ANNALES VE TARİH (1.BÖLÜM)
TARİH KURAMLARI - TARİH YAZIMI VE YENİ TARİH YORUMU
SUNUŞ
Bu kitabın yazım hikayesi ‘bu kadar tesadüf olur mu ‘ dedirten cinstendir. Bu kadar da olur mu demeyin, oluyor işte. Hem tarih dediğimiz şey de bu değil mi? Yani yaşanmış olan anı bırakan ve gerçeğe temas eden... Abdullah Çelik seyir halindeyken hakikat yolunda, bir yol yolculuğunda yakalanıyor. Adıyaman E tipi kapalı cezaevindeyken “Annales ve Tarih” adlı bir makale yazıp Özgür Gündem Gazetesi'ne yolluyor. Yıl 2010'dur. O sıralarda Mürsel Yıldız arkadaş da Mersin Üniversitesi'nde Tarih okumakta. Abdullah arkadaşın makalesini hocalarından birine götürüp gösteriyor. Gel zaman git zaman derken Abdullah arkadaş bir sürü cezaevine sürgün olur. En son durağı Gaziantep H Tipi Kapalı Cezaevi olur. Mürsel arkadaş da okulu bitirir, Amed Kayapınar Belediyesi Eğitim Destek Evi'nde Tarih öğretmeni olarak çalışmaya başlar. Sırf politik ve muhalif kimliğinden dolayı yakalanıp Gaziantep H Tipi Kapalı Cezaevine konulur.
Türkiye siyasetinin iklimi sertleşmiş, yolda gezen, çayırda, köyde, anlayacağınız Kürt hareketine ve tüm muhaliflere karşı topyekûn bir saldırı vardı. Tüm demokratlara karşı susturma ve içeri atılma konsepti devreye sokulmuştu. Mürsel arkadaş da Adana'dan Amed'e giderken Gaziantep'te yol kontrolü sırasında yakalanıp H tipi Kapalı Cezaevine getiriliyor. Mürsel arkadaş dışarıdayken Sayın Abdullah Öcalan'ın AİHM savunmasının V. cildinin bilgisayar çıktısını Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevindeki Emir Sırça arkadaşa gönderiyor. Bu kitaptan dolayı Mürsel arkadaş yakalanıyor, gıyabında ceza veriliyor. Ceza Yargıtay tarafından yasaklı olmayan bir kitap olduğu kararına rağmen verilmiş. Bu arada 2016 Haziran’ında Tariqé Hesen de 2015'te 'Gaziantep'ten niye geçtin' diye Hakkâri’den gözaltına alınıp Gaziantep H Tipi Kapalı Cezaevine, Abdullah arkadaşın olduğu koğuşa konulur. O da 15 yıl Tarih öğretmenliği yapmış, politik ve muhalif duruşundan dolayı zindana atılmıştır.
Tarih yolculuğuna çıkan her üç arkadaş Gaziantep H Tipi Kapalı Cezaevinde yan yana gelirler. Mürsel arkadaş, Abdullah arkadaşın 2010 yılında Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan makalesini unutmamış. Tabii geçen zaman diliminde Mürsel arkadaş Goran Yayınevini kuruyor. Söz tarihten açılınca ve her üç yolcu da aynı konuya eğilince böyle bir kitap çalışması oluştu. İlk makaleyi kitap yazmamıza ve tanışmamıza vesile olduğu için başa aldık. Ayrıca okumalarımızda ve araştırmalarımızda gördük ki, genelde tarih yazımı ve özelde de Annales okulu üzerine fazla bir çalışma olmamış, kıt imkanlarla ve cezaevinde olmanın dezavantajı da buna eklenince çalışma sınırlı kaynaklarla yürütüldü. Modernitenin etkisinde şekillenmiş tarih kuram ve yazımlarını incelediğimizde Nietzche'nin " Yalnız geleceği kuran kimsenin, geçmişi yargılamaya hakkı vardır" sözü, bizi hakikat arayışına, hakikati ararken de, nasıl bir hakikat arayışı? sorusunu sormaya yöneltti.
Olay ve olguların tarihsel olabilme imkanlarının tarih kurması ya da tarih yazıcısının elinde olduğu gerçeğinden hareketle, geçmişi bugünle ilişkilendirme, bugünü geçmişte arama yönteminin olmazsa olmaz olduğunu gördük. Olguların tarihsel olması, olayların tarihsel değer taşıması, kuşkusuz ki olgunun oluştuğu dönem, coğrafya, siyaset, güç ve iktidar durumlarıyla alakalıdır. Ama en önemlisi hepsinin bütünü olarak olguya yaklaşmak en vazgeçilmez gerçekliktir. Olguyu sadece iktidarla, ya da coğrafyayla sınırlandırmak ancak iktidar ya da coğrafya kadar anlatılabilinir. Michel-Rolph Trovıllot, "Her tarih anlatısı, gerçek hakkında bir iddiadır" derken, tarihsel farkındalığın sadece muteber tarihçilere bırakılamayacağını, hepimizin tarih üreten, farklı derecelerde tarihsel farkındalığı olan amatör tarihçiler olduğunu, bunun için de üniversitelerin ve onların yayın organlarının tarihsel anlatının oluştuğu tek yer olmadığını, bunun farkında olunması gerektiğini anlatmaya çalışır bize.
Tarih çalışmaları yeni kahinler ortaya çıksın diye değil, Yuvan Naah Harari'nin dediği gibi "geçmişten kendimizi kurtaralım" diye yapılmaktadır. Bu geçmişten kurtulmadan kasıt elbette geçmişi görmemeyi görmezden gelme değildir. Hakikati tam da onun oluş anında, başlangıçta aramak yani ” kaybedileni kaybolan yerde aramaktır” esas olan. Sayın A. Öcalan'ın "Tarih günümüzde biz tarihin başlangıcında saklıyız" belirlemesi bu hakikat arayışının özünü oluşturur. Bu çalışma da bu alana karınca çabasıyla, kısıtlı kaynak ve imkanlarla yapılan bir faaliyettir.
ABDULLAH ÇELİK, MÜRSEL YILDIZ, RARİQA HESEN (Ocak 2018)
YORUM GÖNDER