APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (20.BÖLÜM)
GERİ YAŞAMIN KAYNAĞI GERİ İDEOLOJİLERDİR
Çok yoğun ve hepinizi ilgilendiren değerlendirmeler geliştiriliyor. Fakat içyüzünüzü açığa vurmaktan çekiniyorsunuz. Kendinizi açığa vurmanız için cesaretiniz, güveniniz yeterli olmuyor. Bu durumunuzla geleceğinizi fazla kestiremez, planlayamazsınız. Artık kendinize güveniniz gelişmeli. Yaşama hakkını vermek, diye bir kavram vardır. Bu kavrama göre yaşamınıza bir çare bulmamız gerekiyor. Yaşam hakkınızı ve yaşam şansınızı bu kadar heba etmenizi büyük kayıp olarak değerlendiriyoruz. Tecrübeme dayanarak belirtebilirim ki, yaşam şansının doğru değerlendirilmesi size, belki de en iyi, en ulaşılmaz gibi görüneni bile kazandırabilir. Yaşamınızı doğru değerlendirmek, sizin temel sorununuzdur. Yaşam şansınızı inanılmaz ölçülerde çok basit nedenlerle ve amaçlarla heba etmek, son tahlilde köleliğin bir sonucudur. İnsanlarda kendine inançsızlık ve güvensizlik yaratmak, egemen gücün politik bir amacıdır. Bu amaç sizin üzerinizde gerçekleştirilmiştir. Bu durum, her ne kadar kaderci bir anlayışla değerlendirilse de, yüzyıllardan beri tamamen yerleştirilen egemen, baskıcı kültürün etkisinden kurtulamamaktır. Bu kölelik kültürünü kıramamanız oldukça düşündürücüdür. Görüldüğü üzere bu kişilik azla yetinmekte, politik-örgütsel ifadesinde sizin gibi yetinmeci davranmaktadır. En azla yetinmek egemenlik altındaki köylüyü, işçiyi ifade ediyor. Sizler de bunun bir yansımasını ifade ediyorsunuz. Zihniyet aynı zihniyet, karar aynı karardır. Sizin başarısızlığınızın kaynağını burada aramak gerekir.
Dolayısıyla sınıf mücadelesini, özgürlük mücadelesini kendiniz oluncaya, istediğiniz ölçüde kazanıncaya kadar yetkinleştirmeniz ideolojik mücadele dediğimiz işin özüdür. İdeolojik mücadele, insanın kendisini yetkinleştirmesi mücadelesidir. Siz, bu ideolojik mücadeleyi çözmemişsiniz. Bırakalım ideolojik mücadeleyi, politik veya örgütsel çerçeveye bile girmiyorsunuz. Bu durum oldukça kötüdür. Kendinizi zavallı bir köylü veya kasnak gibi dönen avare birisi gibi ortaya koyuyorsunuz. Doldurulmuş, planlanmış, kurulmuş bir kişiliğiniz yok. Siz bununla yaşam hakkınızı, şansınızı fazla kullanamazsınız. Bunu size anlatmaya çalışıyorum. Siz yaşamak istiyorsunuz, ancak bırakalım yaşamayı, yaşam şansının ne olduğunun bile farkında değilsiniz. Oysa her şey bunun çevresinde olup biter. Bol şikayetler, bol kendi kendini kandırmalar, kocaman bir ömrün adı olur gider. İdeolojik mücadele en temel mücadeledir ve bunu çözmedikçe, halletmedikçe yaşamınız boyunca mahkum olmuş olursunuz. Başka ideolojilerin egemenliği altında bulunarak veya ideolojisizlik biçiminde hiçbir yere varamazsınız. Bütün hatalarınızın kaynağında ideolojik yetersizlik vardır. İdeolojik zafer, ideolojik başarı bütün başarıların anasıdır. Büyük bir ideolojik kargaşayı, telaşı yaşıyorsunuz. Nedir bu ideolojik kargaşa ve telaş? Oysa ideolojik yetkinlik ve netlik, özgürleşmenin başlangıcıdır. Özgür yaşama kararıdır. Özgür yaşamın güvenidir. Eğer bu konuda bir tutarlılığınız varsa, sizin bu kadar kargaşa içinde olmanız bence mümkün olamaz.
Eğer halen politikada, örgütsellikte bu kadar kargaşa, hatta yetmezlik içindeyseniz, kesinlikle ideolojiniz ya egemenlerin kırıntıları biçimindedir ya da yoğun bir ideolojisizlik konumunu aşamamışsınız demektir. İdeolojisiz insan, hem hedefsiz, pusulasız hem de mevzisiz birisi gibidir. Yürüyemez ve yürürse de yürüyüşü rast geledir, kurulmamıştır, plansızdır. İdeoloji, yalnız fikir düzeyinde bir şeyler bellemek ya da bazı doğruları anlamak değildir. İdeoloji, esasta özgür yaşam kararıdır. Özgür yaşam konusunda netliktir, kesinliktir. Sizde ise bu yok veya varsa bile çok zayıftır. İnanılmaz ölçüde egemenlerin dayattığı yaşamın etkisinde olmak, onların yarattığı moralsizliği yaşamak demek, onların ideolojik etkisi altında olmak demektir. Bu anlamda tamamen yaralı ve mahkum edilmiş birisi gibisiniz. Yaşam şansını en yüksek düzeyde özgürce planlayamayan birisi, kesinlikle diğer ideolojilerin etkisi veya kendi hakimlerinin iradesi ve kararı altındadır. Artık bunu anlamanız gerekiyor. Egemenlerin her türlü ideolojik etkisinde olmayı bir kader olarak önümüze koyamazsınız. Partiyi bunun için kullanamazsınız. Bu özgürlük, yaşam hakkı veya kişi hakkı olarak değerlendirilemez ve böyle bir talepte bulunamazsınız. Çünkü başka ideolojilerin etkisi altında olmak, en büyük haksızlıktır. Bu konuda benim deneyimim vardır. İdeolojik netliği sağlamak için, kendimi ne kadar yıl büyük bir savaş içinde tuttuğumu hatırlıyorum. Din arayışından tutalım felsefi arayışa ve daha sonraki ideolojik-siyasi arayışlara kadar, kendimi ikna etmek için yıllarımı verdim. En sancılı süreçlerimi bu mücadele yıllarında yaşadım. Bunun için onlarca yıl harcadım ve bu arayış halen de devam ediyor.
Doğa ve toplum konusunda sağlam bir bakış açısına ve yine örgüt bakış açısına sahip olmayanın doğru bir eylemi de olmaz. Eylemi olsa bile ancak sizinki gibi olur. Eğer bir eylem tarzından dolayı sürekli kaybediyorsanız ve kaybettiriyorsanız, siz orada objektif olarak bitiren konumundasınız, bu anlamda bir ajan gibisiniz demektir. Yaşamayı benimsediğinizi söylüyorsunuz, fakat yaşamak için gerekli olan özgürlük bilinci, özgürlük iradesi sizde ne kadar var? Burada bir ikiyüzlülük ve kendini kandırma var. Özgürlük imkanını elde etmek için özgürlük hakkını, özgürlük şansını ve yaşam şansını iyi anlamanız gerekir. Çoğunuzun birey hakkından, yaşam hakkından anladığı, çok basit, neredeyse bir sigara dumanından ibaret günübirlik bir tüketim veya kendini çok anlamsız şeyler ile tatmin ise, bu kişilikte hiçbir şey bitmez. Bir kişi kendi basit maddi yaşamını veya bazı güdülerini tatmin etme peşinde koşuyor ve fırsat buldu mu sürekli bunlarla kendini kapatıyorsa, bu kişiden hiçbir hayır gelmez. Bu kişi, hep bu güdülerin peşinde olacak ve onları tatmin ettikçe, “oh, yaşadım” diyecek birisidir. Bu, kölelik ideolojisine, ilkelilik ideolojisine kendini düşürmektir. Siz bunu yoğun yaşıyorsunuz.
Ben bir anlık yaşam ilginize bakıyorum ve bunu hemen görüyorum. İlkellik ideolojisi hemen hepinizin adeta her yerinden fışkırıyor. Tarihin birçok önemli dini ideolojilerinde dervişler ve müminler yıllarca iman savaşı, zikir, fikir savaşı vererek kendilerini giderek doruklara tırmandırırlardı. Bu çabaların tümü ideolojik yetkinlik elde etmek içindi. Son yıllarda PKK saflarında ideolojiden kaçış neredeyse bir alışkanlık haline geldi. Hele özellikle pratik savaş alanlarında inanılmaz ölçüde ideolojiden kaçış yaşanıyor. Bu ne anlama geliyor? Bu, düşünceden, özgürlük ideolojisinden kaçarak hayvanlığa doğru gidiş ve ilkelliğe koşuş oluyor. Nitekim ideolojiden kaçışın ürünleri daha sonra karşımıza en değme hainin yapamayacağı durumlara yol açma biçiminde çıktı. Tabii ki bu tehlikelidir. Bu anlamda gerillayı en yoğunlaşmış ideolojik çalışma olarak değerlendirdik. Gerilla, özgür yaşamın yoğunlaştığı birliklerdir. Ancak bunun tersi uygulandı.
Sonuç; bu inanılmaz çabalar olmasaydı yalnız bir yıllık süreç içerisindeki gerilla aşınması, on tane PKK'yi yerle bir etmeye yeterliydi. Bunları da anlayacaksınız. Sorumluluk duygusuna biraz sahip olarak, yarattığınız sorunların ne olduğunu cesurca gündeminize alıp tartışmaya ve çözümlemeye tabi tutacaksınız. Dağlar kadar pisliklerinizi önümüze yayıyor ve “çözün” diyorsunuz. Bu durumdan hiç utanmıyor musunuz, korkmuyor musunuz? Bu kadar muazzam gerilikleri parti içine yığarak, partinin başına bela ederek sorumluluktan kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Ve bunun için her türlü köylü kurnazlığını, her türlü kişi dokunulmazlığını veya bir uçta ihaneti, bir uçta ölümü dayatma çıkış yolu mudur, namusluluk mudur, şereflilik midir? Bu sizi başarıya götürür mü? Bu tutumları hızla terk edeceksiniz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER