HAKİKAT ARAYIŞCILIĞI BİR SORGULAMA İŞİDİR (10.BÖLÜM)
Hakikat Arayışı Eskiye Dönmek Değil, Mevcut Gelişmeleri Yaşanır Hale Getirme Çabasıdır;
Tarih ile günümüz açısından da Önderlik “Nostalji yapmıyorum, kimseye yeni bir cennet vadetmiyorum” dedi. O bakımdan tarihsel toplumu değerlendirirken, başlangıcı çok iyiydi, her şey güzeldi biz oraya döneceğiz biçiminde değildir. O zaman inceleyelim, o başlangıçta neler vardı, insanlar neler yaşadı? Orası güzel, yeterli olsaydı oradan buraya gelmezdik, hep orada kalırdık. Öyle olmadı, buraya kadar gelindiğine göre durum tam öyle değildir.
‘Geçmiş tümden çok iyiydi, insanlık bir yanlış yola girdi yanlışlarla buraya kadar geldi’ denilirse, o zaman insan olmak yanlış oldu demeye gelecek. Böyle bakmamak lazım. Anlamaya çalışmak, değerlendirmek, iyi-kötü, doğru-yanlış, özgür-köle ayrımını yapabilmek lazım. Bizim hakikat ölçülerimiz bunlardır. Bunların gereklerine göre geçmişi de bugünü de değerlendirmek gereklidir. Yaşamı anlamaya, anlamlandırmaya, yaşam hakikatine hangisi hangi dönemde daha çok yakındı, ifade ediyordu; ona ters olanlar neler, ondan uzaklaşmalar neler oldu. Böyle bakıp hepsine eleştirel yaklaşmamız, daha doğrusu değerlendirmeci yaklaşmamız gereklidir.
Önderlik “Yöntemim, yorum sanatıdır” dedi, demek ki hepsini yorumlamamız gerekiyor. Yorumlayacak temelde bakmalıyız. Diğer türlü olursa doğru olmaz. Toplumsal yaşamda bir karşılığı da olmaz. İnsan evriminin başlangıcından çeşitli dönemleri var, o dönemde yaşadıkları var, onların özgür, doğru gerçeğine yakın olanlar nelerdi, ters düşenler nelerdi. Bugün gelinen noktada ne gelişti, ne olumsuz oldu. Böyle bakıyoruz. Ortaya çıkan gelişmeler de var. Hakikat arayışı eskiye dönmek değil, mevcut gelişmeleri yaşamın anlamına uygun kılmak, yaşanır hale getirme çabasıdır. Öyle görmemiz lazım. İnsan yaşamı için tehlikeler nelerdir, kıyametin alametlerinin görülmesinden de söz ediyoruz. Bugün de çok pozitif bilimciliğin ifade ettiği gibi çok güzel yere gelmiş her şey gelişmiş mükemmelleşmiş değil, tam tersine büyük tehditler ve tehlikeler oluşmuştur. Hem büyük haksızlıklar var, hem de yıkım var, tüketme var, tümden yıkma tehlikesi var. Doğa için de toplum için de böyledir. Bugün düşüncenin ve onun yol açtığı siyasal, toplumsal sistemlerin, iktidar ve devlet sistemlerinin ortaya çıkarttığı böyle bir sonuç var. Onları değerlendirmemiz gerekiyor. Birbirinden koparmamalıyız.
İktidar ve devlet sistemi toplumun içinden çıktı, toplumun üzerinde yer alıyor, ayrı bir toplumsal sistemdir. Bu kadar kötüdür, ama toplumla bir bütün, toplum gerçeğinin bir parçası olarak Önderlik görüyor, bir bütün olarak ele alıyor. Uygarlık çözümlemesini de öyle ele alıyor, birbirinden koparmıyor, zaten o koparmayı tehlikeli buluyor. “O koparma bu kadar kötülüklerin kaynağıdır” dedi. Onları aşmak için birbirinden kesinlikle o düzeyde koparmıyor. Ama aynı görmüyor, paradigmasal olarak değerlendiriyor. Reddettikleri, eleştirdikleri var; aşılmasını, yok olması gerektiğini söyledikleri var; geliştirilmesini istedikleri var, onları da açığa çıkartıyor.
Mevcut düşünce sistemlerini bilmeden eleştirmek doğru değildir. İkincisi, bu belirtiklerimle bağlantılı olarak mitoloji, din, felsefe, bilimin yanlışları var, açığa çıkartıp aşmamız gereklidir; ama zihniyet hafızası da bunlardır, bunlardan başka da bir düşünce ortada yoktur. ‘Bunlar ayrı şeyler, bir de bunların dışında doğrular var’ deniliyorsa, bilmeliyiz ki öyle bir şey yoktur. Bunların hepsini bir yana itelim, insan zihniyeti, düşüncesi diye ortada bir şey var mı, toplum düşüncesi diye bir şey var mıdır, yoktur. Toplum düşüncesi, toplumun zihniyeti bunlardan oluşuyor. Bu kategorilerle ortaya çıkartılan zihniyet yaklaşımı somutlaşmıştır. Farklılıklar var, her birinin kendi içinde yüzlerce ayrımı var, birçok şey yakınlaşmış, ama yöntem ortaklığıyla birbirine yakın olanlar alınmış ve insanlık şimdiye kadar bu düşünceleri oluşturmuş, elimizde bilgi olarak, bilinç olarak, zihniyet olarak bunlar var, başka bir şey yoktur. Şimdi bunları değerlendiriyoruz. Önderlik bunları değerlendiriyor, bunlardan yeni bir düşünce ortaya çıkartıyor, çünkü başkası yoktur, hepsi bunlardır, bunlardan çıkartıyor. Toplumsal hakikat temelinde hepsini analiz ediyor, yanlış gördükleri, kötü ve çirkin gördükleri, egemenlikçi, köleci gördüklerini atıyor; olumlu ve doğru gördüklerini, topluma hizmet eder gördüklerini alıyor yeniden sentezliyor, geliştiriyor yeni bir insanlık hafızası, bilinç hafızası oluşturmaya çalışıyor. Savunmalar bu konuda yeni bir sistemli düşünceyi ifade ediyor.
Önderlik bu konuda şunu da söyledi: “Ben bunları eleştirirken tümden reddetmiyorum, ama var olanı da olduğu gibi kabul etmiyorum” dedi. O eleştirilere dayalı olarak yeni bir sentez ortaya çıkartıyor ve bu konuda sentezi de “Hakikat Rejimi” olarak tanımladı, onu da teorik kuram olarak “Demokratik Modernite kuramı” olarak tanımladı, paradigmasal olarak ekolojiye ve kadın özgürlüğüne dayalı demokratik toplum gerçeğini esas aldığını ifade etti. Böyle bakmamız lazım.
Böyle yaparken Önderlik yaklaşımında şu var: Kesinlikle peşinen ret yoktur, olduğu gibi var olanları kabul etme de yoktur, eleştirel bakış vardır. Yönteminin esası yorum sanatı oluyor, o da eleştirmedir. Var olanı değerlendirip eleştirip yani ona bir biçim verme, yeniden yorumlama; yanlış ve kötü gördüklerini atıp iyi gördüklerini ekleyerek geliştirerek yeniden ifadelendirmedir.
Önderlik yönteminin, yorum sanatının esası budur. Anlamcılık denen yöntemin esası budur. Bunu böyle bilmemiz lazım. Tarihsel toplumu bu temelde değerlendirmeye hakikat rejimi diyoruz. Önderlik o özelliğiyle baştan beri birçok şeyden ayrıldı, ama reel sosyalizmin etkisi altında yine de reddettikleri ve kabul ettikleri vardı. Giderek yaşam gerçekleri ortaya çıktıkça, devrimci mücadele bilincini arttırdıkça, onu da eleştirme gücünü göstererek daha net hale geldi.
Hiç birisini peşinen reddetmiyor, baştan bunlar kötü, ötekini alıyorum değil, hepsini insanlığın bir kazanımı, bir yaratımı, bir değeri olarak görüyor, ama kendi hakikat rejimine göre, toplumsal hakikatine göre, yaşam tanımlanmasına göre; doğru-yanlış, iyi-kötü ayrımını yaparak ayrıştırıyor. Bir tarafını öyle atıyor, ama iyi olanı da alıyor ve bir sentez yapıyor. Önderlikte öyle hiçbirisini hemen reddetme yoktur. Bu yöntemlerden, zihniyet yapılarından, hakikat açıklamalarından yorumlayarak kendi hakikat rejimini oluşturuyor, onları reddederek oluşturmuyor. Onlardan aldığı çok şey var. Hiç birisinden tümden attığı yoktur, kimse öyle bakmamalıdır. Bunları bilmeden, anlamadan, ondan sonra Önderlik neyi atmış, neyi almış o ayrımı da Önderlik eleştirilerinde görmeden biz hakikat rejimini anlayamayız, öğrenemeyiz. Hele hele bunları tümden reddederek yaklaşırsak o zaman hiç anlayamayız.
Önderlik oradan kendi zihniyetini yapılandırıyor, köklerinden kopardık mı daha nasıl anlayacağız, bu mümkün değildir. O bakımdan da bunları bilmek lazım, incelemek gereklidir. Hakikat rejimini doğru ve yeterli anlayabilmemiz için onu yapmamız lazım. Başka türlü değil. O temelde de Önderlik eleştirilerini anlayabilecek bir bilgi birikimine ve eleştiri gücüne yorumlama gücüne ulaşmamız lazım. Zihniyet devrimi yapmak, Önderlik zihniyetine ulaşmak bu demektir. Yoksa alıp bazı cümleleri, kelimeleri ezberleyip tekrarlamak değil, kesinlikle o ezber ve tekrardan hiçbir şey çıkmaz. Onunla hiçbir yere ulaşamayız, o ezber bize yaşamda hiçbir şey kazandırmaz. Bir yük olmaktan ve kendimizi kandırmaktan öte bir sonuç vermez, bize hizmet edecek tek şey anlama gücümüzdür. Onun için de bunları böyle anlayabilen, eleştiri yapabilen, yorumlayabilen, Önderlik yorumlarını anlayan, yorum yapabilen, bizim de yorum sanatına ulaşabilme düzeyine gelmeyi hedeflememiz lazım. kendimizi o temelde yoğunlaştırmalıyız.
DURAN KALKAN (HEVAL ABBAS)
YORUM GÖNDER