MUHALEFET ALTIDAN BÜYÜKTÜR
Çok açıktır ki o toplantı müesses nizamın muhalefetinin bileşenlerinin bir araya geldiği bir toplantıdır. Orada bulunanların hiçbirinin özünde bu coğrafyaya hakim siyasetin kodlarıyla daha açık söylemek gerekirse Türklük Sözleşmesi ile bir dertleri yoktur.
İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Demokrat Parti genel başkanları geçtiğimiz günlerde yuvarlak bir masanın etrafında bir araya geldiler ve AKP sonrası Türkiye’ye ilişkin fikirlerini paylaştılar.
6 parti genel başkanının bir araya gelmesi, gerek iktidar gerekse de muhalefet cephelerinde olumlu olumsuz tepkilere neden oldu. İktidar, bu görüşme ilk gündeme geldiği andan itibaren yaptığı gibi bu toplantıyı itibarsızlaştırma ve önemsizleştirme gayreti içine girdi. Ama asıl önemlisi hem muhalefet cephesinde hem de iktidar cephesinde eleştiri ve tepkilerin merkezinde masada bulunanlardan, masada konuşulanlardan çok masada bulunmayan HDP yer almaktadır.
AKP ve yandaşları HDP’nin o masada olmamasını gündeme getirerek bir yandan kaybettikleri Kürt seçmenlere mesaj vermeye çalışmaktadırlar. Her platformda HDP’yi iblisleştiren, her yol ve yöntemle HDP’yi bitirmeye çalışan kendileri değilmiş gibi, Kürt seçmene göz kıpmaktadırlar. Tam da bu süreçte AKP’ye yakın kimi isimlerin bizzat iktidarın büyük bir hukuksuzlukla tecrit altında tuttuğu İmralı üzerinden 2015 ve 2019 İstanbul belediye seçimlerine ilişkin yaptıkları spekülasyonlar ile beyhude bir çaba ile HDP, Kürt siyaseti ve Kürt seçmenleri üzerinde bir yanılsama yaratmaya çalışmaları tesadüf değildir. Diğer yandan, AKP’ye özgü aynı anda her yere mesaj verme kafa karışıklığı içinde aynı zamanda yine HDP’yi gündeme getirerek bu sefer muhalefet cephesi içindeki milliyetçi hassasiyetleri kaşımaya çalışmaktadırlar.
Faşist iktidar bloğunun ideolojik ve siyasi merkezi MHP’nin genel başkanı Bahçeli ise toplantı sonrası yapılan açıklamadaki Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normlarına bağlılık vurgusuna tepki olarak söylediği “Avrupa Konseyi'nin ve Avrupa Birliği'nin normlarına bağlı kalacaklarmış. Bu nasıl bir gayri milliliktir. Bu kadar mı yabancılaştınız?” şeklindeki sözleri ile tam da iktidarın ruhunu ortaya koymaktadır; hukuksuzluk ve keyfiyet. Ve Bahçeli Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği göndermesinin neye işaret ettiğini gayet bilincinde olarak HDP’yi bu yan yana gelişin gizli ayağı olarak göstermesi de asla şaşırtıcı değildir.
İktidarın bitmek tükenmek bilmeyen HDP takıntısını ve fobisini şimdilik bir kenara koyalım.
Bu toplantı bağlamında, muhalefet cephesi açsından da HDP en önemli konuların başında gelmektedir. Gelen eleştiriler ve tepkiler üzerine Kılıçdaroğlu “HDP’yi yok saymıyoruz” demek durumunda kalmıştır; sanki böyle bir hakkı ve haddi varmış gibi.
Diğer taraftan, Kürt siyaseti ve HDP cephesindeki kimi aktörlerde bu masanın belli bir hassasiyet yarattığı açıktır. 2019 yerel seçimlerinde AKP’nin başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde yaşadığı hezimette Kürt seçmeninin ve Kürt siyasi aklının oynadığı belirleyici rol sonrasında HDP’nin o gün o toplantıda yer alması gerektiği düşünülmektedir.
Bu hassasiyet anlaşılır ve haklı olmakla beraber, HDP’nin o masada olup olmamasına verilecek tepkiden önce HDP’yi siyaseten nerede konumlandırdığımız sorusuna yanıt vermemiz gerekmektedir. Bu soruya verilecek cevaba göre tepki de farklı olacaktır.
Çok açıktır ki o toplantı müesses nizamın muhalefetinin bileşenlerinin bir araya geldiği bir toplantıdır. Orada bulunanların hiçbirinin özünde bu coğrafyaya hakim siyasetin kodlarıyla daha açık söylemek gerekirse Türklük Sözleşmesi ile bir dertleri yoktur. Türkiye’deki tekçi ve inkarcı anlayışı kökten değiştirme gibi bir hedefleri yoktur. Onları bir araya getiren artık işlemez hale gelmiş sistemin tekrar nasıl işler hale getirileceğidir. Eğer muhalefet bu altı parti ile sınırlı düşünülüyorsa, HDP de o partiler gibi müesses nizamın muhalefetinin bir parçası olarak düşünülüyorsa, misyonu sistemin revizyonu olarak görülüyorsa evet bu durumda o masada yer alamaması ciddi bir sorundur.
Ama öyle olmadığı çok açıktır.
Ne muhalefet bu altı parti ile sınırlıdır ne de HDP, bileşenleri, dostları, beraber yürüdüğü güçler ile birlikte değerlendirildiğinde, müesses nizamın muhalefetinin bir parçası olarak düşünülebilir. HDP radikal demokratik bir perspektif ile tekçiliğin farklı tonları arasında kendine yer aramak yerine bu coğrafyanın her türlü renkliliğinin ve çeşitliliğinin verdiği güçle siyaset yapmaktadır. Dolayısıyla da HDP’nin yeri, bu altı partinin çok ötesinde bu coğrafyaya barış ve demokrasinin gerçekten gelmesi için her türlü bedeli göze alarak mücadele edenlerin bir araya geleceği üçüncü yoldur.
Halkları ve ezilenleri aynı tekçiliğin iki farklı yüzü arasında tercih yapmak zorunda bırakmanın karşısında üçüncü yol, bu coğrafyanın gerçek muhalefet gücüdür. Ama üçüncü yol, sadece bir muhalefet gücü olarak da görülmemelidir. Üçüncü yol aynı zamanda 2023 seçimleri sonrasında Türkiye’de siyasetin, hukukun normlarının yeniden belirleneceği süreçte kurucu anayasal bir güç olacaktır. İste o gün HDP ve üçüncü yolun bileşenleri kurulacak masada asli bir unsur olarak yerini alacaktır.
Bunun dışında bir masa, HDP’nin ve üçüncü yol esprisinin misyonuna aykırı olacaktır.
CİHAN DENİZ
KAYNAK: ÖZGÜR POLİTİKA
YORUM GÖNDER