SİYASET ÜZERİNE (2.BÖLÜM)
DEVRİMİ SİYASET ÜZERİNDEN SOYUTLAŞTIRMAK
"Bir insan, siyasette, belirli bir mesele için, şeytanla bile ittifak içine girebilir. Ancak, şeytanın, kendisini değil, kendisinin şeytanı aldattığından emin olması gerekir." Karl Marx
Devrimci fikirleri rehber edinen kişilikler ve bu fikirleri eylemsel referanslara dönüştüren hareketler karşıtları tarafından susturulmak ve kitleselleşmesini engellemeye dönük akla hayale gelmeyecek tuzaklar kurulur ve kirli ittifaklar geliştirilir. Politik ümitsizlik içeren sanal bir pasif siyasi radikalizm ısmarlanır.
KHÖ A.Öcalan ve KÖH üzerinde geliştirilen tasfiyeci politikaları anlatmak için ciltler dolusu kitaplar yazmak yetmez ve bu büyük yönelimi anlamak içinde o ölçüde ideolojik-politik derinlikli bir bilince sahip olmayıda gerektirir.Naif yaklaşım ve ölümüne bağlılık bile bazen bu devasa yönelime karşı koymak için tek başına yeterli olmayabiliyor.
Kitle zihninde devrimci öncüyü ve eylemsel partiyi tasfiye amaçlı zamana yayıp çürütmek ve unutturmaya dönük ince psikolojik savaş yöntemleriyle konseptler geliştirmek dur durak bilmiyor. İmralı’dan başlayarak Kürdistan özgürlük mücadelesinin bütün etkinlik alanları yoğun baskı-basınç altında. Kapitalist dünya ve onun işbirlikçisi faşist Türk rejimi tarafından mücadele kitleleri üzerinde boğucu bir kuşatma dalgası estiriliyor. Kölelik statüleri özgürlük hayalleri olarak satılıyor kitlelere. Kürt halkının en güçlü dayanağı özgürlük ruhu siyasi beklentilerle çürütülmeye-teslim alınmaya çalışılıyor.
Devrim fikirlerini güçsüz kılıp ideasından düşürmek ve halk desteğini sınırlandırmak için şiddete dayalı insanlık dışı bir faşizan yönelim kitleler üstünde terör estiriyor. Devrime ve fedai öncülerine inanç kırılması yaratılmak isteniyor. Kitlelerin estirilen şiddetle değişimden korkması, cayması ve tepkilerin yumuşaması işlerine geliyor. Devrimin umut üreten genç ve dinamik fikirlerini yavaşlatarak ve zamana yayarak devrim ritmini düşürülmek için beklentili gündemler siyaset üzerinden bolca servis ediliyor böylelikle kitleler özgürlük hakikat direnişçiliğinden uzaklaştırılma psikolojik tuzağına alınıyor.
Seçimleri rejimlerini meşrulaştırma ve devrimi öteleme stratejisinin bir parçası olarak kurgulayan Faşizan üst akıl bu erken seçimleri yönlendirilen medya üzerinden iç sansürü de tetikleyen bir mekanizmayı hayata geçirmiş. Toplumcu medya da bu oto sansürün yörüngesinden kurulabilmiş değil. Eylemle-emekle yaratılanı bu teknolojik fırsatlar çağında sadece servis etmekle yetinmek üretmeden tüketmenin bir aracına dönüşmeyi ifade eder. Süreci ve tasfiye yönelimini önceden okumak ve tedbirler geliştirmek devrime ruhunu adayanların işidir.
Popüler Kültür ikonlarını yaratarak hakikat öncülerini gündemden düşürmek ve halkı bölerek devrime olan inancı sarsmak bilinen düşman stratejisinin önemli bir parçasıdır ve bu ince yönelim siyasetin politik yetersizliğinden ve realite körlüğünden beslenir. Siyasetin büyüttüğü seçim histeri atmosferi sağlıklı düşünmeyi nerede ise imkansız hale getirir ve tedbir almayı zorlaştırır. Oysa ufukta beliren kurumsal faşizmin topyekun savaşıdır.
Liberal siyaset teorisi devrimin kitle zemininde ahlaksal gedikler-inanç yozlaşması açmak için çoğunlukla demokratik özgürlük hayalini sistem entegrasyonu lehine topluma pazarlar. Kitlesel öncülükten asla düşmek istemez liberal siyaset. Devrim öncülüğü ve liberal siyaset ilişkisi çok hassas bir tartı üzerine kuruludur. Liberal söylemde özlü değerler dahil her türlü özgünlük aşılması gereken yıkıcı eleştiri kapsamındadır.
Kamusal alandan çektirilen kitlelerin temas alanlarına devlet terör sistemini yerleştiriyor böylece bireyin güçsüzlük hissi teslim olmasını kolaylaşıyor. Ekonomik yoksulluk kıskacı da bunun bir parçası olarak devreye giriyor. Toplumsallaşan bireylerin örgütlülüğünü yaratan devrimci çıkışlar bu oyunu tarih boyunca hep bozmuştur ve yine de tereddütsüz bozacak güce fazlasıyla sahiptir.
Sözün onuru ve onurun eylemini yaşama gerekçelerine dönüştüren özgürlüğe adanmış ruhları anlamak ve mücadelesine anlam biçmek vicdan mesafesine bakar birey ve topluma. Romantik hayaller ve rasyonel gerçekler arasına ruhunu sıkıştıranlar çoğalıyor.
Siyaset sahasını kitlelerin devrimci çıkışlara desteğini azaltıp rejime yönlendirmesinin bir aracı olarak kullanmak bilinen siyasetin halka ve devrime yabancılaşmasını getiriyor. Popüler kültür algısının etkisine giren ve onun yol yöntemlerini benimseyen siyaset işlevini erkenden yitirir. Siyaset beynine takılan liberal kelepçeler onu devrim gerçekliliğinden uzaklaştırır. Mazlumların popüler kültür ikonları zalimlerin bilinçli stratejik hamleleri ile onlara karşı kullanılan birer silaha da dönüşebilirler. Trajediyi komedileştirmek siyasi popüler kültürün özüdür.
Mücadelenin kutsallarını tartıştırmak ve sıradanlaştırmak böylece aşınmasına olanak tanımak bilinen tasfiyeci eğilimlerin somut yöntemleridir. Araçları kutsallaştırarak amaca tali önem atıf etmek gafletlerin en büyüğüdür devrimin moral değerlerini siyaset üzerinden tüketmek sonu olmayan sonuçsuz bir maceradır. Devrim ateşiyle ruhunu sonsuz özgürlüğe katık yapanların sahada ki pratik fedai duruşları ise ortadadır ve olması gereken ölçüde budur.
Hisler sözleri besliyor, hisler tutkulu bağlılıklar yaratıyor ve fiziksel acıları ise bu güçlü duygular ve yüksek idealler onarıyor. Sorgulayan devrimci demokratik bilinç mücadeleyi olgunlaştırıyor. Devrim kitleleri kargaşa-kaosa güçlü hazırlıyor ve toplumu korumayı esas alıyor özgürlük ideallerini de emsalsiz bedellerle diri tutuyor. Umut üretiyor ve her şeyden önemlisi de her olumsuz duruma göre toplumu koruyacak ve yeniden ayağa kaldıracak yol-yöntemler yaratıyor bunun için umut sadece devrimci direniştedir gerisi düşmanını tanımamaktır.
KEREM ÇİFTÇİ
Not: Bu yazı Mayıs 2018 tarihinde yazılmıştır.- ve Aryen Haberde aynı tarihte yayınlanmıştır.
YORUM GÖNDER