İNŞA OLAN VE İMHA OLAN İKİ PARADİGMANIN YEDİ YILLIK SAVAŞ BİLANÇOSUNUN GÖSTERDİKLERİ
Uğruna ölebilecek bir değeri olmayan insan, en değersiz insandır. Tarih boyunca insanlar çeşitli değerleri için yaşamlarını feda ettiler. Bir cephede iki taraftan insanlar yaşamını yitirir. Tarafların amaçları, idealleri, gerekçeleri, zihniyetleri onların niteliğini de belirler. Söz gelimi bir savaşta işgalci, sömürgeci saldırgan bir taraf vardır; karşıda da ülkesini savunmak için direnmekten başka çaresi olmayanlar. Bu da savaşı çeşitli türlere ayırır; talan, yağma, işgal amaçlı savaşlar; birde öz savunma amaçlı, varlığını ve özgürlüğünü savunmak için başka çarenin olmadığı, savaşlar vardır. Son 40 yıldır Kürdistan dağlarında ve şehirlerinde savaşın bu iki türünün bir cephede iç içe geçmesine şahit oluyoruz.
Kürdistan ve Türkiye’de son yedi yıllık savaşın yoğunluğu, neredeyse önceki 30 küsur yıllık savaşın toplamına denktir. Havadan ve karadan gerçekleştirilen resmi ve tespit edilen bombardımanların bilançosuna bakılınca da savaşın şiddeti daha iyi anlaşılabilir. Rakamlarla da ifade edeceğiz, ancak savaşı rakamlara boğmak ve faşizmin soykırımcı sömürgeci saldırılarını istatistiklere indirgemek yanlıştır. Biz sadece askeri faşist saldırıların çözümsüzlüğünü ve yaşatılan acıların boyutunu göstermek için rakamlara başvuracağız. Savaşın uzun yıllara sarkıtılması, toplumun şovenist zihniyetle zehirlenip bu ölüm, kıyım ve yıkımları kanıksar duruma gelmesinde savaş hakikatinin rakamlara indirgenmesinin de payı vardır. Örneğin bir defada 15 askerin ölüm haberi verilince infiale neden olabileceğinden korkulurken, ikişer-üçer asker ölümü sıradan bir haber derekesinde değerlendiriliyor. Askerin “fıtratında ölüm” vardır. Öte yandan, neredeyse 40 yıldır, her gün, her ay, toplamda uzun yıllar boyunca TC, on binlerce Kürt kadını ve erkeğini katletmekle övünüyor. “Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş” deyiminde olduğu gibi; Türk devleti de her ‘başarı’ açıklamasında ne kadar çağ dışı olduğunu ve çözümsüz kaldığını ortaya koyuyor. 21. Yüzyılda NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip bir devlet, on binlerce insanını, F 16 savaş uçakları, türlü türlü İHA ve SİHA’larla yok ettiğini açıklıyor. TC devleti böylelikle Türkiye ve Kürdistan toplumuna bu şekilde ayakta kalabileceğini göstermeye çalışıyor, ama nafile. Üstelik her bir sözü öncekini pratikte yalanlayan açıklamalarla…“Kimsenin katılmadığı, bitmek üzere olan”(!) PKK’de öldürebilecekleri 35 binden fazla insanı nasıl buldukları da ayrı bir mesele!
Savaşlarda tarafların gerçek karakterleri, amaçlarında belirir. Devletçi düzen içinde bütün kirli işler savaş kiliminin altına süpürülüp rant imkanlarına çevrilse de, er ya da geç, hakikatler de açığa çıkar. Örneğin, 90’lı yıllarda ‘şehit cenazesi’ denilerek tabutlarda eroin kaçakçılığı yapıldığını birkaç yıl gecikmeli de olsa hepimiz öğrendik. Vatan-millet-Sakarya naralarının neleri örttüğü böylece anlaşılmış oldu. Dönemin iktidarları kirli savaşlarını yürütmek için ihtiyaç duydukları milyar dolarları bu yoldan karşılarken; istiklal perdesinin arkasından kendi istikballerini de garantiye almayı ihmal etmemişlerdi. Mehmet Ağar ve Tansu Çiller şahsında o dönemin kirli siyasetçilerini artık herkes tanıyordur. Bilmiyorum, diyenin işine gelmiyordur, kendini bilmiyordur! Çünkü insan olan, bilince sorumluluk altına girer. Erdem sahibi insan; haktan, hakikatten yana tavır alandır. Eyleme geçen insan davranışının altında yatan da bilincinin dayattıklarıdır. Bilmemek, bu anlamda rahatlatıcı bir cehalet eylemi olduğu kadar, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ türünden insanı insanlığından çıkaran bir bencilliktir de.
Son 7 yılın insan kayıplarını araştırmaya çalıştığımda da iki tarafın ‘şehit’lerine olan yaklaşım farklılıklarını çok net gördüm. Haklı olarak Kürt Özgürlük Hareketi üyeleri-taraftarları bu kıyaslamanın bile kabul edilemez olduğunu belirtebilir, bana kızabilirler de. Çünkü bir taraf ilan ettiği binde birlik ‘şehidini’ bir satırlık Twitter mesajında duyuruyor, gerisini saklıyordu. Bu ‘devlet sırrını’ askere aldığı çete ve askerleriyle yaptığı ‘gizlilik sözleşmesi’yle sağlama alıyordu. Hatta iddialara göre bu sözleşme aileleri de bağlayıcı niteliktedir. Buna uymayan ailelerin de ‘şehit yakını’ maaşları kesiliyor. Yeni devlet işlerine alınmadıkları gibi, mevcut işlerinden de atılmakla tehdit ediliyorlar. Bu nedenle ‘ölen ölür, kalan sağlar bizimdir’ mantığıyla devlet, kabul edelim ki işi sağlama bağlamış. Ölen asker ve çetelerinin cenazelerini bile obüs, havan ve uçaklarla bombalayabilecek kadar rahat!
HPG ise, her bir şehidinin kimlik bilgilerini özenle açıklarken, devrimci mücadele yaşamı boyunca yürüttüğü faaliyetleri uzun uzun anlatıyor. Şehidinin kendi sesinden sicilini, gerilla yaşamında PKK’den aldığı bilinci, ideallerini, amaçlarını paylaşıyor. Israrla paylaşmak istemeyenler dışında hemen hemen her gerillanın seslendirdiği bir stran, okuduğu bir şiir, paylaştığı bir anısı oluyor. Bununla da kalmıyor, portre programları, dosyalar, belgesel ve hatta sinema filmleriyle ölümsüzleştiriyor, topluma mal ediyorlar.
Gelelim son 7 yıllık savaşın korkunç boyutuna…
HPG aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık olmak üzere savaşın yoğunluğuna göre düzenli bir şekilde savaş bilançoları yayınlıyor; hezenparastine.com sitesinden ulaştığım açıklamaları derleyip topladım:
2016 2017 2018 2019 2020 2021 2022 (Nisan- Temmuz) Toplam
Karadan İşgal Saldırısı 323 253 163 117 122 ? ? 978
Savaş Uçağı, Helikopter, Tank, Top vb. Saldırıları 987 705 1241 990 1795 2461 4601(Hava) 8179
Gerilla Eylemleri 1150 772 556 339 410 742 1129 5098
Öldürülen Asker-polis vb. 3404 2656 2115 1240 1014 861 1528 12818
Yaralı Asker-polis vb. 1334 772 418 266 105 128 217 3240
İmha Edilen Helikopter 3 2 – – 1 – 3 9
İmha Edilen F-16, Tank 1 – – – – – 1 (tank) 2
Sonucu Netleşmeyen Eylem 286 323 220 121 120 ? ? 1070
Şehit Gerilla 585 (Şengal dahil) 594 523 456 358 298 72 2886
Düşürülen SİHA-Drone – – 1 – 3 19 23
Kimyasal Silah Saldırısı – – – – – 367 1198 1565
YPS ile işgalci TC ordusu arasında yaşanan çatışma ve insan kayıplarını da bu rakamlara eklediğimizde sayı bir hayli artacaktır. Devlet ise her zamanki gibi resmi açıklamalarında gerçeğin çok küçük, gizleyemediği bir kısmını veriyor; 315 ölü! Onda biri bile değil. Dergipark.gn.tr isimli internet sitesinin verdiği rakamlara göre ise 2016’da TC’nin verdiği kayıp sayısı: “452 askerimiz, 213 polisimiz, 58 güvenlik korucumuz olmak üzere 723”. Buna göre bile geriye kalan 2 bin 681 kişi kim, cenazeleri nerede? Aileleri, soranları yok mu? Benzer çelişki ve soruları her yıl için sormak mümkün, ama gerek yok. Zaten devletin verdiği rakamlara kimse inanmasa da basın yayın kurumları mecbur oldukları için yayımlıyorlar…
Aşağıdaki tablo 140Journos’a ait. 1984-2017 yılları arasında, çeşitli kurum ve kişilerin yaptıkları araştırma ve açıklamalara dayanmaktadır. İsteyen ve imkan bulan, oradan daha detaylı inceleyebilir…
Wikipedia’da yayınlanan veriler de kapsamlı ve güncel olması açısından önemli. Ancak Wikipedia ve Türkiye’de yayın yapan site, gazete ve kuruluşların yayınladıkları rakamlara hep ‘resmi açıklama’ sınırında güvenmek gerektiğini unutmamak lazım.
Wikipedia’da* şöyle bir tablo oluşturularak son 20 yılın bilançosu çıkarılmış:
Tarih Yer Operasyon Türk kuvvetleri
ölen (yaralanan) Türkiye müttefikleri
ölen (yaralanan) PKK ve müttefikleri
ölen (yakalanan)
5 Ekim – 15 Kasım 1992 Kuzey Irak Ekim 1992 sınır ötesi harekatı 28 (125) — 1,551 (1,232)
20 Mart – 4 Mayıs 1995 Kuzey Irak Çelik Harekâtı 64 (185) — 555 (13)
12 Mayıs – 7 Temmuz 1997 Kuzey Irak Çekiç Harekâtı 114 (338) — 2,730 (415)
25 Eylül – 15 Ekim 1997 Kuzey Irak Şafak Harekâtı 31 (91) — 865 (37)
21 – 29 Şubat 2008 Kuzey Irak Güneş Harekâtı 27 — 240[104][105][106]
24 – 25 Temmuz 2015 Kuzey Irak Şehit Yalçın Operasyonu – – 160
24 Ağustos 2016 – 29 Mart 2017 Suriye Fırat Kalkanı Harekâtı* 71 614 131 (37)
25 Nisan 2017 Suriye, Kuzey Irak Nisan 2017 Suriye ve Irak hava harekâtı 0 — 70
20 Ocak – 24 Mart 2018 Suriye Zeytin Dalı Harekâtı 55 318 (Türkiye iddiası)
2,541 (SDF iddiası) 820 (SDF iddiası)
4,558 (Türkiye iddiası)
19 Mart 2018 – günümüz Kuzey Irak Dicle Kalkanı Harekatı 112 (17) — 234[107][108]
15 Ağustos 2018 Sinjar, Irak Sinjar’a hava harekatı — — 5
28 Mayıs 2019 – günümüz Kuzey Irak Pençe Harekatı — — 2
7 Ekim 2019 – günümüz Suriye Barış Pınarı Harekâtı 9 (100) 130 (417) 702
15 Haziran 2020 – günümüz Kuzey Irak Pençe-Kartal Operasyonu — — —
Toplam: 511 (856) 1062–3,285 (417) 8,065–11,803 (1,734)
En üstte HPG’nin açıkladığı verilere dikkat edilirse 2022’nin 3 aylık savaş bilançosu önceki bazı yılların toplamından daha şiddetli. Yani çözümsüzlükte ısrar, şiddetin boyutunu derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor…
Soykırımcı sömürgeci TC devleti, en son Kürt halkını soykırımdan geçirmeye niyetlendiğinden bu yana yedi yıl geçti. Bu yedi yıllık savaşın rakamsal korkunçluğunu ortaya koyduk. Peki bu yedi yılda savaş alanı dışında neler yaşandı? Halklar Önderi Abdullah Öcalan, çok ağır bir işkence sistemi içerisinde tecride alındı. Devlet mecbur kalmadıkça İmralı’dan tek bir söz çıkmasına bile izin vermedi. Böylece İmralı’nın bir sözünün nelere kadir olduğunu gösterdiği gibi, korkusunu ve zayıflığını da ele verdi. Öte yandan, tecrit edilmek istenen Önder Öcalan’ın fikirleri bugün Kürtlerin örgütlü olduğu, sesinin duyulduğu, mücadelesinin bilindiği dünya ülkelerine yayıldı. Eskiden PKK sadece Kürtler için savaşan bir hareket olarak bilinirdi. Bugün dünyanın en gelişkin akademisyenleri Önder Öcalan’ın fikirlerinden yararlandıklarını açıklıyor. Dünyaca ünlü saygıdeğer düşünür, aydın, yazar, akademisyenler, sendikalar, siyasi partiler vb. Önder Öcalan’a Özgürlük, Kürdistan’a Demokrasi talep ediyor. Önder Öcalan’ın savunmaları İngilizce, İtalyanca, Almanca, İspanyolca, Arapça başta olmak üzere dünya dillerine tercüme edildi, ediliyor. Her geçen gün daha fazla insan Önder Öcalan’ın fikirleriyle tanışıyor, O’na katılıyor. Bugün Enternasyonal Tabur’lar kuruluyor, İngiltere’den Arjantin’e, Mısır’dan Şili’ye, Finlandiya’ya…dünyanın birçok ülkesinden insan O’nun militanı olmak için devrim saflarına koşuyor. En gelişkin silahları dünyanın kan emicilerinden alıp halkların özgürlük mücadelesine karşı kullanan TC devleti, ne yaparsa yapsın hakikatin volkanik fışkırmasını engelleyemiyor. Çünkü anlaşılamayan hakikat şu; Önder Öcalan sadece özgürlük mücadelesi yürüten bir halkın önderi değil; O Yeni Dünyanın Felsefik, İdeolojik, Politik Önderi’dir. Önder Öcalan, yeni özgür yaşamı temsil ediyor. Onun için dünya kapitalizminin başkentlerinden, ünlü üniversiteleri okuyan insanlar O’na koşuyor. Oradaki akademisyenler çıkışı O’nda görüyor. Özgürlük nehrinin bu güçlü akışı karşısında soykırımcı sömürgeci TC devleti ise, artık can çekişen tekçi faşist ulus devletçi paradigmasıyla var olma çabası içinde. Çaresi yok, kaybedeceksiniz! Ne siz ne de bu çağ birbirinize göre değilsiniz! Karşınızda inşa edilen paradigma, paradigmanızın imhasını müjdeliyor. Gerçekten de “beka sorununuz” var!
SERHAT DENİZ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
YORUM GÖNDER