyguları dumura uğramış, her an sadece ve sadece kavga üreten, çelişkiler çoğaltan, tüm enerjisini içe harcayarak ihtiyar hale gelen bir halkın yeniden yeniden dirilişinin öyküsüdür Newrozlaşan halkın öyküsü.
Ortadoğu’da herkesin gücü ve herkesin kullanacağı bir malzeme ve lanetlenmiş bir gerçeklik iken nasıl oldu da bugün Ortadoğu’da en saygın, en dinamik, en canlı, en direnişçi, en birleşen, en umutlu ve en zafere kilitlenmiş bir halk olmuştur?
Nasıl oldu da analar, çocukları bu topraklar ve insanlar uğruna canlarını verirken ellerine kına yaparak uğurluyorlar?
Ve nasıl oluyor da analar bir çocuklarını değil, 4 çocuklarını dağlara-yani yaşamın her an tehlike altında olan ortamlara-gönderirken üzülmüyor ve ağlamıyorlar? Bırakalım ağlamayı halkın önünde yürüyerek halkı direnişe davet ediyorlar?
Ve nasıl oluyor da dün iki pisik cendermenin önünden dağlara kaçan halk bugün 5-6 yaşındaki çocuklarıyla-hem de taşlarla-tank topa cevap veriyor?
Ve nasıl oluyor da dünyanın 7 düveline meydan okuyan faşist bir ordunun en azgın sürüngenleri bir halkın 70-80 yaşındaki analarını ve nurlu yaşlı dedelerinden korktukları için içeriye atıyorlar?
Ve nasıl oluyor da askeriyle, polisiyle, mitiyle, caşıyla jitemiyle bir milyonluk askeri gücü olan bir devlet kendi sisteminin hakim olduğu yerlerde çınarlık amcalarımız olan Ape Musaları, Vedat Aydınları ve nice öyle değerli halk evlatlarını arkadan, kalleşçe, halkın deyimiyle haince katlediyorlar?
Ve nasıl oluyor da dünyanın en namı diyar ordusu birkaç gerillanın üzerine tank topları yetmiyormuş gibi, uluslararası para babalarından her türlü teknik, taktik ve bir fiilen askeri destek alarak saldırıyorlar?
Ve bunlar yetmediğinde nasıl Kürt işbirlikçilerine silah vererek mayınlı tarlaya malum tarzda öne sürüyorlar?
Evet, tüm bu soruları sormak hakkımız. Sadece sorular sormayacağız, nedenlerini bir bir açığa çıkararak bir halkın Newrozlaşmasının öyküsünü anlatacağız.
Ve bugün dünyada direnişiyle halklar arenasında en saygın yerini alan bu halkın diriliş öyküsünü anlatacağız.
Çağın en gerisinde bırakılan bu halkın nasıl oldu da çağın çok ilerisinde toplumsal bir değişim ve dönüşüm yaşadığının da öyküsünü anlatacağız.
İç kavgalar dışında kavga tanımayan bir halkın dünyanın tümüne ama tümüne barış elini uzatmanın da öyküsünü anlatacağız.
Anlatacağız oğlu, kızı en kutsal dava da toprağa düşerken Türk askerlerinin analarına barış elini uzatan bu halkın diriliş öyküsünü de anlatacağız.
Dünyanın adeta tüm devletleri bu halka ve onun gerillasını ısrarla savaştırmaya çalışırken bu halk inadına inadına demokrasi ve barış mücadelesini sürdürmenin tüm zorluklarına rağmen Newrozlaşan öyküsünü anlatacağız.
Ve de tüm cümle cemaat emperyalist para babalarının terörist ilan etmelerine, kışkırtarak savaş tahriklerine mülteci koşullarında da olsa her gün her gün sokaklara meydanlara çıkarak özgürlük, barış, kardeşlik haykırışlarını dindirmeyen bir halkın öyküsünü anlatacağız.
Ve de kendi onuruna inadına inadına sahip çıkan bir halkın da öyküsünü anlatırken nasıl Tanrıça kültürüne layık bir şekilde özgür Kürt kadınını öncü düzeyde diriliş ve direnişe kaldırdığının da öyküsünü anlatacağız.
MAZLUM RAHŞAN
Devam edecek…
YORUM GÖNDER