SİYASET ÜZERİNE (16.BÖLÜM)
YEREL TOPLUM ÖZERKLİĞİNİ DEMOKRATİK YERELLEŞME BİLİNCİ KORUR
“Acımasız gerçek şudur; yer altı sularımızı bedava çıkarıp sattılar.(…) ve her gün milyonlar kazandılar, aynı zamanda çevreyi mahvettiler ve halkımızın sağlığına zarar verdiler. Bizim için nehirler, barajlar ve su kaynakları bu ulusun ve insanların mülkiyetidir.” Coca-Cola firmasına savaş açan ve kazanan yerel halkın Hindistanlı temsilci bakanı-Veerendrakunar
Kendi tarihine, toprağına, manevi değerlerine karşı etik ve eylemci bir sorumluluk duyamayanların sonu eninde sonunda köksüz ve de köle bir gelecekten ibaret olur. Oysa iyi biliyoruz eleştirel demokratik bir bilince sahip toplumları aydınlanmış özerk bireylerin kolektif hak talepleri görünür kılar böyle bir politik güce ulaşan toplumsallığı dağıtmayı kimse hayal bile edemez.
Kara mizah ve karikatürize demokrasi Türkiye de olduğu gibi iktidar orantısız siyasi nüfuzunu kullanarak büyük çapta yolsuzluk ekonomisini hayata geçirerek büyük ölçekte toplumsal yoksulluğu yaratabiliyor buda özellikle yerelin politik iradesini yok ediyor ve öz demokratik gücünü kırıyor. Bu yönelim mekan ve tarihsel dokuyu da acımasızca hedefliyor bir bakıma Işid’in tarihi Palmira antik kentine yaptıklarıyla Akp’nin Hasankeyf antik kentine yaptığı tarihi soykırım aynı paralel zihniyetleri yansıtıyor!
İnsanın doğup büyüdüğü yerel mekan bilinci tıpkı göbek bağı gibi onun önemli bir parçasıdır. Hele yaşanılan toprağı tarihi dokusuyla duyumsayarak okumak ve anlamak ontolojik gerçekliliğimize bizleri daha da yakınlaştırır. Öz kimliğimizi yansıtan tarih ve mekanı yok etme eğilimi içinde olan barbar ve faşizan anlayışa karşı bu yerel demokratik mekan bilincini eylemci kılmak bizler açısından insan olmanın en yalın gereğidir. Öz kimlik ve kültür duygusunu yitirmek dehşet bir yabancılaşma getirir insana ve adeta köksüz bırakır. Doğuştan kazanılmış yerele dair ruhsal sosyal hakları kullanmak için yerel farkındalık önemli görevler yükler birey ve topluma.
Tarihsel zaman bilincine eşlik eden duyarlılık yaşadığımız mekanda çağlar ötesine bizi taşırdığı gibi sorumluluklarımıza sahip çıkmadığımızda ise bizi korunaksız ve korumasız bırakma riskini de taşır. İnsanın tarihsel, toplumsal, kültürel köklerine karşı saldırı karşısın da meşru direnme özgürlüğünden feragat etmesi kadar onur kırıcı bir trajedi olamaz. Demokratik yerelliğe dayalı mekan bilinci ve bağlılığı yoksa insan yaşamı da sakat kalır!
Tarih ve kültürel soykırım kıskacına alınan bir toplumsallık direnme gücü gösteremese egemenlerce çizilmiş kaderine razı olmuş demektir. Kolektif bir ezilmişlik psikolojisi ruhu dolaşıyor son süreçte Kuzey Kürdistan’da adeta toplumsal bunalıma teslim olmuş idealler lakin yaşadığımız her yerin taşında bile ruhumuza ait bir şeyler saklıdır. Bu kadar büyük bedellere rağmen neden bu üstünde doğduğumuz yerel mekan hepimizde ortak bir değere ve mücadele belleğine dönüşmüyor?
Doğduğumuz yerel mekanla politik yarenlik kurmanın acıları katmerlidir ve sıra dışıdır. Mekanın can çekişlerinde tıpklı antik çağların kutsal mirasının can çekişi gibi vicdan sızlatan bir katliam barbarlığı tanıklığı kemirir içimizi. Canlıların sudan kopartılmasının yarattığı ekolojik yıkıntılar gibi gönül duygularımız viraneye döner. Sevgimiz yerel mekan acılarına sırtını dönmüş sanki, ölümcül kanıksamalarımızla an be an uzaklaşıyoruz diri sezgiye dayalı öz yerellik ruhundan.
Yıkım politikalarına karşı bizlerin de estetik bir direniş politikası oluşturarak mekan ile iç içe bunun mücadelesini sürdürmemiz gerekiyor. İnsanın direngen varlığıyla yaşadığı coğrafya ya pozitif katkı sunması ve pasif izleyicilik suç ortaklığından öteye bir anlam taşımayan durgunluğu aşması işin olmasa olmazdır. Politik duygularla düşünsel iradeyi korumakta etkin bir seçenektir. Yerel bilinci yaşamsal ontolojik değerlerimizin demokratik katılımcı savunusuyla anlam kazanır. Aidiyet duygusu ortadan kalkarsa biçare avareler gibi kolayca savruluruz.
Mekan ruhunun üstünde doğmuş olana verdiği sezgisel özgürlük duygusu sürekli bir simbiyotik ilişki içerisindedir tıpkı anne ve çocuğu arasındaki kopmaz bağ gibi. Varsın Kürdün ruhunu ürettikleri yapay anlamlarla kuşata dursunlar gafiller er ya da geç Kürt asi ruhunun sert anlamıyla yüzleşmekten kurtulamayacaklar. Dıştan seyirci kalıp akıl verenler ve ahkam kesenler yaralı içsel bakışlarımızda çoktan mahkum edilmişlerdir. Bu çağın sapkın ruhuyla uyuşmuyor olsa da bizim hakikatlerimiz olsun biz yine de eleştirel düşünebilme bilincimizi daha da geliştirerek yerelden toplumun politik gücünü örgütleyerek toplumsal muhalefete dayalı demokratik bir toplum inşa edeceğiz ve iktidarın despot gücünü kıracağız.
Sosyal duyarlılık ahlaki bir toplumsal kurtuluş ve özgürlük görevidir eğer bu olmasa yerel toplumsal dinamikler iktidarın faşizan örgütlü şiddet araçları karşısında korumasız kalır. Bunu tıpkı Smith’ in dediği gibi çoğunlukla “adil bir seyirci duyarlılığına” bile sahip olmayanlar yaratır!
Topluma demokratik bilinç kazandıran örgütlü ve direnişçi Apoist zihniyet Kürt coğrafyasında taban demokrasisini yerelin ruhuyla bütünleştirerek kentlerini bu temelde yeniden inşa edecek. Yozlaştırılan ve soykırıma uğratılan Kürt toplumsallığı böylelikle kurtulacak.
İstihdamı toplumsal üretime dayalı yerel olanaklarla dayanışmacı ve katılımcı toplumcu ekonomiyi kurarak yine yerel halkın elinden şirketlere rant sağlamak için zorla alınan geçim kaynaklarını geri almak için açlıkla soykırım uygulayan mercilere karşı direnişler örgütleyecek ve dünya gündemine oturacak emsal davalar açacak. Yoksulluğun kaynağı olan ekolojik kuraklık, küresel ısınmaya sebep olan sanayileşme, suyu, havayı, toprağı ve ekosistemi tahrip eden ve yaşam süresini kısaltan uygulamaların son bulması için vatanını ve yaşam alanlarını demokratik öz savunmaya dayalı bir bilinçle savunacak.
Topluluğun kolektif ruhuna üflemek bile devrimsel sonuçlar yaratabilir yerelde güçlenen toplum ve birey sosyal ve toplumsal özerkliği açığa çıkaracaktır. Güçlü Kürt yerel yönetim algısının yarattığı korku işte bu pratik potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Rojava da ki demokratik-ekolojik inşa karşısında bunun Kuzey Kürdistan başta olmak üzere her yerde zincirleme bir dipten gelen dalga etkisini yaratacağını bildiği için işbirlikçi yapılarıyla böylesine gaddarca saldırganlaşıyor. Korkunun ecele faydası yoktur. Kentlerimizi de, köylerimizi de, sokaklarımızı da, evlerimizi de, kendimizi de biz yöneteceğiz! Toprağımıza ve tarihimize sorumluluğumuzu bizde bellek soykırımı yaratarak unutturmaya çalışan Faşizme inat hodri meydan!
KEREM ÇİFTÇİ
Aryen Arşivi: 19 Ocak 2019
YORUM GÖNDER