SİYASET ÜZERİNE (13.BÖLÜM)
ÜRETİLMİŞ SAHTE MAĞDURİYETİN POLİTİK ÖLÜMÜ
“Şahane mazlumların yüceltilmesi, sonuçta, onları mazlumlaştıran şahane sistemin yüceltilmesinden başka bir şey değildir.” Adorno-Minima Moralia-
Egemen güç odaklarınca üretilmiş sahte mağduriyetler bilinçli manipülasyonların araçlarıdırlar. Toplumu her yönüyle geri bırakan, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, bilimsel, kimliksel, İnançsal olarak da sömüren işte bu sorgulanamayan arka plandır!
Eşitsizlikleri giderecek bir fırsat eşitliği, adilane bir bölüşüm, kıymetlendiren insan odaklı bir yaklaşım yerine var olan demokratik özgürlük yoksunluğunu daha da derinleştirerek bunu siyasetine alet eden teokratik bir sistemin sahte mağduriyet sömürü ideolojisiyle yüz yüzeyiz! Paradoksa bakıldığında mazlum ve zalim burada yer değiştirmiştir.
Toplum olarak örgütlendirilmiş cehaletten kaynağını alan, tarihsel bastırılmışlıkla daha da körüklenen-köhneleşen, siyasi ve ekonomik rantla beslenen bu ısmarlama egemen yalancı ve talancı mağduriyet algı operasyonlarının toplum olarak gerçek kurbanlarına dönüşmüş durumdayız! Egemen mağdurluk psikolojinin yapmacık kurbanları kendilerine inanç(!) adına gerçek mağdurları ezme hakkını tanırlar! Kendisine tanrısal kutsiyet atıf eden siyasal erkin desteğiyle de bu zulmünü sahte bir mağduriyetler üzerinden meşrulaştırarak gerekçelendirirler! Günümüz Türkiye’sinin faşizan reel tablosu budur. Yakında açıklanacak suçsuz rehine Sayın S.Demirtaş’ın hızlandırılmış mahkeme kararı faşizmin rutin barbarlık mührünü taşıyacaktır bu hiç kimseyi de şaşırtmasın! Kurumsal faşizm Kürt halkına karşı harekete geçmek için istim üstündedir toplumsal savunmaya dönük acil ve caydırıcı tedbirler şarttır. Soykırım koalisyonu iş başındadır seçimler taarruz startıdır!
Yaratılan figüranlar sistem politikalarının ürünü ısmarlama mağdurluk ideoloji sözcüsünün kirli amaçlarını sorgulamazlar bile! Onun duygularıyla konuşan, kendisini doğal sözcü ilan eden demagogun saltanatına payende, zulmüne ortak, savaşına yem, kendilerinin bile fukaralığına sebep olduğunu anlamak istemezler de! Kibirli sahte mağdurluğun öç-hınç-öfke diliyle konuşan şiddetle yakıp yıkan zalimi durdurmayı akıl etmeyi bile düşünemezler! Lakin Gül bile gelen depremden kaçmayı tercih etti!
Aldatmayı ticari bir tapınma sanatına dönüştüren siyasi İslamcı cenahın her dem sahte ve üretilmiş mağduriyetleri kullanmaları, yaşanmış acıları istismar etmeleri(başörtüsü vb) bunun arkasına saklanarak sahte yüzlerine maske yaptıkları ve toplumu aldatmak için Camilleri bile (gezide ki özgürlük taleplerini camide içki içtiler yalanıyla karalama- Yine Efrin işgalini sahte vahilerle Kürt halkını yok etmenin aracına dönüştürmeleri) kullandıkları sır değil! Meşhur iftira-yalan-fitne sahte mağduriyet üretiminin şaheseri olan Kabataş drama senaryosuna girmeyeceğim bile!
Parti devletine tanrısal misyon biçen bu sapkın zihniyetin yol açtığı travma toplumsal barış zeminini yok ediyor! Gelecek nesillere bırakılacak en önemli miras bu vebaya dönüşen savaş aygıtını yarattığı toplumsal trajediyi tüm sonuçlarıyla birlikte temizlemektir. Tek başına bunu koşulları önceden kendileri tarafından kurgulanan ısmarlama seçimli demokrasicilik oyununa bel bağlayarak asla yapamazsınız! Alternatif seçenekleriniz etkin bir güvence ve tedbir olarak önceden toplum içinde örgütlülük ve de güvene dair destek kazanabilmelidirler!
Unutulmaması gereken bir hatırlatma da gönüllü işbirlikçileredir! İçindeki umut kırıntılarını, yaşama tutunacağı son ışık zerreciklerini yok edenlerin vicdansız pişmanlıkları ve mal mülk fırsat cambazlıkları da pek bir şey değiştirmeyecektir. Cehaletin Hasetle iç kötülüğü beslemen tarihi yazılacaksa Türkiye muazzam bir laboratuar adayıdır! Herkesi yargılama hakkını kendinde gören ve şiddetin gücünden beslenenler aslında halklar tarihinin hakikat ilkeleri karşısında yargılandıklarına inanmak istemezler! Türk toplumu siyasi arenada meraklısı olduğu ve sonu hüsranla bitecek bir dizi filmde oynuyor ve bunu bilmezlikten hala geliyor oysa çürük gemi batıyor!
Burada orta sınıfın da buna paralel olarak üretilmiş sahte değerleri/yargıları toplumu boğuntuya getiren sorunların ana kaynaklarından biridir. Elitleşmeyi sürdürme uğruna kendi insani özüne ihanet eden bu orta sınıf meta hastalığı iyi analiz edilirse haksızlığı, mücadelesizliği, kararsızlığı ve kayıtsızlığı beslediği çok net görülecektir!
Yinede devrimler çağına inadına inanmak gerekir Özgür ruhlar kendi radikal demokratik değerlerini kesintisiz mücadeleleriyle mutlaka yaratırlar. Benzeşmeden ve kayıtsız kalmadan toplumsal hayatı devrimci varlıklarıyla onarırlar! Yarattıkları zamanın ruhunu karşılayan, hayatın olağan akışına denk, insana dokunan manifestolarla da gerçek özgürlüğü ve kurtuluşu olası kılarlar. Topluma inanırlar ve toplumu inandırırlar!
Günümüzde tutarlı kitlelerde yansıması görülen onurlu sessizliğin bir dil ve davranışa dönüşen eylemselliği giderek politik bir tutuma dönüşüyor! Despot sistemlerden ruhsal bir kopuş ve sonsuz bir boşanma eşliğinde demokratik özgürlük arayışı lehine gelişen bu tutum gün geçtikçe olgunlaşıyor ve tedbiri elden bırakmadan devrimini arıyor!
KEREM ÇİFTÇİ
Aryen Arşivi: 28 Nisan 2018
YORUM GÖNDER