ULUSAL KAHRAMANLIK ÇİZGİSİ ZAFERE YÜRÜYEN KÜRDİSTAN HALKININ YENİLMEZ GERÇEĞİDİR (8.BÖLÜM)
Mazlum ve Agit Gerçeği Özgür Yaşama Giden Karar Gerçeğidir
Peki, bunu neyle yaptılar? Gerçekten de hiçbir şey kolay olmadı, kendiliğinden gerçekleşmedi, bir ilahi vergi değildi. Her şeyi duyarak, anlayarak, düşünerek, en fazla da sorumlu yaklaşarak büyük bir çaba ve emekle, mücadele ile ortaya çıkardılar. Her şeyden önce kendi duygularıyla, düşünceleriyle, nefisleriyle, anlayışlarıyla mücadele ettiler. Kendilerine dayatılan yanlışları bulup gidererek kendilerini doğruya çekmeye çalıştılar. Egemen sistemin topluma verdiği yanlışları bulup onlarla mücadele ettiler. Var olanla, verili olanla Kürtlere dayatılan sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyaset ile yaşamın olmayacağına, olacaksa bir yaşamın, özgürce olacağına karar kıldılar. Önder Apo bunu böyle tanımladı, ifade etti. Mazlumlar, Agitler, Zilanlar herkesten önce ve herkesten fazla bu gerçeği kavradılar. Bu gerçeğe ulaştılar. Kendilerini bu gerçeklik temelinde ikna edip yeniden oluşturdular. Dolayısıyla böyle kahramanca çıkışların sahibi oldular. Böyle büyük bir özgürlükçü duruşu ve yaşamı geliştirdiler.
Devrimciliğe adım atışları, yönelimleri, devrimci mücadele içindeki yürüyüşleri böyle oldu. Bir kahramanlık hareketi içinde kahramanlık çizgisinin gereklerine göre yürüdüler ve bu çizgiye en büyük katkıyı yaptılar, çizginin sembolleri haline geldiler. Temsilcileri haline geldiler. Bu her şeyden önce büyük bir anlam gücüyle oldu, bilinçle oldu. Gerçekten bunlar Önder Apo’nun geliştirdiği özgürlük çizgisini çok derinden anlama, özümseme, onunla bütünleşme ile oldu. Yine tabi bu temelde böyle bir bilinçle yaşamanın ortaya çıkardığı bütün zorluk ve engellemelere karşı kahramanca mücadele etmenin cesaretini, fedakârlığını, iradesini ortaya çıkartarak oldu.
Öyle basit değerlendirmemek lazım. Her zaman şu soruyu sormalıyız: 12 Eylül’den önce binlerce tutuklu vardı. Sömürgeci-soykırımcı saldırı karşısında özgür yaşamın nasıl olması gerektiğini derinden görerek böyle bir yaşamda büyük bir cesaret ve fedakârlıkla karar kılan neden Mazlum Doğan oldu? Yüzlerce militan vardı, eğitim görmüştü, gerillacı olmak, bir biçimde mücadele etmek istiyordu, fakat dağda gerilla yürüyüşüne 15 Ağustos atılımına komuta eden, birilerinin yürüttüğü bir hareket içinde yer alan değil de hareketi örgütleyip başkalarını yürüten neden Mahsum Korkmaz oldu? Bunlar nasıl oldu? Doğru anlamak için bu soruları sormamız lazım. Hem demokratik ulus kahramanlığının nasıl oluştuğunu doğru ve yeterli bir biçimde anlamak hem de bu temelde özeleştiri verip kendimizi düzeltmek, eğitmek, böyle bir kahramanlık çizgisine katılıp onun başaran militanı olmak açısından bu soruları kendimize her zaman sorup onlara doğru ve yeterli cevaplar vermek için bu gereklidir. Başka türlü olmaz.
Mazlum Doğan bir gün şöyle söyledi: “Anıttepe’deki evde Haki arkadaş benimle hiç ara vermeden dört saat konuştu. Konuşmasını bitirdiğinde durdum, ‘hepsine katılıyorum’ dedim ve Apocu oldum, yürüdüm.” İşte bu kadardır. Ondan sonrasını hiç eğip bükmedi. Şuram eksik, buram hatalı, yürüyebilir miyim, yürüyemez miyim, Apocu olmalı mıyım, olmamalı mıyım, demedi.
Önder Apo da “bu iş bir karar işi” dedi. Mazlum Doğan da “kararı böyle verdim” dedi ve o karar bir kahramanca yürüyüş kararıydı ve hep öyle yürüdü. En başta başlayacaksak oradan başlamalıyız. Şu kadar ayak sürüdük, bu kadar tereddüt yaşadık, şöyle etkilenmelerim oldu, şeklinde bir şey Mazlum Doğan yaşamında, kişiliğinde yoktur. En başta buradan bir sonuç çıkartabiliriz. Çok öğretici bir gerçeklik. Önder Apo ‘partimizin bilinç hamuruydu’ dedi.
Demek ki zindan direnişine, bir bütün olarak 12 Eylül faşist-askeri rejimine karşı yürütülmesi gereken mücadele çizgisinin bilincine herkesten önce Mazlum Doğan’ın ulaşmış olması bir tesadüf değildir. Bir anda, bir vahiy gelerek, ilham oluşarak, birileri söyleyerek olmamıştır. Tersine partinin bilinç hamuru biçiminde ifade edilecek bir bilinç yoğunluğu, bilinç düzeyi, böyle bir doğruyu, gerçeği ortaya çıkarmıştır.
DURAN KALKAN (HEVAL ABBAS)
YORUM GÖNDER