İSLAMİYET: EMEVİLER DÖNEMİNİ
İslamiyet’in yine Yahudilikten aldığı zihniyet yapılanması zaten genel olarak kulluk mantığı üzerine oturtulmuştur. İnsan, Allah’ın kuludur. Kul, köle demektir. Tanrı-kral sistemindeki köle, Yahudilikte Elohim’in ‘avadoh’ları İslamiyet’te ve Arap toplumlarında ise ‘avd, abd’ olarak yeni bir biçim kazanır. Artık kulluk sistemi genelleşir, sadece özel olarak köleleştirilenler ve toplumun bir kesimi değil, herkes Allah’ın kulu, kölesidir. Yani herkes iktidarın, egemen erkek zihniyetinin kulu, kölesi olmak durumundadır. Erkek de köledir, kadın da. Fakat erkek bir-iki yere kullukla mükellefse, kadın her yere, Allah’a, iktidar güçlerine, topluma, erkeğe karşı vs. kullukla mükelleftir. Tanrı-Allah zaten insanları kendisine kul olsunlar diye yaratmıştır, bu nedenle kul olmayı kabul etmemek müşrik olmak demektir ve bu da en büyük günahtır.
Diğer dinlerde de genel olarak çok katı kurallar vardır, İslamiyet hem bu dinlerden aldığı katı kuralları uygular hem de bunların üzerine ek de yaparak daha da pekiştirir ve aynı zamanda yeni kurallar da koyar. Toplumun hemen hemen tüm alanlarına yasaklar getirir. Örneğin; birçok kültürde sol elin kullanılmasının hoş karşılanmaması gibi bir durum vardır, İslamiyet bunu katı bir kurala bağlar. İnsanların sol elle yemek yemelerini yasaklar ve günah sayar. Hangi elle yemek yiyeceğini, hangi elle yazacağını, hangi elle çalışacağını belirler. Eşikten içeriye girerken de hangi ayağını kullanacağını söyler, bunda da sağ ayakla girmek gerekir, sol ayakla bir yerin eşiğinden girmek uğursuzluk ve günah sayılmaktadır.
Elbette ki bugün İslamiyet’te uygulanan birçok kural-kaide, uygulama, söz, eylem Muhammed’in ölümünden sonra geliştirilmiştir. Hz. Muhammed’in de getirdiği katı kurallar vardır, ama birçok husus da daha sonra ortaya atılmıştır. İslam dini esas olarak Hz. Muhammed’den sonra özünden uzaklaşmıştır. Yani İslamiyet adına yapılan her şeyi Hz. Muhammed’e yüklemek de doğru değildir. Bu nedenle Önderlik, Muhammed İslam adına yaşanılanları görse ben İslam değilim diyecektir şeklinde değerlendirmelerde bulunmaktadır. Hz. Muhammed’in ölümüyle birlikte esas olarak İslamiyet içerisindeki çatlaklar ve bozulmalar kendisini gösterir.
İslamiyet’in bozulmasının esas başlangıcı Hz. Muhammed öldüğünde cenazesinin dört gün yerde kalmasıyla başlamaktadır. Arap İslam toplumu içerisindeki çekişme ve çatışmalar baş gösterir. Kimin halife olacağının kavgasıyla iktidar savaşı başlar ve bu nedenle cenaze dört gün yerde kalır. Bu özünde, iktidar endeksli çıkış yapan bir din olarak İslamiyet’in karakterini ortaya koymaktadır. İlk iktidar savaşıyla birlikte İslam’da yavaş yavaş parçalanmalar baş gösterdiği gibi, aynı zamanda özünden uzaklaşmada gelişmeye başlayacaktır. İslamiyet, Muhammed’in ölümünden sonra halife dönemine geçer. Ali’nin öldürülmesinden sonra da İslamiyet özünden artık tümden uzaklaşır, yönünü değiştirir.
Muhammedin ölümünden sonra dört halife dönemi başlar; Ebubekir, Ömer, Osman, Ali. Dört halife döneminde özellikle Ömer ve Osman’ın halifeliklerinde İslamiyet ciddi bir hamle yapar ve önemli bir coğrafyada yayılır. Arap yarımadasını aşarak daha geniş bir alanda hâkimiyet kurar. Her ikisi de halifelikleri esnasında öldürülür. Dört halifeden sonuncusu olan Ali’nin akıbeti de aynı olur ve o da yine öldürülür. Alinin ölümünün ardından yerine oğlu Hasan’ın halife olması gerekmektedir. Fakat Emeviler bunu kabul etmez. Emeviler de Kureyş kabilesindendir. Muhammed ve ailesi Kureyşlililerin Haşimi koludur, zaten Muhammed’in peygamberliği ve aynı zamanda dört halife döneminde de sürekli olarak Emevilerle çekişme ve çatışmalar vardır. Ali’nin ölümünden sonra Hasan’ın halifeliğini kabul etmemeleri yeniden var olan çekişme ve çatışmaları körükler. Zaten Muaviye kendisi halife olmak istediği için Ali’nin halifeliğini kabul etmemiş, gerekçe olarak da Osman’ın ölümünden Ali’yi sorumlu tutmuş ve öldürülmesinin önüne geçememekle suçlamıştır. Yeniden başlayan çekişmeler nedeniyle Hasan halifelikten çekilir ve Emevi ailesinin lideri olan Muaviye halife olur (Muaviye Ebu Sufyan’ın oğludur ve Müslüman olmadan önce Ebu Sufyan, Uhud ve Hendek savaşlarında Müslümanlarla savaşmış, İslamiyet’i kolay kabul etmemiş, hatta çıkarları gereği Müslüman olmuştur).
Muaviye’nin halife olması Müslüman toplumu içerisinde çelişkilere ve rahatsızlıklara neden olur, nitekim bir süreden sonra Hasan Emevi ailesi tarafından örgütlenen eşi tarafından zehirlenerek öldürülür. Kardeşi Hüseyin ise iktidar savaşına girmek istemez ve geri çekilir. Fakat İslamiyet içerisinde bu çelişki giderek büyür. Muaviye, öldükten sonra yerine halife olacak kişinin Hüseyin olacağını bilir, çünkü Müslümanların eğilimi Ehli Beyt ailesinden birisinin halifesi olması yönündedir. Bu nedenle ölmeden önce yerine halife olarak oğlu Yezid’i belirler ve böylelikle halifeliğin babadan oğula geçmesinin temelini atar. Bugüne kadar da İslamiyet’te biri olumsuzlandığında Yezid denilir, bu deyim buradan, bu Yezid’ten gelmektedir. Yezid halife olarak belirlenince herkesin itaat etmesi çağrısı yapılır. Hüseyin buna karşı çıkar, çünkü Yezid ardından yürünecek, kabul edilecek biri de değildir, bu nedenle de kabul etmez. Bundan kaynaklı çelişki ve anlaşmazlıklar baş gösterince Hüseyin artık Mekke’de yaşayamayacağını anlar ve Medine’ye gitme kararı alır. Medine’de Muhammed’e ve Ali’ye bağlı olan bir kesim haber gönderip Hüseyin’in Kufe’ye gelmesini, kendisini burada koruyacaklarını söylerler. Hüseyin bir kesim taraftarıyla birlikte Kufe’ye doğru hareket ederken Kufe’ye yakın bir yer olan Kerbela’da Yezid’in adamları tarafından pusuya düşürülür ve katledilir. Bu olay İslamiyet içerisindeki çelişkileri daha da derinleştirir, böylelikle İslamiyet iki çizgi biçiminde gelişimini sürdürür.
Zaten Muaviye döneminden itibaren Emeviler dönemi başlamıştır. Emevi döneminden itibaren İslamiyet iyice özünden uzaklaşmıştır. Çünkü aslında Kureyş kabilesinin büyük çoğunluğu özünde İslamiyet’i kabul etmemektedir. İlk başta Muhammed’in Kureyş kabilesinin önderi olmaya çalıştığını düşünerek çok ciddi karşı çıkışlar da gerçekleştirirler. Fakat sonra İslamiyet’in büyüyüp geliştiğini, yayıldığı fark ederler. Böylelikle de Muhammed’in etrafında toplanırlar. Muhammed’in küçük hedefler peşinde olmadığını, büyük bir İslam ulusu geliştirmeye ve Arap toplumunu güçlendirip dikkate değer bir toplum haline getirmeye çalıştığını görürler. Ayrıca savaşlarda ciddi bir ganimet, rant, çıkar durumu da vardır. Bundan da faydalanmak isterler. Dolaysıyla Emeviler kurnaz yaklaşarak yavaş yavaş Muhammed’e yakınlaşırlar. Hz. Osman’ın kendisi de zaten Emevilerdendir. Bu nedenle aslında Osman’ın İslamiyet içerisinde bir sızma olduğu iddiası da vardır ve çok yabana atılacak bir iddia da değildir. Bu açıdan Emeviler aslında İslam içerisindeki ilk hamlelerini Osman’la yapmışlardır demek yanlış olmaz, mesela Kuran’ın yazılı kitap haline getirilmesinin Osman döneminde gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Buna göre de birçok kesim aslında Kuran’ın Osman döneminde kitaplaştırılmasında değiştirildiğini, Osman’ın kendisine göre yazdırdığını, esas Kuran’dan bu süreçte uzaklaşıldığını, özününün çok değiştirildiği belirtmektedir. Bir diğeri bu dönemde Ayşe ile Osman’ın çelişki ve çatışmaları çok yoğundur. Ayşe’nin halifeler içerisinde en fazla çatıştığı kişi Osman’dır, çünkü Osman aslında Emevi çizgisindedir. İslamiyet içerisinde Emevi çizgisi Osman’la başlar, Muaviye’yle birlikte derinleşir.
BERFİN ZÎNÊ
Devam edecek
PAJK.ORG
YORUM GÖNDER