DUYGU ZAMAN ANLAMSALLIĞI VE YENİ HAKİKAT BİLMELERİ (25.BÖLÜM-SON)
YENİ İNSANI SENTEZ DUYGULARLA ANLAMAK
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne. İşte asıl cinayet bu. Utanılacak bir cinayet.(…) Birtakım silahlar çıkartıyorlar, insanları öldürüyorlar ve bunu yapanlara devlet diyorlar. Evlerine, sosyal statülerine, paralarına hiç bir zarar gelmesin diye garip insanları harcıyorlar. Anlıyorsun beni değil mi anne? Halkın ruhunu kurutuyorlar ve hiç bir şey anlamaz hale getiriyorlar.” Maksim Gorki-Ana
YENİ İNSANI SENTEZ DUYGULARLA ANLAMAK
İnsan yaşamında düşler ve zamansal gerçeklilik çoğunlukla birbirine uçurum mesafesindedirler. Yinede sorgulayan sezgisel düşünceye cesaret etmek için ısrarla güçlü tutkulara sığınılır. Bu anlarda merak ve arayışın dipsiz kuytuluklarına kararlıca savuruverir insanı hesapsız yüreği.
Aslında herkes kendi içindeki doğrulara kanıtlar arar bazen de doğrular işine gelmez yanlışlar üzerine doğruyu inşa etmeye kalkışır. Hakikati hakikat için sevmek ve arayışçısı olmak güç iştir vesselam. Ön yargısız kendisine ve yaşama yaklaşmayı denemek başlı başına içsel bir devrim gerektirir. Bunun için her an sizi kanatlandıracak gibi tetikte duran güçlü sezgileriniz olmalı. Ruhsal özgürlüğün anlam kanatları devinim yaratır ve insanı uçururlar. Ritim ve ahenk yakalamış ruhsal özgürlük toplumsallığını kim durdurabilir ki!
Günümüz dogmatik bilincine başkaldıran ve sınırlarını aşan yine tüm tabuları ve ön yargıları yıkacak güçte, eşitleyen bir özgürlük isyan anaforunu yaratmak gerekiyor. Yaşadığımız kadim topraklarda yaratıcı bir yaşam estetiğini yerleşik putları devirerek ortaya çıkarmak müthiş bir devrimci eylemdir.
Kutsal mabetler üzerinde seçkin bir kesimin tahakkümünü kırmak için insanlığın manevi hak talebinde bulunması ne iyi olurdu. Topluma ait olan manevi değerlerden sağlanan maddi çıkarların topluma geri dağıtılmasını sağlayan bir mekanizma yaratmak çok mu zor? İmralı Özgür Bilgesi'nin felsefesiyle Mekke ve Küdüs’ü sentez inanç duygularının yatay iletişim merkezlerine dönüştürmek ne çok felaketi önlerdi bir düşünsenize! Esnek bilinç rüzgarları özgürlük tohumlarını baştan başa serpseydi çorak çöllere!
Şengal’de her sabah güneşi doğuran kadınlardan kadim bilgeliğin sırrını öğrenmek ve İnsan onurunu ezen suni yargısal tanrısallık gücünü kötücül zihniyetlerinden arındırarak. “Kezî kefenê jinê ye “~Gotina jinek Êzidî~(Kadının saçları kefenidir*bir Ezidi kadının sözü)felsefesini kendimizde sorgulamaya tabi tutabilseydik acaba hiç böylesine ruhsal kirlenebilir miydik?
Belki de hala mavi gökyüzüne saklanan aşkı özgürlük tutkularımız sayesinde tekrar yüreklerimize bir iradi ayet olarak indirmeyi başarabiliriz ve yeryüzüne salınmış büyük felaketleri telafi edecek sihirli formülü bularak hayatı sil baştan yeniden onarabiliriz. Ekonomizm barbarlığına kurban edilen insanı böylelikle yeniden özüyle yüceltebiliriz. Öyle olursa işsizleştirilen ve sömürülen insanınstockholm sendromunu aşıp bilinçli bir meydan okuyuşuna tanıklıkta edebiliriz!
Sefalet böylesine korkunç boyutlarda iken devrimci sentez duygulardan kaynağını alan, çağın özgün ruhunu yansıtacak ve yeni anlamlar üretecek bir insan iletişiminin temellerini atmak çok mu zor olacak? Manevi ve insani davranışları kamusal alanda kıymetlendirmek özgürlük paydasında buluşursa maddi yapay ruhsuzluğun iktidarını çözecek çözümü kendi içinde barındırmayacak mı?
Çatışma alanları yaratan sömürü çarkları yerine dayanışmacı ağları örmek soyut yaşamları yeniden diriltmeyecek mi sanıyoruz yoksa? Oysa ümitsizliğe kapılmayalım sorgulayarak denemeye kalkışalım, insan insana ırksız, cinsiyetsiz, kimliksiz, ön yargısız ve çıkarsız sevgiyle temas etsin o zaman görülecektir ki herkes aslında buna yabancı değil sanki önceden deneyimlediği özüne ait pek çok şeyi sezgisel de olsa hatırlayacak. Doğal bilme sezisini yeniden kazanacak insan!Dürtüler ve tutkuların baskılanmadığı bir güneş ruhu inancı etrafında bir aydınlanma yaşamak hiçte zor değil ayıplayanlar aslında bunu ustaca zaten yapanlardır.
Ruhsal özgürlüğün bilinci pek ala özerk bir etik ahlakını yaratacak güçtedir bununla çıkarlarını ahlak üzerinden kutsayanların maskesi de tez düşecek! Tüketim mabetlerinin soyut nesnesi insan başkaldırısı ile çalınan hayatları azat edecek ruh ve beden ayrımını da ortadan kalkacak!
İktidar aygıtı olan teknoloji sayesinde ses ve görüntünün müthiş birleşimi sahte tatminle kandırsa da insanları bu tatmin sentez duygulardan yoksun olursa teknolojik soyutluk kendi hiçliğinde sonunu getirecek ve kendi kendisini yok edecek sonu sonunda. Varsın şimdilik insanları birbirinden uzaklaştırarak ve insanların temas alanlarını işgal ederek kendisini putlaştırsın sanal hazlar imparatorluğu!
Tanrısala dair soyut ve dogmatik hayalleri insanlığa mit olarak satan mantığın sentez duyguların başkaldırısını örgütlendirdiğinden haberi bile yoktur, insan evladının doyumsuzluğunu onun doyurması imkansızdır! İnsan ruhu özgürlük dışında hiçbir şeyle doyuma ulaşamaz! Aşk ki özgürlüğün ezeli ve ebedi tutkunu olsa da bunu başaramaz!
İnsanın doğarken özgür bir ruhla doğduğunu çoğunlukla unutuyor insan peki o ruhun kendi misyonu nedir? Yaşam tercihiyle ilişkisi nedir? Kadere sığınmakla insan o ruha ihanet etmiyor mu ve ya o ruhu öldürmüyor mu? O ruh tanrının insanda ki bir parçası ise insanlar o parçaları bir araya getirerek ortak tanrıda neden birleşmeyi denemiyorlar. Neden insanlar kendilerinde ki eylemci emanete hiyanet ediyorlar ki! Ruhlarımız bedenlerimizi birleştirirse aramızda kopmaz bir bağ oluşacak! Her türlü eşitsizlik ve sömürü ruhsal birlikle son bulacak çünkü herkes birbirini eşitlikle eşitleyecek!
Dünyayı cennetin müzesi olarak ortaya çıkarmak ve senteze dayalı insani duygularla onu çocukluk hayallerimiz doğrultusunda şekillendirmek mümkündür. Bunun için de evrensel bir müziğin ortak dilini ortaya çıkarmamız gerekiyor inançların karma notalarından oluşan çok sesli ve çok anlamlı bir kavrayışı evrende yaratan ve ötekileştirmeyen bir bilince ulaşmak ise kaçınılmazdır.
Marjinal ihanete inat umutsuzluk ve yılgınlık yok, umut en büyük silahtır zira! Sözden anlamamakta direten güç zehrini içenlerle bilge diyalektik anlayacakları dille konuşmayı da elbet bilir! Umut kesintisiz direnişle zafer ağlarını ördükçe nice kara kışı bahara çevirir. Bilinir devrim ikliminde şafak kızıllığı hep kurtuluşu müjdeler ve yeni zihniyetin tarihini yazmak için güneşle aydınlatır politik insan iradesini!
KEREM ÇİFTÇİ
NOT: Bu çalışma tümden kişisel düşüncelerimden derlenmiştir. İleri ki süreçte bu çalışmanın 2. bölümünde bu yoğunlaşmayı daha da geliştirmeye dönük bir çaba içinde olacağım. Selamlar...
YORUM GÖNDER