DÖRDÜNCÜ STRATEJİK MÜCADELE DÖNEMİ-DEVRİMCİ HALK SAVAŞI'NIN HEDEFLERİ (15.BÖLÜM)
En Doğru Devrimci Halk Savaşı Kırda ve Şehirde Dengeli Bir Biçimde Yürütülecek Bir Savaştır;
Üçüncüsü; kırda ve şehirde dengeli bir biçimde yürütülecek bir savaştır. Bu, daha makul ve sonuç alıcı görünüyor. Bu, tercih etmemiz gereken oluyor. Şimdiye kadar yürüttüğümüz savaş, sadece kıra dayalı yürütülen savaştı. Bizi yenilmez kıldı, direniş içinde tuttu, ama kesin zafere ulaşmamızı da engelledi. Bizim koşullarımıza bir Sovyetik ayaklanma da çok uygun düşmüyor. Bedeli çok ağır olacaktır. Sonucu çok belli olmayan riskli bir olaydır. Ama kırda ve şehirde dengeli bir savaş yürüterek, kendimizi örgütleme, Demokratik Konfederalizmi örgütleme ve sömürgeci soykırım rejimini parça parça darbeleyip zayıflatma, geriletme ve sınırlandırma daha çok gerçekleştirme imkanına sahiptir. Bu, daha iyi uygulayabileceğimiz bir tarz olabilir. Bu bakımdan da biz, Devrimci Halk Savaşı’nın zemini olarak bunu esas alıyoruz. Onun için geçen yıldan beri dağda, ovada, şehirde bütünlüklü bir savaştan, savaş güçlerinin her yerde mevzilenmesi, örgütlenmesi gerektiğinden söz ettik. Buna göre yeni bir yaklaşım içine girdik. Bu anlamda savaş zeminimiz değişmektedir. Bütün planlamalarımızı bu değişikliğe göre yapmalıyız.
En doğru Devrimci Halk Savaşı, kırda ve şehirde dengeli bir biçimde yürütülecek bir savaştır. Kırda bir parçasının olması, kıra dayanması hem şehirde gelişebilecek saldırılar, katliamlar karşısında bir savunma gücü olma hem de sürekliliği sağlama, yenilmez kılma unsuru olmaktadır. Şehirde savaş yapmak, şimdiye kadar kırda yapıp da sonuç alamadığımız, zafere gidemediğimizin eksikliğini giderebilir. Orada Demokratik Konfederalizm sistemimizi örgütleyen, kendi yönetimimizi inşa eden sonuçları, genelde olmasa da parça parça bazı alanlarda alabilir, bunu sürekli gelişen bir mücadele olarak uygulayabiliriz. Mevcut durumu aşmamıza, demokratik toplum örgütlülüğü ve yönetiminde daha ileri bir düzeyi ortaya çıkartmamıza imkan verebilir. İkili yönetim ortaya çıkarabiliriz. 1990’ların başında kırsal alanda yarattığımız -ki o zaman paradigma değişikti- bir ikili yönetim durumu vardı. Ona benzer bir durumu şimdi şehirlerde Demokratik Konfederalizmi örgütleme temelinde- daha etkili geliştirebiliriz.
Devlet iktidarını sınırlayan, onun yerine halkın demokratik öz yönetimini geliştiren, Demokratik Konfederalizm sistemini örgütleyerek, toplumu yeni bir yaşam içine çeken gelişmeleri parça parça yaratabiliriz. Bazı alanlarda biz çok etkili oluruz, bazı alanlarda çok sınırlı oluruz devlet çok etkili olur. Ama ikili bir yönetim durumunu ortaya çıkartabiliriz. Yönetim değişikliğini yaratabiliriz. Demokratik Konfederalizmin inşasını gerçekleştirebiliriz. Bu da Kürt sorununun çözümü açısından yeni bir aşama ortaya çıkartır ve yeni bir ilerlemeye işaret eder. Bazı yerlerde sorunu çözebiliriz, yüzde seksen doksan etkinliğimizi kurabilir, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi faaliyetleri de tümüyle elimize geçirebiliriz. Oralar için sorun çözülmüş olur. Bazı yerlerde ise çözme mücadelesi yürütürüz. Yeni bir mücadele yürütme imkanımız ortaya çıkar.
KCK sisteminin devreye girmesi biçimindeki amaç ve buna göre belirlediğimiz hedefler programı da, bizim böyle bir ‘’dağda, kırda ve şehirde’’ dengeli savaş yürütmemizi gerektiriyor. Mevcut belirlediğimiz amacı, programı hayata geçirecek savaş tarzı da bu oluyor. Çünkü yedi boyut saydık. Bu boyutlara ilişkin, görevleri yerine getirmek, hedefleri etkisizleştirecek bir savaş yürütmek ancak kırda ve şehirde yürütülecek bir savaşla olur. Sadece kırda savaş yürütürsek, bu boyutları uygulayamayız, hedefler programımızın sadece askeri boyutunu uygularız. Sadece kırda, dağda savaşırsak, KCK’nin örgütleme amacını gerçekleştiremeyiz. Sovyetik ayaklanmaya girersek de, onun garantisi yoktur ve riski çoktur. Başarı şansı azdır. Bizim ülke, toplum ve soykırım rejimi koşullarına çok uygun düşmüyor. O halde bizi, başarıya götürecek bir sistem olarak görünmüyor.
Ama kırda ve şehirde, ortak, dengeli bir savaş amaçlarımızı hayata geçirmemize, öngördüğümüz hedefler programını uygulamamıza, bu anlamda devlet artı demokrasi formülünü gerçekleştirmemize, Kürdistan’ın değişik alanlarında parça parça ikili bir yönetim yaratmamıza yol açabilir. Bu anlamda yürütülecek savaşın bedelini ödeyebiliriz, risklerini karşılayabiliriz. Bu biçimde katliam tehlikelerini aza indirmiş oluruz. Diğeri devleti tümden yıkmayı hedefler. Böyle bir durumda devlet de kendini korumak için her türlü saldırıya girecektir. Türk devleti, inkar sistemi böyle bir özelliğe sahiptir. Ama böyle bir savaş, onları da bir sınır içinde tutabilir. Örneğin Türkiye toplumunu daha büyük katliamlar karşısında duyarlı kılabilir. Uluslararası kamuoyunu Türk devlet katliamlarına destek vermekten alıkoyabilir. Devleti tümden hedeflemeyeceği, yok etmeyi öngörmeyeceği için devletten beslenen, çıkarlarını devletle sürdüren birçok çevreyi telaşlanmaktan ve katliamlara destek vermekten uzak tutabilir. Bu bakımlardan önemlidir. Böyle bir savaşı yürütme imkan ve koşulları daha fazladır. Coğrafya da buna uygundur. Bu konuda geçmiş savaş pratiğimiz bize imkan veriyor. Yine yirmi bir yıllık serhildan süreci, şehirlerdeki siyasi mücadele düzeyi buna imkan veriyor. O bakımdan en doğru, en kolay ve en sonuç alıcı bir biçimde yapabileceğimiz savaş türü olarak bunu görmemiz gerekiyor.
Bu bakımdan da savaş zeminimizi böyle yeniden netleştirmemiz gerekiyor. Devrimci Halk Savaşı’nın temel bir özelliği bu oluyor. Eskisi gibi sadece kırda, askeri boyutlu bir savaş değildir. Sovyetik bir ayaklanma da değildir. Bu, kıra ve şehre dayalı ortak, dengeli bir savaş türüdür. Devleti sınırlandırmayı, Demokratik Konfederalizmi inşa etmeyi hedefleyen bir savaş türüdür. O halde savaş zeminimizi buna göre oluşturmamız lazım. ‘’Kırda ve şehirde savaş yürüteceğiz’’ denildiğinde iki savaşçıyı şehre gönderip ‘’biz şehirde savaşa başladık’’ demek değildir. Nasıl ki 1980’lerin başından itibaren kır bir savaş alanı olarak görülüp ona göre plan yapıldıysa, savaşçı eğitilip mevzilendirildiyse, bu temelde direnilip yenilmez bir gerilla ortaya çıktıysa, şehir savaşını da böyle öngörmek gerekmektedir. Bir iki kişinin, milisin veya gerillanın şehre aktarılmasıyla olacak bir iş değildir. Eşit ve dengeli görmek gerekmektedir. Bu noktada rolleri var. Dağ, bize stratejik duruş, yenilmezlik ve her türlü katliama karşı savunma gücü verecektir. Şehir savaşı ise hedeflerimizi yok etme ve amacımızı gerçekleştirme, Demokratik Konfederalizmi inşa etme, demokratik toplum örgütlülüğünü ve yönetimini yaratma imkanı verecektir. Her iki savaşın da farklı katkıları ve rolleri vardır. Hepsi birleştiğinde devleti darbeleyip daraltan, demokratik toplumu örgütleyen, Demokratik Konfederalizmi geliştiren bir sonucu yaratan savaşı ortaya çıkarır. Savaş gerçeğini bir de bu yönleriyle ele almamız gerekmektedir.
Gerilla Önemini Koruyacak Rolünü Daha Büyümüş Olarak Oynayacaktır;
Bu zeminlerde savaş yürüten kuvvetlerden bir tanesinin kır gerillası olacağı kesindir. Bu gerilla varlığını, önemini azaltmayacaktır. Tam tersine önemini, varlığını koruyacak, rolünü daha büyümüş olarak oynayacaktır. Bunun için de zayıflatılması, azaltılması değil, aksine güçlendirilmesi, büyütülmesi gerekmektedir. Bu yönlü herhangi bir yanlış anlayış içine girmemek gerekiyor. İkincisi, savaşı yürütecek yeni bir gerilla türü geliştirmemiz gerekmektedir. Buna öz savunma da dedik. Fakat çok sahip çıkılmadı, çok benimsenen veya sahiplenilen bir durum olamadı. Halihazırda yavaş yavaş gelişmektedir. En ciddi eksikliğimiz zaten burada yaşanıyor. Bunu geliştirmemiz gerekmektedir. Dağa, kıra göre eğitilmiş, örgütlendirilmiş, tecrübe edinmiş savaşçıyla şehirde savaş yürütülmez. Çünkü o dağ savaşçısıdır. Şehrin koşullarına göre insan seçmek, ona göre eğitmek, ona göre örgütlemek, ona göre savaş tarzı geliştirmek ve savaştırmak lazım. Bu apayrı bir savaş alanıdır. Bu alanın özelliklerine göre gerilla örgütlememiz, şehir gerillacılığı yapmamız gerekmektedir. Bir, kır gerillacılığı, iki, şehir gerillacılığı diyebiliriz. Temel bir savaş gücünün şehir gerillacılığı olması gerekmektedir.
Üçüncüsü de, serhildandır. Gençlik ve kadın örgütlülüğüne dayalı, legal imkanları da kullanan, fakat onunla kendini tam bağlamayan, meşruiyeti kendine hep esas alan, meşru savunma kapsamında hareket eden bir serhildan hareketi de devam etmelidir. Bu son dönemlerde daha çok gelişti. Önemli bir tecrübe birikimi ve belli bir örgütlülüğümüz de vardır. Bunun da üçüncü bir kuvvet olarak devam etmesi gerekiyor. Bu serhildanın bir ucu kitle eylemliliğidir. Dolayısıyla legal alan varolduğu müddetçe demokratik siyaset yürütmelidir. Bir ucu da sivil itaatsizlik denen, yasalara uymayan ama ateşli silah kullanmayan, meşru örgütlenmelere dayanan, gençlik, kadın örgütlülüğünü öngören bir eylemlilik düzeyi, serhildanıdır. Bütün bunları içine alacak bir eylem alanı olarak öngörmemiz gerekmektedir. Böyle bir mücadele sürdürülebilir. Çünkü yirmi bir yıllık bir geçmişi var ve bir sistem haline de geldi. Şehirde, dağda gerilla mücadelesi var. Böyle bir mücadelenin, serhildanın düşman katliamlarına yol açmasına izin verilmemelidir. Bu konuda sınır koymamız gerekiyor. Şehirde savaş yaparken de, savaşı gerillaya dayalı ayrı yapmak, serhildanı ayrı örgütleyebilmek gerekmektedir. Öyle olursa riskler vardır, ama bir duyarlılık da oluşmuştur. Yirmi bir yıldır bir tecrübe de oluşmuştur. Bu tecrübe yeni ortaya çıkmıyor. Dolayısıyla kolay kolay öyle saldırılara hedef olmaz. Saldırı yapanlar teşhir olup zorlanırlar. O hareket kendini savunabilir; polis karşısında ateşli silaha dayanmayan öz savunmayla, örgütlülükle, ona uygun araçlarla kendini savunabilir. Yine legal eylemlilikleri, kitle eylemlilikleri üst düzeyde geliştirilebilir.
Mevcut durumda Devrimci Halk Savaşı’nın özellikleri olarak: Bir, kıra ve şehre dayalı ortak, dengeli bir savaş olmak durumundadır. İki, bu savaşın güçleri olarak kır gerillası, şehir gerillası ile serhildanı öngörmeliyiz. Bu savaşın yürütüleceği üç temel ayak ve güç bunlardır. Diğer bütün boyutlarda da mücadele sürecektir. Bunları geliştirebiliriz. Şehir gerillacılığı ve serhildan şehirde oluyor. Diğeri ise kır gerillacılığıdır, dağa dayanıyor. Aslında bir güvence oluyor. Kır gerillacılığı şehirde eğitimin, örgütlenmenin, böyle bir mücadele yürütmenin bir dayanağı olarak rol oynuyor. Kır olmadan, şehirde bunların hiçbiri zaten olamaz. Ancak kırda gerilla varlığına dayanırsa, şehirde gerillacılık ve serhildan yapabiliriz. Geçmiş tarih bunu gösterdi.
Eğer PKK ilk çıktığında Kürdistan’da bir ayaklanma yapabilme imkanı olsaydı gerillaya geçmeye hiç gerek olmazdı. PKK bunu 1979 ve 80’li yıllarda yapabilirdi. Dağa dayanmadan şehirde gerillacılık olsaydı, ki PKK şiddet kullanmaya şehirde başlamıştı- onu elbette yapardık. Ama Kürdistan koşullarında o yöntem sürdürülemedi. Dağa dayanmak zorunda kaldık. Şimdi bu duruma kadar geldi. Bütün bunları tarihsel olarak yaşadık. Ama dağdaki gerillayla da bir direniş yürüttük, bugüne kadar geldik ama istediğimiz sonuca ulaşamadık. Hedeflerimizi tam elde edemedik. Bunu elde edebilmek için dağdaki gerillayı, kır gerillasını şehir gerillası ve serhildanla tamamlamak istiyoruz. Şehir gerillası da, söz konusu serhildan da, Kürdistan koşullarına özgü mücadele biçimleridir. İkisi de şimdiye kadar açığa çıkmıştır. Başka yerlerdeki şehir gerillacılığına benzememektedir. Yine serhildan da, başka yerlerdeki serhildanlara benzemiyor. Tamamen bizim koşullarımızda ortaya çıkan mücadele biçimleridir. Bu üç mücadele biçimini iki zeminde etkili bir biçimde uygulayabilirsek, öngördüğümüz amaçları başarabiliriz. Bunu başarma koşulları, imkanları fazlasıyla vardır. Bu yapılamazsa dağ, kırsal alandaki durum tercih edilebilirdi. Aslında o rolünü geçmişten şimdiye kadar oynadı. Daha fazlası, çaresizlik içinde uzatmak oluyor ve onu tercih etmemek lazım. Sovyetik ayaklanmayla da yapamayız. O halde Devrimci Halk Savaşı’nın zemini, temel güçleri ve eylem biçimleri böyle olmak durumundadır. Buna göre biz bu savaşı örgütleyip yürütmeliyiz.
DERLEME
YORUM GÖNDER