SAVAŞI DOĞRU TANIMLAMAK
Savaş bir şiddet kullanımıdır. Fakat en genel
anlamda şiddet-baskı yapmak olarak değerlendirilirse; savaş da baskı yapmaktır.
Ama her baskı yapmak da savaş değildir. Savaş karşı tarafa sadece baskı yapmıyor,
aynı zamanda yok ediyor. Ya fiziki ya da iradi olarak yok ediyor. Dolayısıyla
savaş ile yok etme arasında bağ vardır. Araçları ve yöntemleri de ona göre
belirleniyor. Karşıdakinin fiziki ya da iradi yok olmasını, kırılmasını sağlatan
bir şiddet kullanımıdır. Fiziki yok etme, öldürme ya da tümüyle bir iradi güç
olmaktan çıkarma veya dağıtma esas olduğuna göre, kullandığı araçlar da ona
göre oluyor. Karşı taraftakini öldürecek araçlarla uygulanana şiddet deniliyor.
Bu araçlar da silah olarak tanımlanıyor. Savaşta kullanılan araçlara silah,
cephane deniliyor. Diğer şiddet kullanımlarındaki araçlardan farklıdır.
Düşünsel baskı da şiddet kullanımıdır, siyasi baskı da şiddet kullanımıdır,
ekonomik baskı da şiddet kullanımıdır. Ama birinin aracı ekonomikken diğerinin
aracı fikir ve dil gücüdür, ama onlar savaş değildir. Hepsine mücadele
deniliyor. Baskı oluşturma ya da şiddet kullanımı da deniliyor. Ama savaşın
onlardan farkı yok etmeyle, öldürmeyle ilgili oluşudur. Dolayısıyla her kavgaya
ya da her şiddet kullanımına savaş diyemeyiz.
Savaş, karşı tarafın fiziki ya da iradi yok
olmasını getiren bir şiddet kullanım biçimidir. Neden bu şekilde bir şiddet
kullanımına girilir? Durup dururken karşı tarafı fiziki ya da iradi olarak
neden yok etmeye çalışsın? Bunu yaparken birileri enerji kaybeder, bir şeyler
katar. Hiçbir amacı olmazsa böyle yapmaz. Yaparsa da ahmaklık olur. Demek ki
bir nedeni olmalıdır. Neden, oradan bir şeyler ele geçirmek, gasp etmek ister?
Fiziki ya da iradi olarak yok edilenin, var olan değerlerine ve imkânlarına el
koymak içindir. O nedenle, eğer onu yok etmek için bir şeyler harcıyorsan,
kazanacağın ondan fazla olacak ki karşılığı olsun. Savaş tarzında şiddet
kullanmanın el koymayla, gasp etmeyle, baskıyla, sömürüyle, ele geçirmeyle,
hegemonyayla kopmaz bağı vardır. Bunları gerçekleştiriyor. Fiziki ya da iradi
yok etme bu amaçlıdır. Kesinlikle amaçsız değildir. Demek ki savaşı bir de
böyle tanımlayabiliriz.
Savaş, karşıdakinin değerlerine el koymak için
onu fiziki ya da iradi olarak yok etmeyi hedefleyen bir saldırı biçimidir,
şiddet kullanım biçimidir. Savaşla bir şey elde ediliyor, yoksa keyif olsun
diye yapılmıyor. Baskı ve sömürüyle, talanla, gaspla karşı taraftakinin her
şeyine el koyma arayışla bağı var. O halde savaş iktidar ve devletle bağlantılıdır.
Gasp ve talan iktidar işiyse; o zaman savaş da ele geçirmeyi, imkânları ve gücü
tekelleştirmeyi öngörüyor. Bu da iktidar ve devlet işidir. Bunu yapanlara
iktidar ve devlet işi deniliyor. Savaş, iktidar ve devlet güçlerinin kullandığı
bir yöntemdir. Niçin? Karşıtlarını yok etmek ve değerlerine el koymak için.
Bunun tersi de doğrudur. Savaş, iktidar ve devleti ortaya çıkıyor veya
büyütüyor. İktidar ve devlet güçlerinin oluşumu veya büyümesi ile savaş arasında
böyle bir bağ-ilişki vardır. Savaşın sonuçları üzerinde iktidar ve devlet
güçleri oluşuyor. Savaşla elde edilen birikim iktidar ve devlet gücünü yaratıyor.
Bir de savaşı yürüten güçler iktidar ve devleti yaratıyor.
Savaşta yok etme araçlarıyla uygulanan baskı
ve şiddet durumunda kullanılan araçlara da genel olarak silah dedik. Silahtan
kasıt ise canlılar için öldürücü ve yok edici araçlardır. Silahlar kendi
kendine karşı taraftakini öldürmüyor, onun varlığına, imkânlarına el koymuyor.
Bir de bu silahları kullanan olmalıdır. Yani savaş yapan olmalıdır. Savaşı
yapan güce genel planda savaşçı deniliyor. Esas anlamda ise ordu deniliyor.
Savaşçı veya asker, ordu kavramları kullanılıyor. Bu, şu anlama geliyor: Savaş
sadece gövde gösterisi, güç gösterisi için ya da eğlence için yapılan bir iş
olmadığına göre; öldürme, yok etme ve karşı tarafın değerlerine el koyma işi
olduğuna göre; bireysel bir iş değildir, örgütlerle yürür. Bu işi yapan araçları
ancak örgütlü bir güç kullanabilir. İşte bu örgütlü güce ordu deniliyor. Ordu
ve savaşla ilgili her şeye de askerlik deniliyor.
Ordu buradan bir tanım olarak önümüze geliyor.
Ordu nedir? Savaş yapan eğitilmiş örgütlü güçtür. O halde savaş bir ölüm kalım
olayı ise, ordu ölme ve öldürmeyle ilgili bir örgütlenme biçimidir. Ona göre de
eğitimi ve örgütlenmesi, disiplini gerekiyor. Bu nedenle ordular insan
toplumunun en çok eğitilmiş ve disipline edilmiş örgüt biçimleri oluyor. Sıradan
bir örgüt değildir. Savaş yapan örgüt, karşıdakini öldüren ve kendini ona göre
yaşatan bir örgüttür. Eğer eğitimi ve disiplini yeterli olmazsa öl ve öldür
meydanında öldüren değil ölen olur. Ölmemek için öldürmesi gereklidir. Orduya
ciddi ve çelik disiplinli örgüt deniliyor. En keskin disiplin kurallarının
hâkim olduğu, uygulandığı, yürütüldüğü örgüt biçimidir.
Barış, sadece çarpışmanın karşıtı değildir.
Aynı zamanda el koymanın, ele geçirmenin, devlet olmanın, iktidar olmanın da
karşıtı olmalıdır
Savaşın karşıtı olarak, alternatifi gibi
görünen kavramlar da var. Savaşla barışı diyalektik karşıtlık olarak tanımlıyoruz.
Bu yanlış da değildir, ama savaş çok kullanılan bir kavramdır. Bu belirttiğimiz
tanımlar kullanırken daraltılıyor, parçalanıyor. Daha çok da alternatifi olan
barış doğru anlaşılmıyor. Sadece muharebeyle ilgili bir olay olarak görülüyor.
Savaşın muharebe derekesi oluyor ve onun karşıtıymış gibi görülüyor. Amaç bağından
koparılıyor. Bu yanlıştır. Bu anlamda en çok yanlış kullanılan, yetersiz tanımlanan
kavramların başında barış geliyor. Oysa barış savaşın karşıtı, alternatifi,
diyalektik karşıtı olarak ortaya çıkıyorsa o halde savaşın bütün unsurlarının
karşıtı olması lazım. Barış; sadece çarpışmanın karşıtı değildir. Aynı zamanda
el koymanın, ele geçirmenin, devlet olmanın, iktidar olmanın da karşıtı olmalıdır.
Devlet olmama, ele geçirmeme olarak da ortaya çıkmalıdır. Barış, bu şekilde
anlaşılmadığı için en fazla çatışmasızlık haliyle karıştırılıyor.
Savaş, karşıdakinin fiziki ya da iradi olarak
yok edip değerlerine el koyma işiyse o zaman bunun çeşitli evreleri vardır.
Mesela fiziki veya iradi olarak kime el koyacaksın, kimi öldüreceksin? Onu
belirleyeceksin. Buna düşmanını belirlemek deniliyor. Düşman kavramı bir askeri
kavram ve o da burada ortaya çıkıyor. Düşman, fiziki ya da iradi olarak yok
edilmek istenen güçtür. Karşıt veya karşıtlığın bu biçimde olmasına düşmanlık
deniliyor. Her karşıtlık düşmanlık değildir. Düşman bir askeri kavramdır.
Düşman kavramı da mevcut durumda yanlış kullanılıyor. En küçük bir karşıtlığa
düşman deniliyor. Düşman herhangi bir karşıtlık değil, birbirini yok etmek
isteyen karşıtlıktır. Diğerlerini düşmanlık olarak tanımlamamak gereklidir.
Çünkü düşman askeri kavramdır. Her şeyi düşmanlık olarak tanımlıyoruz, öyle değildir.
Düşman kesinlikle birbirini yok etmekle uğraşan karşıt iki güç demektir.
Savaş olabilmesi için öncelikle düşmanını
belirleyeceksin. Bu bir tespit ve analiz işidir. Dost kim, düşman kim,
kendinden yana olan kim, karşıt olan kim? Bunu belirleme işine veya düşmanını
doğru tespit etme işine stratejik analiz deniliyor. Strateji bilimi, bir gücün
dost düşman ayrımı yaptığı, dostunu düşmanını belli eden stratejik analizine
deniliyor. Onun için Önderlik “Strateji düşüncedir, taktik uygulamadır” dedi.
Strateji bir teorik analiz, durum tespiti yapma, var olan yaşam ilişkilerini
çözümleyerek düşmanı, yok edilmek isteneni tespit etmedir. Tabi dostu da tespit
etmedir. Yok etme işini yapacak güçleri de, kendinden olan ittifakı-müttefiki
olan güçleri de tespit işidir. Düşman belirleme işine veya düşmanı açığa çıkaracak
kadar içinde bulunulan durumun düşünsel analiz yapma işine stratejik analiz
deniliyor.
AZAD ÇEKDAR
YORUM GÖNDER