DÜNYA DEMOKRATİK ULUSLAR KONFEDERASYONU (4.BÖLÜM)
Geniş Bölgesel Federasyonlar
İdeal olan ‘farklılık içinde birlik’ halinin en uygun biçimi demokratik ulus olabilmedir. Demokratik Konfederalizm, kapitalist modernitenin ulus-devlet eliyle yürüttüğü monolitik, homojen, tek renkli faşist toplum modelinden kaynaklanan etnik, dinsel, kentsel, yerel, bölgesel ve ulusal sorunların temel çözüm aracı olarak demokratik ulus seçeneğini sunar. Demokratik ulusta her etnisite, dinsel anlayış, kentsel, yerel, bölgesel ve ulusal gerçeklik kendi öz kimliğiyle ve demokratik federe yapısıyla yer alma hakkına sahiptir. Demokratik ulusların küresel birliğinin BM’ye alternatifi Dünya Demokratik Uluslar Konfederasyonu’dur. Kıtasal parçalar ve büyük kültürel alanlar daha alt düzeyde kendi Demokratik Ulus Konfederasyonlarını oluşturabilirler.
Çağımız, bilim ve tekniğin alabildiğine geliştiği bir dönemden geçerken, yurtseverlik ile enternasyonalizmi de geliştirmiştir. Egemenlerin küreselciliği kadar, emekçilerin ve ezilenlerin daha kardeşçe ve gerçek anlamına kavuşan küreselciliği de bir o kadar gerekli ve gerçektir. Artan küreselleşme ve özellikle yeni bilimsel-teknik gelişmenin zorladığı dünya çapındaki pazar ve piyasa güçlerinin oluşumu, ulusal pazar ve devletini (ulus-devleti) engel konumuna sokmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla ulus ve ulusal-devlet, dünün feodal hanedanlarının tutucu rollerine benzer bir konuma gelmektedir. Giderek önem kazanan uluslar-üstü siyasal, hukuksal ve ekonomik birimler ortaya çıkmaktadır. Bölgesel çapta ekonomik ve siyasal oluşumlar önem kazanmaktadır. Uluslararası toplum, tarihin en güçlü dönemini yaşamaktadır. Eskinin birçok ulusal devleti, federal birlikler yönünde evrim göstermektedir. Dünyanın en güçlü devleti olarak ABD’nin federal niteliği, Avrupa’nın tümünde benzer bir AB federalizmine doğru yol alınması, yeni doğrultuyu göstermektedir.
Halkların çıkarına en uygun çözüm, özgürlüklerine ve eşit hak anlayışlarına bağlı olan ortak siyasi ve ülkesel birlikler kurmak, yine ortak ulusal değerler yaratmaktır. Halen illa bir küçük devletim olsun diye onlarca yıl boş yere kan dökülmektedir. Böyle olacağına, hak eşitliğine dayalı ve özgür birlikteliği esas alan siyasi ve ülkesel bütünlükler, halkların tarihi, ekonomik ve tüm kültürel varlıkları açısından en zenginleştirici bir yaşama imkân vermektedir. Halkların çıkarı, ayrılıkçılığa dayanmayan, hak eşitliğini ve özgürlüğü esas alan çeşitli birlikte yaşama biçimlerindedir. Özgürlük mücadelesinin enternasyonal karakteri de bundan ileri gelmektedir. Halklar asıl kişiliklerini, tutarlı ve gerçekten uygulanan demokratik sistem altında geliştirmektedirler. Halklara kalsa, bir ‘Dünya Federasyonu’nda yaşamak başta gelen idealleridir. Küçük devletçikler halkların değil, egemenlik peşindeki beyliklerin, şoven karakterli her tür dar sınıf ve etnik, milliyetçi kesimlerin idealleridir. Geniş bölgesel federasyonlar, her türlü kültürel farklılıkların, dil, din ve ırk ayrımcılığının anlamsızlığını ortaya koyan çağdaş demokratik biçimler olarak varlıklarını sürdürmekte ve gelişmektedirler. En ileri ve demokratik devletler; ABD, AB ve BDT gibi birlikler altında toplanmaktadır. Buna zorlayan da halkların kültürel varlığı ve siyasal katılım gücüdür. Toplumdan aileye, devletten ekonomiye kadar her düzeyde gücün ve olanakların adil dağılımına ve özgürlüğe dayalı çoğulcu bir yapı gelişmektedir.
Bu çerçeve; devletin bir yandan demokratik evrimini geliştirirken, diğer yandan yeni anayasalar hareketinin de önemli bir hedefi olarak, konfederasyonlardan, demokratik anayasa yerel demokrasiye kadar zengin bir biçimlenmeye götürmektedir. Bu olgu, zoraki birlik anlayışından doğan sakıncaları giderdiği gibi, sonuçta tüm taraflara daha çok kaybettiren ayrılıkçı mikro devlet sakıncalarını da ortadan kaldırmaktadır. ABD, AB ve BDT gibi olgular, çağdaş demokratik devletin evrim yönünü gösteren, özünde yeni toplum ve demokratik siyasetin zorunlu kıldığı tarihsel gelişmelerdir. BM kendini yenilemezse, aşılmaya mahkûm bir devletlerarası model gibi durmaktadır. Benzer kıtasal ve bölgesel birlikler, yenilenme ihtiyacıyla karşı karşıyadır. Siyasi alanda, eski model devletlerarası birlik anlayışı ne kapitalizmin küreselliğine ne çağın demokratik uygarlık ölçülerine cevap olabilmektedir. Bunlar, klasik kapitalizm ve reel sosyalizmin denge durumunun ürünüydüler. Bu dönem aşıldığına göre, siyasi yapılanmaları da aşılmak durumundadır. Sorunların, ne kadar karmaşık da olsa siyasi sınırlar, farklı din ve ideolojiler, etnik ve ırki nedenlerle çatışmaya dönüşmeden çözüme kavuşturulması, yeni siyasi kültürün en önemli özelliğidir. Bu gelişmenin en somut ifadesi, Avrupa Birliği (AB) olgusunun giderek gelişmesidir.
AB sadece bir siyasi birlik olmayıp, genel uygarlık prensibidir. Genişleme ve derinleşme sorunları vardır. Tüm Avrupa ülkelerini federal bir çatı altında birleştirmesi güçlü bir olasılıktır. Daha geri bir Avrupa’ya yol açması düşünülemez. Dünyayı da en çok bu yeni uygarlık projesiyle etkilemesi gündemdedir. Demokratik uygarlığı ne kadar derinleştirir ve genişletirse, dünyadaki öncü konumunu da o denli pekiştirebilir. Fakat bu konum, kapitalizmi doğuran koşulların varlığı ve kapitalist yaşamın kök salmış olmasından ötürü, fazla ilerleme potansiyeline sahip değildir. Yeni uygarlıksal gelişmenin sağ güçlerini temsil edecektir.
ALİ FIRAT
YORUM GÖNDER