APOCU MİLİTAN KİŞİLİK CİLT II (22.BÖLÜM)
ANCAK BAŞARI GERÇEĞİNDE KENDİNİ KABUL ETTİRENLER PKK'LİDİR
Ailenin, aşiretin, ulusun, toplumun, sınıfın, emperyalistlerin ve sömürgeciliğin hepsinin kendine göre ideolojileri vardır. Bu anlamda herkes bir ideolojiye sahiptir veya ideolojisiz insan, ideolojisiz halk, ideolojisiz toplum ve ulus yoktur. Birisinin ideolojisi amansız egemen emperyalist biçimde olur, birisinin ideolojisi en altta çok parçalanmış kölelik biçiminde olur. Birisi çok dağıtılmıştır, muazzam ideolojisizliği yaşıyor olabilir. İdeolojiden tamamen kopukluk, hayvanlığın eşiğine gelmek demektir. Ve bu eşiğe gelmek, üzerinde sömürgecilikten daha beter, her türlü egemenliğin sürdürülmesine uygun hale gelmek demektir. Maalesef bizim toplum da böyledir ve sizin kişiliğiniz de yoğun bir biçimde bunu yaşıyor. Demek ki, ekmek sudan daha fazla ideolojik yükselişe ihtiyacınız vardır. İdeolojikleşmeye, ideolojik tutuma, ideolojik bakış açısına ihtiyacınız vardır. Yani her türlü yaşamın ilk başlatıcısı bu olursa, belki kazanmanız mümkün olur. Tabii ondan sonra politikayı da öğreneceksiniz. Politika başlı başına büyük bir savaştır. Politik savaş, ideolojik savaşla çok şiddetli bağlantılıdır, fakat onunla aynı değildir. Politik savaşın özü, karşıdaki devleti görmektir. Bir güç eğer devleti kendi devleti olarak görmüyor ve onu yıkmak istiyorsa, politik savaş, bununla ilgili her türlü düşünceyle, dolayısıyla her türlü örgütlenmeyle devleti yıkma ve bunun yerine kendisindekini yapmaya hizmet eder. İdeoloji, iktidar konusunda kendini, yıkarken de yaparken de aydınlatmadır. Bu da güç sorunudur. Politika güçtür, güç de örgütlenmedir. Proletaryanın da, halkın da güçlenip örgütlenme dışında bir yolu yoktur. Ne kadar örgütleyebilirsen, o kadar güçsün demektir. Politikanın dilinde, güç eşittir örgütlenmedir. O açıdan güçlü olmak isteyen, daha çok ideolojik çizgide örgütlenmeyi yapmak zorundadır. Çok iyi örgütlenme yapmak için de politik bilinci sürekli geliştirmek gerekir. Politik bilinç, devletin tüm uygulamaları ve yine kendi siyasi iktidarı hakkında bilgi sahibi olmaktır. Parti bunun bir aracıdır. Propaganda bir mücadele biçimidir. Ne kadar propaganda edersen, o kadar siyasi mücadele edersin. Toplumla ne kadar bağ kurarsan, o kadar iktidar olursun. Artık bunları biraz anlayın. Sizin durumunuz çocuklardan daha beter.
Kendinizi orta yere atmışsınız, ama hiçbir oyun bilmiyorsunuz. Sadece sağa sola ayak atıyorsunuz. Politika sanatların anasıdır, oyun değil. Politika en ince sanat diye tarif edilir. Sizin ana kucağındaki o bebeklikten taşıdığınız bazı özellikleriniz var. Ben bu konuyu da anılarımı dile getirerek daha iyi anlatabilirim. Hatırlıyorum, ne kadar ağlasam, anam bana istediğimi getirir diyordum. Ve halen hatırlıyorum başlangıçta bayağı iyi ağladım, benden daha güçlü sesle ağlayan yoktu. Hatta bütün köye sesimi duyurmak için olağanüstü ağlardım. Ama baktım ki olmuyor, ondan sonra terk ettim. En büyük şansım bu tutumu en erken yaşta terk etmekti. Akıllandım, her şeyi artık kendi elimle yerine getirmek için ağlamak yerine, anamı kandırmaktan tutalım onunla her türlü savaşımı vermeye kadar türlü yolları denedim. Çünkü, ağlamanın en kötü bir mücadele biçimi olduğunu ve onunla hiçbir şey elde edilmediğini gördüm. Şimdi siz bu bebeklik ideolojisini ne hale getirmişsiniz. Çok ince kılıflara büründürerek sürdürüyorsunuz. Her gün şikayetçisiniz, her türlü rahatsızlığınız bu bebeklik ideolojisine göredir. Bunu sadece inceltmişsiniz, şeklini değiştirmişsiniz, ama halen bebeksiniz. Her yerdeki çözümsüzlük sesleri, her yerdeki kötü kaybediş, dayatma, tepki ve sertlik son tahlilde o kapmış olduğunuz özelliğin kendini dışa vurumudur. Kürt bireyi yaşamda kocaman bir bebektir.
Gerçekten en büyük savaşımım, bu koca bebeklerden kurtulmak içindir. Herkes bana dayanarak “ben de yiğidim, şöyle Kürt‟üm, şöyle şerefliyim” diyebiliyor. Ben böyle yaklaşımlar içinde olan insanlarla savaşıyorum. Adam olma teorisini bu kadar yoğunca geliştirmemin nedeni, sizin bu bebeklik durumunuzdan dolayıdır. Bazen kocaman bebek, bazen şımarık bebek, bazen ağlayan bebek, bazen bastıran bebek olmak dışında başka ne özelliğiniz var? Bol bol sorun yaratmaya alışmışsınız. Görevlere yaklaşımı böyle olanın, çalışmanın en küçük bir gereğini yerine getiremeyenin, politik anlamda bir bebekten ne farkı vardır? Bebekler bol bol ağlar, “mama getir” deyip, etrafını dağıtırlar. Sizin de örgütlemede, politikada yaptığınız bu değil midir? Politika en ince sanattır. Çok yüksek planlama ve çok uygun davranışları emreder. Sizin böyle davranışlarınız var mı? Bir toplantıyı bile gerçekleştiremiyorsunuz? Utanmadan bir de bahane buluyorsunuz. Ciddi biçimde bir merkez, bir yönetim toplantısı yapılamıyor, sürekli “bireysel kaldık” diyorsunuz. Bireysel kalmak, “ben şımarık, kural tanımaz bir bebeğim” demektir. Yoksa güçlüyüm demek değildir. Bireysel kalmanın politikada adı budur. Nitekim yalnız bırakıldığınızda bir bebekten farkınız kalmıyor. Bu yaptıklarınız kendini bin bir kılığa sokup aldatmadır. Bu davranışlarınız doğru değildir, terk etmek gerekiyor. Bunun için mütevazı olun, kendinize güveni ideolojiyle kazanın, politikanın sağlam kurallarına da uyum gösterin. Bu konuda artık bizi de uğraştırmayın. Size bir şeyler veriyoruz. Sizi politik bebeklikten kurtarmak için çalışıyoruz. Buna layık olun. Kendinizi biraz yetiştirin. Politikacı olmak istemiyor musunuz? Sanatınız en amansız politika değil midir? Devlet yıkıp devlet kurmak istiyorsunuz, eğer bu doğruysa, bu amaca bu yalancı kişilikle ulaşılır mı? Kendinizi terbiye edin, yetiştirin. Ben sizinle tartışabilir, tecrübelerimi size aktarabilirim. Yoksa size yazık olur, çünkü bu konuda dürüstsünüz, öyle çok art niyetli de değilsiniz. Çok özel amaçlarla yaşamıyorsunuz, sadece kendinizi kandırıyorsunuz, bundan vazgeçin.
Hakkınızdaki bilgilendirmeleri artık duymak istemiyorum, çünkü hep aynı şeylerin dile getirildiğini biliyorum. Tek kalmış, hiç komite olamamış, koordine olamamış, yürütmeyi çalıştıramamış. Birisi “ben hükümetim” demiyor. Asur'dan tutalım Roma'ya, Osmanlı'ya, TC'ye kadar tarih bunun örnekleriyle doludur. Atatürk örneğine bakalım, onların politikası koparma sanatıdır. Düşünün, hiçbiriniz onlar gibi koparıcı mısınız? Siz bir köyü bile koparamıyor, bir ilişkiyi bile sağlam kılamıyorsunuz. Peki, iyi bir komutan, iyi bir politikacı olduğunuza dair size nasıl inanacağım? Biz iğne ucundan geçerek bu günlere geldik, yani gerçekçi politika yapıyoruz. Siz ise, Çanakkale Boğazı kadar açıklık var, oradan geçemiyorsunuz. Ben bu politikacılığınıza nasıl güveneceğim? Hazır ilişkileri duman ediyor, hazır parti ortamını bozuyor, ondan sonra da anlı şanlı “politikacıymış”, “yöneticiymiş” gibi kendinizi bana dayatıyorsunuz. Buna kimse inanmaz. Benim tecrübelerim var. Bir ilişkiyi kazanmak için yıllarımı verdim. Siz hazır ilişkileri bile dağıttıktan sonra, sizi ciddiye alabilir miyim? Ben bir iki ilişki için yıllarımı verdim, oysa siz kocaman bir örgütü dağıtıyorsunuz, bireysel tarzınız dahilinde bitiriyor, kaybettiriyorsunuz. Bunları anlamanız için illa kafanızı yere mi vurmanız gerekir? İlişkiyi, ideolojik olmaktan, politik ve örgütsel olmaktan düşürüyor, ondan sonra da gözümün içine baka baka sizi kabul etmemi bekliyorsunuz. Bu olmaz. Bu tutumları şiddetle terk edeceksiniz. Eğer ideolojik yaklaşımlarınızın politik-örgütsel ifadesinde bir koalisyon, bir uzlaşma imkanı olsaydı onu da denerdik. Bu anlamda PKK'yi önemli oranda bir cephe birliği gibi de görüyorum. Ama bu benim parti davasından vazgeçtiğimi göstermez. Cephe birliği, sizin gibi çeşitli tutum sahiplerini ve bunların arkasındaki eğilimleri idare etmek demektir.
Ama unutmayın ki, siz de kendinizi PKK'li sayıyorsunuz, o açıdan sınır bulanık. PKK'li misiniz, cepheli misiniz belli değil. Bunun için hiçbirinizin PKK üyesi olduğuna dair sicil düşmedik. PKK‟de hiçbirinizin sicili var mıdır, numarası belli midir? Hayır, çünkü kesinleşmemiş bir çok şey var. Ancak başarı gerçeğinde kendini tam olarak kabul ettiren kişi PKK'lidir. Bizde başka PKK'li tanımına yer yoktur. Bazı temel yanlışlıklardan kendinizi kurtarın. “Ben PKK komutanıyım, PKK merkeziyim” demekle çok açık söyleyeyim ki, sadece kendinizi kandırıyorsunuz. Öyle olabilmeniz için bazı temel ölçüler vardır, onları yakalarsanız iyi bir PKK'lisiniz demektir. Ben PKK Önderiyim, her türlü cepheleşmeyi, koalisyonu idare edebilirim. TC'yi bile kullanıyorum, sizi mi değerlendirmeyeceğim. Basit hatalarınız var. “Biz de bir önderiz” diyorsunuz. Önder olabilirsiniz, ama cephenin de Önderi vardır. Boşuna proletarya önderliği demiyoruz. Sıkılan, parti içinde rahat olmayan her kişi, cephe örgütündeki konumundan rahat olmayan kişidir. Yani o da kendini bir şey sanıyor. Ama istediğini elde edemediği için rahatsız oluyor. Biz, cephe örgütlenmesinde adiliz. Hatta cephe savaşını Güney'e karşı ve bütün Kürdistan'da, yürütüyoruz. Yani birçok güce karşı cephe örgütünü yürütüyorum. Onlar da bundan çok rahatsız. Her gün bana rahatsızlığını bildirmeyen bir tek güç bile yok. Bırakalım PKK içini, en dost bildiklerimiz bile bana dolu dolu mektuplarla gelirler. Devletler de öyle, birçok devlet de bana şikayetlerini belirtiyor. Artık bunlara alıştım, kendimi buna göre ayarlamış durumdayım. Tabii bunlara cevap da veriyorum, kısacası idare ediyorum. Cephe bu anlamda koalisyonu idare etmek demektir. Devletleri idare etmeyi bildiğimize göre, sizi mi idare etmeyeceğiz.
Bütün bu konularda akıllı olmalısınız. Eğer gerçek bir PKK'li gibi hareket etmek istiyorsanız, bunun ölçüleri vardır. Bir cepheci gibi kendinizi görüyorsanız bileceksiniz ki, proletarya onun önderidir. Proletarya adildir, haklıdır ve başka bir sınıfın da yönetme gücü yoktur. Ben kendi yerime başka sınıftan birisini bıraksam, ikinci gün ortada Kürdistan diye bir şey kalmaz. Kalırsa da eskiden, yüzyıllardır kaldığı gibi kalır. Dünyanın en gerisinde kalmış bir sömürge olmaktan öteye kendisini götüremez. Siz de onların temsilcisi olursunuz. Ama şu anda benim durumum öyle değil. Görüldüğü gibi biz, ilerlemenin adıyız. Her tür sınıf ve tabakayı birlikte yürütmenin adıyız. Sizin gibi kolay kolay yola gelmeyenlerin bile yürütücü gücüyüz. Bunun da büyük bir politik sanat olduğunu bilerek, buna anlam vererek, yerinizi ve tutumunuzu belirleyeceksiniz. Bütün bunları biraz bilirseniz, nasıl yaşamak gerektiğini de iyi anlamış olursunuz. Hakka hukuka göre, emek ölçülerine göre nasıl yaşamak gerektiğini bilirsiniz. Rahatsızlığı olan herkese söylüyorum, sen emeğinden fazla bir şey istiyorsun. Başarısızlığı olanlara şunları söylüyorum: Sen kendi emeğine saygı göstermiyorsun, sen özgürlük çabalarına anlam vermemişsin, emeksizsin, dolayısıyla bir zavallısın ve senin paylaşabilecek fazla bir şeyin yok. Sen kendine en büyük saygısızlığı yapmışsın, emeğine saygısızsın, dolayısıyla seninle hiçbir şey paylaşılamaz, çünkü sen her şeye razısın. Harcadığı emekten daha fazlasını isteyenler, onu da bulamaz. Bulamadı mı rahatsız olmalarına hiç gerek yok. Çünkü PKK'de ölçü emeğe göredir. Bunlarda ikna olmuşsanız, ölçüler sağlam tutturulmuşsa, hiç kimsenin konumundan rahatsız olması için hiçbir neden ileri sürülemez. Bu temelde de yoğunlaşmanızın önemini vurguluyorum.
Ölçülerinizi sağlamlaştırın ve anlamsız itirazlar, kabul edilmeyen böyle tutum ve davranışlar aşılsın. Mümkünse gerçek bir PKK'li gibi, mümkün değilse iyi bir cepheli gibi saflardaki yerinizi netleştirmeye çalışın. Çabalarınızı bu temelde keskinleştirerek sonuç almaya çalışın. Bunda ısrarlı olun. Hepiniz bu temelde hareket ederseniz, yaşadığınız sorunlara önemli bir çözüm bulacaksınız. Görüldüğü üzere bütün bunlar ideolojik olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha önümüze koymaktadır. Eylem, gücünü ideolojiden alır. Biz sürekli onun genel çerçevesini çiziyoruz. Bu genel çerçeveyi, yani bu ufku sürekli geliştiren, dolayısıyla önünüzü aydınlatan bu eylem kılavuzunu kendinizde uygulayabilirseniz, öyle tökezleyeceğiniz ciddi bir engel de kalmaz. Ne ulusal, ne siyasal, ne de askeri olarak tökezlersiniz. Hepinize yüksek bir ufukla, bir aydınlanmayla baktığımız ve çözümlemeler de mevcut olduğu için ideolojik dağarcığımızı da uygularsınız sonuç alırsınız. Diplomasiden tutalım askerliğe kadar ideolojik perspektifi güçlü olanların, çalışmalara sağlam yaklaşıp başarılı olmamaları için hiçbir ciddi neden ve engel düşünülemez. Bu nedenle ideolojik yetkinleşmenizi yeterli kılın. Mevcut geri düzeyinizle PKK ideolojisini ve politikasını, en azından bunun bendeki ifadesini anlayamaz, dolayısıyla güç yetiremezsiniz.
Geri ideolojiler iş yapamaz. Geri ideoloji imhadır, ideolojisizlik ise dağılmadır. Bu temelde ideolojiye inanacak ve onun yetkin ifadesi olacaksınız. Bunun dışında kalırsak bizim toplum olarak, halk olarak katliam temelinde yol almaktan başka bir sonumuz olamaz. Bu konuda işin hiç şakaya gelir yanı yok. PKK'yi bu anlamda bir önder, bir kurtuluşçu, hatta bir son şans veya kurtuluşun tek ifadesi gibi değerlendirebilirsiniz. PKK, gücünü ideolojisinden almaktadır. Öyle sandığınız gibi eylemlilik gibi şeylerden almıyor, o eylemliliklerin çoğu başımıza beladır. Yine sizin o militancılıklarınızdan almıyor. Onlar da başımıza oldukça beladır. Eğer böyle kendinizi dönüştürürseniz, hiç şüphesiz yüksek bir kurtuluşçu olmamanız için hiçbir ciddi neden ortada kalmaz. Bu ufuk ve ideolojik esaslar az çok kişiliğinize hakim kılındığında, her birinizin önemli roller oynaması işten bile değildir. Bu temelde inancınızı, güveninizi, ufkunuzu genişletecek ve kendinizi güçlü kılacaksınız. Zaten fedakarlığınız, cesaretiniz var. Tüm bunları birleştirerek, PKK'nin gerçek militanının başarılı yürüyüşünü sürekli kılıp, başarıdan başarıya koşacaksınız.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN (04.02.1997)
YORUM GÖNDER