APOCU MİLİTAN KİŞİLİK (20.BÖLÜM)
TARİHİ HAMLELER DOĞRU YAŞAM TARZIYLA BAŞARILIR Bazı eyaletlerimizde yaşanan pratiklerden çıkarılacak sonuçlar daha da duyarlı olmamızı gerekli kılıyor. GüneybatıTolhıldan Eyalet pratiği; bir kontra kişiliğinin yönetimi adım adım ve çok sinsince ele geçirip, çok vahşi bir uygulamayla eyaleti savaşamaz duruma getiren hayli ibret verici büyük derslerle doludur. Yine Dersim'in yetmez kişiliği, geçen kış olsun, bu kış olsun, çok geniş üslenme ve barınma olanaklarını değerlendirmemesi sonucu onlarca yoldaşın çığ altında kalmasına, donmasına ya da sakat kalmasına, dolayısıyla savaşamaz duruma getirilmesine yol açmıştır. Daha önce Amed eyaletinde gaflet örnekleri yaşanmıştır. Botan'da, Güney Savaşında ve birçok alanda tedbirsizliğin, duyarsızlığın, doğru dürüst savaşmadan birimleri ne hale getirdiği gözler önündedir. Ve halen her gün kazayla darbe yememiz, yine bir yönetimin, birlik sorumlusunun çok açık olan görev ve sorumluluğuyla bağdaşmayan davranışlara ses çıkarmayışı, birimi nasıl tasfiyeye götürdüğüne ilişkin örnekler her zamankinden daha fazla yaşanmaktadır. Bütün bunlar, savaşta iddialıysak, orduyu geliştirmek, savaşı başarıyla geliştirmek istiyorsak, nasıl hareket etmemiz gerektiğini çok açık ortaya koyuyor. Bu pratikleri tekrar tekrar gözden geçirmek ve doğru yorumlamak durumundasınız. Parti tecrübesini bütün bu yönleriyle doğru değerlendiremeyenler, sağlıklı bir partileşmeyi sağlayamaz ve geleceği yürütemezler. Görüldüğü gibi yetmezlikler oldukça fazladır. Niçin devrimci çabanın içinde olduğunuzu bile keşfedemiyorsunuz. Çabanız dağıtıyor, farkında değilsiniz; çabanız boşa çıkarıyor, görmüyorsunuz. Her türlü zorluğa, zahmete katlanıyorsunuz, bunun karşılığında sonuç ne olmalıdır sorusunu bile kendinize sormuyorsunuz. Bu, çok ciddi bir kişilik aşınımıdır ve duyarsızlıktır. Biz bunu burada aştırmaya çalıştık. Devrim çocuklarla veya ne idüğü belirsiz yaşam tarzıyla başarılacak bir olay değildir. Yetişme tarzıyla, sömürgeciliğin inkar, ihanet ve her şeyden çıkma gerçeğiyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Kişiliğiniz yenilmiş ve bitirilmiştir. PKK'nin bu konudaki tanımı doğruydu ve yeniden kişilik kazanımı uğruna savaşımı anlamlıydı. Kendisiyle başarılı bir savaşım veremeyenler, düşmanla savaşımda başarıyla yürüyemezler. Örgüt savaşımını doğru vermeyenler, gerilla savaşımını da doğru veremezler. Bütün bunlar formüle edildi. Fakat buna rağmen uzun süre herkesin kendini yaşama sevdasında olduğu ortaya çıktı. Talimatlar çok açıktı, yönergelerin ardı arkası kesilmedi. Ama başta Botan alanımız olmak üzere bunlara çok az itibar gösterildi, sonuçta kontra pratiği ortaya çıktı ve feci sonuçlar yaşandı. Gariplik şurada ki, her eyalete ilişkin yerinde talimat var, biraz kulak kabartsa mutlak kazandırabilir. Fakat bizim beyefendi oralı bile olmuyor. Her birim sorumlusu adeta “küçük dağları ben yarattım” dercesine kendisine sevdalanmış. Ama öyle değilsiniz. Parti sayesinde biraz güç kazanmak sizi şımartmamalı. Kendini tanımayı gerçekçi kılmalısınız. Önderliğin kişiliği bu konuda öğreticiydi. Dikkat ederseniz, Önderlik kendisini çok kapsamlı çözümlemeye tabi tutarak her yönüyle açtı. Fakat ya incelememişsiniz ya da incelemeyi bilmiyorsunuz. Herkes ağır yetmezliklerle kendi kendini konuşturmaya çalıştı. Sonuç; feci darbeler ve kaybetme oluyor. Kayıplara bakalım; hepsi de çok değerli yoldaşlar. Bu kayıplara yol açanların tarzı Önderlik tarzı değil. Verdikleri söz, gerçekleri kavrama ve gereklerini mutlaka yerine getirme sözüydü. Ama yanımızdan ayrılır ayrılmaz kendini konuşturuyor ve kaybediyor. Kaybedeceklerini bilseydim hiç birisini savaşa göndermezdim. Neden bu hataya düşüyorlar diye üzerinde çok durdum. İnsanoğlunun canı çıkar, huyu çıkmaz derler, işte bunlar da alışkanlıklarına çok kötü bağlılar. Alışkanlıklarıyla, yetmezlikleriyle yaşamak hoşlarına gidiyor. Tabii bu çıkar yol değil. Biz halen kazandıracak tutumda ısrarlıyız. Kürt geriliği, Kürt tutuculuğu, Kürt çözümsüzlüğü var, ama PKK de bunun alternatifi ve çözüm yoludur. Partileşmek için sadece dürüstlük ya da sadece büyük çabalar yetmiyor. Partileşmeden büyük çabaların yenilmekten kurtulamayacağını da iyi kavrayın. Zafere götüren kişilik nedir? Bunu bizim gerçekliğimizde daha yakından görüyorsunuz. Kararlılık sözleri veriyorsunuz, fakat bunlar, sadece söz olmaktan çıkmalı, gerçeğin kendisine dönüşmelidir. Siz bu işin içindesiniz, yürüyeceksiniz ve başarıya muhtaçsınız. Partileşmeye yanılgılı, çok safça, çocukça veya kariyeristçe yaklaşıyorsunuz. Gördüğünüz gibi bütün bunlar kaybettiriyor. Eleştirilen çeşitli hususlar şu veya bu oranda üzerinizde etkili olabiliyor. Buna karşı biz de burada kazandıran kişiliği sonuna kadar açıklığa kavuşturuyoruz. Geriliklerimiz, acı da verse varsın kesilip atılsın. Ben kendimi ayarlamışım, sözüm, eylemim tutarlıdır ve amaca hizmet ediyor. Bütün vaktimi, kişiliğimi amaca bağlamışım. Kendimi, amacı pratikte yakalayacak bir yürüyüş dahilinde tutuyorum. Benim çizgi yürüyüşüm nettir ve herkesi davaya bağlıyorum. Kendimi bağladım, halkı bağladım, sonuç; büyük yürüyüş... “Zikzak yaparım, amaçtan koparım, yürüyüşten koparım” derseniz, siz kaybedersiniz. Sorun, sizi çizgiye çekme, amaca bağlama ve çok yoğun çabayla yürütmedir. Bunun anlamını, önemini vurguladık. Bu işe girenler, beni peşinen kabul eder. Bu, bir kölelik değildir; çoğunuzun sandığı gibi keyfinizin bozulması da değildir. Bozulsa da sizi özgürlüğe götürür. Özgürlük için bu da gereklidir. Siz bu keyfiyetçiliğiniz yüzünden, sıradan bir özgürlüğü bile yaşayamıyorsunuz. Üstün bir özgürlük, üstün bir disiplinle mümkündür. Almanlar üstün disiplinlidir, bugün en özgür, en iyi düşünen, en gelişkin tekniği kullanan ulustur. Bu konularda neden dünyanın en sonuncusuyuz? Çünkü üstün bir disiplinimiz ve buna dayalı özgürlüğümüz yok. Bu açıdan kendinizi disipline etmekten rahatsızlık duymayın. Özgürlüğe açılmaktan korkmayın. Fakat yanınızdakini bile tanınmaz hale getirdiğiniz ortaya çıktı. Çoğunuz insan kaçırtmışsınız, rahatsız etmişsiniz. Ağalar bile böyle yapmaz. Bu, düşmanın yaratmış olduğu bir etkidir. Yani insanımızı birbirine karşı kışkırtmanın, yabancılaştırmanın bir sonucudur. Ortaya çıkan ve yaşanan acı olaylar tüm gerçekliği gözler önüne seriyor. Adam yoldaş katili bile oluyor. Vahşileşiyorlar, fakat bunun farkında bile değiller. Sözde bunlar “dürüst” insanlar. Güneybatı'da olanlar şunu ispatladı ki, hepsi dürüst ve halen parti için yaşadıklarını sanıyorlar. Ama yoldaş katili, yoldaşına en ağır işkenceyi yapıyor ve halen bunun farkında değil. Yoldaşına “kontradır" diyenler, sağduyularını bu kadar yitirmişler. Peki sağduyu nasıl bu kadar yitirildi? Sağduyu, böylesi bir duyarsızlıktan, böylesi bir kişiliksizlikten dolayı yitirildi. Genelleştirelim; halkımız en yüce özgürlük yaşamına yabancılaştırılmıştır. Özgürlük ve insanlık katlediliyor, umurunda bile değil. Hatta düşmanına hizmet ediyor, bundan zevk alıyor. Aynen bizim duyarsız yoldaş gibi duyarsız halkımız cinayet ve katliamla katliamların yanında yer alıyor. Bütün Kürt isyanlarında bunlar çokça yaşandı. Halkımız bununla adam mı oldu? Hayır, sadece hayvanlaşmanın eşiğine getirildi. Parti içinde yüce yoldaşlıktan taviz vermenin bizi nereye götürdüğünü ve bunun da sonumuzu getirdiğini gördünüz. İnsan kaçırtma, eğitmeme, yüceltmeme, düşmanın işidir. PKK ise tam tersini yapar. Şunu da gördünüz; Avrupa'dan gelenler, zindandan gelenler, emperyalizm veya özel savaşın etkileriyle yüklü olarak karşımıza çıkıyorlar. Birçok arkadaşımız, keyfi tutumla, yani hevesini biraz tatmin etmek için en yüce değerlere veya temel taktiğe bile ters düşmekten çekinmedi. Bu kişiliklerle devrim yapılamaz. Buna karşı büyük bir savaşım verdik. Parti içinde özellikle örgütsel ve kişilik savaşımını bu temelde geliştirdik. Bugün PKK yaşıyorsa, bu sayede yaşıyor. Unutmayalım ki, kontralar zindanda, dağda, yurtdışında çoktan partiyi bitirmişlerdi. Ama kişilik çözümlenişi üzerinde çok ısrarlı duruşumuz, Kürdistan tarihinde ilk defa provokasyonu, kışkırtmayı ve dağıtmayı önledi. Parti ve Önderlik gerçeğini bu yönüyle değerlendirmelisiniz. Bizim yaşamımızı çok yönlü görerek değerlendirin. Son haddine dek duyarlılık var, hatalı tek bir söz, yerinde olmayan tek bir adım yok. Çok dar bir alanda bile nasıl kazanmak gerektiğini müthiş düşünüyoruz. Hassasiyet, değer verme son haddindedir, bütün taktiklerimizle şimdiye kadar düşmanı sürekli oyaladık. Dev gibi bir düşmandır. Bütün provokatörleri -ki, bunlar sizi bir kaşık suda boğarlar- gördünüz, bütün partiyi uyutuyorlar, ama beni uyutamadıkları ortaya çıkmıştır. Hiçbir provokatör beni uyutamadı. Partililere zarar verdilerse, burada kusur biraz da bu yetersiz pratikçilikte ısrar eden yoldaşların kendisindedir. Çağrılarımız sürekli, içteki düşmanın her zaman, dıştaki düşmandan daha büyük tahribatlar yaratacağı, yeterli bir partileşme sağlanmadan sağlıklı yaşanamayacağı biçiminde olmuştur, fakat bunlar dikkate alınmamıştır. Köylü özelliklerle, her türlü sınıf dışı veya feodal toplumun önyargılarıyla gırtlağına kadar batmış. Bunu düşman da kullanır, kontra da kullanır. Bugün bize bu kadar tahribatı dayatan bu kontraların başlarını da iyi biliyoruz. Kontralar faaliyetlerini bizim geri köylü, gerek düzenden, gerek Ortaçağdan kalan toplumun yetersizliklerine veya dağıtıcı, bozucu etkilerine yaslanarak yürütüyorlar. Beni bile bu temelde düşürmek istediklerini biliyorsunuz. Dirilişin Öyküsü‟nde hikayeyi biraz daha kapsamlı ele aldım. Yine çeşitli konuşmalarımda bunların bana nasıl yaklaştıklarını değerlendirdim. Feodal erkeklik duygularıyla hareket etseydim, duygularımı, keyfiyetimi konuştursaydım, acaba ortada PKK diye bir şey kalır mıydı? Tedbir almasaydım, kendimi bıraksaydım, eştir, dosttur deyip kendimi kandırsaydım, PKK olayını geliştirmek, böyle büyük bir direnişi yirmi dört saat sürdürmek mümkün olur muydu? Tarihi açın bakın, tamamıyla direnişçi bir önder bulamazsınız. Size göre olağanüstü bir etkiyle yapıyorum, mucizelerle yürütüyorum veya Allah'ın vergisidir. Fakat öyle değil; bir militan tarzımız, bir yürüyüşümüz var. Bunların hepsini inceleyin. Tüm konuşmalarımda hassasiyet en üst düzeydedir. Bu düşmanın inisiyatifini başka türlü daraltamayız. Almış olduğunuz eğitimler sizi yürütebilir. Ama tekrar söylüyorum; talimatlar ne kadar doyurucu da olsa, arkanızı dönüp unutursanız, hazin bir sonuçtan kurtulamazsınız. Ben bu olup bitenlerin hepsini düşündüğüm için partilileri sürekli uyardım. Güneybatı'ya yönelik talimatlar çok netti. Kişilik değerlendirmeleri de yapıldı. Art niyetli, kuşkulu tiplerden tutalım, dürüst fakat çok olumsuz özellikleri ile zarar verebileceklere kadar hepsini tahlil ettim. Ama incelemiyorsunuz, sonuç çıkarmıyorsunuz. Böyle olursa, belirttiğim gibi kaybedersiniz. Önderliğe bağlılık, görünüşte bir saygı değil, size çok gerekli olan başaran kişiliklere ulaşmaktır. Size gerekli olan başarı hususlarını en ince ayrıntılarına kadar verdim. Bu temelde alabilirseniz bir anlamı olabilir. Bu konuda çok kapsamlı tartışmalar, çözümlemeler geliştirdik. Bu söylenenlerin şu kişi için, bu kişi için, şu alan için veya şu pratik için söylenmesi hiç önemli değil, bir kişiye veya bir pratik için, bir alan için söylenen gerçekler herkes için geçerlidir. Bunun için yöntem hatasına düşmeyelim. Bana göre Kürdistan'da bağımsızlık ve özgürlük yürüyüşünü başarılı kılacak ne varsa o söylenmiştir. Hatta imkan ve olanaklar elinize fazlasıyla verilmiştir. Kullanmayı iyi bilmek sizin görevinizdir; "zafer ayaklarını takın, beni zafer kapısının altından da geçirin" diyemezsiniz. Ustalıklı uygulama, ustalıklı pratik zor değildir. Bizim de bir tarzımız var. Gizli, hareketli, düşmana nerede, nasıl çıkış yapacağımızı fark ettirmeyen taktiği sürekli kılmak; düşman doğudan beklerken batıdan çıkmak, yüz kişiyken iki kişi oluvermek; yani gizliliği, şaşırtmayı ve düşmanın bilgisi dahilinde olanları boşa çıkarmayı başarmak zor değildir. Acaba taktiği uyguluyorlar mı diye sürekli endişe duyuyoruz. "Dar yere sıkışmışız, fazla açılamadık" demek, gerilla esaslarına göre kendini hakim kılmamaktır. Burada hata ya da eksiklik komutanlarındır. Bir grup korucu köyüne gidiyor, korucular etrafını çeviriyor ve sabah uyandıklarında bulundukları yerden çıkamayacaklarını görüyorlar. Sen bir gerilla bölüğüsün, nasıl oldu kuşatıldın da fark edemedin, hem de korucular tarafından. Demek ki adam gafil. Üsleneceğin dağ, geliştirdiğin nöbet sistemi, değil bir günde pusuya düşmek, bir ay bile düşmanı yaklaştırmamalıydı. Demek ki uyuyor, ihmal var, duyarsızlık had safhada. Böyle komutanlar tabii ki bitirir. Bunun gibi sayısız örnekler sergileniyor. Birçok birim sorumlusuna yapmayın diyorum, böyle bir birim olmaktansa gerçekten bu işten vazgeçsin daha iyidir. Bütün bu hususları düzeltmeye çalıştık. Sert uygulamalara yönelmek zorunda kaldık. Komutanlık böyle olmaz. Bir çırpıda onlarca kişiyi kaybetmek, her türlü görevden alınmak için yeter de artar bile ve bunda büyük pay sahibi olanlar mahkemeye çıkarılır. Doğrusu da budur. Yine kendi biriminden bir takımdan üç kişiyi kaçırtmak görevden alınmak için yeterlidir. Bir kişi kendisi dışında bütün takımı imha etmiş, ama halen komutanlık yapıyor. Böylelerinden hesap soruyoruz. Takımın hepsini sağa yatırmış, ağır tedbirsizlikten on, on beş yoldaşın şahadetine yol açmış, diğerlerini kaçırtmış. Bu ne kişiliğidir? En değme kontra bile böyle yapmaz. HALKLAR ÖNDERİ (20.BÖLÜM)
|
YORUM GÖNDER