ANNALES VE TARİH (22.BÖLÜM)
FEODAL TOPLUMDA TARİH YAZICILIĞI
Feodal toplumda geçmişe özlem duyulması için birçok etki bir araya toplanıyordu. Din kutsal kitaplarda anlatılan olayları kanıtlamak üzere kendine özgü tarih kitaplarına sahipti. Cinsel olaylar tarihsel olayların hatırlanmasından başka bir şey değildi. Halk arasındaki biçimi ile din en eski azizlerin hayatlarında türetilmiş masallarından besleniyordu. Amaç Katolik kilisesinin misyonunu meşrulaştırmaktır. Katolik kilisesinin öğretileri Latince aracılığı ile manastırlarda üretilen dini öğretilerdir. (25)
Feodal toplumda tarihsel yazılar ne kadar çok olursa olsun bunlardan çok dar bir seçkinler grubu yararlanabiliyordu. Feodalitenin karakteristik insan ilişkilerinden çok öncelere dayanan ve özü itibariyle de ona yabancı olan kan birliğine dayalı bağlar yeni yapının bağrında da onları Feodalite görüntüsünün içinde çıkartmamıza izin vermeyecek çapta büyük roller oynadılar. (26)
Feodal toplumda kan davası önemli bir toplumsal özelliktir. Bir ucundan öbürüne hemen tüm orta çağda -özellikle feodal çağ- özel intikam damgası altında yaşamışlardı. Kan davası halkları en kutsalı olarak mutlaka ilk önce zarar gören kimseye düşen görevdi. Sonunda ölüm olsa bile. Bu konuda yazılı binlerce belge yazıtlarda bulabiliyoruz (27).
Feodal toplumda kan bağı insanlar arasındaki bir ilişki biçimi olduğu için toplumunda zihniyet yapılanmasını 1. derecede etkilemiştir.
AVRUPA FEODALİTESİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ
Feodal toplumda akrabalık ilişkilerinden doğan yükümlüler çok güçlü olmamakla beraber toplum bütünüyle soy ilişkilerine yaslanıyordu. Daha da açık olarak gerçek feodal ilişkiler vardı çünkü kan ilişkilerde her şeyi düzenlemeye yetmiyordu. Feodal toplum kandaş bir toplumda ve devlet gücünün egemen olduğu bir toplumdan yalnızca farklı olarak kalmamakta aynı zamanda onlardan sonra ortaya çıkan bir tarz olduğundan onların duygularını taşımaktadır. (28)
Feodal toplum hiyerarşik olmaktan çok eşitsiz bir toplum olmuştur. Bu toplumda soylulardan çok şefler vardır. Köle ise yoktur. Hemen bütün doğrudan üreticiler serttir. Eğer bu toplumda köleciliğin yeri bu kadar küçük olmasaydı gerçekten feodal olan bağımlılık ilişkilerinin toplumun alt kesimlerinde ortaya çıkması mümkün olamazdı. Toplumsal sınıflandırma hiçbir zaman tam anlamı ile düzenlemediğinden, düzenli ve değişmez katı kastların oluşması olanaksızdı. Feodal toplumda karakteristik insan ilişkisi bir astın en yakınındaki şefe bağlanması olmuştu. Batı uygarlığı coğrafyasında Feodalite haritasında az geniş boşluklar vardı: İskandinav yarımadası Friz ya İrlanda gibi feodal Avrupa'nın ne aynı derecede ne aynı ritme göre ve özellikle de hiçbir yerde tamamen feodalleşmediğini fark etmektir. Devlet kavramı mutlak olarak hiçbir zaman kaybolmamış yaşamı en güçlü olarak sürdürdüğü yerlerde de insanlar eğer yalnızca krala bağımlı olarak kalabilmişlerdir. (29)
Kral da yetkisini bir kısmını Katolik kilisesi ile paylaşmıştır. Kimi uygulamalarda kilise siyasi yetkilerini de kullanmıştır özellikle Haçlı seferlerinde bunu daha net görebiliyoruz.
MÜRSEL YILDIZ
YORUM GÖNDER