HEGEMONYA KAYBEDECEK, HALKLAR KAZANACAK (3.BÖLÜM)
Karşıtına Benzememek İçin Kendini Bilmek
Öcalan, 9 Ekim 1998 yılında Suriye’den çıkarılması ve 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye teslim edilmesinde başrol oynayan uluslararası hegemonik güçlerin kendisine yönelik komplo ile 3. Dünya Savaşı arasındaki bağı şöyle kuruyor: “Irak’ın işgal senaryosu da benim teslim edilmemle sıkı sıkıya bağlantılıdır. İşgal aslında bana yönelik operasyonla başlatılmıştır. Aynı husus Afganistan’ın işgali için de geçerlidir. Daha doğrusu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilişinin kilit adımlarından biri ve ilki bana yönelik olan operasyondu. Ecevit’in “Öcalan’ın niçin teslim edildiğini bir türlü anlamadım” demesi boşuna değildi. 1. Dünya Savaşı nasıl Avusturya Veliahd’ının bir Sırp milliyetçisi tarafından vurulmasıyla başlatıldıysa, bir nevi “3. Dünya Savaşı’da bana yönelik operasyonla başlatılmıştı.”[3]
Uluslararası komploya, bugünden dönüp bakıldığında yol açtığı gelişmeler ve sonuçları itibariyle 3. Dünya Savaşı’nın en yoğun ve sonuç alıcı aşamalarından biri olduğu görülecektir. Komplodan sonra 11 Eylül 2001’de New York’taki İkiz Kulelere düzenlenen saldırı 3. Dünya Savaşı’nı başka bir aşamaya evriltti. ABD’nin dünya hegemonyasını pekiştirmek için Ortadoğu’ya “yeni düşman” yaratılarak müdahale edildi. “Ortadoğu’daki Müslüman kültürlü ülkelerde yarım kalan kapitalist hegemonyanın tam tesisini sağlamak”[4] için yola çıkan ABD hegemonyası, Ortadoğu’nun her yanını savaş alanına dönüştürdü. Büyük teknolojik üstünlükle Saddam Hüseyin rejimi düşürüldü. “Irak gibi asi bir rejim (Sistemin isyan eden valiliği de denilebilir) devrildikten sonra, uygarlıklar tarihi boyunca biriktirilen tüm kötülükler Pandora’nın Kutusu açılmışçasına bir bir dökülmeye başladı.”[5]
Reel sosyalizm gibi kapitalizm de çöktü. ABD Afganistan ve Irak’a girdi, hiçbirine demokrasi gelmedi. Müdahalenin üzerinden yirmi yıl geçti, günün sonunda Afganistan Taliban’a tekrar teslim edildi; Irak kendi hükümetini seçemeyecek noktaya geldi. Savaş, Suriye’den Mısır’a, Yemen’den Libya’ya, Karadağ’dan Ukrayna’ya Avrupa sınırlarına kadar uzadı. Ortadoğu adeta savaş kazanına dönüştü. Ortadoğu’da Kürt düşmanlığı üzerinden her türlü ipte oynayan Türkiye’deki mevcut iktidar miadını doldurdu; yine Kürtlerin direnişiyle baş aşağı gidiyor. Kapitalizmin ideolojisi olan liberalizm,bırakalım Ortadoğu’yu, bağrından doğduğu Avrupa’nın çıkmazına bile yetmeyip, kriz üstüne kriz üretmektedir. 1. ve 2. Dünya Savaşlarında günün kazananı gibi görünen hegemonik güçler artık yolun sonuna gelmiştir. Tarih göstermiştir ki büyük savaşların hep kazananı hegemonik güçler olmaz, halklar da çok şey kazanabilir. “Hatta hegemonik güçler sistemsel kaybedebilir, halklar sistemsel kazanabilirler.”[6]
Batı merkezli hegemonik güçlerin öncülük ettiği kapitalist modernite ile dünya halklarının sorunlarına çözüm perspektifi sunan demokratik modernite güçleri arasında 21’inci yüzyılda kıran kırana mücadele yürütülmektedir. Modern hegemonyayı yıkmak için tek başına direniş ve alternatif geliştirmek yetmemektedir. Aynı zamanda karşı moderniteyi yani demokratik moderniteyi inşa etme becerisi ve kabiliyeti gerekmektedir. Özgürlük Hareketi öncülüğünde Kürdistan devrimi bu inşa görevini üstlenebilir; konumu da şartları da Ortadoğu’da en uygun olan halktır. 1789 Fransız ve 1917 Rus devrimi kadar dünya genelinde etki yaratabilir. Yeni uygarlığın akışı, sınıfsız, devletsiz, ekolojik kent, kârsız ekonomi ve demokratik topluma doğru yapılabilir.
Öcalan, çıkış yolunu şöyle gösteriyor: “İster savaş ister barışla gerçekleşsin, Kürt halkı kendisi için sadece ulusal demokratik sorunu çözmüyor, bütün Ortadoğu bölgesi ve insanlık için büyük anlam ifade edecek olan bir çıkışı gerçekleştiriyor. Bu çıkışla sayıları her gün çoğalan kapitalist modernitenin ulus-devlet aygıtlarına bir yenisini eklemiyor; modernitenin çoktan hazırlamış olduğu kapitalist statüye, tekellere ve sanayi dünyasına katılmıyor; yeni bir uygarlığın, modernitenin ışıklarını saçıyor. Demokratik modernite olarak da adlandırılabilecek bu modernite çıkışı, tarihinin en kaotik dönemlerinden birini yaşayan Ortadoğu kültürüne gerekli çözüm yolunu gösterebilecektir.”[7]
Ortadoğu’nun üç büyük ulusu (Arap, Türk, Fars) ortasında bulunan Kürtler, tarih boyunca başta Ermeniler ve Süryaniler olmak üzere birçok ulus ve kültürle birlik içinde yaşadı; Kürdistan da binlerce yıl tüm bu halkların sığındığı güvenli bir liman oldu. Merkezi hegemonik güçlere bağlı bunca ulus-devletlerin baskısına rağmen tarihten günümüze birçok devrime beşiklik eden Kürdistan’daki gelişmeler, 3. Dünya Savaşı’nın da kaderini belirleyecektir. Ortadoğu’daki ulus-devlet çözümsüzlüklerine karşı Kürt sorunun demokratik ulus kapsamında çözülmesi bölgede domino etkisi yaratacaktır. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki çatışma ve çıkmazlardan ancak böyle çıkılabilir ve Demokratik Ortadoğu Konfederalizmi örülebilir. Salt etnik sorunlara değil, kadın, ekolojik, işsizlik ve ekonomik krizlere de çözüm olunabilir. “Demokratik modernitenin sadece demokratik ulus unsurunda değil, komün ekonomisi ve ekolojik endüstri unsurlarında da yaşanacak bir Kürdistan Devrimi geçmiş devrimlerin mirası üzerinde yükselerek ve onları da aşarak, 21. yüzyıl devrimlerinin sağlam başlangıçlarından ve köşe taşlarından biri olabilir.”[8]
Kürtlerin demokratik mücadeleye öncülük ettiği gerçekliği abartılı değildir. Şu an bunu Rojava’da eksik ve yetersizliklerine, yine uluslararası ve bölgesel hegemonik güçlerin baskılarına rağmen görmek mümkündür. Kapitalist modernite güçlerinin zihni altyapısında türeyen DAİŞ’in sürüldüğü Kürdistan coğrafyasında aldığı yenilgi bunun göstergesidir. Ortadoğu’nun makus talihini yenen Rojava, çözümün modeli oldu. Kadın öncülüğünde gerçekleşen Rojava Devrimi, çokluk içinde birliğe dayanan demokratik ulus çözümünü, özyönetim kapsamında demokratik özerkliği ve demokratik konfederalizmi adım adım inşa ederek, bölgede önemli bir model haline gelmektedir. İflas eden merkezi hegemonik sisteme karşı özgürlükçü demokratik modernite güçlerinin cevabı, daha fazla Rojava, daha fazla demokratik ulus, daha fazla demokratik özerklik olmalıdır. Karşıtına benzememek için kendini bilmek ve kendi olmak önemlidir. İki dünya savaşı bu topraklarda tutmadı ve halklara kazandırmadı; 3. Dünya Savaşı da tutmayacak, ancak bu kez kaybedenler hegemonik güçler, kazananlarsa halklar olacaktır.
KAYNAKCA:
[1] Abdullah Öcalan, Demokratik Uygarlık Manifestosu-Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü, Sy. 40
[2] Aynı Eser, Sy. 42
[3] Aynı Eser,Sy. 398
[4] Aynı Eser, Sy. 549
[5] Aynı Eser, Sy. 549
[6] Aynı Eser, Sy. 400
[7] Aynı Eser, Sy. 440, Sayfa 595
[8] A.g.e
CEMAL ANADOLU
KAYNAK: DEMOKRATİK MODERNİTE
YORUM GÖNDER