İNSANIN ÖZÜNÜN/ DOĞASINI ANLAMA METODU OLARAK BİR DUYGU ANALİTİĞİ (2.BÖLÜM)
“Kolektif Bilinçaltı”
Duygular kişinin benliğinin bir yansımasıdır. Kişinin kim olduğunu gösterir. Birey hangi duyguların kılavuzluğunda hareket ediyorsa ya da ağırlıklı duyguları hangileriyse, onun karakter ve kişilik eğilimi de ona göredir. Duygular her ne kadar gelip geçici olarak tanımlansalar da, “anlık” zamansallıklarda, mikro zamanlara, saniye ve saliselere sığdırılamazlar.
Elbette kısa süreli duygular da vardır. Ama bir öfkenin günlerce, hatta haftalarca sürdüğüne de tanık oluruz. Sevgi daha da uzun sürer; yıllarca hatta ömür boyu sürebilen bir duygudur.
İnsanın duygu ve düşünceleri kadar refleksleri de bazen tarihsel kodlara, türümüzün binlerce yıl geliştirdiği hassasiyetlere dayanıyor olabilir. Anlık reflekslerin bile çok eski toplumsal deneyimlere dayanıyor olması, duygu, his ve içgüdülerin bile bu eski kodlara göre şekilleniyor olması bizi Jung’un “Kolektif Bilinçaltı” kavramına götürür. Jung’un kolektif bilinç dışı veya kolektif bilinçaltı kavramı bir grup gizli imajdan oluşur ve bunlar insana atalarından aktarılırlar. Yalnız insanlık tarihinin değil, toplumsal evrim öncesi çağların da ürünüdürler.
Bu kolektif imajlar, insanlık vaktiyle atalarının geliştirmiş olduğu tepkilere benzer tepki eğilimlerine sahip olmasına neden olurlar. Örneğin bir insanın yılandan ya da karanlıktan korkması için yılanla karşılaşmış ya da karanlıkta kalmış olması gerekmez.
Jung’a göre insan zihni, insanın evrimi tarafından biçimlendirilmiştir. Dolayısıyla bireyin geçmişi ile bağlantısı yalnızca çocukluğuna değil, kendi türünün geçmişini, hatta tüm insanlık evrimini içerir. İnsanın kişisel bilinçaltının içeriği, daha önce bilinçte var olmuş yaşam ve deneyimlerinden oluşur.[7]
yani bizden milyonlarca yıl öncesinden gelen genetik toplumsal bazı imajlarımız var. Binlerce soydan gelen ilk örnekler sembolik topluluğun ilk örnekleri olarak bilinçaltında derin bir şekilde kaydedilmiştir. Carl Gustav Jung buna ilk örnek (arşetip) der. Jung’a göre gerçek yapıyı bunlar meydana getirir. İnsan ruhunda önceden şekillenmiş, düzenlenmiş ve düzenleyen durumda olan modeller olarak, yani şekil verici bir dinamizmden ileri gelen yapılanmış düşünce ve duygu topluluğu olarak mevcutturlar.
Arşetipler her türlü kolektif bilinç gibi yarı evrensel, doğuştan miras yoluyla psijik yapılar olarak ortaya çıkarlar. Kendilerini, büyük güçler yüklenmiş özel semboller içerisinde ifade ederler ve kişiliğin gelişiminde, birleştirici ve hareket verici önemli bir rol oynarlar.
Arşetiplerin, insanın on binlerce yıl boyunca kolektif ve dayanışmacı bir ruhla hareket etmesinde ne düzeyde etkisinin olduğu bilinmez, fakat doğal toplum özelliklerine sahip eski kabilelere dönük yapılan pek çok antropolojik çalışmada, sınıflı toplumdan farklı olarak en çok göze çarpan özelliklerin liderlik hiyerarşilerinin olmayışı, güler yüzlülük, dayanışma ve kolektif değerlerin üstün tutulması, az sayıda bulunan eşyaları konusunda daima cömertlik, başarı ve zenginlik takıntılarının olmayışı, hayatta en çok değer verdikleri şeylerin başında iyi arkadaşlıklar ve iyi sosyal ilişkilerin olduğu vurgulanır.
RAMAZAN ÇEPER
YORUM GÖNDER