ALEVİLER ELEŞTİRİLERİNDE HAKLILAR ANCAK...
HDP 27 Eylülde 11 ilkeden oluşan “Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı Deklarasyonu”nu açıkladı. Deklarasyonun amacı, Kürt sorunun demokratik çözümü temelinde Türkiye'nin demokratikleşmesiydi.
11 maddelik açıklama, Türkiye'nin gerçek gündeminin demokratikleşme olduğunu oldukça açık bir biçimde gösterdi. HDP’nin açıklaması çok geniş bir çevre tarafından olumlu karşılandı. Beklentileri yükseltti. Aleviler de olumlu bulmakla birlikte, eksik buldukları noktada eleştirilerini yaptı. HDP’nin Alevileri dinlemesi ve eleştirilerini kabul etmesi de deklarasyonun ruhuna göre oldu.
Açıklanan deklarasyonun Türkiye ve Kürdistan’ın sorunlarını ana başlıklarıyla ele aldığı anlaşılıyor. Zaten temel ve tek amaç demokratikleşme olduğu için demokraside çıkarı olan herkesi ve kesimi kapsıyor.
Alevilerin eleştirisinin, ‘neden Aleviler ve Alevilerin sorunları’ vurgusunun açıklamada yer almadığına dönük olduğu belirtiliyor.
Aslında ‘Türkiye'de yaşayan inanç gurupları ve inanç kesimlerinin demokratik talepleri’ şeklinde bir madde, ya da maddelerden birinde sadece Aleviler değil, başta İslami kesimler olmak üzere; Êzîdîler, Hristiyan halk isim verilerek taleplerine, yaşadıkları sorunların çözümüne demokratik ulus anlayışı ile yer verilebilir, öneriler sıralanabilirdi. Belki de açıklanan metni daha güçlendirirdi.
Dolayısıyla inançlara isim vererek açıklamada yer vermemek yanlış değil, eksiklik olarak ele alınabilir. Çünkü 11 maddelik açıklamada sıralanmış görüşlerin pratikleşmesi halinde Alevilerin de, demokratik İslami çevrelerin de, Êzîdî ve Hristiyan halkların da talep ve istekleri en üst düzeyde gerçekleşecek, yanıt bulacaktır.
Aslında Alevilerin HDP’ye deklarasyon eleştirisini, deklarasyondaki bir eksikliğin ötesinde ele almak daha doğru olacağı kanısındayım. Yapılması gereken, bu eleştiriyi HDP’nin inançlara dönük politikalarını gözden geçirmeye vesile etmek olmalıdır. Bu nedenle Alevilerin HDP eleştirisini dar ele almak yanlış olacaktır.
HDP’nin AKP tarafından kirletilen, aldatılan, sadakaya muhtaç hale getirilen Müslüman halka dönük politikalarında da pratikte dar yaklaştığı eleştirisi zaman zaman yapılıyor.
HDP özgürlükçü-laik bir parti olma iddiasındadır. Bu nedenle Aleviler gibi, AKP-MHP tarafından istismarında ötesinde, iman ve ahlakları kirletilerek, suç ve yozlaşmaya taban yapılmaya çalışılan Müslüman halka karşı da sorumluluğunu en üst boyutta yerine getirebilmelidir. HDP bu alanda güçlü pratik adımlar atarsa kendisiyle sistem partileri arasındaki demokratik fark, çok daha iyi görülecektir.
HDP’nin inançlara dönük eksik ve dar yaklaşımları, en başta bu partide inanç kimlikleriyle yer alan vekil ve yöneticilerin sorunu ve yetmezliği olarak görülebilir.
Demek ki bu partililer, yakından tanıdıkları, sorunlarını ve ihtiyaçlarını bildikleri halk kesimleriyle yeterince ilgilenmiyor, demokratik taleplerini beklendiği kadar dillendirmiyor. Ya da belli bir ilgilenme durumları var, ancak partinin ilgili kurum ve kurullarında istenen düzeyde temsil edemiyorlar.
Neden ne olursa olsun, sonuç değişmez. Bu sebeple Alevilerin eleştirisi aynı zamanda bu eksikliklerin görülerek giderilmesine de vesile edilebilir.
Aleviler örgütlü yapısıyla eleştirilerini açıktan yaparak HDP’nin demokrasi çizgisinde daha güçlü bir duruş göstermesine, mücadele ederken daha moralli ve cesaretle yol almasına katkı sağladılar.
Alevilerin “HDP’den beklentimiz yüksektir” demesi de anlamlı olmuştur.
Aleviler, sıkça belirttiğimiz gibi Türkiye'nin en önemli demokrasi gücüdür. Daha aktif mücadele ederlerse en etkili gücü de olabilirler. HDP ise mevcut partiler içinde Türkiye'nin demokratikleşmesi için mücadele eden tek partidir.
Bu durum, Aleviler ile HDP arasındaki bağın ‘siyasi parti-seçmen’ ya da ‘siyasi parti-müttefik’ ilişkisinin çok çok ötesinde bir ilişki olması gerektiğini ortaya çıkarır.
Geleneksel Türk siyasi anlayışı ile birbirine yaklaşırlarsa her ikisi de kaybeder, demek yanlış olmayacaktır.
Aleviler HDP’yi kendi partileri, taleplerini pratikleştirecekleri siyasi çizgi olarak görürlerse, eleştirilerinin değeri ve anlamı çok daha yerinde olur. Ve sonuç alır. Aynı biçimde HDP’de Alevileri altında bulunduğu demokrasi çatısının önemli bir bileşeni görerek yaklaşırsa doğru yapmış olur.
Çünkü, ayrı iki oluşum, örgüt değil, birbiriyle organik ilişki içinde olan güçler olarak bakmalarının hem kendilerine hem de Türkiye demokrasisine kazandıracağı çok şey olacaktır.
Aleviler de, demokratik İslami kesimler de halk olarak demokratik taleplerini dillendirebilmelidir. Eleştirilerini yapabilmelidir. Demokratik siyaset bundan güç almayı bilebilmelidir.
Aleviler Kürtler gibi soykırım saldırısı altındadır. Kürtler gibi inkar ediliyorlar. Müslümanlar ise AKP ile birlikte adeta ahlaklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyalar-ki bu stratejik olarak Alevilerden daha büyük tehlike altında oldukları anlamına gelir-özellikle Müslüman Türk halkı, ilk defa inandığı değerlerle çelişir noktaya getirilmiştir.
Bir anlamda milliyetçi laik CHP’nin Alevilere yaptığını bugün AKP Müslüman Türk halkına yapıyor. AKP’nin Müslüman Türk halkına yaptığı kimlik ve kültür kırımdır. Yozlaştırmadır.
Aleviler inanç ve kültür anlamında çok ciddi asimilasyonlarla karşı karşıya kaldılar ve bugün kültürel asimilasyon yanında fiziki katliam tehlikesiyle de karşı karşıyadırlar.
Daha da sıralayabileceğimiz inanç kesimlerin karşı karşıya olduğu tehlikeler, HDP’nin inançlar politikasının daha derin, kapsayıcı, somut çözümler öneren olması gerektiğini ortaya koyuyor.
AKP’nin kirlettiği, aldattığı, sadakaya razı ettiği Müslüman halka daha cesaretli, kendine güvenen bir dil ve yöntemle gitmesini zorunlu kılıyor.
HDP’nin özellikle Müslümanlığı kimlik ve değer olarak yaşayan halka, faşist rejimden rahatsız cemaat ve tarikatlara demokratik İslam çizgisinde gitmesi çok büyük sonuçlara yol açacaktır.
İnançlar politikasının demokratik ulus çizgisinde pratikleşmesi önünde, reel sosyalist, Kemalist laikçilik, ya da kapitalist modernitenin başka eğilim ve anlayışları engelse, Alevilerin eleştirisi kendini gözden geçirmeye de vesile edilebilir.
Çünkü sıraladığımız sistem kaynaklı anlayışlar inançlara yaklaşımda HDP’nin savunduğu değerlerle ters düşmesine yol açar.
CİHAN EREN(ARŞİV)
YORUM GÖNDER