BAHARI KOYNUNDA MAYALAYAN GERÇEK, “ŞUBAT”
Şubat ayını hep karanlık, deli, belirsizlik ve insanı kasvete sokan, soğuk bir ay olarak değerlendiririz. Halkta da bu böyle. Ama bizim için 9 Ekim’den sonra 15 Şubat komplosu ile tam karanlık bir ay olarak ele alındı. Fakat unutmamak gerekir ki, her zaman madalyonunu iki yüzü vardır. Nasıl bakar ya da yorumlarsan, o yön belirgin olur. Şubat ayında, bir halkın umutlarını söndürmek istediler. Ama şunu hesaba katmadılar. Mevsimsel bir hata yaptılar. Şubat’ın kara yazgısının ve soğukluğunun ardına gizlenmeye çalıştılar. Oysa, o Şubat anlayışı onların yaratımıydı. Çünkü Rêber APO bu anlayışı çoktan tersyüz etmişti. Nasıl ki, Şubat o bembeyaz örtüsünün altında baharı mayalıyorsa, Rêber APO’da halk düşmanlarının karanlık hesaplarına karşın, barış ve özgürlükte ısrarın özü olan PKK mücadelesinin aydınlık meşalesi oldu. Onlarca sempatizan, yurtsever, militan gerçeği, Rêber APO’ya olan bağlılıklarının özü olarak, Şubat’ın karanlıklarını ve buzlarını bedenlerinden yaktıkları meşaleler ve özgürlük tililileri ile aydınlatıp, eritmişlerdir. İşte düşmanın ummadığı ve planlarını boşa çıkaran bu bütünsellik ve en zor bağlılık gösterme tarzı!
Başkanım, sizden ayrılığımızın 23. yıllına giriyoruz. Ama biz bu ayrılığın acısını ilk anki sıcaklığıyla halen yaşıyoruz. Yaşam fırtına ve sarsıntılarla doludur, derdiniz. Ve yaşamdaki acıların da en büyük öğretmen olduğunu yine sizden öğrendik. Egemenlikli uygarlığın kendi çıkarlarından dolayı halklar üzerine uyguladığı yoğun baskı ve acılarda; PKK de, bir kırlangıç fırtınasına tutulmuş gibi savrulmaya çalışıldı. Ama Şubatın kar, soğuk ve donukluğunda bitirilmek istenirken, kardelenler misali tüm nazik, sade ve narinliğiyle, beş bin yıllık kronikleşen iktidar ve onun despotik karakterine bir karşı koyuş ve direngenlik içinde varlığını yaşamsallaştırdı PKK.
Şubat bilseydi, bu karanlık komplo planlamasına tabii olur muydu? Sanmıyorum. Çünkü, ben Şubatı, bir ananın hamilelik süresinin en son yoğunlaşmış evresi olarak tanımlıyorum. Bu diyalektik döngü varoluşun her evresinde yeniden doğuş, canlılık ve yaşam olarak hep var ola gelmiştir ve var ola gitmeye de devam edecektir. Bu sebeple Şubat’a da özünde bir ihanet edilme durumu söz konusudur. Biz mücadelemizle hem insanlık tarihinin hem de doğanın özgürlükçü deviniminin özüne denk bir akışını gerçekleştirme çabasını veriyoruz. Egemenlikçi zihniyetin karattığı bir ay olmasından dolayı, Şubat da, insanlık doğal toplumun gerçek özüne ulaştığında, kendini aklamış olacaktır.
Başkanım, bu 23 yıl içerisinde yaşadıklarınızı, çaba ve mücadelenizi, herkes ve her şeye rağmen gösterdiğiniz tempo, irade ve binyıllara bedel düşünsel, ideolojik, toplumsal, kültürel eserlerinizi herkes görüyor ve her geçen gün insanlık tarihindeki onurlu yerinizi almanızı görmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Hala bu kadar saldırgan ve tahammülsüz olmaları da sizin bu karakterinize galip gelememekten ve dahası her şeye rağmen bu kadar etki alanınızı genişletmenizedir. Yaşamınızda yenilgilerden yengileri yaratmayı hep bildiniz ve yaşam amacınız hep zaferli kişilik sahibi olmak oldu. Düşmanın ve hatta içimizdeki bazı kesimlerinde anlayamadıkları ya da çözümleyemedikleri de bu gerçek . Bu karakterinizle, düşmanın halkımız, mücadelemiz ve tarihi değerlerimiz üzerine yürüttüğü bu kadar yoğun saldırı ve komplolara hep engel oldunuz ve onların tüm hamlelerini bir karşı atak olarak tersine çevirmeyi ve boşa çıkarmayı, yengiye dönüştürmeyi , tarihi bilincinizin ışığında hep başardınız. Egemenlikli tarih anlayışının yanılgısı, tarihi bir tekerrürden ibaret görmesidir. Oysa, tarih eğer doğru okumasını bilirsen hiçbir zaman tekerrür etmez. Belirli koşul, zaman ve mekandan dolayı her ne kadar bazen benzer sonuçlar gösterse de özde devamlı bir farklılığı içinde barındırır. Egemenlikli sistemin bize uygulamak istediği, tarihte yaşadığımız talihsizlik ve yenilgileri aynı zaman ve dönemlere denk getirerek yenilgi ve boyun eğmeyi bir kadermiş gibi bize özümsetmek ve direncimizi kırmak istem ve planlarından başka bir şey değildir. Sizin de hem kendi şahsınızda ve hem de Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yapmak istediğiniz, egemenliğin yarattığı bu verili tarih anlayışının yanılgısını ve amaçlılığının gerçek yüzünü göstermektir. Kayada biten bir çiçek olan PKK’nin ortaya çıkışında ve kısa zamanda halkların özgürlük umudu olmasından başlayarak, bu baş aşağı gidişin halkların kaderi olmadığını, zor ve hilelerle halklara içirilmeye çalışılan bir kandırmaca olduğunu da ispatlamış oldunuz.
15 Şubat 1925, Kürtlerin yakın tarihinde kara bir gün olarak ve halkların umutlarının kırıldığı bir gün olarak, Şex Saîd’in pek çok komplo ve oyunla esir alındığı ve serhildanın bastırıldığı bir tarihtir. Sizin de uluslar arası bir komployla esir alınmanızın bu tarihe denk getirilmesi bir tesadüf olmayıp, oldukça bilinçlice ve planlanarak tasarlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Mesaj şudur, her başkaldırdığınızda önderinizin ve halk olarak sizin de sonunuz hep katliam ve soykırım olacaktır. Bu ezilen halkların değişmez bir yazgısıdır. Kısaca “tarih tekerrürden ibarettir” anlayışının bir gereğinden başka bir şey değildir. Ancak artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Kürt halkı ve onun bağrından çıkan özgürlük militanları da, Önderim, sizin bilgeliğinizle açmış olduğunuz bilim yolunda bir tarihi bilinç düzeyine ulaşmış ve bu yolda ilerlemeye devam eden bir gerçekliğe kavuşmuştur. Bu saye de, insanlık, kendi yaratımı olan tarihinde hak ettiği yere sonunda mutlaka ulaşacak ve tanrıçaların öz kızları ve oğulları olarak, okyanusların maviliğine eş özgürlük deryasında birer anlam damlaları olarak varlıklarını yaşayarak devam ettireceklerdir.
Tüm karartılmışlığına rağmen Şubat da bu bilimsel tarihi bilinç ışığında kendi öz varlık anlamına kavuşacak ve gebeliğin son aşaması olan yeniden doğumunu özgürce gerçekleştirecektir. Bu özgürlük doğumunda ebelik rolü, tanrıça ananın öz evladı olmayı başaran, tüm verimliliklerden arınmış olan siz özgür insana bahşedilmiştir. Şubatın koynunda mayalanan bahar özlem ve inancıyla…
BERÎ DERSİMÎ
YORUM GÖNDER