ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ ROMA STATÜSÜ
Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü (The Rome Statute of the International Criminal Court), 15 Haziran 1998 ve 17 Temmuz 1998 tarihleri arasında Roma’da toplanan Birleşmiş Milletler Konferansında kararlaştırılmıştır. Roma Statüsünü oluşturan anlaşma için yapılan oylamada 160 oy kullanılmış; 120 kabul, 21 çekimser, 7 karşı oy verilmiş ve statü oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Anlaşma, Uluslararası Ceza Mahkemesinin kuruluş statüsüdür. Uluslararası Ceza Mahkemesi Merkez Binası Anlaşma ile kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesinin(UCM) merkezi Hollanda’nın La Haye kentindedir. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Ceza Divanı(UCD) olarak da adlandırılmaktadır. Mahkeme Uluslararası tüzel kişiliğe sahiptir ve sürekli yapıdadır. Mahkeme, gerçek kişilerin cezai sorumluluğunu tespit etmekte, tüzel kişilerin ve devletlerin sorumluluğunu soruşturmamaktadır. UCM, ceza hukukunun temel ilkelerine göre hareket etmektedir. Mahkemenin yargıladığı konular genel olarak, soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçudur. Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargılama yetkisi sadece Roma Statüsü ile sınırlıdır. Devletlerin ulusal hukuk sistemlerinin üstünlüğü korunmuştur. Anlaşmaya taraf olan devletler bakımından anlaşma taraf olduğu tarihten itibaren geçerlidir. Türkiye Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargılama yetkisini kabul etmemiştir. Avrupa ülkelerinin bir çoğu anlaşmaya taraftır. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’ne Taraf Olan Devletleri gösteren harita Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Tüzüğü GİRİŞ Bu tüzüğe taraf devletler, Bütün insanların ortak bağlarla birleştiği, ortak bir miras dahilinde kültürlerin bir araya geldiği ve bu hassas mozaiğin her an dağılabileceğinden endişe duyulduğunun bilincinde olarak, Bu yüzyıl süresince milyonlarca çocuk, kadın ve erkeğin, insanlık vicdanını derdinden etkilemiş, hayal bile edilemeyen kötülüklerin kurbanı olduğunu akılda tutarak, Bu tür ağır suçların, dünyadaki barış, güvenlik ve esenliği tehdit ettiğini kabul ederek, Uluslararası toplumu bir bütün olarak yakından ilgilendiren, çok ciddi suçların cezasız kalmaması ve ulusal düzeyde ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi suretiyle, bu suçların etkin bir şekilde kovuşturulmasının, güvence altına alınması gerektiğini teyit ederek, Bu suçların faillerinin, cezasız bırakılmasına son verme ve böylece bu tür suçları önleme konusunda kararlı olarak, Uluslararası suçların sorumluları üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasının her devletin görevi olduğunu anımsayarak, Birleşmiş Milletler Şartında yer alan amaç ve ilkeler ile özellikle tüm devletlerin, herhangi bir devletin toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığına karşı güç ve tehdit kullanmaktan veya BM amaçlarına uymayan şekilde müdahalelerden kaçınmaları gereğini tekrar teyit ederek, Bu bağlamda tüzüğün hiçbir maddesinin, hiçbir devlete başka bir devletin içişlerine ya da silahlı çatışmalarına karışma yetkisi vermediğini vurgulayarak, Şimdiki ve gelecek nesillerin iyiliği için, uluslararası toplumu bir bütün olarak yakından ilgilendiren, çok ciddi suçlar üzerinde haiz olarak, Birleşmiş Milletler Sistemi ile ilişki içinde, bağımsız ve daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulması konusunda kararlı olarak, Bu tüzük çatısı altında kurulacak olan ceza mahkemesinin, devletlerin ulusal yargı yetkisinin bir tamamlayıcısı olduğunu vurgulayarak, Uluslararası adaletin uygulanacağına ilişkin, sonsuz güveni sağlama konusunda emin olarak, Aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır:
1. BÖLÜM MAHKEMENİN KURULUŞU Madde 1: Mahkeme Uluslararası Ceza Mahkemesi (Mahkeme) bu tüzükle kurulmuştur. Mahkeme, daimi bir kurumdur ve bu tüzükte sözü edilen, uluslararası toplumu yakından ilgilendiren çok ciddi suçları işleyen kişiler üzerinde, yargı yetkisine sahiptir ve devletlerin ulusal yargı yetkisini tamamlayıcıdır. Mahkemenin yargı yetkisi ve işlevleri bu tüzük hükümleri çerçevesinde belirlenir.
Madde 2: Mahkemenin Birleşmiş Milletler ile İlişkisi Mahkemenin Birleşmiş Milletler ile ilişkileri, bu tüzüğe Taraf Devletler Kurulu tarafından uygun bulunur ve Mahkeme adına Mahkeme Başkanı tarafından akdedilecek bir anlaşma ile düzenlenir.
Madde 3: Mahkemenin Yeri 1. Mahkeme, Hollanda’nın (ev sahibi devlet) Lahey kentinde faaliyet gösterir. 2. Mahkeme, ev sahibi devlet ile Taraf Devletler Kurulu tarafından onaylanıp, akabinde Mahkeme adına Mahkeme Başkanı tarafından sonuçlandırılacak bir “merkez bina anlaşması” yapar. 3. Mahkeme, arzu ederse, bu tüzükte öngörüldüğü şekliyle başka bir yerde toplanabilir.
Madde 4: Mahkemenin Hukuki Statüsü ve Yetkileri 1. Mahkeme, uluslararası bir hükmi şahsiyete sahiptir. Ayrıca işlevlerini yerine getirebilmek ve amaçlarını gerçekleştirebilmek için gerekli hukuksal yetkileri de haizdir. 2. Mahkeme, bu tüzükte öngörülen görev ve yetkilerini herhangi bir taraf devlet toprakları üzerinde ve de özel bir anlaşma ile diğer devletlerin toprakları üzerinde uygular.
2.BÖLÜM YARGI YETKİSİ, KABUL EDİLEBİLİRLİK VE UYGULANACAK HUKUK Madde 5: Mahkemenin Yargı Yetkisine Giren Suçlar 1. Mahkemenin yargı yetkisi, uluslararası toplumu bir bütün olarak ilgilendiren çok ciddi suçlar ile sınırlıdır. Mahkeme, bu tüzüğe uygun olarak, aşağıdaki suçlarla ilgili yargı yetkisine sahiptir: (a) Soykırım suçu; (b) İnsanlığa karşı suçlar; (c) Savaş suçları; (d) Saldırı suçu. 2. Mahkeme, saldırı suçu üzerindeki yargılama yetkisini, 121 ve 123. maddelere uygun bir şekilde suçu tanımlayan ve bu suçla ilgili olarak Mahkemenin hangi durumlarda, bu yetkisini kullanacağını ortaya koyan bir hüküm kabul edildikten sonra yerine getirir. Böyle bir hüküm, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin ilgili hükümleri ile uyumlu olmalıdır.
Madde 6: Soykırım Bu tüzüğün amaçları bakımından “soykırım”, ulusal, etnik, ırki ya da dini bir grubu kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla gerçekleştirilen aşağıdaki eylemleri kapsamaktadır: (a) grup üyelerini öldürmek; (b) grup üyelerine ciddi bedensel ya da ussal zarar vermek; (c) fiziksel olarak kısmen ya da tamamen yok etmek kastıyla, grubu ağır yaşam koşullarına maruz bırakmak; (d) grup içinde doğumları önlemeye yönelik tedbirler koymak; (e) grup içindeki çocukları zorla bir başka yere nakletmek.
Madde 7: İnsanlığa Karşı Suçlar 1. Bu tüzüğün amaçları bakımından “insanlığa karşı suçlar”, herhangi bir sivil nüfusa karşı yaygın veya sistematik bir saldırının parçası olarak işlenen aşağıdaki eylemleri kapsamaktadır: (a) öldürme; (b) toplu yok etme; (c) köleleştirme; (d) nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli; (e) uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal ederek, hapsetme veya fiziksel özgürlükten başka biçimlerde mahrum etme; (f) işkence; (g) ırza geçme, cinsel kölelik, zorla fuhuş, zorla hamile bırakma, zorla kısırlaştırma veya benzer ağırlıkla diğer cinsel şiddet şekilleri; (h) paragraf 3’te tanımlandığı şekliyle, her hangi bir tanımlanabilir grup veya topluluğa karşı, bu paragrafta atıf yapılan her hangi bir eylemle veya Mahkemenin yetki alanındaki her hangi bir suçla bağlantılı olarak siyasi, ırki, ulusal, etnik, kültürel, dinsel, cinsel veya evrensel olarak uluslararası hukukta kabul edilemez diğer nedenlere dayalı zulüm; (i) zoraki kayıplar; (j) ırk ayrımcılığı (apartheid) suçu; (k) kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya zihinsel veya fiziksel sağlıkta ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dışı eylemler. 2. 1. paragrafın amaçları bakımından: (a) “Herhangi bir sivil topluluğa yönelmiş saldırı”, devlet ya da kurumsal bir politikanın uzantısı ya da bu politikanın daha da ileri götürülmesine yönelik olarak 1. paragrafta belirtilen eylemlerin herhangi bir sivil topluluğa karşı müteaddit kereler yapılması anlamına gelir; (b) “Toplu yok etme”, nüfusun bir bölümünü yok etmek amacıyla, yiyecek ve ilaca erişimden mahrum bırakmanın yanı sıra, yaşam koşullarını kasten kötüleştirmeyi de içerir; (c) “Köleleştirme”, kadın ve çocuklar başta olmak üzere, bir kişi üzerinde sahiplik hakkına dayalı yetkilerin, insan ticareti dahil kullanılması anlamına gelir; (d) “Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli”, uluslararası hukukta izin verilen gerekçeler olmaksızın, belli bir yerde, hukuka uygun olarak ikamet eden insanların sürülmesi ya da başka zorlayıcı fiillerle zorla yer değiştirilmeleri anlamına gelir; (e) “İşkence”, yasal yaptırımlardan kaynaklanan, kaza eseri ya da yaptırımın doğasından kaynaklanan acı ve ıstırap hariç olmak üzere, gözaltında bulunan veya sanığın gözetiminde bulunan bir kişinin, fiziksel ya da ussal olarak şiddetli acı veya ıstırap çekmesini bilerek sağlama anlamına gelir; (f) “Zorla hamile bırakma”, uluslararası hukukun ciddi bir şekilde ihlali veya bir topluluğun etnik bileşimini değiştirme amacıyla, bir kadının arzusu hilafına, zorla hamile bırakılması anlamına gelir; ancak bu tanım, hiçbir şekilde hamileliğe ilişkin ulusal yasaları etkileyecek şekilde yorumlanamaz; (g) “Zulüm”, bir grubun veya topluluğun, kimliğinden dolayı, uluslararası hukuka aykırı olarak, temel haklardan ağır bir şekilde mahrum bırakılması anlamına gelir; (h) “Irk ayrımcılığı (apartheid)”, bir ırkın, başka bir ırk grubu veya grupları üzerinde, sistematik hakimiyet ve baskı kurmaya yönelik kurumsal bir rejim çerçevesinde ve bu rejimi koruma amacıyla işlediği ve 1. paragrafta sözü edilen insanlık dışı fiiller anlamına gelir; (i) “Zoraki kayıplar”, bir devlet veya siyasi bir örgüt tarafından ya da onların yetkisi, desteği ve bilgisi dahilinde, kişilerin gözaltına alınması, tutuklanması veya kaçırılmasını takiben, bu kişilerin uzunca bir süre, kanun korumasından uzak tutulması amacıyla, nerede oldukları ve akıbetleri hakkında bilgi vermeyi reddetme ve bu kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları bilgisini inkar anlamına gelir; 3. Bu tüzüğün amacına uygun olarak, “cinsiyet” toplumsal bağlamda, kadın ve erkek olmak üzere iki cinsiyete atıf yapmaktadır. “Cinsiyet” terimi, yukarıda açıklanandan başka bir anlam taşımamaktadır.
Madde 8: Savaş Suçları 1. Bir plan veya politikanın ya da bu tarz suçların büyük çapta işlenmesinin bir parçası olarak işlenmesi başta olmak üzere, Mahkemenin savaş suçları üzerinde yargı yetkisi vardır. 2. Bu tüzüğün amacına uygun olarak, “savaş suçları” şu anlamlara gelir: (a) 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’nin çok ciddi şekilde ihlali, başka bir deyişle, Cenevre Sözleşmesi hükümlerine göre korunan şahıs ve mallardan herhangi birine karşı aşağıdaki fiiller: i) Kasten öldürme; ii) Biyolojik deneyler dahil işkence veya insanlık dışı muamele; iii) İnsan vücuduna veya sağlığına kasten büyük ıstırap verme veya ciddi yaralamaya sebep olma; iv) Askeri gereklilik olmadan, yasadışı ve keyfi olarak malların yaygın yok edilmesi veya sahiplenilmesi; v) Bir savaş esirinin veya koruma altındaki bir diğer şahsın, düşman devlet silahlı kuvvetlerinde hizmet etmeye zorlanması; vi) Bir savaş esirinin veya koruma altındaki bir diğer şahsın, kasti olarak adil ve olağan yargılanma hakkından yoksun bırakılması; vii) Hukuka aykırı sürgün, nakletme ya da hapsetme; viii) Rehine alınması. (b) Uluslararası hukukun mevcut sistemi içerisinde, uluslararası silahlı çatışmalarda uygulanabilir yasa ve geleneklerin diğer ciddi ihlalleri, yani, aşağıdaki fiillerden herhangi birisi: i) Çarpışmalarda doğrudan yer almayan sivil bireylere ya da sivil nüfusa karşı kasten saldırı yöneltilmesi; ii) Askeri olmayan, yani askeri maksatlı olmayan sivil hedeflere karşı kasten saldırı düzenlenmesi; iii) Uluslararası silahlı çatışmalar hukuku çatısı altında, siviller ya da sivil nesnelere sağlanan korumadan yararlanma hakları olduğu sürece, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne göre, barış gücü ya da insan yardıma tahsis edilmiş görevli personel, tesis, malzeme,birlik veya araçlara kasten saldırı yöneltilmesi; iv) Tahmin edilen somut ve doğrudan askeri avantajlara kıyasla, aşırı olacak şekilde, sivillerin yaralanmasına veya ölmesine veya sivil nesnelerin zarar görmesine yol açacağı ve geniş çapta, uzun vadeli ve ağır bir biçimde doğal çevreye zarar vereceğinin bilincinde olarak saldırı başlatılması; v) Savunmasız veya askeri hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri ve binaların bombalanması veya bu yerlere herhangi bir araçla saldırılması; vi) Silahını bırakmış, kendisini savunma araçlarından yoksun ve isteğiyle teslim olmuş bir askeri öldürme veya yaralama; vii) Teslim bayrağını, Birleşmiş Milletler veya düşman bayraklarını, askeri rütbelerini ve üniformalarını, yine aynı şekilde Cenevre Sözleşmeleri’nin ayırt edici amblemlerini, uygunsuz şekilde kullanarak ölüme veya ciddi yaralanmaya sebebiyet verme; viii) İşgalci devletin kendi sivil nüfusunun bir bölümünü işgal ettiği topraklara doğrudan veya dolaylı olarak nakletmesi veya işgal edilen topraklardaki nüfusun tamamının veya bir kısmının devlet sınırları içinde veya dışında sürülmesi veya nakli; ix) Askeri amaçlı olmaması koşuluyla din, eğitim, sanat, bilim veya yardım amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi eserlere, hastanelere ve hasta ve yaralıların toplandığı yerlere kasten saldırı düzenlenmesi; x) Karşı tarafın hakimiyeti altında bulunan kişilerin tıp, diş veya hastane tedavisi gerekliliği olmadan, kişisel çıkarlarına aykırı bir şekilde ölüme yol açabilecek veya sağlığı ciddi tehlikeye düşürebilecek nitelikte tıbbi veya bilimsel deneylere tabi tutulması veya fiziksel sakatlanmaya maruz bırakılması; xi) Düşman devlet ya da orduya bağlı bireylerin haince öldürülmesi veya yaralanması; xii) Savaş esirlerine yaşama şansı verilmeyeceğini ilan etme; (karşı tarafta canlı bırakılmayacağını ilan etme) xiii) Savaşa dair ihtiyaçlar zorunlu olarak gerektirmedikçe, düşman mallarının imha edilmesi veya bu mallara el konulması; xiv) Düşman taraf uyruklu kişilerin, Mahkemelerdeki hak ve eylemlerinin ortadan kaldırıldığını, askıya alındığını veya kabul edilemez olduğunu ilan etme; xv) Düşman taraf vatandaşlarını, savaş başlamadan önce, ordu mensubu olsalar bile, kendi devletlerine karşı savaş harekatlarında yer almaya zorlama; xvi) Saldırı sonucu ele geçirilse bile, bir kenti ya da yeri talan etme; xvii) Zehir veya zehirli silahların kullanılması; xviii) Boğucu, zehirli veya diğer gazlar ile benzeri sıvı, malzeme veya cihazlar kullanılması; xix) Çekirdeği tam kapatmayan veya yararak ayrılan mermiler gibi insan vücuduna kolayca giren veya vücutta parçalanan mermi kullanılması; xx) Gereksiz yaralanmaya veya ıstıraba yol açan veya 121 ve 123. maddeler hükümlerine uygun olarak bu tüzüğe bir ek şeklinde dahil edilmesi ve geniş yasaklamaya tabi olması halinde, kendiliğinden ve ayrım yapmadan uluslararası savaş hukuku ihlalleri oluşturan silah, mermi, malzeme veya savaş yöntemleri kullanılması; xxi) İnsan onuruna hakaret eder nitelikte, özellikle aşağılayıcı ve küçük düşürücü davranışlar; xxii) 7.maddenin 2(f) paragrafında tanımlandığı gibi ırza geçme, cinsel köleleştirme, fahişeliğe zorlama, hamileliğe zorlama, kısırlaştırmaya zorlama veya Cenevre Sözleşmeleri’ni ciddi şekilde ihlal eden diğer cinsel şiddet çeşitlerine başvurulması; xxiii) Belli noktaları, alanları veya askeri güçleri askeri operasyonlardan muaf tutmak için, bir sivilin veya diğer korunmuş bir kimsenin varlığının kullanılması; xxiv) Uluslararası hukuka uygun bir şekilde, Cenevre Sözleşmeleri’nin ayırt edici amblemlerini kullanan binalara, malzemeye, sağlık ve ulaşım birimlerine kasten saldırı düzenlenmesi; xxv) Cenevre Sözleşmeleri ile sağlanan yardım malzemelerini bilerek engelleme dahil olmak üzere, yaşamları için vazgeçilmez maddelerden mahrum etmek suretiyle sivillerin aç bırakılmasının, bir savaş yöntemi olarak kullanılması; xxvi) 15 yaşından küçük çocukların ulusal silahlı kuvvetlere çağırılması, askere alınması veya çatışmalarda aktif olarak kullanılması; (c) Uluslararası nitelik taşımayan bir silahlı çatışmada, 12 Ağustos 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin müşterek 3. maddesinin ciddi ihlalleri; yani, silahlarını bırakmış silahlı kuvvetler mensupları ile hastalık, yaralanma, gözaltı veya herhangi bir başka nedenle savaş dışı kalmış olanlar dahil olmak üzere çatışmalarda aktif olarak yer almayan kişilere karşı işlenen aşağıdaki fiiller: i) Yaşam hakkına ve kişiye karşı şiddet, özellikle her türlü öldürme, sakat bırakma, zalimane muamele ve işkence; ii) İnsan onuruna hakaret eden, özellikle aşağılayan ve küçük düşürücü davranışlar; iii) Rehine alınması; iv) Kanuna dayalı ve gerekliliği genel kabul görmüş yargısal garantileri haiz bir Mahkeme kararı olmadan cezalandırma ve infaz; (d) Paragraf 2 (c) uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalara uygulanır ve dolayısıyla gösteriler, münferit ve zaman zaman meydana gelen şiddet hareketleri veya benzer nitelikteki diğer fiiller gibi iç karışıklıklar ve gerginliklere uygulanmaz. (e) Mevcut uluslararası hukuk çerçevesinde, uluslararası karakterde olmayan ancak silahlı çatışmalarda uygulanabilir hukukun ve teamüllerin diğer ciddi ihlalleri; yani aşağıdaki eylemlerden herhangi biri: i) Çarpışmalarda doğrudan yer almayan sivillere karşı veya sivil nüfusa karşı kasten saldırı düzenlenmesi; ii) Uluslararası hukuka uygun bir şekilde Cenevre Sözleşmelerinin ayırt edici amblemlerini kullanan personele, malzemeye, tıbbi birimlere ve nakliye araçlarına kasten saldırı düzenlenmesi; iii) Silahlı çatışma hukukuna göre, sivillere ve sivil nesnelere sağlanmış korumaya hak kazanmaları şartıyla, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne uygun bir şekilde insani yardımda veya barış gücü görevinde bulunan personele, tesislere, malzemeye, birimlere veya araçlara karşı kasten saldırı düzenlenmesi; iv) Askeri amaçlı olmaması koşuluyla dini, eğitim, sanat, bilim veya hayır amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi eserlere, hastanelere ve hasta ve yaralıların toplandığı yerlere bilerek saldırı düzenlenmesi; v) Saldırı sonucu ele geçirilse dahi, bir kenti ya da yeri talan etme; vi) 7.maddenin 2(f) paragrafında tanımlandığı gibi ırza geçme, cinsel köleleştirme, fahişeliğe zorlama, hamileliğe zorlama, kısırlaştırmaya zorlama veya Cenevre Sözleşmeleri’ni ciddi şekilde ihlal eden diğer cinsel şiddet çeşitlerine başvurulması; vii) 15 yaşından küçük çocukların, ulusal silahlı kuvvetlere çağırılması, askere alınması veya çatışmalarda aktif olarak kullanılması; viii) Çatışmadan kaynaklanan nedenlerden dolayı, sivillerin güvenliği veya askeri nedenler gerektirmedikçe sivillerin yer değiştirilmesi talimatı verilmesi; ix) Karşı tarafın savaşanlarını haince öldürme veya yaralama; x) Savaş esirlerine yaşama şansı verilmeyeceğini ilan etme; (karşı tarafta canlı bırakılmayacağını ilan etme) xi) Karşı tarafın hakimiyeti altında bulunan kişilerin tıp, diş veya hastane tedavisi gerekliliği olmadan, kişisel çıkarlarına aykırı bir şekilde ölüme yol açabilecek veya sağlığı ciddi tehlikeye düşürebilecek nitelikte tıbbi veya bilimsel deneylere tabi tutulması veya fiziksel sakatlanmaya maruz bırakılması; xii) Savaşa dair ihtiyaçlar zorunlu olarak gerektirmedikçe, düşman mallarının imha edilmesi veya bu mallara el konulması; (f) Paragraf 2 (e), uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalara uygulanır ve dolayısıyla gösteriler, münferit ve zaman zaman meydana gelen şiddet hareketleri veya benzer nitelikte diğer fiiller gibi iç karışıklıklar ve gerginliklere uygulanmaz. Bir devletin toprakları dahilinde, hükümet kurumları ile organize silahlı gruplar arasında ya da bu grupların kendi aralarında meydana gelen uzun süreli silahlı çatışmalarda uygulanır. 3. 2 (c) ve (d) paragraflarındaki hiçbir ifade, bir hükümetin, devlet dahilinde kanun ve düzeni sürdürme, yeniden kurma veya devletin birliğini ve toprak bütünlüğünü tüm yasal araçlarla koruma sorumluluğuna etki etmez.
Madde 9: Suçun Unsurları 1. Suçun unsurları, Mahkeme’ye 6., 7. ve 8. maddelerin yorumlanmasında ve uygulanmasında yardımcı olur. Suçun unsurları, Taraf Devletler Kurulu üyelerinin 2/3 çoğunluğu ile kabul edilir. 2. Suçun unsurlarında yapılacak değişiklikler aşağıdakiler tarafından önerilebilir: (a) Herhangi bir taraf devlet; (b) Mutlak çoğunlukla hareket eden yargıçlar; (c) Savcı Bu tür değişiklikler Taraf Devletler Kurulu üyelerinin 2/3 çoğunluğu ile kabul edilir. 3. Suçun unsurları ile bunlarda yapılacak değişiklikler bu tüzük ile tutarlı olmalıdır.
Madde 10: Bu bölümdeki hiçbir hüküm, bu tüzüğün amaçlarından farklı olarak, mevcut veya gelişmekte olan uluslararası hukuk normlarını, hiç bir surette sınırlayıcı veya haleldar edecek şekilde yorumlanamaz.
Madde 11: Zaman bakımından yargı yetkisi 1. Mahkeme, bu tüzüğün yürürlüğe girmesinden sonra işlenen suçlar üzerinde yargı yetkisini haizdir. 2. Şayet bir devlet, tüzük yürürlüğe girdikten sonra bu tüzüğe taraf olursa; 2. maddenin 3. paragrafına göre devlet tarafından bir bildirimde bulunulmadıkça, Mahkeme o devlet için yargı yetkisini sadece tüzüğe taraf olduktan sonra işlenen suçlar için kullanabilir.
Madde 12: Yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin ön koşullar 1. Bir devlet, bu tüzüğe taraf olmakla, 5. maddede bahsi geçen suçlarla ilgili olarak Mahkemenin yargı yetkisini kabul etmiş olur. 2. Aşağıdaki devletlerden bir veya daha fazlası tüzüğe taraf ise ya da 3. paragrafa uygun olarak yargı yetkisini tanımış ise, Mahkeme 13. maddenin (a) veya (c) bentleri ile ilgili olarak yargı yetkisini kullanabilir: (a) Toprakları üzerinde sorun teşkil eden olayın meydana geldiği devlet ya da suç, bir uçak veya gemide işlenmiş ise gemi veya uçağın kayıtlı bulunduğu devlet; (b) Suçlanan kişinin vatandaşı olduğu devlet. 3. Bu tüzüğe taraf olmayan devletin 2. paragrafa göre kabulü aranıyorsa, o devlet Mahkeme Yazı İşleri Dairesi’ne sunacağı bir bildirge ile suç konusu olayla ilgili olarak, Mahkemenin yargı yetkisini kabul edebilir. Kabul eden devlet 9. Bölüm’e uygun olarak erteleme ya da istisna olmaksızın Mahkeme ile işbirliği yapacaktır.
Madde 13: Yargı yetkisinin kullanılması Bu tüzük hükümleri gereğince, 5. maddede bahis konusu bir suç ile ilgili olarak Mahkeme, aşağıdaki koşullarda yargı yetkisini kullanabilir: (a) 14. madde gereğince bir taraf devlet tarafından Mahkeme savcısına başvurulan bir veya birden fazla suçun işlenmiş göründüğü durum; (b) Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin VII. bölümüne uygun olarak hareket eden BM Güvenlik Konseyi tarafından Mahkeme savcısına başvurulan bir veya birden fazla suçun işlenmiş göründüğü durum; (c) 15. maddeye uygun olarak bir suçun işlendiğine dair savcı tarafından soruşturma başlatılması.
Madde 14: Bir taraf devlet tarafından bir durum hakkında başvuru 1. Bir taraf devlet, Mahkeme savcısına, Mahkemenin yargı yetkisi alanına giren bir veya birden fazla suçun işlenmiş göründüğünü bildirip, bu suçlarla ilgili bir ya da daha fazla belirlenmiş kişinin yargılanıp yargılanmayacağı hususunun belirlenmesi amacıyla durumun soruşturulmasını savcıdan talep edebilir. 2. Bir başvuru, mümkün olduğu kadar ilgili yönleri ortaya koymalı ve başvuran devletin elindeki belgelerle desteklenmelidir.
Madde 15: Savcı 1. Savcı, Mahkemenin yargı yetkisi alanına giren suçlarla ilgili bilgilere dayanarak kendiliğinden soruşturma açabilir. 2. Savcı, gelen bilginin ciddiliğini araştırır. Bu amaçla devletlerden, Birleşmiş Milletler organlarından, hükümetler arası veya hükümet dışı örgütlerden veya uygun gördüğü diğer güvenilir kaynaklardan ek bilgi isteyebilir ve Mahkemenin mukim olduğu yerde yazılı veya sözlü ifade alabilir. 3. Savcı, bir soruşturmanın derinleştirilmesi için makul temeller olduğuna karar verirse, Ön Yargılama Dairesinden, topladığı destekleyici belgeleri sunarak bir soruşturma yetkisi talebinde bulunur. Mağdurlar Ön Yargılama Dairesine Usul ve Delil Kurallarına uygun olarak açıklama yapabilirler. 4. Talebi ve destekleyici belgeleri inceledikten sonra Ön Yargılama Dairesi soruşturmayı derinleştirmek için makul veriler olduğuna kanaat getirirse ve dava, Mahkemenin yetki alanına giriyor görünüyorsa, davanın kabul edilebilirliği ve yargı yetkisi konularında, Mahkemenin sonraki tespitlerine bakmaksızın, soruşturmayı başlatma yetkisi verir. 5. Soruşturma yetkisi verilmesinin Ön Yargılama Dairesince reddedilmesi, Savcının sonradan aynı durumla ilgili olarak, yeni vaka ve delillere dayalı bir talepte bulunmasına engel teşkil etmez. 6. Eğer Paragraf 1 ve 2’de belirtilen ön incelemenin sonucunda, Savcı, sağlanan bilginin bir soruşturma için makul bir temel oluşturmadığı sonucuna varırsa; bu bilgiyi sunanlar savcı tarafından bilgilendirilir. Bu durum, Savcının aynı durumla ilgili olarak, yeni vaka ve delillerin ışığında, sonradan sunulan bilgileri değerlendirmesine engel değildir.
Madde 16: Soruşturmanın ya da davanın ertelenmesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin VII. Bölümüne dayanarak aldığı karar dahilinde, Mahkeme’den talepte bulunmasının akabinde, 12 ay süreyle, bu tüzüğe dayanarak hiçbir soruşturma veya dava açılamaz veya açılan bir davaya devam edilemez; talep, aynı koşullar altında Konsey tarafından yenilenebilir.
Madde 17: Kabul edilebilirlik konuları 1. Giriş bölümünün 10. paragrafı ile 1. maddeye istinaden Mahkeme, aşağıdaki davaları kabul edilemez bulacaktır: (a) Soruşturma veya kovuşturma yapmaya isteksiz davrandığı veya gerçekten muktedir olmadığı haller dışında, yargı yetkisi bulunan devlet tarafından, dava konusu olayın soruşturulması veya yargılanması halinde; (b) Yargılama konusunda isteksiz veya yargılamaya gerçekten imkanı bulunmadığı haller dışında, yargı yetkisine sahip devletin, olayı soruşturduktan sonra ilgili şahsı yargılamaya gerek olmadığına karar vermesi halinde, (c) İlgili şahsın, şikayet konusu olaydan dolayı, daha önceden yargılanmış ve Mahkeme tarafından 20. maddenin 3. paragrafı uyarınca, şahsın yargılanmasına izin verilmemiş olması halinde; (d) Dava konusunun, Mahkeme tarafından başkaca işlem gerektirecek derecede vahim bulunmaması halinde; 2. Belli bir davada, yargılama konusundaki isteksizlik durumunu tespit etmek amacıyla Mahkeme, uluslararası hukuk tarafından tanınmış ilkelere dayanarak aşağıdaki hususların bir veya birkaçının olayda mevcut olup olmadığını dikkate alır: (a) İlgili şahsın, Mahkeme’nin yargı yetkisine giren 5. maddede bahsi geçen suçlardan kaynaklı sorumluluğunu gizlemek amacıyla, ulusal bir karar alınması veya işlemler yapılması veya yapılmakta olması; (b) İlgili şahsı adalet önüne getirme niyetiyle bağdaşmayacak şekilde, yasal işlemlerde makul olmayan gecikme olması; (c) Yasal işlemlerin bağımsız ve tarafsız bir şekilde yerine getirilmemiş veya getirilmemekte olması ve bu işlemlerin ilgili şahsı adalet önüne getirme niyetiyle bağdaşmayacak şekilde yürütülmesi. 3. Belli bir davada, yetersizliğin tespiti amacıyla Mahkeme, ulusal yargı sisteminin bir kısmının veya tamamının çökmesi veya işlemez halde olmasına bağlı olarak Devletin sanığı veya gerekli kanıt ve ifadeleri elde etmesinin veya başka bir şekilde yasal işlemleri yürütmesinin mümkün olup olmadığını inceler.
Madde 18: Kabul edilebilirlik konusunda başlangıç kuralları 1. 13 (a) maddesine uygun olarak Mahkeme’ye bir olay hakkında başvuruda bulunulup, Savcı tarafından bir soruşturma açılması hususunda makul nedenler bulunduğuna karar verildiğinde ya da Savcı tarafından 13. (c) ve 15. maddelerine uygun olarak soruşturma başlatıldığında; Savcı, mevcut bilgileri dikkate alarak, bütün taraf devletlere ve söz konusu suç üzerinde normal olarak yargı yetkisi bulunan devletlere bildirimde bulunur. Savcı, uygun gördüğü takdirde, devletlere bildirimi gizlilik temelinde yapabilir ve şahısları koruma, delillerin yok edilmesi ve şahısların kaçmasını önleme amacıyla devletlere verdiği bilgilerin kapsamını sınırlayabilir. 2. Bildirimin alınışını takiben bir ay içinde, bir devlet Mahkeme’ye, 5. maddede bahsi geçen suçları oluşturan eylemlerle ilgili olarak veya devletlere verilen bildirimdeki bilgilere istinaden, yargı yetkisi dahilindeki vatandaşları ya da diğer kişileri yargıladığını veya yargılamakta olduğunu bildirebilir. Bu devletin talebiyle, Savcı tarafından yapılan başvuru hakkında, Ön Yargılama Dairesi soruşturma yapmaya yetkilendirme kararı vermezse, Savcı, devletin ilgili kimseleri soruşturması sonuçlanıncaya kadar kendi soruşturmasını erteler. 3. Savcının, soruşturmayı ilgili devletin soruşturmasını bitmesine kadar ertelemesi, erteleme tarihinden 6 ay sonra veya Devletin soruşturmayı gerçekten yürütmek için isteksizliğinde veya yetersizliğine dayalı olarak şartlarda önemli bir değişiklik olması halinde, her an, Savcı tarafından yeniden gözden geçirmeye açıktır. 4. 82. maddeye uygun olarak ilgili devlet veya Savcı, Ön Yargılama Dairesinin kararına karşı Temyiz Dairesine başvurabilirler. Temyiz başvurusu, ivedilikle ele alınıp sonuçlandırılabilir. 5. 2. paragrafa uygun olarak, Savcı tarafından bir soruşturma ertelenmişse; Savcı, ilgili devletten soruşturmanın ilerlemesi veya yargılama olup olmadığı hakkında düzenli olarak bilgi talep edebilir. Taraf devletler bu taleplere yersiz bir gecikme olmaksızın cevap verirler. 6. Ön Yargılama Dairesi bir karar verinceye kadar veya herhangi bir zamanda bu maddeye dayanarak, bir soruşturmayı ertelediğinde; önemli bir delil elde etmek için yeniden ele geçmeyecek bir fırsat bulunduğu veya böyle bir delilin sonradan elde edilmesi hususunda ciddi bir risk bulunduğu zaman, Savcı, Ön Yargılama Dairesinden gerekli soruşturma adımlarını atıp, delilleri korumak amacıyla istisnai olarak yetki isteyebilir. 7. Bu madde uyarınca Ön Yargılama Dairesinin kararına katılmayan bir Devlet, şartlarda önemli değişiklik veya ilave önemli bulgular olduğuna dayanarak 19. madde uyarınca bir davanın kabul edilebilirliğine itiraz edebilir.
Madde 19: Mahkeme’nin yargı yetkisine veya bir davanın kabul edilebilirliğine itiraz 1. Mahkeme, kendi önüne getirilen bir dava üzerine, yargı yetkisine sahip olup olmadığına karar verir. Mahkeme, 17. maddeye uygun olarak bir davanın kabul edilebilirliğini resen belirleyebilir. 2. 17. maddede bahis konusu nedenlerle, bir davanın kabul edilebilirliğine veya Mahkeme’nin yargı yetkisine karşı aşağıdaki kişiler tarafından itiraz edilebilir: (a) 58. maddeye göre tutuklanması veya ifadesinin alınması için emir çıkartılmış bulunan bir sanık veya şahıs tarafından; (b) Bir dava üzerinde yargı yetkisine sahip devletin, dava konusunda soruşturma açmış veya açmakta olması veya yargılamaya başlamış veya başlamakta olması halinde bu Devlet tarafından; veya, (c) 12. maddeye göre yargı yetkisinin bir Devlet tarafından tanınmasının gerektiği hallerde, bu Devlet tarafından. 3. Savcı, Mahkeme’den yargı yetkisi veya kabul edilebilirlik konusunda karar vermesini isteyebilir. 13. maddeye göre başvuruda bulunanlar ve mağdurlar yargı yetkisi veya kabul edilebilirlik konusundaki görüşlerini Mahkeme’ye sunabilirler. 4. Bir davanın kabul edilebilirliğine veya Mahkeme’nin yargı yetkisine, sadece 2. paragraftaki şahıs veya Devletler tarafından bir kez itiraz edilebilir. İtiraz, davanın öncesinde veya başlangıcında yapılmalıdır. İstisnai durumlarda, Mahkeme davanın başlamasından sonraki bir tarihte itirazın yapılmasına ya da birden fazla itiraza izin verebilir. Davanın kabul edilebilirliğine itiraz, dava başladığında veya takip eden süreçte Mahkeme’nin izin vermesiyle, sadece 17. maddenin 1.(c) paragrafına dayanılarak yapılabilir. 5. Bir Devlet, paragraf 2 (b) ve (c)’ye dayanarak en erken fırsatta itiraz işlemini yapar. 6. Suçlamaların teyidinden önce, bir davanın kabul edilebilirliğine veya Mahkeme’nin yargı yetkisine yönelik itirazlar, Ön Yargılama Dairesince incelenir. Suçlamaların teyidinden sonra ise Yargılama Dairesine yapılır. Yargı yetkisine veya kabul edilebilirlik konusunda verilen kararlara karşı, 82. maddeye göre Temyiz Dairesine başvurulabilir. 7. Paragraf 2 (b) ve (c)’ye dayanarak bir Devlet itirazda bulunuyorsa, Mahkeme’nin 17. maddeye göre kabul edilebilirlik konusunda saptamasını yapıncaya kadar, Savcı soruşturmasını erteler. 8. Mahkeme’nin bir davayı incelemesi sırasında, Savcı aşağıdaki yetkileri Mahkeme’den talep edebilir: (a) 18. maddenin 6. paragrafında söz konusu gerekli soruşturma aşamalarını yürütme; (b) İtiraz edilmeden önce başlanmış delillerin incelenmesinin veya toplanmasının tamamlanması veya bir tanıktan ifade veya dilekçe alınması; (c) İlgili Devletlerle işbirliği içinde, 58. maddeye uygun olarak Savcının tutuklama emri çıkarttığı şahsın kaçmasının önlenmesi. 9. İtiraz etme, Savcı tarafından yapılan bir işlemi veya itirazdan önce Mahkeme tarafından çıkartılan izin veya emri etkilemez. 10. Mahkeme 17. maddeye göre bir dava için kabul edilemezlik kararı vermiş ise, Savcı, davayı kabul edilemez bulan önceki nedenleri geçersiz hale getiren yeni gerçeklerin ortaya çıktığına kanaat getirirse, bu kararın yeniden gözden geçirilmesi konusunda bir talepte bulunabilir. 11. Savcı, 17. maddedeki hususlarla ilgili olarak bir soruşturmayı ertelerse, Savcı ilgili devletten takibatlar konusundaki bilgilerin kendisine bildirilmesini talep edebilir. Bu bilgi, ilgili devletin talebi halinde gizli olur. Eğer Savcı bir soruşturmayı sürdürmeye daha sonradan karar verirse, kendisi ertelemenin gerçekleştiği takibatlara ilişkin olarak, ilgili devleti haberdar eder.
Madde 20: Aynı eylem nedeniyle birden fazla yargılama yapılamaması ilkesi 1. Bu tüzükte belirtilenler hariç olmak üzere, hiç kimse, Mahkeme tarafından mahkum edildiği veya suçsuz bulunduğu bir eyleme dayalı olarak yeniden yargılanamaz. 2. Hiç kimse, mahkeme tarafından 5. maddeye göre mahkum edildiği veya suçsuz bulunduğu bir eylem nedeniyle, başka bir mahkeme önünde herhangi bir şekilde yargılanamaz. 3. 6, 7 ve 8. maddelerde yasaklanan eylemlerden dolayı başka bir mahkeme tarafından yargılanmış hiç kimse, aynı eylemden dolayı Mahkeme tarafından yargılanamaz. Ancak diğer mahkemedeki takibatlar: (a) Önceki yargılamanın, Mahkeme’nin yargı yetkisine giren suçlardan dolayı cezai sorumluluğu bulunan şahsı koruma amacıyla yapılmış olması halinde; veya (b) Önceki yargılamanın, Uluslararası hukuk tarafından tanınan usul normlarına göre bağımsız ve tarafsız bir şekilde yapılmamış ve söz konusu şahsı adalet önüne getirme niyetiyle bağdaşmayacak şekilde yapılmış olması halinde.
Madde 21: Uygulanacak hukuk 1. Mahkeme: (a) Öncelikle bu tüzüğü, Suçun Unsurlarını, Usul ve Delil Kurallarını uygular. (b) İkinci olarak, uygun olduğu takdirde, geçerli anlaşmaları ve uluslararası silahlı çatışma prensipleri dahil, uluslararası hukukun ilke ve kurallarını uygular. (c) Bu tüzük ile, uluslararası hukuk ve uluslararası kabul görmüş norm ve standartlara uygun olmaları halinde, suç üzerinde normal olarak yargı yetkisi bulunan devletin iç mevzuatı dahil olmak üzere, dünyadaki mevcut hukuk sistemlerinin ulusal yasalarından kaynak alınan temel hukuk prensiplerini uygular. 2. Mahkeme, geçmiş kararlarında yorumlanmış hukuk ilke ve kurallarını uygulayabilir. 3. Bu hükümdeki hukuk uygulama ve yorumlarının uluslararası kabul görmüş insan haklan ile uyumlu olması, 7. maddenin 3. paragrafında belirtilen cins, ırk, renk, dil, din veya inanç, politik ve diğer görüşler, milli, etnik veya sosyal köken, refah, doğum ve diğer statülerden kaynaklanan gerekçelerle herhangi bir ayrımcılığa yol açmaması gerekir.
3. BÖLÜM CEZA HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ Madde 22 Kanunda belirlenmemiş bir fiil suç sayılamaz 1. İşlendiği sırada, söz konusu fiil, Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suç oluşturmadığı sürece, hiç kimse fiilinden dolayı bu tüzüğe göre cezai açıdan sorumlu tutulamaz. 2. Bir suçun tarifi, dar anlamda yorumlanır ve bu tarif kıyas yoluyla genişletilemez. Suç tarifinin belirsiz olması halinde; bu tarif, soruşturulan, yargılanan veya mahkum edilen şahıs lehine yorumlanır. 3. Bu madde, bu tüzükten bağımsız olarak uluslararası hukuk altında herhangi bir eylemin suç olarak nitelendirilmesini etkilemez.
Madde 23: Kanunsuz ceza olmaz Mahkeme tarafından mahkum edilen şahsa ancak bu tüzüğe göre ceza verilebilir.
Madde 24: Kişi bakımından geriye yürümezlik 1. Hiç kimse, bu tüzüğün yürürlüğe girmesinden önce işlemiş olduğu bir fiilden dolayı cezai açıdan sorumlu tutulamaz. 2. Nihai karardan önce uygulanacak yasada bir değişiklik olması halinde, soruşturulan, yargılanan veya mahkum edilen kişinin lehine olan kanun uygulanır.
Madde 25: Cezaların Şahsiliği 1. Mahkeme, bu tüzüğe uygun olarak, gerçek kişiler üzerinde yargı yetkisine sahiptir. 2. Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suç işleyen kişi, bu tüzüğe uygun olarak cezalandırılmaktan şahsen sorumludur ve suç nedeniyle cezalandırılabilir. 3. Bu tüzüğe uygun olarak, Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suçtan dolayı kişiler, aşağıdaki hallerde cezai sorumluluk taşır ve cezalandırabilir: (a) Tek başına veya diğer bir şahsın cezai sorumluluğu olsun ya da olmasın, başka bir şahısla müştereken veya başka bir şahıs vasıtasıyla suç işlemesi halinde; (b) Meydana gelen veya teşebbüs edilen böyle bir suçun işlenmesini emretmesi, teşvik etmesi veya suçun işlenmesine ikna etmesi halinde; (c) Böyle bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla yardımda bulunması, suça kışkırtması, veya suçun işlenmesi için gerekli araçları temin etme dahil olmak üzere, suçun işlenmesine veya işlenmesine teşebbüs edilmesine yardımcı olması halinde; (d) Ortak bir amaçla hareket eden bir grup şahıs tarafından böyle bir suçun işlenmesi veya işlenmesine teşebbüs edilmesine herhangi bir şekilde katkıda bulunması halinde. Bu katkının kasten ve: (i) eylemin veya amacın, Mahkemenin yargı yetkisi içerisinde bulunan bir suçun işlenmesini içerdiği durumda, grubun suç faaliyeti veya amacını daha da ilerletmek amacıyla yapılması halinde veya; (ii) grubun suç işleme niyetinin bilincinde olarak yapılmış olması halinde; (e) Soykırım suçuyla ilgili olarak doğrudan veya dolaylı olarak diğerlerini soykırıma kışkırtma halinde; (f) Maddi adımlar atıp, suçun icrasını başlatacak eylemi yaparak, bir suçu işlemeye teşebbüse etme ancak suçun şahsın niyetinden bağımsız sebepler nedeniyle gerçekleşmemesi halinde. Ancak suçun işlemesinden vazgeçen veya suçun tamamlanmasını önleyen bir şahsın, suçun amacından tamamen ve kendi isteğiyle vazgeçmesi halinde, suçun işlenmesine teşebbüsten dolayı bu tüzüğe göre cezai açıdan sorumluluğu bulunmaz. 4. Bireysel cezai sorumluluk konusundaki bu tüzükteki hiçbir hüküm, devletlerin uluslararası hukuktan kaynaklanan sorumluluğunu etkilemez.
Madde 26: 18 yasından küçüklerin yargılama dışında bırakılması Mahkeme, isnat olunan suçun işlendiği tarihte, 18 yaşın altında olan hiçbir şahsı yargılamaz.
Madde 27: Resmi unvan ile ilişki kurulmaması 1. Bu tüzük, resmi unvan ayırımı yapılmadan, herkese eşit şekilde uygulanır. Özellikle devlet veya hükümet başkanı, hükümet veya parlamento üyesi, seçilmiş bir temsilci veya bir hükümet memuru hiçbir şekilde bu tüzük altında cezai sorumluluktan muaf tutulamaz veya resmi unvan cezanın indirilmesi için bir neden teşkil etmez. 2. Ulusal veya uluslararası hukuk çatısı altında olsun veya olmasın, bir şahsın resmi unvanıyla bağlantılı olan bağışıklık veya usul kuralları, Mahkeme’nin böyle bir şahıs üzerinde yargı yetkisini kullanmasına engel teşkil etmez.
Madde 28: Komutanların veya diğer üst rütbelilerin sorumluluğu Mahkeme’nin yargı yetkisi içine giren, bu tüzük altındaki suçlardan kaynaklanan cezai sorumluluk dayanaklarına ilave olarak: 1. Bir askeri komutan veya askeri komutan gibi, etkin bir şekilde faaliyette bulunan bir şahıs, kendi fiili yönetimi ve denetimi altındaki silahlı kuvvetlerin, bunlar üzerinde yeterli kontrol sağlayamaması sonucunda, Mahkeme’nin yargı yetkisine giren suçları işlemesi halinde ve: (a) askeri komutan veya şahsın silahlı kuvvetlerin bu tür suçları işlemekte veya işlemek üzere oldukları konusunda hal ve şartlara göre bilgisi olması gerektiği veya bilgisi olduğu hallerde; (b) askeri komutan veya şahsın suçun işlenmesini önlemek veya durdurmak için gerekli ve makul önlemleri almaması veya soruşturma ve yargılama için olayı ilgili makamlarına iletmemesi hallerinde cezai sorumluluk taşır. 2. 1. paragrafta tanımlanmayan üst-ast ilişkileri çerçevesinde bir üst, kendi etkin kontrol ve yetkisi altındaki astlarının işledikleri ve Mahkeme yargı yetkisine giren suçlardan dolayı ve astlarını gerektiği gibi kontrol edemediği durumların sonucu olarak: (a) astlarının böyle bir suç işledikleri veya işlemek üzere oldukları yolundaki açık bilgileri bildiği veya bilerek görmezden geldiği hallerde; (b) kendi etkin sorumluluğu ve denetimi altında olan faaliyetlerle ilgili suçlarda; ve (c) suçun işlenmesini önlemek veya durdurmak için gerekli ve makul önlemleri almaması veya soruşturma ve yargılama için olayı ilgili makamlarına iletmemesi hallerinde, cezai sorumluluk taşır.
Madde 29: Yasa Sınırlamalarının Uygulanamazlığı Mahkemenin yargı yetkisi içine giren suçlar, herhangi bir yasa sınırlamasına tabi değildir.
Madde 30: Manevi Unsur 1. Aksi belirtilmedikçe, bir şahsın, Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suçun maddi unsurlarını kasten ve bilerek işlemesi halinde cezai sorumluluğu ve mesuliyeti bulunur. 2. Bu maddenin amaçları bakımından, bir şahsın aşağıdaki durumlarda kasten hareket ettiği varsayılır: (a) hareketle ilgili olarak, şahsın hareket içinde olmayı amaçlaması; (b) netice ile ilgili olarak, şahsın o neticeye sebep olmayı amaçlaması veya neticenin hareketin olağan sonucu olarak gerçekleşeceğinin farkında olması. 3. Bu maddenin amacına uygun olarak “bilgi”, hareketin olağan sonucu olarak bir durumun mevcut olduğunun veya bir sonuç doğuracağının farkında olunması demektir. “Bilmek” ve “bilerek” kavramları buna göre yorumlanır.
Madde 31: Cezai sorumluluktan kurtulma 1. Bu tüzükte sağlanan cezai sorumluluk dışında tutulmaya ilişkin diğer esaslara ek olarak; bir şahıs, eylemi gerçekleştirdiği sırada aşağıdaki durumların mevcudiyeti halinde cezai sorumluluk taşımaz: (a) Gerçekleştirdiği eylemin yapısını ve kanunsuzluğunu takdir yeteneğini veya eyleminin kanunun gereklerine uygun olup olmadığını kontrol yeteneğini ortadan kaldıracak bir zihni hastalığı ya da kusuru olması halinde; (b) Sonucunda Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suçu oluşturan eylemi gerçekleştirmesine yol açacağını bilerek ya da riskini göz ardı ederek, sarhoşluk ya da uyuşturucu madde etkisi altına kendi isteğiyle girme halleri dışında; yaptığı eylemin yapısını ve kanunsuzluğunu takdir yeteneğini veya eyleminin kanunun gereklerine uygun olup olmadığını fark etme yeteneğini ortadan kaldıracak şekilde sarhoş olması ya da bir başka maddenin etkisinde olması halinde; (c) Kendisine ve başka bir şahsa veya eşyaya karşı yönelmiş bir tehlike ile orantılı bir şekilde; yakın ve kanunsuz bir kuvvet kullanımına karşı kendini veya başkasını ya da savaş suçlarında hayati öneme haiz eşyayı veya askeri bir görevin yerine getirilmesinde önemli olan bir eşyayı savunmak için makul hareket etmesi halinde. Askeri kuvvetler tarafından gerçekleştirilen savunma amaçlı bir harekata katılım, bu alt paragrafa göre cezai sorumluluğu kaldırmak için başlı başına bir neden oluşturmaz. (d) Mahkeme’nin yargı yetkisine giren suçu oluşturduğu iddia edilen eylemin, kendisine veya başka bir şahsa karşı yakın ölüm veya sürekli veya yakın fiziksel zarar tehdidi kaynaklı bir baskı sonucu meydana gelmesi ve önlenmesi gereken zarardan daha fazlasına yol açmayı kastetmemiş olmak koşuluyla, bu tehdidi önlemek için, şahsın gereği kadar ve makul ölçüde davranması halinde. Böyle bir tehdit: (i) başka şahıslar tarafından yapılmış; veya (ii) o şahsın kontrolü dışındaki şart tarafından gerçekleşmiş olabilir. 2. Mahkeme, önüne gelen davada, bu tüzükte öngörülen cezai sorumluluğu ortadan kaldıran esasların uygulanabilir olup olmadığını tespit eder. 3.Yargılama sırasında, Mahkeme, 1. paragrafta bahis konusu cezai sorumluluğu ortadan kaldıran ve 21. maddede belirtilen uygulanacak hukuktan kaynaklananlar dışındaki esasları dikkate alabilir. Böyle bir esası dikkate almak konusundaki işlemler Usul ve Delil Kurallarında belirtilir.
Madde 32: Maddi hata veya kanun hatası 1. Maddi hata, sadece suçun manevi unsurunu (kastı) ortadan kaldırdığında, cezai sorumluluğu ortadan kaldıran bir esas olacaktır. 2. Belli bir eylem biçimin Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suç olup olmadığı konusundaki kanun hatası, cezai sorumluluğu ortadan kaldıran bir unsur olamaz. Ancak kanun hatası, suçun gerektirdiği manevi unsuru ortadan kaldırdığı zaman veya 33. maddede öngörüldüğü şekliyle cezai sorumluluğu kaldıran bir unsur olabilir.
Madde 33: Üst makam emirleri ve kanunun tanımı 1. Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suçun, bir hükümet veya askeri veya sivil bir üst makam emrine uyan bir şahıs tarafından işlenmiş olması, aşağıdaki haller dışında, şahsı cezai sorumluluktan kurtaramaz: (a) şahsın hükümet veya söz konusu üst makamın emirlerine uyması kanuni bir zorunluluk ise; (b) şahsın emrin kanunsuz olduğunu bilmemesi halinde; ve (c) emrin açıkça kanunsuz olmaması halinde. 2. Bu maddenin amaçları bakımından, soykırım veya insanlığa karşı suç emirlerinin kanunsuzluğunun açıkça bilindiği kabul edilir.
4. BÖLÜM DİVANIN OLUŞUMU VE İDARESİ Madde 34 Mahkeme’nin organları Mahkeme aşağıdaki organlardan oluşur: (a) Başkanlık; (b) Temyiz Bölümü, Yargılama Bölümü ve Ön-Yargılama Bölümü (c) Savcılık Bürosu (d) Yazı İşleri Bürosu.
Madde 35: Yargıçların hizmeti 1. Bütün yargıçlar Mahkeme’nin tam zamanlı çalışan üyeleri olarak seçilir ve görev dönemlerinin başlamasından itibaren hizmete hazır olurlar. 2. Başkanlığı oluşturan yargıçlar seçilir seçilmez tam zamanlı olarak hizmet vermeye başlarlar. 3. Mahkeme’nin iş yüküne bağlı olarak ve üyeleriyle istişare ederek Başkanlık, kalan yargıçların tam zamanlı olarak çalışıp çalışmayacakları konusunda zaman zaman karar verebilir Bu şekildeki düzenlemeler 40. madde hükümlerine halel getirilmeksizin yapılır. 4. Tam zaman esasına göre çalışmayan yargıçların mali düzenlemeleri 49. maddeye göre yapılır.
Madde 36: Yargıçların nitelikleri, aday gösterilmeleri ve seçilmeleri 1. 2. paragraf hükümlerine bağlı olarak Mahkeme’de 18 yargıç bulunur. 2. (a) Mahkeme adına hareket eden Başkanlık, gerekli ve uygun bulunma gerekçelerini göstererek 1. paragrafta belirtilen yargıçların sayısının arttırılmasını önerebilir. Yazı İşleri Bürosu böyle bir öneriyi taraf devletlere derhal bildirir. (b) Bu tür bir öneri, 112. maddeye göre toplanacak olan Taraf Devletler Kurulu toplantısında ele alınır. Öneri, Taraf Devletler Kurulu toplantısında, üye sasının 2/3 oyu ile onaylanırsa kabul edilmiş sayılır ve Taraf Devletler Kurulu tarafından kararlaştırılan bir tarihte yürürlüğe girer. (c) (i) alt paragraf (b)’ye göre yargıç sayısının arttırılması önerisi kabul edildiğinde, ek yargıçların seçimi, 3-8. paragraflar ile 37. maddenin 2. paragrafına uygun olarak Taraf Devletler Kurulunun bir sonraki toplantısında yapılacaktır; (ii) alt paragraf (b)’ye göre yargıç sayısında artış önerisi kabul edildikten ve alt paragraflar (b) ve (c) (i)’ye uygun olarak yürürlüğe girdikten sonra, Başkanlık tarafından, herhangi bir zamanda Mahkeme’nin iş yükü elverdiği takdirde 1. paragrafta belirtilen sayının altında olmamak üzere yargıç sayısının azaltılması önerilebilir. Öneri (a) ve (b) alt paragraflarına göre işlem görür. Önerinin kabul edilmesi halinde, görevli yargıçların görev sürelerinin bitimi dikkate alınarak yargıç sayısı istenen sayıya ulaşıncaya kadar devamlı surette azaltılır. 3. (a) Yargıçlar yüksek ahlaki değerlere, tarafsız ve bütüncül karakterlere sahip olan ve kendi devletlerindeki en yüksek yargı makamlarına atananlarda aranan niteliklere sahip kişiler arasından seçilir. (b) Mahkeme’ye seçilecek her aday: (i) ceza ve ceza usul hukuku uzmanı ve ceza davalarında yargıç, savcı, avukat olarak veya benzer kapasitede gerek duyulan deneyim sahibi; veya (ii) uluslararası hukuk alanında, uluslararası insancıl hukuk, insan haklan gibi alanlarda uzman olmalı ve Mahkeme’nin adli göreviyle ilgili bir meslekte yoğun deneyim sahibi olmalıdır. (c) Mahkeme’ye seçilecek her adayın Mahkeme’nin çalışma dillerinden en az birini çok iyi bilmesi ve akıcı konuşması gerekmektedir. 4. (a) Bu tüzüğe taraf devletler Mahkeme seçimleri için aday gösterebilir ve bu aday gösterme; (i) söz konusu devletin en üst yargı görevlerine atama için öngörülen aday gösterme usulleri ile; veya (ii) Uluslararası Adalet Divanı’na aday göstermede söz konusu Divanın tüzüğünde öngörülen usuller ile yapılır. Aday gösterme, adayın 3. paragrafta aranan niteliklere ne surette haiz olduğunu gösteren ayrıntılı bir bildirim ile yapılacaktır. (b) Her bir taraf devlet, her seçim için, kendi uyruğu olması zorunlu olmayan, ancak taraf devletlerden birinin uyrukluğunu taşıyan bir aday gösterebilir. (c) Taraf Devletler Kurulu, uygun görürse, aday göstermelerle ilgili olarak bir Danışma Komitesi kurabilir. Bu durumda Danışma Komitesinin oluşumu ve görevleri Taraf Devletler Kurulu tarafından belirlenir. 5.Seçimin amaçları bakımından, iki liste halinde aday olunacaktır: 3 (b) (i) paragrafında belirtilen niteliklere haiz adayların isimlerini içeren Liste A; ve 3 (b) (ii) paragrafında belirtilen niteliklere haiz adayların isimlerini İçeren Liste B; Her iki listeye uygun niteliklere sahip adaylar kendi tercih edecekleri listede yer alabilirler. Mahkeme’nin ilk seçimlerinde, Liste A’ dan en az 9, Liste B’ den en az 5 yargıç seçilebilir. Sonraki seçimler iki listede gösterilen Mahkeme yargıçlarının nispi oranları gözetilerek yapılır. 6. (a) Yargıçlar, 112. maddedeki amaca uygun toplanan Taraf Devletler Kurulu toplantısında gizli oyla seçilir. 7.paragrafa bağlı olarak, Mahkeme’ye, en yüksek oyu alan ve mevcut ve oy kullanan devletlerin 2/3 çoğunluğunun oyunu elde eden 18 aday seçilir. (b) İlk oylamada yeterli sayıda yargıç seçilememesi halinde, sonraki oylamalar, alt paragraf (a)’da öngörülen işlemlere uygun olarak kalan yerler dolduruluncaya kadar yapılacaktır. 7. Hiçbir iki yargıç, aynı devletin vatandaşı olamaz. Mahkeme üyeliği bakımından, bir şahsın birden fazla devlet uyrukluğu var ise, o şahıs medeni ve siyasi haklarını kullandığı devletin vatandaşı sayılır. 8. (a) Yargıçların seçimi sırasında taraf devletler Mahkeme üyelik sistemi içinde aşağıdaki ihtiyaçları göz önünde tutarlar: (i) dünyadaki başlıca hukuk sistemlerinin temsilini; (ii) eşit coğrafi temsil; ve (iii) kadın ve erkek yargıçların adil oranda temsilini. (b) Taraf devletler ayrıca, kadın ve çocuklara karşı şiddeti içeren ancak, onunla sınırlı olmayan bazı özellikli konular üzerinde hukuki deneyimi olan yargıçlara duyulan ihtiyacı da gözetirler. 9. (a) Alt paragraf (b)’ye göre, yargıçlar 9 yıl süreyle görev yaparlar ve alt paragraf (c) ve 37. maddenin 2. paragrafı gereğince yeniden seçilemezler. (b) İlk seçimde, kura çekilmek suretiyle, seçilen yargıçların 1/3’i üç yıl, diğer 1/3’i 6 yıl ve kalan 1/3’ü 9 yıl süreyle görev yapmak üzere tayin edilirler. (c) Alt paragraf (b)’ye göre 3 yıl süreyle seçilen bir yargıç, tam dönem görev yapmak üzere yeniden seçilebilir. 10. 9. paragrafa bağlı olmaksızın, 39. maddeye göre Yargılama veya Temyiz Dairelerine atanan bir yargıç, o dairede başlamış olan bir yargılama veya temyiz duruşmasını tamamlamak üzere görevini devam ettirir.
Madde 37: Boş Yargıç kadrosu 1. Boşalan bir kadro, 36. maddeye göre yapılacak seçim ile doldurulacaktır. 2. Boş kadroyu doldurmak için seçilen yargıç, selefinden kalan görev süresi kadar görev yapar ancak bu süre 3 veya daha az ise 36. maddeye göre tüm dönem için yeniden seçilebilir.
Madde 38: Başkanlık 1. Başkan ile Birinci ve İkinci Başkan Yardımcıları yargıçların mutlak çoğunluğu ile seçilir. Her biri üç yıl süreyle veya daha önce sona erme durumuna bağlı olarak yargıçlık görev sürelerinin sonuna kadar görev yapacaklardır. Başkan ve Başkan Yardımcılarının bir kez daha yeniden seçilmeleri mümkündür. 2. Birinci Başkan Yardımcısı, Başkanın yokluğunda veya Başkanlık ehliyetini kaybettiğinde Başkana vekalet eder. İkinci Başkan Yardımcısı Başkan veya Birinci Başkan Yardımcısının yokluklarında veya ehliyetlerini kaybettiklerinde Başkana vekalet eder. 3. Başkan, Birinci ve İkinci Başkan Yardımcıları ile birlikte Başkanlığı oluşturur ve aşağıda belirtilenlerden sorumludur: (a) Savcılık Bü
YORUM GÖNDER