HALLAC-I MANSUR
800’lü yılların başından itibaren başlayan ve 1100 yıllarına kadar süren derin, kapsamlı ve yaygın toplumsal hareketler İslamiyet içerisindeki derin ideolojik faaliyetlerle ortak bir seyir izlemiştir.
Özellikle 800’lü yılların son çeyreğinden itibaren Irak merkezli ortaya çıkan toplumsal hareketlilikler çevreden bu konuya duyarlı birçok insanı, topluluğu da kendisine çekmiştir. Bu nedenle de İran’dan, Türkmenistan’dan, Azerbaycan’dan, Kürdistan’dan ve dünyanın daha birçok bölgesinden özellikle de Ortadoğu’daki diğer alanlardan birçok düşünce insanı Irak merkezine akın etmiştir.
Hallac-ı Mansur 858 yılında İran’ın Beyza kenti yakınlarındaki Tur kasabasında dünyaya gelir. Tam adı Hüseyin b. Mansur El-Hallac El-Beyzavi’dir. Baba mesleği olan pamuk eğirtme ve temizleme işi olarak bilinen hallac işini yaptığından Hallac lakabını aldığı rivayet edilir. Dedesinin Muhammed adında bir Zerdüşti, anne-baba Müslüman.
Sufilik anlayışına farklı bir perspektiften bakar. Farklı giyinir. Hallac’ın Basra’da olduğu dönem, Irak’ın güneyinde Zenc İsyanı’nın bastırıldığı ancak yerini daha kapsamlı olan Karmati hareketine bıraktığı dönemdir. Karmati hareketiyle ilişkisi olabilir, gizlilikten dolayı belge yoktur.
Bu dönemde Hallac bir evlilik de yaşamıştır. Bu evlilikten bir kız ve üç erkek çocuğu olur. Birçok kaynak Hallac’ın bu evlilik nedeniyle Basra’daki birçok sufi ile karşı karşıya geldiğini naklederler. Ancak böylesi tarihi olayların siyasal ve ideolojik duruşlardan ve tutumlardan bağımsız ele alınamayacağı nettir. Görünen ayrılık noktalarının arkasında daha derin siyasi ve ideolojik ayrışmaların gizlendiği en temel tarihi bir gerçeklik olmaktadır. Hallac’ın evliliği bahane olmuş, siyasi ve ideolojik duruşuna karşı rahatsızlıklar baş göstermiş ve Hallac Basra’yı terk etmek zorunda kalır.
“Seccademi suya sermiş bir ateşim ben. Bu yolda çıkardım tarikat hırkamı ben.”
Hallac'ın Hakikati: “Ene-l Hak”
Hallac-ı Mansur yaşadığı dönem içerisinde kendini, toplumsallığını ve doğasını anlama ve tanıma çabasını en derinden yaşayan bir mutasavvıf olarak komünal toplum hakikatine en fazla yaklaşan bir kişilik olmuştur. İçerisinden gelmiş olduğu Zerdüşti gelenek onun İslamiyet içerisinde de kendi hakikatine ulaşmasında oldukça etkili olmuştur. Hallac’a göre insan ve Allah, hem ilah ve hem de insani bir yapıya sahiptir. Allah hem ilahi hem de insanidir. Aynı zamanda insan da hem ilahi hem de beşeridir.
“Seven ben, o sevilen de benim
Bir bedene girmişiz, iki ruhuz biz
O diye gördüğün benim bedenim
Bana bak, onu gör; hep aynı şeyiz!”
İnsanlar eşit, sevgiyi esas alır, her dine saygı esastır. Hallac-ül Esrar deniyor ona. Tavasin’de öğretisi var.
DÜŞÜNCE KOMÜNÜ
YORUM GÖNDER