SİHİRLİ KELİME “YOLDAŞ”
Yoldaş…Bu kelime uzun yıllar önce bana çok sihirli ve mucizevî gelmişti. Benim için efsane isimler, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan,İbrahim Kaypakkaya ve onlar gibi olanlar yoldaştı. O değerli insanlar toplumun gözünde küçültülmeye çalışılmış, anarşist, kural, ilke tanımaz diye tanımlanmışlardı ve bu tanımlamalar benim üzerimde de etki bırakmıştı. Devrimcileri ve dünyalarını tanıyana dek ‘yoldaş’ olanlar bana öcü, hatta hain gibi gelirlerdi. ‘Yoldaşlar’ ulu, yıkılmaz, sarsılmaz devlet babaya karşı gelenler, ulusuna, devletine, milletine, bayrağına ihanet edenlerdi, öyle lanse eder, toplumun zihnine bu şekilde kazarlardı. Bugün de bu şekilde tanımlar dolaylıda olsa devam etmektedir. Çok sonraları yoldaş gibi düşünen ve yaşayanları tanıdıkça, tıpkı uygarlığın yaptığı ve söylediği her şeyi tersinden okumak gerekir tezini doğrularcasına “yoldaş” kelimesini de tersinden okudum, anladım, kavradım, hissettim. Çünkü ben de yoldaş olmanın şerbetinden içtim. PKK evrenine daldıkça, dağların kuytuluklarında, yamaçlarında, zirvelerinde, göbeğinde, kalbinde soludukça yoldaşları ve yoldaşlığı, her geçen gün biraz daha gurur ve onur duydum yoldaş olmaktan.
Şimdi durup dururken yoldaş olmaktan, yoldaşlıktan bahsetmiyorum. Her ne kadar her anı yoldaşlığın dolu dolu yaşandığı PKK dünyasında olsam da, Temmuz ayı bana hep yoldaşlığı çağrıştırır, sorgulatır. Çünkü Önder APO’nun hakiki yoldaşları bu ayı onure etmiş, Temmuz sıcaklığında devrim ateşini büyütmüş, özgürlük mücadelemize ivme kazandırdıkları gibi, Önder APO’yla kurdukları yoldaşlık yepyeni bir tarih yazarak efsaneleşmiştir. Kemal Pir, yaşamı uğruna ölecek kadar seven, Türk ve Kürt halklarını özgürlüğün yıkılmaz köprüsüyle buluşturan, hakikat yoldaşı değil de nedir? Önder APO’yu en çabuk anlayan ve anladıklarını en çabuk uygulayan, eylemleştiren, fırtına estiren bir devrimci olarak tarihe ismini altın harflerle nakşettirmiştir. Ondan bizlere kalan ve okullarımızın başköşesinde asılı fotoğrafını izlerken bile, bir Türk olarak, Türk devletine meydan okuyuşu, isyanı, ideolojik derinliğiyle Önder APO’yu tamamlamak için en fazla çaba vermiştir. Özgür Kürt tarihini mayalayan bir diğer isim ise Hayri Durmuş. O da Önder APO için gerçek bir yoldaş olmuştur. Diyarbakır zindanında Kürtlerin haklı davasını haykırmak, tüm dünyaya yaymak için bilinçli bir ölüm tarzını ilan ederek, özgürlük felsefesine yürekten bağlı ve bu felsefeyle kurtuluşa davet açmış gerçek bir kahraman… Canını damla damla eritirken sarf ettiği sözleri adeta birer kuran ayetidir “ mezar taşıma, ‘halkına borçlu gitti’ diye yazın” demiştir. Onlar gibi aynı direnişte efsaneleşen iki kahraman, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek…
Kızıl Ali, gençlik abidesi, gençliği yeniden yaratan, dirilten…
Akif ise; sadeliğin, dürüstlüğün ve babayiğitliğin simgesi…
İşte bu büyük 14 Temmuz ölüm orucu direnişçilerinden olsa gerek, Temmuz ayı bana ‘yoldaş’ olmayı çağrıştırır. Onlar Önder APO ile birlikte bu yola adım atan, bu yola baş koyan, bu yolun yolcusu olan hakikat yoldaşları…
Onlar, özgür zihinli, mangal yürekli, devrim tutkunu yoldaşlar…
Yol arkadaşlığının, dava arkadaşlığının kanunlarını belirleyenler. Çünkü inandıkları davanın zaferine giden yolda, canlarını tereddütsüzce ortaya koyarak yeni ve özgür yaşamın temellerini attılar. Onları büyüten, ölümsüz kılan da bu duruşları oldu. Bizleri, hepimizi devrime çeken onların bu direnişi değil mi?
Ve onların direnişlerini, yoldaşlıklarını düşünürken yoldaşlığa dair yağmur gibi akan kelimeleri yazıya dökmeye yetişemiyorum. Yalnızca bazıları kalemime takılıyor. İşte kalemime takılanlar…
PKK dünyasını gizemli ve çekici kılan içinde yaşanan arkadaşlıklarıdır. PKK dünyası diyorum, çünkü bana göre, günümüzde bambaşka dünyalar içinde esasta iki dünya var. Birincisi Kapitalist modernitenin, hiyerarşiye dayalı, erkek egemenliğinin asal olduğu, bireyciliğin hortlatıldığı, maneviyatın kalmadığı, şiddetin, ölümlerin kol gezdiği, ölümlerin ve kıyımların mubah sayıldığı, demir kafeste yaşayan hasta toplumun inim inim inlediği, nereye gittiği belli olmayan bir dünya! Diğeri ise, bu yukarıda saydıklarımızı yerle bir etmeyi hedefleyen, insanca yaşamakta ısrarlı, özgür zihinli, özgür yürekli, vicdanın sesine kulak vererek yaşayan, farklılıklara karşı saygılı, barışçıl bir dünya için mücadele eden, ahlaki, politik toplum ile demokratik ekolojik ve özgür-eş yaşamın yaratıcısı ve savunucularının -dünyası- özetle tanımlamaya çalıştığım bu dünyaların her şeyi bir birine çok zıt. PKK dünyasının ayakta kalmasını sağlayan yarattığı yaşam anlayışı ve yoldaşlıklarıdır. İnsan yaşamı boyunca hep bir değer görme, sevilme ve saygınlık kazanma peşindedir. Maalesef salt Kürdistan’da değil, dünyanın hemen her yerinde toplumun yaşadığı ağır sorunlar içerisinde bireyin bunu bulması mümkün değildir. İnsanın bu yaşam arayışları alternatif bir yaşam adresi olan PKK’ ye insanı sürükler. Bilinçli, bilinçsiz, tanımlansa, tanımlanmasa, büyük oranda bu nehirde yıkanmanın nedenlerinden birisi de bu olur.
Arkadaşlık birbirini anlamaya, paylaşmaya dayalı, içinde sevgi ve saygıyı barındıran karşılıklı bir ilişkidir. Toplumda şöyle bir söz vardır; “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” denir. Maalesef günümüzde arkadaşlık bile kurulamadığından bireye de bir tanım getirmek mümkün değildir. Örneğin Kürdistan’da özel savaş hükümetinin kurmuş olduğu zemine bağlı olarak -çok acı ama- sigara, tiner, hap, uyuşturucu arkadaşlığı ya da açlığın ve sefaletin siyasetine bağlı olarak kapkaç arkadaşlılığı, milletin zor bela kazandığı para ve altınları çalma arkadaşlığı, sokakta topladığı çöpleri, şişeleri satmak zorunda kalan çocukların arkadaşlığı sözde bir arkadaşlık olarak gelişiyor. Ha bir de son yıllarda bilinçli olarak okullarda, sokaklarda, ya da şehre yakın boş arazilerde yaygınlaştırılan fuhuş arkadaşlıkları. Bunları yazarken bile kalemim titriyor. Şüphesiz Kürdistan’da gençlerin tercihlerine bağlı olarak gelişmiyor bu arkadaşlıklar, önlerine sunulan bu! Kürt gençleri üzerinden geliştirilen bu soykırım siyasetiyle geleceğimizin karartılması hedefleniyor. Yalan dolanla, hırsızlıkla, ahlaksızlıkla büyüyen toplumun gençleri ile nasıl bir gelecek hazırlanıyor? Cevabı tek kelimeyle: kapkara… Yeni neslin pratiği kara, ufku kara, dünyası kapkara. Arkadaşlıkları ise… Bunu tanımlamak bile çok güç bir durum olmaktadır.
Bir de şimdi internet belası var. Geçen yıl genç bir arkadaş saflarımıza katılmıştı. Şimdiki arkadaşlık ilişkilerini biraz ondan dinledim. Şunları dile getiriyordu; “ ben internette günde 60 kişi ile çetleşiyordum. İspanya’dan, Japonya’ya, Amerika’dan İstanbul’a kadar arkadaşlarım vardı, bütün gün internetin önünden kalkmıyor, hatta bazen yemek yemeyi unutuyordum, arıyor, arıyor, arıyordum” diyordu. “Neyi?” diye sorduğumda; “ beni anlayan bir arkadaşı, bir yoldaşı, dostu” sonar eklendi “ama ortamda aradıklarımı bulamayacağımı anladım ve aradığımı bulmak için kendimi size attım.” O zaman maalesef aradığını tam olarak bilmediğinden bulamamıştı. Aslında neyi aradığını tanımlayamıyor, Önderliğin ve Kemal Pir gibi Önderlikle yoldaşlık yapmış, ideolojik grup dönemindeki yoldaşların yoldaşlığını aradığını söylüyordu. Aslında Önderlikten okuduğu yoldaşlığı arıyordu. Sadece o değil, birçok yeni ve genç arkadaş katılım gerekçesi olarak, “Bir dost aradım, gerçek arkadaş aradım. Beni PKK dünyasına çeken, ‘hevaller’ arasına çeken, o sıcak ilişki, güçlü arkadaşlıklar ve bağlılık” diyerek ekliyorlar.
Kendine, özüne yabancılaşmış birey, yaşanan buhrandan kurtulmanın yolunu arıyor. Arkadaş, paylaşım arıyor. İnsanlar sıkıştığında birbirinin arkasından tekme atmaktan çekinmiyorlar. En zor anlarda insanlar yalnız. Yani kalabalıklar içinde tek başına. Binlerce insanın sırtını birbirine çevirdiği bir ortamda insanları birbirine bağlayan hiç bir şey kalmamış. Sahte ilişkiler, arkadaşlıkar, dostluklar, sanal aleme bulaşanlar, sanal arkadaşlıklar kuranlar da doyumsuz. Hastalıklı toplumun, bireyleri hasta, ilişkileri sakat, arkadaşlıkları sakat. Böyle olunca derman arayanlar sayısız oluyor.
İnsan yaşamı anladığı kadar insandır. Ve kurduğu ilişkilerde kendini, saygıyı arar. Bu arayışlarla kurduğu ilişki, PKK dünyasında “heval “ olarak tanımlanır. Türkçe deyişiyle yoldaş. Yani aynı yolun yolcusu, aynı hedefin buluşmasıdır. Aynı ortak paydanın payları… Sarsılmaz bir bağ ile kenetlenmiş, içinde hiçbir çıkar barındırmayan, sade, gerektiğinde canlarını bile birbiri uğruna feda edenlerdirler.
Yoldaşı yoldaş kılan bağlı olduğu değerlere göre yaşamaktır. Önder APO diyordu ya; “benimle arkadaş olmanın kuralları vardır.” Hepimiz Önder APO’ ya ve onun partisine katıldığımıza göre, onunla arkadaş olmanın şerefi doğrultusunda bu kuralları iyi tanımalı, ona göre yaşamalıyız ki Önder APO’nun yoldaşı olabilelim. Peki, nadir bu kurallar? Öyle soyut, ilahi, ulaşılmaz kurallar mıdır? Bizim dünyamızda yenisi de, eskisi de hep PKK’ deki eski yoldaşlıklardan dem vurur. Şüphesiz Önder APO’nun büyük fikri doğuşunda tarihi arkadaşlıklar olarak tanımladığı Haki Karer, Kemal Pir, Hayri Durmuş, yine Ulusal Kurtuluş Ordusuna kalkıştığında ‘şeker gibi yoldaştı’ diye tanımladığı Mahsum Korkmaz, her ne kadar görmemiş olsa da Kürt kadınını diriltirken kurduğu özgür kadın ordusunun komutanı Gülnaz Karataş (Beritan) ve özgürlüğün formülü, kadınlara dünyanın en büyük armağanı olan Kadın Kurtuluş İdeolojini geliştirirken kendisini bir yaşam bombası haline getiren Zeynep Kınacı (Zilan) gibi yoldaşlar, bu kurallara yürekten ve beyinden bağlı olarak yaşamayı başarmış kahramanlardır. Önderlikle aralarındaki yoldaşlık bağı tanımlanamayacak denli sarsılmaz ve çekicidir. İlişkileri sonuna dek ideolojiktir ve sonuna dek hakikatin güçlü temsili olan ilişkilerdir. Yani hepsinin derdi hakikat derdidir. Yoldaşlık sırrına ererek birlik olmayı başarmışlardır. Önderliğimiz; “ büyük hakikat derdi olmayanların yola girmemeleri gerekir. Basit hevesler, güdüler, çıkarlar peşinde olanlar asla yoldaş olamazlar. Bunlarla yoldaşlık yapılamaz. Kör inançların, fanatik duyguların esiri gibi olanlarla da yoldaş olunmaz. Hele hele karı-koca ilişkilerini aşamamış, basit eril, dişil ilişkisini kırıp, zihniyet dünyasını özgürleştirememiş olanlar yoldaşlıktan dem vurmamalıdırlar. Yoldaşlık ilişkisi para pulla, mal, mülkiyet, karı-kocalık, maddiyatçılıkla, nefsinin peşinde koşmakla, iktidar derdine koşmakla olmaz, gerçekleşmez”
Devrim tutkusuyla yananlar, söylem ve eylemiyle tutarlık gösterenler yoldaştır. PKK’de yüzlerce örnekten de bilindiği gibi, savaşın en kızgın anında mevzide yoldaşı yerine kendini öne atarak canını verme adeta bir kültür olmuştur. Yine yaralı bir arkadaşın sağ düşman eline geçmemek için gösterdiği çaba ve tavır dünyanın hiçbir yerinde, hiç bir devriminde görülmemiştir. Aynı biçimde şehit düşen yoldaşların cenazesinin düşman eline geçmemisi için büyük çaba verdiğinden çokça bahsedilir. Savaş ortamında kendisini kurtarabilecekken, yoldaşının kurtulamayacağını bildiğinden bile bile onunla şahadete ulaşma girişimleri, bu gerçekler herkes tarafından bilinen gerçeklerdir. 1998 yılında Önderliğimizin, fiziki yapı anlamında zayıf bulunduğu ve ısrarla ülkeye göndermek istemediği, “çabuk şehit düşersin” demesine rağmen ısrarla ülkeye gelen Antepli Deniz Türk yoldaşın Zağroslarda, Herki’de yaşanan bir operasyonda Ş. Hevi yoldaşı bırakmamak için onunla birlikte şehit düşmesi Zağrosalarda halen anlatılan, anlatılarak yaşanan yoldaşlık efsanesidir, hep anlatılır. Yine, yeni arkadaşların zorluklarla yeni yeni karşı karşıya geldiği bildiğinden, karda ayakları yanma pahasına ayakkabılarını yoldaşına veren, hırkasını, yiyeceğini, suyunu paylaşan yoldaşlık örnekleri PKK’de oldukça fazladır.
Hemen hemen her gerillanın bunlar gibi birçok şey yaşamından geçmiş, bunları yaşayan her yoldaşın bu yaşama olan bağı daha da güçlenmiştir.
“ Yoldaş “ sihirli bir kelimedir. Karşındakine bu şekilde hitap ettiğinde, karşındaki insanda saygı uyandıran bir kelimedir. Hele içirdiği, taşıdığı anlama göre yaşayabilirsen, anlamı bir başka olur. Çoğu zaman hakiki yaşamın ayırdına varmamış olabilirsin. Çoğu arkadaş geleceğin belgeleri olan günlüklerini bir yoldaşa ya da hakikat yoldaşı Önderliğimize hitaben yazar, herkesin içinde gömülü olan O büyük insana… Türkülü gerilla yürüyüşünün doyumsuz anlarını tarihe salarken, güzel gülüşlü yoldaşlar günlüklerde anlatır. En güzel, en erdemli yoldaşlıklar yaşanır bu diyarlarda…
Hakikat yolcuları olarak, yoldaşlığın gereklerine göre yaşayıp yaşamadığımızı sorgulamak bizleri hakiki yoldaş olmanın sırırına erdirir. Yoksa yetersiz yoldaşlığımızın vebalini yaşamaya devam eder, tarih karşısında kendimizi affettiremeyiz. Yetersiz yoldaşlığımızın faturasını ağır ödedik ve onun kabuk tutmamış acısı, işkencesi her an yüzümüze vuruyor. Bu işkenceden kurtulmak için büyük Yoldaş’a olan özlemimizi mücadele gücüne çevirelim. Yoldaşlıklarımızı daha da güçlendirerek devrimimizi daha da geliştirerek, devrimimize zaferi nakş edelim.
AZE MALAZGİRT
YORUM GÖNDER